Değerli okurlar, dergilerde yayınlandığında hemen tüm üniversite gençliğinin ezberinde olan bu şiir, ilk defa 15 Mart 1968 tarihli Savaş Gazetesi'nin bir haberinde bahsedilmişti. Haberde Trabzon Devrim Ocağı'nın kuruluşunun 6. yılında Atilla Aşut tarafından Anayasso adlı bir şiirin okunduğu, şiirin çok beğenildiği ancak şairinin bilinmediği belirtilmişti. Bizde öyle bilmiştik ve daha çok sevmiştik. Zap Suyu'nu tel üzerinde geçen insanların çilesini anlatan bu şiir toplumda büyük yankı doğurmuştu. 29 Kasım 2015 de kaybettiğimiz Milliyet gazetesi köşe yazarı rahmetli Hasan Pulur, 3 Nisan 1968'de bu şiiri haber yaparak şairini aramaya başlamıştı. Gazeteye şairin Şemsi Belli olduğuna dair bir haber ulaşır. Bir muhabir kendisini bulup sorunca şairin Şemsi Belli olduğu ve şiirini ilk defa Anayasso dergisinde yayınladığı, sonra Hasan Pulur'a gönderdiği ortaya çıkmıştı.
Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkâri’ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov ?
Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde
Ben fakiro,
Ben hakiro
Dohdor ilaç, çarşı bazar tam – takiro
Gurban olam bu ne işdir hooy babooov !
Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu
Parasizo,
Çaresizo
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo
Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov !
Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler
Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler
Hökümata arz eylesem azarlar
Ben ketimo
Ben hetimo
Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov ?
Şavata'tan Angara'ya ses getmiir
Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir
Malımız yoh
Yolumuz yoh
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh
Ganadımız, golumuz yoh
Bu ne biçim memlekettir hooy babooov ?
Yerin, yurdun adresesin bilmirem
Angara'da: Anayasso !
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize de iltimaso
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov ?
Değerli okurlar büyük ekonomik sıkıntı bir yandan bu menhus covit 19 virüsü bir yandan halkı inim inim inletirken Sayın Cumhurbaşkanımız ve MHP başkanı Sayın Devlet Bahçeli yeni bir Anayasa hazırlanması isteğinde bulundular. Yazılı ve görsel basından takip etmeye çalışıyoruz.
1966 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi birinci sınıfta benim gibi okul numarası çift olanların Anayasa Hukuku dersine rahmetli Prof. Hüseyin Nail Kubalı ve rahmetli prof.Orhan Aldıkaçtı gelirdi. Tek numaraların hocası da Rahmetli Prof. Tarık Zafer Tunaya idi. Benim numaram çift, rahmetli kardeşim Haluk Çapanoğlu’nun numarası da te k idi. Bu hocalarımız bize 1961 Anayasasını enine boyuna anlatmışlardı.
1961 Anayasamız referandumla (halkoyu ile) yürürlüğe giren ilk Türk anayasasıdır. 9 Temmuz 1961'de halkın oyuna sunularak oylamaya katılanların %60,4’ü tarafından kabul edilmiştir. Hukuk Fakültesinde öğrendiklerimden ve sonrasında okuduğum çeşitli yayınlar sonunda şunu bilerek ve inanarak iddia edebilirim ki temel hak ve özgürlükler açısından dünyanın en güzel anayasasıydı.
Başlangıç bölümünde şöyle yazardı:
“Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;…… 27 Mayıs 1960 Devrimini yapan Türk Milleti; Bütün fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, millî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve; Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesinin, Millî Mücadele ruhunun, millet egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak; İnsan hak ve hürriyetlerini, millî dayanışmayı, sosyal adâleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için; Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasayı kabul ve ilan ve onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı inancı ile, hürriyete, adâlete ve fazilete âşık evlatlarının uyanık bekçiliğine emanet eder”.
1961 Anayasasının getirdiği yeniliklerin başında “anayasanın üstünlüğü” ilkesi vardı. 1961 Anayasasının 8'inci maddesine göre,” Anayasa hükümleri, yasama (TBMM ve Cumhuriyet Senatosu), yürütme (Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu) ve yargı (bağımsız mahkemeler) organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır”.
1961 Anayasası siyasi partileri demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olarak nitelemiş; işçilere ve kamu görevlilerine sendika kurma hakkı, toplu sözleşme ve grev hakkı, herkese önceden izin almaksızın dernek kurma hakkı tanımıştır. Temel haklar genişletilmiştir. Sosyal devlet ilkesi kabul edilmiştir.
Bu Anayasa ile 1961-1980 yılları arasında iki meclisli sistem yürürlükteydi TBMM'nin yasama organı Cumhuriyet Senatosu ya da eskiden yaygın bir şekilde kullanılan adıyla “Okumuşlar Meclisi” üst meclis, Millet Meclisi ise alt meclis oluyordu. Senato, Millet Meclisinden geçen yasalar için bir nevi filitre görevi görüyordu. İlerde problem yaratacak bazı kanunlar Senatodan geçemiyordu. Bu da iktidar partisinin işine gelmiyordu.
