29 Aralık 1921 tarihi, İsmet Paşa'nın komutası altına girmeyi kabul etmeyen Çerkez Ethem’in, Kütahya'da Milli Kuvvetlere saldırısı ile başlayan acı sürecin sonunda Yunanistan’a sığındığı gündür. Ethem ve ailesi 1860’ larda Kafkaslardan Anadolu’ya sürgün gelmelerine karşın; Bandırma ve Manyas’a yerleşmiş orada çok geniş arazilere, çiftliklere ve değirmenlere sahip olmuşlardır. Çerkez ailenin üç çocuğundan en küçüğü olan Ethem, Birinci Dünya Savaşı sırasında orduya katılmış ve ancak başçavuşluğa kadar yükselebilmişti. Mondros Mütarekesinden sonra köyüne dönen Ethem'in ağabeyleri Tevfik ve Reşit de orduda subaydılar. Yunan işgalinin ardından hareketlenen Ethem, önce İttihatçı İzmir valisi Rahmi Beyin 8 yaşındaki oğlu Alpaslan’ı kaçırarak o zamanın parası ile 53 bin lira fidye almıştır. Rahmi bey bu kadar büyük bir meblağı ödeyebilmek için neyi var neyi yoksa satmış bu yüzden eşi hastalanarak yatağa düşmüştür. Bununla da kalmamış, İzmir ve civarında birçok çiftliği gasp etmiştir. Daha sonra da civardan 300 kişilik bir müfreze örgütleyerek Yunan kuvvetlerine karşı mücadeleye girişmişti. Salihli cephesinde Yunan askeri birliklerine karşı düzenlediği gerilla saldırılarıyla kısa sürede ünlenen Çerkez Ethem'in emrindeki kuvvetlerin sayısı da giderek artacak ve süreç içinde Kütahya ve havalisine egemen duruma gelirken "Kuvvayı Seyyare Umum Kumandanı" olacaktır.Milli Mücadelede ki bu büyük başarılarına rağmen Ethem ve hempaları bir taraftan Yunan kuvvetleri ile çarpışırken bir taraftan da Ege bölgesinde tam bir vahşet ve açgözlülükle yağmacılık yapmış, hatta bu nedenle kendisi gibi davranan bazı şahıslarla da aralarında paylaşım sorunları çıkmıştır. Bu sorunlar öylesine büyüktür ki, yağmanın paylaşımını çözmek için araya Çerkez asıllı paşalar bile girmek zorunda kalmıştır. Ethem ve hempalarının Bursa’da yaptığı talanları Bursa belediyesi ve valilik, halka 180 bin lira ödeyerek tazmin etmeye çalışmıştır. Nitekim Bir görüşmeleri sırasında Çerkez Etem ve kardeşi Reşit Bey ile İsmet Paşa arasında şu tarihi konuşma geçer: İnönü Reşit Bey’e soruyor: ‘’Ben askerime bulgur pilavı, hoşaf ancak veriyorum. Maaş da veremiyorum. Sizler bu süvarileri, nasıl besliyorsunuz bu yeni silahları nereden temin ediyorsunuz ve askerlerinize iyi maaş verdiğiniz için askerleriniz Etem Bey’i seviyorlar. Bu nasıl oluyor’’. diye sorduğunda Reşit Bey şu cevabı veriyor: “Biz adamlarımızı şöyle toplarız. Suç işlemiş, kelle almışları buluruz. Bizim için bir suç daha işletir tamamen kendimize bağlarız. İyi yedirir, iyi giydiririz, iyi silah veririz. At verir, iyi para veririz ve biz adamlarımızı hep hapishanelerden toplarız.” 