Mehmet SANAL / YOZGAT Gazetesi Köşe Yazarı

KIRK YILIN ARDINDAN

       Yıllar önce çok sevdiğim ve saydığım bir dostum anlatmıştı da Sorgun ilçemizin Doğankent (peyik) beldesinde küçük Memed ağa nam bir zattan dinlemiş. Bu muhterem kişi dermiş ki; "yirmisine kadar adam olmayan, kırkına kadar zengin olmayan, yetmişe gelince ölmeyen sürünür gider."

       Okur-yazarlığın kıt, kırsal nüfusun yoğun olduğu ülkede, 'adam olma'nın ölçüsü askerliği yapmış olmak şartına bağlı idi. On sekiz yaşında askere giden yirmi yaşında askerliği bitirince adam olmuş sayılırdı. Okuma - yazmayı, masada yemek yemeyi, selam alıp vermeyi, mektup yazıp hal-hatır sormayı, memleketten haber alıp askerlikten haber vermeyi, insanları ve vatanı sevip saymayı, kahpeliğe tavır alıp düşman olmayı, aslanı zağara boğdurmayı, deryayı damla-damlayı derya göstermeyi askerde öğrenirdi.

       Kimileri nankörlük edip inkâr etse de; Cumhuriyetle birlikte okullaşmanın yaygınlaşması neticesi, okur - yazar sayısının hızla artması, çoğunun iyi bir liseden farkı olmasa da üniversitelerin ülke sathına yayılması, dövizli – bedelli - kısa dönem - uzun dönem profesyonellik – paralı - parasız askerlik yakıştırmaları ve uygulamaları ile askerliğin sulandırılması neticesi; yirmi yaş sınırı 'adam olma eşiği' olmaktan çıktı.

       Adam olmanın kriteri yaşa bağlı olmaktan çıkıp karaktere bağlandı. Kendisini 'adam olma' payesini verme mevkiinde görenler ve gücü elinde bulunduranlar; yalanarak, yamanarak, yaranarak, siftinerek ekonomik güce, mevki ve makama ulaşanları adamdan sayıp gayrısını adam yurduna bile koymuyorlar şimdilik.

       Azami dalkavukluk, ezeli ve ebedi başkanlığı sağlasa da, ezelisi şurada dursun ebedi adamlığı sağlar mı bilmem...

       Kırk yıl insanı kemale eriştiren yaştır. Eğer dünyalık kazanmak uğruna boşa harcanmamış ise! Kırk yaşına gelmiş kâmil insan, Osmanlının muhteşem yüzyılı gibidir. Muhteşem yüzyılın gerisinde; imanın, inancın, gayretin, kardeş kavgalarının, düşman istilalarının, bölünmenin, parçalanmanın, yeniden birlik olmanın, dirilip ihtişama ulaşmanın ardında nice mihnet ve çilenin çekilmiş olması gerekmiştir.

       Çoğu insanın sandığı gibi zenginlikten kasıt sadece maddi zenginlik olmayıp, maddeyi de putlaştırmadan içinde barındıran ve maddeyi ihtiyaç miktarı kadar kanaat potasında eriterek mihnet ve çileyle yoğuran zenginliktir.

       Naçiz bir mensubu olmaktan gurur duyduğum, mutlu olduğum, sevenlerimle hasbihal etme imkânı bulduğum, sevmeyen ve tanımayanlara naçizane fikirlerimi ulaştırma imkânı bulduğum YOZGAT GAZETEMİZİN kırkıncı yaşını kutluyoruz. HAYIRLI OLUR İNŞAALLAH.

       YOZGAT GAZETESİNİN kaçıncı yaşında onun yazı ailesine katıldım hatırlamıyorum. Sahibi değerli kardeşim O. Hakan KİRACI ile tanışıklığımız Yozgat lisesinin birinci sınıfına kadar gider.

       O gün bu gün dostluğumuz, manevi zenginlikler üreterek bu güne gelmiştir. Bizim şahsi dostluğumuz biryana, YOZGAT GAZETESİNİN, iğneyle kuyu kazarcasına Yozgat'ın ve Yozgatlının dertlerine çare aramada gösterdiği gayret ve duyarlılık inkâr edilemez.

       Yerel gazeteciliği ve Yozgat gazetesi mensubu olmayı onur nişanı gibi göğsünde değil ruhunda taşıyarak rahmeti rahmana göçen değerli kardeşlerimi anmadan geçersem kadir bilmezlik olur. Halen Yozgatlının gören gözü, duyan kulağı, düşünen beyni ve gördüğünü, duyduğunu, düşündüğünü duyuran dili olan değerli mensupları ile nice kırk yıllara ulaşacaktır.

