A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

AMASYA KALESİ MACERASI

Değerli okurlar yine mübarek (bereketli) ramazan ayı geldi. Ramazan denince aklıma hemen Amasya gelir. Bizim çocukluğumuzun Amasya’sında ramazan ayı çok güzel ve renkli geçerdi. Şehir bandosu iftar ve sahur da kaleye çıkar o günlerin sessiz Amasya’sında bir saat günün sevilen şarkılarını çalardı. Bilhassa sahurda uzaktan gelen bu müzik çok hoşumuza giderdi. İftardan önce de elimizde yumurtalar ile fırında pide kuyruğunda olurduk.

1959-1961 yıllarında babamın memuriyeti dolayısıyla üç yıl kadar Amasya’da bulunmuştuk. Kardeşim Haluk ve ben Amasya lisesinde okuyorduk. Rahmetli babamız da İş Bankası şubesinin muhasebe şefiydi, müdür olmadığında yetkisi gereği şubeyi o temsil ederdi. Şubeyi teftişe iki genç müfettiş gelmişti. Şehri tanımak, çevreyi gezmek istiyorlarmış. Şube müdürü de annesinin rahatsızlığı nedeniyle Adana’ya gitmişti. Genç müfettişleri gezdirmek ve ağırlamak babama kalmıştı.


Bir Pazar günü, babam ve rahmetli kardeşim Haluk ile birlikte onları kral mezarlarına götürdük. Amasya’yı görenler bilirler, resimde görülen soldaki mezarları gezdikten sonra sağdakilere gitmek için orta boşluğa geldiğimizde yukardaki kale müfettişlere yakın gibi göründü. Buradan kaleye çıkabilir miyiz dediler. Rahmetli kardeşim hemen atılarak “çıkarız” diye cevap verince hadi çıkalım dediler. Müfettiş oldukları için babam itiraz edemedi sessiz kalmayı yeğledi.


Başladık kayalara tutunarak ortadaki yardan yukarı doğru tırmanmaya. En önde kardeşim Haluk, müfettişler arkasında ben onların arkasında babamın hemen bir adım önünde tek sıra tırmanıyoruz. Gözüm hep babamda çünkü 45 yaşındaki babamın yüksek tansiyonu var heyecanlanıp rahatsızlanmasından korkuyorum.

Önden gidenlerden ara sıra küçük taş parçaları geliyor. Bir yandan da onlardan korunmaya çalışıyoruz. Bir ara içimden babama vazgeçip dönsek mi acaba demeyi düşündüm ama aşağı inmek daha zor hatta imkânsız. Zira çıktığımız yer o kadar dik ki başımızı öne eğip nereye basacağımızı görmek mümkün değil. Babamın morali bozulmasın diye söylemekten vazgeçtim. Bu saatten sonra yukarı tırmanmak daha akıllıcaydı çünkü.

Çok yavaş ve saatler süren heyecanlı bir tırmanıştan sonra yukarıya ulaştık ki kale duvarları ile tırmandığımız kayalar arasında bir insan boyundan daha geniş rampa bir kumluk alan var. Haluk en önde ama kale duvarlarına erişmek için tutunacağı bir yer yok elinin altı kumluk. Ne yapacağımızı şaşırdık. Geri dönmemiz imkânsız. Kimden nasıl yardım isteyeceğiz. Hepimiz panikledik. Ne zaman aklıma gelse elim ayağım boşalıyormuş gibi olur. Müfettişlerden birisi Haluk’u ayaklarından yukarı doğru itmeyi akıl etti. Kardeşim, ancak o zaman kale duvarlarındaki taşlardan birini yakalayabildi. O, oraya çıkınca kendinden sonraki müfettişi elinden tutarak yukarı çekti. Sonra sıra ile birbirimizi yukarı çektik.

Sanırım hepimiz hayatımızda yaşayacağımız ender korkulardan birisini orada yaşadık. Kuvvetli esen rüzgâr altında bir süre Amasya’yı kuşbakışı seyrettikten sonra arka yoldan rahatça indik. O yol bile sanırım bir saatten fazla sürdü. Rahatça indik dediysem de geçirdiğimiz korku ve heyecanımız yol boyunca devam etti. Eve gelince babam Haluk'a bir hayli kızdı ve anneme beni göstererek “bu çocuk hiç yanımdan ayrılmadı” sonra Haluk'u göstererek “bunun umurunda değildi, babam, abim geliyorlar mı acaba diyerek bir kere dönüp bakmadı aldı başını gitti” dedi.

Müfettiş beylerden birisi ertesi günü babama şöyle söylemiş “dün sizin küçük oğlanın dolduruşuna geldik hayatımızın macerasını yaşadık, ne gündü ama.” Bu olaydan iki gün sonra babamda bir sırt ağrısı peyda oldu. Devam edince annem şişe çekti de rahatladı. Sonraki günlerde bizi fark eden Amasyalıların “bu deliler kim” dediklerini duyduk ama kendimizi ifşa edecek kadar da saf değildik.

Bizim bu amatör tırmanışımızdan aylar sonra kaleye tırmanmak isteyen iki turist düşerek hayatlarını yitirmişlerdi.

07.06.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