1920 yılı Haziran ayında Çerkez Ethem ve kuvvetlerine Yozgat yolları görünür. Çünkü zamanın Yozgat Müftüsü’nün tahrikleri ile Kılıç Ali’nin tutarsız ve basiretsiz davranışları. Yozgat’ta yeni, yeni söz sahibi olmaya başlayan bazı ailelerin fitne ve fesatlıkları neticesi Ankara ile gerekli iletişimi sağlayamayan Çapanoğlu beyleri, içinde bulundukları durumu da kavrayamamaları sonucu bir başkaldırıya adeta sürüklenmişlerdi. İki tarafa da asılsız laf getirip götürenler, kışkırtanlar, bölücü fitne takımı, Çapanoğullarının hep "isyan edecekleri" tezini, Ankara Hükümeti nezdinde işlediler. Çapanoğulları ailesi yalnız bırakılarak, bir isyana adeta itildiler.Yozgat'ta isyan eden Çapanoğulları şehri ele geçirmişti ve kendilerine yeni katılanlarla hareket bölgede yayılıyordu. Yozgat, Çorum, Amasya, Zile, Yıldızeli, Tokat, Niksar, Çamlıbel, Akdağmadeni, Boğazlıyan vs. bölgeleri tamamen ele geçirilmiş, Ankara hükümetinin gönderdiği kuvvetler başarılı olamamıştır. Batı Cephesi’nden isyanı bastırmak üzere Yozgat’a yönlendirilen Çerkez Ethem, doksan yaylı araba, yetmiş subay, ikibin yüz piyade, bin üçyüz atlı asker,bir sahra topu, dört dağ topu ve sekiz makineli tüfekten oluşan büyük bir kuvvetle Yozgat’a girer. Çerkez Ethem bu başkaldırıya çok kanlı bir şekilde son vermiştir. Çünkü Ankara’da kendisine anlatılanlardan Çapanoğullarının öbür ayaklanış bölgelerinde gördüğü ayaklanıcılardan daha güçlü ve bölgede hatırı sayılır bir durumda olduklarını anlamıştı. Kanun yok, adalet yok. İsmail Hakkı isminde Ethem’in müfrezesinden birisi Divan-ı Harp Reisi. sathi bir malumatla seri halinde idamlar gündüz birbirini kovalıyor, Bu hınç ile Yozgat’ı iki defa bir ilk geldiğinde birde Alaca’dan dönerken yağmalatmış bütün konakları yaktırmış. Yüklü bir servet ile Ankara’ya dönmüştür. Çapanoğullarını ve diğer isyancı beyleri takip için gittiği Alaca’dan Yozgat’a, Yozgat’tan Ankara’ya kadar yolu üzerinde ne kadar köy varsa parası, pulu mücevheratı silahı, koyun sürüleri ve atlarına el koymuş sürüp Ankara’ya getirmiştir. Öyle ki, Ethem’in hempaları yıllarca Yozgat’tan ve yoldan yağmaladıkları bu malları Ankara’daki Hergele meydanında ve panayırlarda satarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ethem bir sohbetinde “Yozgat, Yozgat değil içi altın dolu vadi imiş” demiştir.Bu yağmalar Mustafa Kemal’i de çok üzmüş bu konuda bir tamim yayınlayarak bir nevi özür dileyip zarar görenlerin malları tazmin edilecektir demiştir. Milli kuvvetlerin Gediz yenilgisinden sonra M. Kemal Paşa’nın düzenli ordu kurulmasını hızlandırmak için İsmet Bey’i Cephe Komutanlığı’na ataması Ethem ve kardeşleri tarafından beğenilmedi. Ethem ve kardeşleri Kuva-yı Seyyare’nin Düzenli Ordu birliklerine katılmasını kabul etmiyorlardı. Tevfik Bey, İsmet Bey’e yolladığı yazıda “Kuva-yı Seyyare, ne bir tümen, ne de muntazam bir kuvvet haline getirilemez. Kuva-yi Seyyare’nin gelişi güzel idare edilmesi gereklidir.” sözleriyle açıkça belirtti. Diğer yandan M. Kemal’e çektiği telgrafla da, İsmet Bey’in Cephe Komutanlığını idare edemeyeceğini ileri sürerek, bundan böyle kendisini komutan olarak tanımayacağını bildirdi. Ethem ve kardeşleri, Düzenli Ordu’nun değil emrine girmeyi kabul etmek, düzenli ordunun varlığına bile karşıydılar. Mustafa Kemal ile Çerkez Ethem arasında başlayan