Oktay ÖZKESİCİ / HÜRRİYET Gazetesi Ankara Bürosu Eski İstihabarat Şefi

YOZGAT’TA UNUTAMADIĞIMIZ BİR 12 EYLÜL ANISI

       1985 yılıydı. Hürriyet gazetesinin teleksinden "Yozgat muhabirimiz Osman Hakan Kiracı gözaltına alındı" haberi geldiğinde tüm büro çalışanları şoke olmuştu. 12 Eylül döneminde hepimiz gibi, zor şartlar altında görev yapan meslektaşımız Osman Hakan Kiracı o günlerde Yozgat'ta herkesten saklanan ilginç bir olayı yakalamıştı. Osman Hakan Kiracı, Yozgat sağlık kolejinde öğrenim gören bir kız öğrencinin meçhul bir kişiden hamile kaldığı çocuğunu okul yatakhanesinde dünyaya getirdiğini ve doğum sonrasında ise bebeğini tuvalette katlettiğini Hürriyet’e geçmişti. General emeklisi ara rejim döneminin o günkü Yozgat valisi arkadaşımızın bu önemli haberin peşinde koştuğunu ve hastanede tedavi gören acımasız genç annenin resmini çektirdiğini öğrenince küplere binmişti.

       Nasıl olur da böyle bir haber onun izni olmaksızın Yozgat garnizonundan ulusal bir gazeteye bildirilebilirdi. Nasıl olur da zanlı öğrencinin hasta odasına girip resim çekmeye kalkışılırdı!

       Hemen hastane yönetimini ve görevli müstahdemleri huzura getirip fena bir şekilde fırçalamış, daha sonra da sıkıyönetime talimat verip arkadaşımız Kiracı'yı hasta odasına girerken görevli memurlara mukavemet iddiasıyla gözaltına aldırmıştı. Meslektaşımız burada fotoğrafçısıyla birlikte jandarma karakolunda 5 saat gözaltında tutulacak ve daha sonra suçüstü evraklarıyla adliyeye sevk edilecekti. Senaryo hazırlanmıştı. Validen fırça yiyen görevliler, arkadaşımızın aleyhinde tanıklık yapacak ve böylece tutuklanması sağlanacaktı. Oysa Kiracı hastaneye gitmeden önce nöbetçi Savcıdan izin almıştı.

       Büyük gazete olmanın gereği muhabirlerinin haklı davalarında her zaman arkasında bulunan Hürriyet gazetesinin Genel müdürlüğü Yozgat’taki arkadaşımızın gözaltı olayını öğrendikten sonra hemen devreye girdi. İstanbul yazı işleri Ankara bürosuna talimat vererek bir ekibin Yozgat'a gönderilmesini istedi. Ekipte Hürriyet’ten ben ve Hürriyet Haber Ajansından da Rahmi Özyazgan ile Ayhan Aydemir özel bir otomobille hemen yola çıkarıldık. Bize verilen görev, hem arkadaşımızın sıkıntılı anında yanında olmak, hem de olayla ilgili gelişmeleri ve haberi baştan sonra izleyip İstanbul’u bilgilendirmekti.

       Vali geleceğimizi öğrenmiş olmalıydı ki asker ve polisten oluşan 50 kişilik bir gurup bizi Yozgat’ın girişinde karşıladı. Kimlik kontrolünden sonra ekibimizi Yozgat emniyetine götürdüler. “Niçin böyle karşılanıp karakola getirildiğimizi sorduğumuzda bize “Vali beyin emri böyle“ demekle yetindiler. Yozgat temsilcimiz Jandarma karakolunda gözaltında tutulurken olayı izlemek için Yozgat’a gelen Hürriyet Ankara ekibi de izah edilemeyen gerekçeyle Yozgat Emniyetinde gözetim altına alınmıştı. Bunun üzerine Kiracı'nın bir arkadaşına Ankara büromuzu telefonla arayıp Sezai Bayar ile Ülkü Arman'a bizim de gözetim altında tutulduğumuzu bildirmelerini istedim.

       Yozgat muhabirimizin ardından Vali'nin bize yönelik uygulamalarına ilişkin haber Ankara’da sanki “bomba“ tesiri yarattı. Ankara’daki arkadaşlarımızın girişimleri üzerine dönemin İçişleri Bakanı ile Emniyet Genel Müdürü telefonla beni aradılar. Gelişmeleri tüm çıplaklığı ile kendilerine anlattım. Çok şaşırdılar. “Merak etmeyin şimdi gereğini yapacağız. Sizi serbest bıraktıracağız” dediler. Biraz sonra polisler bizi serbest bıraktılar. Gizli bir telsiz konuşmasının akabinde de Yozgat’ı terk etmemizin bizim açımızdan iyi olacağını kibar bir lisanla söylediler. Biz serbest bırakılmıştık ama Kiracı hala gözaltındaydı. Bizim de sorgusuz sualsiz gözaltına alınmamamız nedeniyle olayın vahametini anlamıştık. Kiracı’nın tutuklanması sanki an meselesiydi. Kuşkularımızı Ankara’daki arkadaşlarımızla tekrar paylaştık. Ankara büromuz da durumun vahametini İstanbul yazı işlerine aktarmıştı. Sonrasında öğrendik ki; Hürriyet’in genel müdürü de Yozgat’ta olup bitenler konusunda Başbakan Özal'ı bilgilendirmiş. Başbakanın “Yozgat'ta neler oluyor “diye sormak istediği Vali bey sırra kadem basmış ve arkadaşımızın duruşması bitene kadar Özal'ın telefonlarına çıkmamış. Bu arada gazetemiz Ankara bürosundan “Mahkeme sonuçlanana kadar Yozgat’tan ayrılmayın ve gereken çalışmalarını bilgi, resim ve haberlerini toparlayın” mesajı geldi.

