Değerli okurlar eskiden kısaca “Vagon-Li” dediğimiz “Wagon Lits Cook” şirketinin işlettiği yataklı vagonlar Türk demiryollarının en ilgi çekici vagonlarıydı. Aslanlı armalı lacivert vagonları vardı. Bilet satış acentelerinden birisi Hilton otelinin girişindeydi, bende 1969-71 arası çalıştığım işyeri adına birkaç defa buradan bilet almış bir kere de seyahat etme şansım olmuştu.
Uluslararası bir şirket olan Wagon-Lits Cook, ilk kez 1924 yılının ağustos ayında, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'nın izniyle, İstanbul-Ankara arasında aslanlı armalı lacivert yataklı ve yemekli vagonlarını servise koyuyor. Özellikle Haydarpaşa Ankara hattında bu vagonlarda yaşanan tatlı olayların anıları eskiler tarafından hala anlatıla gelmektedir. Ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi o yıllarda Ankara’nın en sevilen şeyi olan İstanbul’a dönüş sevinci en çok bu vagonlarda yaşanmış, yıllarca en ünlü politikacılar, konuklar özellikle büyük Atatürk bu vagonlarda şirketin olgun titiz ve terbiyeli personeli tarafından ağırlanmışlardır.”
Ulusal Demiryolculuğumuzun kurucusu ve ilk Genel Müdürü Behiç Erkin Bey, Yemekli-Yataklı Vagonlar Servisinin ülkemizde başlayışını şöyle anlatıyor;” Ankara’nın devlet merkezi olması ve Cumhuriyet merkezinin memlekete getireceği inkişaflar dolayısıyla evvela Haydarpaşa-Ankara arasında başlamak üzere yataklı ve lokantalı vagonlar servisi tesis edilmesi zaruret halini almıştı. Bu maksatla Milletlerarası Yataklı Vagonlar Şirketi ile görüşmelere başladık ve 28 Mayıs 1924 tarihinde şirketin gönderdiği mümessil M. Lacombe ile bir mukavele akdettik.
Gazeteci Yunus Nadi 10 Ağustos 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şöyle yazmış; “Serin bir yayla havasının çok rahat uykusundan sonra Beylikköprü’de uyandım. Anadolu tarikiyle (yoluyla) Asya’ya girmiş olan yataklı vagonla seyahat hakikaten huzurlu olduğu kadar keyiflidir de”
Wagon Lits Cook Şirketi1972 yılında tesis ve vagonlarını TCDD’ye devrederek Türkiye’den ayrıldı. Demek oluyor ki son seyahat edenlerden birisi de ben olmuşum.
25 Şubat 1933'te İstanbul'da gençler, "Türkiye'de Türkçe konuşulur" sloganlarıyla Taksim ve Karaköy'de protesto gösterileri düzenlemişlerdi. Cumhuriyet'in ilanından sonraki ilk büyük gençlik hareketiydi. Darülfünun (Üniversite) gençliği, Wagon-Lits (Yataklı Vagonlar) Şirketi'nin Beyoğlu ve Galata'daki Aacentelerini basarak, "Türkiye'de Türkçe konuşulur" sloganlarıyla protesto gösterileri düzenler.
İstanbul'da büyük heyecan yaratan bu olayın nedeni, acente müdürünün işyerinde çalışanlara Türkçe konuşmayı yasaklaması, bu yasağa aykırı hareket eden bir Türk görevliye de hakaret edip onu işten uzaklaştırmasıydı. Gençlerin büyük tepkisine yol açan olay, 23 Şubat 1933 günü şirketin Beyoğlu'nda, Tokatlıyan Oteli'nin altında bulunan acentesinde gerçekleşir. O gün, acenteye gelen bir müşteri, memurlardan Naci Bey'e başvurarak akşam kalkacak Ankara treninde, yataklı vagonda yer olup olmadığını sorar; yer bulunmadığını öğrenince ısrar eder. Naci Bey de müşterinin ısrarı üzerine, belki yer bulunur umuduyla, telefona sarılıp şirketin Galata'daki acentesini arar. Naci Bey, doğal olarak, Türkçe konuşmaktadır.
Bu konuşma, acente müdürlüğüne yeni atanmış olan Bay Jannoni'nin dikkatini çeker. Önce diğer memurlara, Naci Bey'in hangi dili konuştuğunu sorar. Onlardan, "Türkçe" yanıtını alınca, sinirlenerek Naci Bey'i yanına çağırır ve "Burada resmi lisanın Fransızca olduğunu bilmiyor musunuz? “Size sopa ile mi davranmalı” diye bağırır.Naci Bey de"Ben Türk'üm. Ülkemde resmi lisan Türkçedir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz “diye cevap verir. Bu cevap Bay Jannoni'nin büsbütün hiddetlendirir. Önce kabahatsiz memura 10 lira nakdi ceza vereceğini, hakaretamiz bir tavırlarla bildirir. Naci Bey'in, 'Niye ceza veriliyor, kabahatim nedir? Memleketimde Türkçe konuşmak hakkımdır' şeklindeki sözlerine karşılık, cezayı daha da arttırır ve “sizi 15 gün için kovuyorum' diye bağırır. Naci Bey de şapkasını alıp bir tek kelime bile söylemeden çekip gider.