güvensizlik Yozgat Başkaldırısı sırasında had safhaya çıkmıştı. Yozgat ayaklanmasını bastırmakla meşgul olduğu sırada, Ankara Hükümeti’nin görevlendirdiği Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bey’i Çapanoğullarına yumuşak davrandığı gerekçesiyle, yargılamak için Yozgat’a çağırması,Mustafa Kemal’in bunu kabul etmemesi üzerine hükümetle ilişkileri bozuldu. Çok sinirlendiği bir gün “Ankaraya döndüğümde Mustafa Kemali meclisin önünde asacağım” demiştir. Gerginlik daha Çerkez Ethemin Ankara’ya çağrıldığı günlerde başlamıştı. Çapanoğlu başkaldırısı için Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Çakmak Paşa ve İsmet paşa ile birlikte yapıkları toplantıda hakarete varan bir uslupla şöyle demişti “Hayret ediyorum, Sivasta Heyeti Temsiliye, Ankara’da Büyük Millet Meclisi olarak teşekkül ve içtima edeli, bir seneyi geçtiği halde, bu müddet zarfında koca Anadolu da harekâtı milliyemiz namına neden esaslıca bir hareket görülmedi ve niçin, merkezinizi takviye eylemediniz ve sonra mühim ve esas olan cephelere ait şimdiye kadar bir eseri himmet ve mukavemetinize dahi şahit olmadık desem itiraf buyurulur zannederim. Nihayet bizleri düşman cephesinden,gerilere ayırmaya ve gerilerde size düşen vazifelerle bizi işgal ve eşkale mecbur bıraktınız.Şimdi görüyor ve itiraf buyuruyorsunuz.Orta Anadolu’da bir köşede,hiçbir ecnebi ve İstanbul hükümeti ile İrtibatı kalmayan Yozgat olayını söndürmekten acizsiniz, anladığım şudur ki, başlangıçtan beri hâlâ vaziyeti kavrayamadınız veyahut şahsi ve daha önemsiz işlerle meşgul oluyorsunuz,belki de Heyeti Temsiliye ve Ankara Hükümeti namına yaptığınız tamimler,tebliğler,konferanslarla her şey olup bitti sandınız ve aldandınız af buyurunuz bu sitemden muradım bu gafletinizin tekrar etmemesini temenni içindir’’
Bu sözlerle, Çapanoğullarını Padişahçı ve ecnebilerden yardım almış gibi yazan bazı yanlı tarihçiler ile yazarların yüzlerine şamar gibi inen bir mesaj da vermiş oluyordu. Tevfik Bey cephede gerekli kuvvet toplarken, Ethem ve Reşit Beyler de Ankara’da siyasi ortam hazırlıyorlardı. Ethem’in büyük ağabeyi Çerkez Reşit,bizzat TBMM ve Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda düşüncelerini şu şekilde açıklamaktan da çekinmemiştir.“….Bizim için hayatımız,onurumuz ve çıkarlarımız,bu milletin,bu vatanın hayat ve çıkarlarından yüksektir.Biz İzmir ve dolaylarında geniş araziye,çiftliklere ve servete sahibiz; size iştirak etmekle büyük işler,büyük fedakarlıklar yaptık Yunanlılarla beraber kalabilirdik ve Venizelos ile ben diz dize oturabilirdim” Ne vahim ve talihsiz bir konuşma. M. Kemal Paşa, Ethem ve kardeşlerini ikna etmek için bütün iyi niyetiyle çalıştı.Yine de son sözü söylemeden önce uzlaşma yollarını zorladı. Ethem’i ikna ederek Reşit Bey ile birlikte Eskişehir’e İsmet Bey’le görüşmeye gittiler. Fakat Ethem Bey Eskişehir’de ortadan kayboldu. M. Kemal Paşa Ethem’i sorunca, Reşit Bey; “Ethem Bey bu dakikada kuvvetlerinin başındadır” yanıtını verdi. Reşit