       Arkadaşlarla akşamüstü adliyeye girecektik. Hayret bir de ne görelim. “Görevli memura mukavemet” zanlısı meslektaşımız jandarma karakolundan mahkemeye getirilmeden önce Adliyenin bulunduğu Hükümet konağı jandarma müfrezeleri ve polisler tarafından çepeçevre kuşatılmıştı. Devlet, Yozgat'ta sanki bir eşkıya veya büyük bir örgütün teröristine karşı önlem almıştı. Sabıkasız ve sakin bir gazetecinin yargılanmasıyla ilgili olarak alınan büyük güvenlik barikatı bizi gerçekten dehşete düşürmüştü. Karamsar duygularla Adliyeye yöneldik. Ancak, barikatı aşmakta zorlandık. Çünki, eli silahlı jandarmalar izin vermemişti. Komutana kimliklerimizi gösterip içeriye güç bela girebildik. Bir süre sonra da arkadaşımız üstü açık askeri bir araçtan indirilip geniş bir jandarma çemberi ile adliyeye getirildi. 5 saat süren gözetim sonrasında suçüstü fezlekesiyle Kiracı ve beraberindeki fotoğrafçısı hâkim karşısına çıkarıldı. O günkü duruşmayı yaşlı bir yargıç yönetmişti. Arkadaşımız aleyhinde ifade vermek isteyen tanıkları detaylı bir şekilde dikkatle sorgulayınca beyan aralarında fezlekenin düzmece olduğunu anladı ve Kiracı ile fotoğrafçısını serbest bıraktı. Biz de derin bir nefes aldık. Adalet tecelli etmiş ve arkadaşımız hapishanenin kapısından dönmüştü. Duruşma tamamlanınca mahkemeyi takip etmek isteyen Kiracı'nın yakınlarının adliyeye girmesine engel olmasını sağlayan jandarma barikatı yine telsiz emriyle kışlasına gönderildi.

       Yozgat temsilcimiz o gün çok yıpranmıştı. Birlikte Ankara’ya dönmek istedik. “Yozgat’ta tutuklandığımıza ilişkin dedikodu çıkarmışlar. Tutuklanmadığımızın anlaşılması için benim birkaç gün burada kalmam gerekir. Ben sonra gelirim.“ dedi. Kiracı, ertesi hafta koltuğunun altında kalın bir dosya ile Ankara’ya geldi. Rahmetli arkadaşımız Yavuz Gökmen’le birlikte dönemin basından sorumlu Devlet Bakanı Mesut Yılmaz'la görüşerek hükümetten güvenliğinin sağlanmasını istedi. Kiracı, Hükümetten gerekli güvenceyi almasına rağmen dönemin general emeklisi Vali, ona dirlik vermedi, görevde kaldığı 36 ay çok sıkıntılar yaşattı.

       Ama arkadaşımız Sıkıyönetimin ağır şartlarına rağmen tek başına direnerek ayakta kalmasını başardı.

       Bizim bildiğimiz bir gerçek var ki; Osman Hakan Kiracı, tartışmasız 12 Eylül sıkıyönetiminin Yozgat’taki mağdur gazetecisidir. Doğru bildiği gazetecilik ilkelerinden ve aktif habercilikten ödün vermediği ve dalkavukluk yapmadığı için 36 aylık süreçte garnizonda ve emniyette defalarca sorgulanmış, aleyhinde açılan sudan bahanelerle adliye koridorları arşınlatılmış, gazetesi birkaç kez kapatılmış, jandarma gözetimi altına alınmış, hapsedilmek istenmiş, çeşitli tehditlere maruz kalmış ama gazetecilik mesleğinin onurunu koruma uğruna hiçbir baskıya boyun eğmemiştir.

       Yozgat gazetesinin 40.doğum günü, beni 28 yıl öncesinde yaşadığım bu olaya götürdü.

       Bizim dönemin gazetecileri gerçekten zor şartlar altında görev yaptı.

       Ara rejimleri ve basın özgürlüğünü engelleyen uygulamalar bizleri yıprattı.

       Ama biz yine de işimizi yüreğimizi ortaya koyarak yaptık.

       Osman Hakan Kiracı ve Yozgat gazetesi de Anadolu basınının hafızalardan silinmeyecek saygın bir ismi olarak mesleğini başarıyla sürdürdü. Sevgili Kiracı ve YOZGAT çalışanlarını kutluyor, 40.yıl mutluluğunu paylaşıyor ve nice onurlu yıllar diliyorum. // 05.03.2013

15/04/2022 19:19
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