       Yozgat Gazetesi: mutlu, huzurlu, keyfe kekâ bir kırk yıl geçirmemiştir. Bu kırk yılın içinde okuyucuya yansımayan nice mücadeleler ve nice sıkıntılar vardır.

       Bu kırk yılda, kendini devlet adamı sanan nice soytarının kompleksine, kendini siyaset adamı sanan nice ukalaların şovlarına, kendini siyaset ve devlet adamı sanan nice madrabazların ayak oyunlarına göğüs gerilmiş, mücadele edilmiş, her türlü zorluğa ve zorbalığa karşı Yozgatlının haber alma hakkı savunulmuş ve yerine getirilmiştir.

       Kırkıncı yıldan geriye dönüp bakıldığında: devlet otoritesinin tesisi adına YOZGAT GAZETESİNİ hasım ilan edip savaş açan, burnundan kıl aldırmaz (aslında burnuna cerekle ....yetişmez demem lazım ama edep ediyorum.) idarecilerin ismini hatırlayan var mı?

       Çamlığı dedem yaratmış, Nohutluyu babam. Yozgat coğrafyası da benim eserim diyen! "Mevla’m dilerse ayıya bile kaval çaldırır." kabilinden siyasetçi, başkan, vekil, bakan olanları devrin yalakalarından başka hatırlayanınız var mı?

       YOZGAT GAZETESİ var. Zaman içinde mensupları değişse de var olmaya devam edecek. İşin en hüzünlü tarafı nedir bilir misiniz? Yazıp-çizerek devlet ve siyaset adamlarının hışmını üzerimize çekeceğimizi ve bundan zarar göreceğimizi düşünen dostlarımızın: “YAHU KARDEŞİM YOZGATIN VE YOZGATLININ DERDİ SİZE Mİ KALDI? YOZGATI VE YOZGATLIYI SİZ Mİ KURTARACAKSINIZ?" sitemleridir.

       Şunda mutabık olmalıyız! Yozgat'ın kurtarılmaya değil kalkınmaya, Yozgatlının dertlenmeye değil onurlu ve müreffeh yaşamaya ihtiyacı var. Bu ihtiyacı bıkıp usanmadan dile getirecek onurlu şahsiyetlere de!

       Dostlar sitemlerinde haklı olmasına haklılar da! Yozgat'a ve Yozgatlıya karınca kararınca hizmet etmekte kimileri için karşılıksız kara sevdadır. Kara sevdanın diğer adı AŞK.

       Aşk insanı kör eder derler. Şu yalan dünyada, iktidarın dünyalıklarına kör bakıp halkın dertlerine gören gözlerle bakan sevdalı gözlere ihtiyaç olsa gerek.

       Yozgat: "büyüklerimiz bizden iyi bilir." düşüncesinden, "biz bizim derdimizi biliriz, yetkili ve ilgililerden bunları istiyoruz." noktasına, büyük ölçüde aralarında Yozgat Gazetesinin de bulunduğu yerel basın tarafından getirilmiştir.

       Büyüklük, içinden çıktığınız topluma güneş gibi doğabilmektir. Yozgat'a güneş gibi doğan büyükleri bir sayın hele!

       Geçtiğimiz kırk yılda, YOZGAT GAZETESİ Yozgatlının düşünce dünyasına bir nebze de olsa zenginlik katmış olmasının yanında kendi kültürel zenginliğini oluşturabilmiş olmanın ve görevini yapmış olmanın huzuru içindedir.

       Yetmişine gelince ölmeyen…! diye devam eden sözün aslını, Küçük Memed ağa altmış diye söylemiş. Benim yaşım altmışı geçtiği için ben onu yetmiş diye yazdım. Sizde keyfinize göre seksen, doksan, yüz diye söyleyin. Allah huzurlu, mutlu, sağlıklı uzun ömürler versin de kimse sürünmesin.

       Sağlık ve tarım alanındaki gelişmeler (tıbbi cihazlar, ilaçlar, zengin içerikli gıdalar, düzenli beslenme vs.) sayesinde ortalama insan ömrünün uzadığına işaret ediliyor.

       Makine sanayii ve teknolojik gelişmeler sayesinde, insanoğlu zor işleri daha kolay, uzun zaman alan işleri daha kısa zamanda, çok emek sarf ederek yaptığı işleri daha az emekle yapar hale geldi. Bunlarda insan ömrünü uzatan etkenler olsa gerek.

       Peyikli Küçük Memed ağanın "Altmışına gelince ölmeyen sürünür gider." deyişine de fazla kafayı takmayın. YOZGAT GAZETESİ ile birlikte daha nice yıllara sağlık, huzur ve mutluluk içinde erişmek dileğiyle. // 05.03.2013

15/04/2022 19:25
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