Bey’in bu tehdit dolu sözleri karşısında M. Kemal’in tutumu değişti ve “Bu dakikaya kadar sizinle eski bir arkadaşınız sıfatıyla ve sizin lehinizde bir sonuca ulaşmak samimi duygusuyla görüşüyordum. Bu dakikadan itibaren arkadaşlık ve özele ait durumum sona ermiştir. Şimdi karşınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükümeti’nin Reisi bulunmaktadır. Devlet Reisi sıfatıyla, Batı Cephesi Kumandanı’na durum neyi gerektiriyorsa, yetkilerini kullanmayı emrediyorum” diyerek İsmet Bey’e gereken emri verdi. 2 Ocak 192l tarihinde Bakanlar Kurulu, Ethem ve kardeşlerine, komutadan çekilirlerse af edileceklerini bildirdi. Fakat Ethem 3 Ocak 1921’de Yunanlılarla anlaşmak için bir adamını yolladı. Arkadan da Reşit Bey Yunan Ordusu’na gitti. 7 Ocak’ta da Yunanlılarla protokol imzaladı. Ethem ayaklanmıştı. Artık bir tür iç savaş başlayacaktı ve bir ay kadar süren bu savaşın başlangıcında Çerkez Ethem'in kuvvetleri yaklaşık 5 bin kişi, düzenli ordu birlikleri de 15 bin kişiydi. Ethem kuvvetlerinin ihaneti ve Yunan saldırısı iç içe girmiş bir durum aldı. Ethem olayını yakından izleyen Yunanlılar 6 Ocak 1921’de İnönü Cephesi’nden taarruza geçince İsmet Bey ve Refet Bey Yunan saldırısına karşı koymak için Ethem’e karşı 1 Ocak 1921’de başlamış olan harekâta ara verdiler. Yunan Ordusu’nun saldırması ile birlikte Ethem de Milli Kuvvetlere saldırdı. 8 Ocak’ta Meclis’te savaş durumunu açıklayan M. Kemal Paşa, “Ethem, Tevfik ve Reşit Beyler” diye konuşunca, bir miletvekili “Hain deyiniz” uyarısında bulundu. Ethem kuvvetleri 13 Ocak’a kadar saldırılarını sürdürdüler. 17 Ocak’ta da Yunanlılara sığındılar. Emrindeki askeri birlikler Milli Kuvvetlere sığındığı için, Yunanlıların yanına 725 kişi gitti. Ankara İstiklal Mahkemesi, Yunanlılara sığınmış bulunan Ethem ve kardeşlerini vatana ihanet suçuyla yargılayarak 9 Mayıs 1921’de gıyaplarında idama mahkûm etti. Çeşitli çarpışmalar sonucunda Kuvvayı Seyyare yenilgiye uğradı. Ne acıdır ki, Milli mücadelenin başlangıcında çok önemli bir rol oynayan, Büyük Millet Meclisi tarafından "kahraman" ilan edilen, Yunan ordusuna karşı ilk önemli direnişi örgütleyen Çerkez Ethem için sonuçta Yunan ordusuna sığınmaktan başka çare kalmadı. Çoğunluğu Çerkezlerden oluşan kuvvetlerinin yarısına yakınıyla birlikte 26 Ocak 1921'de Yunanlılara teslim olurken, diğer yarısı ise Ankara'nın çağrısına olumlu yanıt vererek düzenli ordunun saflarına katıldı. Nazım Hikmet 'Kuvayı Milliye Destanı'nda; "Ve 29 Aralık Kütahya/ 4 top/ ve 1800 atlı bir ihanet/ yani Çerkez Ethem/ bir gece vakti/ kilim ve halı yüklü katırları/ koyun ve sığır sürülerini önüne katıp/ düşmana geçti/ Yürekleri karanlık/ kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü/ atları ve kendileri semizdiler.../ Ateşi ve ihaneti gördük" diye yazacaktır.1938 yılında çıkarılan affa rağmen yurda dönmemiş 1950 yılında Amman’da vefat etmiştir. Bir sohbetinde şöyle söyleyecektir “Çok hatalarım olmuştur, ama asla vatan haini olmadım”...