Tabii üyeler dışında Cumhuriyet Senatosuna aday olabilmek için 40 yaşını doldurmuş olmak ve yükseköğrenim yapmış olmak gerekiyordu. Hükûmet, Cumhuriyet Senatosuna karşı değil, Millet Meclisine karşı sorumluydu. Güven oylaması sadece Millet Meclisinde yapılıyordu. Cumhuriyet Senatosunun gensorusuyla hükûmeti düşürme yetkisi yoktu.
1961 anayasasına göre Cumhuriyet Senatosu üç çeşit üyeden oluşuyordu:
150 adet olan birinci grup üyeler halk tarafından seçiliyordu.
15 adet olan ikinci grup üyeler ise Cumhurbaşkanınca seçiliyordu. Bunlar Kontenjan senatörü olarak bilinmektedir. "Tabii Senatörlük" kendi içinde iki gruba ayrılıyorlardı. Bunlardan birincisi Millî Birlik Komitesi başkan ve üyeleriydi. İkincisi ise eski cumhurbaşkanlarıydı.
1980 yılından sonra tekrar tek meclisli sisteme geri dönüldü ve senato kurumu 19 yıllık bir çalışma süresinden sonra Türkiye'de yürürlükten kalktı. Sonra gelen hükümetler de hoşlanmadıkları bazı maddeleri birer birer budayarak sonunda kuşa çevirdiler. Ne yazık ki son dönemlerde de rahmetli Turgut Özal’ın “anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” kendinden menkul talihsiz açıklamasıyla başlayan süreçte bazen uyulan bazen uyulmayan bir kitap haline getirildi.
Türkiye de Cumhuriyet idaresinin kurulduğu yıllarda Almanya da neler oluyordu?
Cumhurbaşkanı Hindenburg’un ölümünden sadece 7 gün sonra Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın birleştirilmesi için bir referandum yapıldı. 1934 referandumunda Alman halkına şu soru soruldu:
“Cumhurbaşkanlığı makamı, Başbakanlık makamı ile birleştirilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın tüm yetkileri ile Başbakanlığın yetkileri Führer ve Şansölye Adolf Hitler’de toplanmıştır. Vekillerini kendisi atayacaktır. Alman erkeği ve Alman kadını, bu yasa ile öngörülen bu düzenlemeyi onaylıyor mu?”
Referandum için yoğun bir propaganda yapan Nazi partisi, oylamaya anti demokratik eylemlerde de bulundu. Bunların arasında STK’ları, kulüpleri Nazi askerleri eşliğinde oy kullanma merkezlerine götürmek ve açık oy vermeye zorlamak da vardı. Bazı yerlerde oy verme kabinleri kaldırılarak bazı yerlerde de kabinlere “Buraya giren vatan hainidir.” yazan afişler konularak halk açık oy vermeye zorlandı. Buna ek olarak, birçok oy pusulası “evet” oyuyla önceden işaretlenmiş, geçersiz oy pusulaları sıklıkla “evet” oyu olarak sayılmış ve pek çok “hayır” oyu referandum sorusunun lehine kaydedilmişti.
Referandum sonucunda %88 EVET oyu ile Hitler Führer (lider) oldu ve istediği mutlak tek adam rejimini elde etti, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık birleşti. Sonunda ne oldu hepimiz biliyoruz, kitaplardan, çevrilen filmlerden ve belgesellerden iyice ezberledik.
Ne kadar iyi niyetli yurtsever olsa bile bir insan, bir lider her şeyi bilebilir mi? Çok güzel bir atasözümüz var, “bin bilsen de yine de bir bilene danış”. Sağlıcakla kalınız.
05.02.2021
OKUR YORUMLARI
Kazancıoğlu Elektrik-Arto Kazancıoğlu
06.02.2021 16:59:07
Eline sağlık, aynı olayları ne yazık ki halkımız göremiyor.
Bülent Esinoğlu
06.02.2021 13:40:35
Sn. Çapanoğlu,
Eline sağlık. Hak ve bilime saygılı bir görüşle kaleme aldığınız bu şiirle bezenmiş yazınız için kutlarım.
ÜzümcüoğluErsan
06.02.2021 11:42:26
Rahmetli Hasan Pulur'un köşesinde okumuştum...Tekrar hatırlattınız çok teşekkürler...selamlar...
Kazancıoğlu Elektrik-Arto Kazancıoğlu
06.02.2021 16:59:07Eline sağlık, aynı olayları ne yazık ki halkımız göremiyor.
Bülent Esinoğlu
06.02.2021 13:40:35Sn. Çapanoğlu, Eline sağlık. Hak ve bilime saygılı bir görüşle kaleme aldığınız bu şiirle bezenmiş yazınız için kutlarım.
ÜzümcüoğluErsan
06.02.2021 11:42:26Rahmetli Hasan Pulur'un köşesinde okumuştum...Tekrar hatırlattınız çok teşekkürler...selamlar...