Hadise, hazır bulunan diğer memurları da müteessir ettiği için, müdüre gitmişler ve yaptıkları hareketin doğru olmadığını, arkadaşları hakkında verilen kararın geri alınmasını istemişlerse de aldıkları cevap şu olmuş: 'Ya ben giderim yahut da o!'
Olay, yataklı vagonlar şirketinin temsilciliğine de aksetmiş, fakat bu küstahlıkla alakadar olabilecek hiçbir hareket görülmemiş."
Türkiye Cumhuriyeti'nin Onuncu Yılı'nı kutlama hazırlıklarının başladığı günlerde meydana gelen bu olay, gazetelerde geniş yer bulunca, kamuoyunda da büyük bir tepki doğar.
Üniversite gençliğinin temsilcileri, "Memleketin mukaddesatına hakaret eden Şirket Müdürü Jannoni'nin bu tutumunu protesto amacıyla" büyük bir miting düzenleme kararı alırlar.
25 Şubat günü, öğleden sonra, gençler tramvay ve otobüslerle akın akın Taksim'e, oradan da Beyoğlu'na gelirler. Kısa sürede toplanan kalabalık binlerle ifade edilebilecek rakamlara ulaşır.Gençler, atlı polis barikatını aşarak Beyoğlu'nda, acentenin bulunduğu bölgeye doğru yürüyüşe geçerler. Gençlerin bir öfke seli halinde geldiğini öğrenen Bay Jannoni, memurlara izin verir, kepenkleri alelacele indirttikten sonra ortadan kaybolur.
İstiklal Caddesi'ni hınca hınç dolduran kalabalık nedeniyle tramvaylar hareket edemez hale gelir. Bir genç, bu tramvaylardan birinin üstüne çıkarak hareketlerinin amacını açıklar: Türkiye bir sömürge değildir, Türkiye'de Türkçe ‘den başka bir dilin hakimiyeti söz konusu olamaz...
Bu sözler üzerine büsbütün coşan gençler, ellerine geçirdikleri taşlarla acenteyi taşlamaya başlar. İndirilmiş kepenkler, taş yağmuruna uğrar. Kepenklerin gürültüsünü de gençlerin "Türkiye'de Türkçe konuşulur" bağırışları bastırır.
Daha sonra gençler kapalı kepenkleri kaldırarak içeri girerler; şirkete ait eşyalardan bazıları tahrip edilir, duvarda asılı duran Cumhurbaşkanı 'Gazi Hazretleri'nin fotoğrafı, "Bu müessese, bu resmi asmaya layık değildir" sözleriyle duvardan indirilir ve dışarı çıkarılır.
Heyecan içinde olmalarına rağmen, yine aynı binada bulunan iki başka yabancı şirketin bürosuna zarar vermemeye özen gösteren gençler, dışarı çıktıklarında karşılarında polis ve itfaiyeyi buldular. Ancak polisin çabaları sonuç vermez. Polis barikatını aşan gençler, itfaiyenin üzerlerine sürekli su sıkmasına rağmen, "Türkiye'de Türk dili hakimdir" diye bağırarak Karaköy'e inerler.
Karaköy'de, Wagon-Lits Şirketi'nin merkez binası taşlanır. Daha sonra gençler Cağaloğlu'na yönelirler. Burada, ellerindeki 'Gazi' fotoğrafını Halkevi'ne teslim eden gençler, gazeteleri ziyarete başlarlar.
Cumhuriyet gazetesinin önüne gelindiğinde, yazarlardan Peyami Safa'nın "Türk diline dil uzatanların dilleri kurusun" diye bağırması, gençleri iyice coşturur. Bu arada gençler, olaya o günlerde yapılan güzellik yarışması kadar yer ayırmayan kimi gazeteleri kınayıcı sloganlar da atarlar.
Olaylardan sonra, polis tarafından yakalanan 20 genç, ilk sorgularının ardından serbest bırakılırlar. Şirketin Karaköy merkezinde 1.500, Beyoğlu acentesinde ise 3 bin liralık bir zararın meydana geldiği yetkililerce saptanır. Diğer illerdeki gençler de çektikleri telgraflarla bu hareketi desteklediklerini bildirirlerken, "Türkiye'de Türkçeyi mutlak hâkim kılmak için" bir 'Dil Mücadele Cemiyeti' kurulması kararlaştırılır.
Müdür Bay Jannoni'ye Türkçeyi öğrenmek, nasip olmaz! Hakkında adli bir takibat sürerken, Wagon-Lits Şirketi'nin Paris'teki merkezinden gelen müfettişler, yaptıkları soruşturma sonucu davranışlarını hatalı buldukları Müdür Jannoni'ye işten el çektirirler. Memur Naci Bey de görevine iade edilir.
1 Nisan 1972 tarihinde de Wagon-Lits'nin imtiyazı sona erdi. Vagonlardaki şirket arması törenle sökülerek TCDD'nin ay-yıldızlı arması takıldı.
Jale Karakıvrak
24.02.2022 17:41:00Zevkle okudum.....