23.12.2011
Bu sözlerle, Çapanoğullarını Padişahçı ve ecnebilerden yardım almış gibi yazan bazı yanlı tarihçiler ile yazarların yüzlerine şamar gibi inen bir mesaj da vermiş oluyordu. Tevfik Bey cephede gerekli kuvvet toplarken, Ethem ve Reşit Beyler de Ankara’da siyasi ortam hazırlıyorlardı. Ethem’in büyük ağabeyi Çerkez Reşit,bizzat TBMM ve Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda düşüncelerini şu şekilde açıklamaktan da çekinmemiştir.“….Bizim için hayatımız,onurumuz ve çıkarlarımız,bu milletin,bu vatanın hayat ve çıkarlarından yüksektir.Biz İzmir ve dolaylarında geniş araziye,çiftliklere ve servete sahibiz; size iştirak etmekle büyük işler,büyük fedakarlıklar yaptık Yunanlılarla beraber kalabilirdik ve Venizelos ile ben diz dize oturabilirdim” Ne vahim ve talihsiz bir konuşma. M. Kemal Paşa, Ethem ve kardeşlerini ikna etmek için bütün iyi niyetiyle çalıştı.Yine de son sözü söylemeden önce uzlaşma yollarını zorladı. Ethem’i ikna ederek Reşit Bey ile birlikte Eskişehir’e İsmet Bey’le görüşmeye gittiler. Fakat Ethem Bey Eskişehir’de ortadan kayboldu. M. Kemal Paşa Ethem’i sorunca, Reşit Bey; “Ethem Bey bu dakikada kuvvetlerinin başındadır” yanıtını verdi. Reşit Bey’in bu tehdit dolu sözleri karşısında M. Kemal’in tutumu değişti ve “Bu dakikaya kadar sizinle eski bir arkadaşınız sıfatıyla ve sizin lehinizde bir sonuca ulaşmak samimi duygusuyla görüşüyordum. Bu dakikadan itibaren arkadaşlık ve özele ait durumum sona ermiştir. Şimdi karşınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükümeti’nin Reisi bulunmaktadır. Devlet Reisi sıfatıyla, Batı Cephesi Kumandanı’na durum neyi gerektiriyorsa, yetkilerini kullanmayı emrediyorum” diyerek İsmet Bey’e gereken emri verdi. 2 Ocak 192l tarihinde Bakanlar Kurulu, Ethem ve kardeşlerine, komutadan çekilirlerse af edileceklerini bildirdi. Fakat Ethem 3 Ocak 1921’de Yunanlılarla anlaşmak için bir adamını yolladı. Arkadan da Reşit Bey Yunan Ordusu’na gitti. 7 Ocak’ta da Yunanlılarla protokol imzaladı. Ethem ayaklanmıştı. Artık bir tür iç savaş başlayacaktı ve bir ay kadar süren bu savaşın başlangıcında Çerkez Ethem'in kuvvetleri yaklaşık 5 bin kişi, düzenli ordu birlikleri de 15 bin kişiydi. Ethem kuvvetlerinin ihaneti ve Yunan saldırısı iç içe girmiş bir durum aldı. Ethem olayını yakından izleyen Yunanlılar 6 Ocak 1921’de İnönü Cephesi’nden taarruza geçince İsmet Bey ve Refet Bey Yunan saldırısına karşı koymak için Ethem’e karşı 1 Ocak 1921’de başlamış olan harekâta ara verdiler. Yunan Ordusu’nun saldırması ile birlikte Ethem de Milli Kuvvetlere saldırdı. 8 Ocak’ta Meclis’te savaş durumunu açıklayan M. Kemal Paşa, “Ethem, Tevfik ve Reşit Beyler” diye konuşunca, bir miletvekili “Hain deyiniz” uyarısında bulundu. Ethem kuvvetleri 13 Ocak’a kadar saldırılarını sürdürdüler. 17 Ocak’ta da Yunanlılara sığındılar. Emrindeki askeri birlikler Milli Kuvvetlere sığındığı için, Yunanlıların yanına 725 kişi gitti. Ankara İstiklal Mahkemesi, Yunanlılara sığınmış bulunan Ethem ve kardeşlerini vatana ihanet suçuyla yargılayarak 9 Mayıs 1921’de gıyaplarında idama mahkûm etti. Çeşitli çarpışmalar sonucunda Kuvvayı Seyyare yenilgiye uğradı. Ne acıdır ki, Milli mücadelenin başlangıcında çok önemli bir rol oynayan, Büyük Millet Meclisi tarafından "kahraman" ilan edilen, Yunan ordusuna karşı ilk önemli direnişi örgütleyen Çerkez Ethem için sonuçta Yunan ordusuna sığınmaktan başka çare kalmadı. Çoğunluğu Çerkezlerden oluşan kuvvetlerinin yarısına yakınıyla birlikte 26 Ocak 1921'de Yunanlılara teslim olurken, diğer yarısı ise Ankara'nın çağrısına olumlu yanıt vererek düzenli ordunun saflarına katıldı. Nazım Hikmet 'Kuvayı Milliye Destanı'nda; "Ve 29 Aralık Kütahya/ 4 top/ ve 1800 atlı bir ihanet/ yani Çerkez Ethem/ bir gece vakti/ kilim ve halı yüklü katırları/ koyun ve sığır sürülerini önüne katıp/ düşmana geçti/ Yürekleri karanlık/ kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü/ atları ve kendileri semizdiler.../ Ateşi ve ihaneti gördük" diye yazacaktır.1938 yılında çıkarılan affa rağmen yurda dönmemiş 1950 yılında Amman’da vefat etmiştir. Bir sohbetinde şöyle söyleyecektir “Çok hatalarım olmuştur, ama asla vatan haini olmadım”...
23.12.2011
24.12.2011
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
HALIT YAGIZ
29.12.2011 16:42:00hocam ben deyozgatliyim simdiye karad yozgatin vede capan oglunun isyani denir ama ne nedenini soylerler nede nasil gelistigini bizde kendimizi savunamiyoruz bizim icin iyimi oldu kotumu yada devlet aleyhinde veya lehinde hic aydinlanamadikki bunlari teferruatli olarak bir gun aydinlatirsaniz ben degil toplam yozgatlilar olarak ogreniriz gecmisini bilmiyen geleceginide yonlendiremezki degilmi hocam nerde yozgatla ilgili okusam hep celidskili haber veriliyor herkes bir sey anlatiyor yokmu bunun tam ve saglikli bilgisini yazan bir yer daha cok zamanda gecmediki yok dense varsa bizide aydinlatirsaniz bir yozgatli olarak memnun oluruz allah kolaylik versin hocam basarilarinizin devamini dileriz
Müjde
27.12.2011 14:25:00Abdulkadir Bey,
Yozgat İsyanın faturasını Çerkez Ethem'e çıkarmak ve onu günah keçisi haline getirmek (resmi tarih görüşüyle de çok örtüştüğü için)fevkalade kolay olsa gerek. Ancak, Çerkez Ethem'i isyanı bastırmak üzere seçerek görevlendiren bir irade var. İşin bu tarafını görmezden gelmeniz sizin taktiriniz. Dedim ya savunduğunuz şeyler aslında dolaylı da olsa resmi tarih görüşü. Bu konuyla ilgili olarak yazdıklarınızda farklı bir değerlendirme yok. Çerkez Ethem'i tahkir etmek için Nazım Hikmet'i referans almanız da ayrı bir garabet.Saygılarımla..
Aylin
27.12.2011 11:28:00Abdulkadir bey,
hem türk tarihine ,hem de yozgat tarihine çok net bi şekilde ışık tutan bu muhteşem yazınızdan dolayı sizi en kalbi duygularımla tebrik ediyorum.tarh işte bö bi şeydir.ergeç gerçeğini yazdırır.tabii sizin gibi,değerli araştırmacılar ve yazarlarla tarih gerçeğini eninde sonunda ortaya koyar.tekrar tebrik ve teşekkürlerimle.