Gübre Sanayi Emekli Genel Müdürü Mustafa Çağlayan anlatıyor. İstanbul’da ahbaplarla birlikte Boğazda bir lokantaya gitmiştik. Sohbet sırasında galiba Yozgat lafı geçmiş ki yan masada oturan yaşlıca bir hanım çekingen bir tavırla “Yozgatlı mısınız” diye sordu. Evet, Yozgatlıyız deyince ağır ağır konuşarak “Bende vaktiyle Alaca’da görev yapmıştım” dedi. “Eşim de Alacalıdır” diyerek takdim ettim, tanıştık. Kıyafetinden ve tavrından güngörmüş bir hanımefendi olduğu belli idi. Emekli hemşire imiş.1930 lu yıllarda Çorum’un Alaca ilçesinde görev yapmış. Bize, o günlerden hatırında kalan bir anısını nakletmişti. “Alaca da görev yaparken görev icabı zaman, zaman köylere de gidiyordum. Alaca’nın Arapseyf köyüne gittiğimde vakit kalırsa dere kenarına gider, çamaşır yıkayan hanımlarla da sohbet ederdim. Yine bir gün hanımlarla sohbet ederken, o sırada çevrede dolaşan Çapanoğlu Aslan Bey de atını sulamak için dere kenarına gelmiş. Aslan Bey o yörenin beyi idi, Çapanoğlu ailesindendi mesleğim icabı hatırı sayılır birçok kimseyi tanıyordum, kendisi ile de tanışıyorduk. Yakışıklı uzun boylu bekâr bir beydi. Bizden tarafa bakınca uzaktan selamlaştık. Ben yakınımdaki hanımlarla sohbet ederken bizden biraz daha uzaktaki hanımların konuşmalarını da duyabiliyordum. Hatta birisi özellikle benim duyabileceğim bir ses tonu ile şöyle söyledi; “Bu adam at sulamak için buraya gelmezdi, Allah bilir bu fışkı karı için geliyor.” Şaşırdım, utandım. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim”. Gözleri daldı gitti, sanırım o anı yeniden yaşıyordu.

Yazarın notu: Adı geçen Çapanoğlu Aslan bey, Çapanoğlu olayları neticesi Amasya İstiklal mahkemesi kararı ile idam edilen Çapanoğlu Halit Bey’in oğludur. Halit Bey, Arapseyf’de bıraktığı eşinin ve çocuklarının durumunu merak ettiğinden, olaylardan sonra sığındıkları Aziziye de (Kayseri Pınarbaşı) endişeli bir huzursuzluk içindedir. Huzursuzluğunu hisseden kardeşlerinin kendisini teskin çabalarına rağmen bir gece kimseye haber vermeden bindiği atın ayaklarına keçe sarıp gizlice kaçar. Karatepe çiftliğindeki eve gelir. Ancak köyde de sevilmeyen hain bir köylü ihbar edince yakalanır. Oradan Arapseyf’deki evine getirilir. Muhtar Ali Kâhya’nın muhtarlık odasında ailesi ile vedalaşır(Yakalanışını ve veda sahnesini Yazar Siyami Yozgat’ın “Usat” romanında okumanızı tavsiye ederim). Oradan İstiklal mahkemesinde yargılanmak üzere Amasya’ya götürülür. Amasya da hapiste iken adam öldürmekten tutuklu Amasya’nın Eraslan köyünden Kara Tahsin ağa ile kader birliği yaparlar. Tahsin ağaya “Bunlar beni asacaklar biliyorum. Buradan çıktığında ailemi ziyaret etmeni ve onlara benim eğilmeden bükülmeden mahpusta kaderimi beklediğimi söylemeni istiyorum” der. Yargılanıp orada idam edilir (13 Haziran 1921). Birkaç ay sonra da Atatürk beyleri affeder. Tahsin ağa cezasını tamamladıktan sonra Arapseyf köyüne gelir, Halit beyin mesajını ailesine iletir. Ömrünün sonuna kadar da zaman zaman Arapseyf’e gelerek aile ile dertleşirdi.

Yozgat Gazetesinin değerli okurları; Milli gazetelerdeki sevdiğim köşe yazarlarının beğendiğim yazıları için onlara teşekkür veya destek mailleri gönderirdim. Bir yandan da rahatsız ediyor ve kıymetli zamanlarını çalıyor muyum acaba diye tedirginlik duyardım. Yozgat Gazetesi bana köşe verip de yazmaya başlayınca şunu fark ettim. “Yazar, okuyuculardan gelecek yorumları meğer her gün heyecanla bekliyormuş.” Yorum göndermek zahmetinde ve lütfunda bulunan tüm okuyucularıma teşekkürlerimi arz ederim.

02.10.2012
OKUR YORUMLARI
Mehlika Filiz Ulusoy
06.10.2012 21:35:00

Abdülkadir Bey,
Öncelikle 1930'larda hemşirelik yapan meslektaşıma selam ediyorum. Bugün bile bu mesleği yapmak çok zor iken geçmişte bunu başaran kadınlarımızı kutluyorum. Onlar elleri öpülesi kadınlardır. Analarımız, atalarımız, askerlerimiz çok zaman onların şefkatli ellerinde son yolculuklarına çıkmıştır.
Gençliğimde ameliyathanede çalıştığım yıllarda hafta sonları iki kişi 36 saat nöbet tutardık. Bir nöbetimizde arka arkaya vak'a gelmeye başladı. En son olarak yetkin bir cerrahımız küçük bir çocuk getirdi. Kendisine "Ben 19 saattir ameliyata girip çıkıyorum" dedim. Cerrah "Ortamı hazırlayın biz asistanla ameliyatı yaparız" dedi. İlk defa gördüğüm muhtemelen acemi bir asistandı. Çocuğa baktım, kıyamadım. Zaten uykulu halim de geçmişti, devam ettim. Ameliyat sırasında kulağıma uzaktan gelen sesle kendime geldim. Cerrah asistana "Hemşire Hanım'dan bir şey isteme,o uyuyor" diyordu. At gibi ayakta uyuduğumu anladım ama gözlerim açık mıydı bilemiyorum. O gün 23 saat çalışmıştım.
Saygılarımla

CEHİRLİKLALESİ
02.10.2012 18:53:00

Sayın Abdulkadir bey duygu yüklü bu yazınızıda içim burkularak okudum.Bilinizki gurbetteki bizlerin kalbinin yarısı Yozgattadır ve bilinizki hepimiz Çapanoğluyuz.En derin saygılarımla efendim.

SAYHA
02.10.2012 15:25:00

Sayın Çapanoğlu, kaleminizin özü sohbetinizin sözü bana Rahmetli babamın anlatım tarzını yani sohbetini anımsatıyor. Sizi okurken onunla muhabbet ediyormuş gibi hissediyorum. Aynı yörenin aynı toprağın insanı olunca muhabbetin, sohbetin musikiside aynı notalardan yansıyor diye düşünüyorum.

Hemen hergün sayfanıza uğrayıp acaba bugün farklı bir yazınız varmı diye bakıyorum.

Değerli yazılarınızı ve anılar dağarcığınızı bizlerden esirgemeyiniz. Yine yüzümüzü gülümsetecek bir anıydı.

Allaha emanet olunuz.

Celalettin Çapanoğlu
02.10.2012 13:42:00

Değerli Kuzenim Abdulkadir,

Ben Üniversitede okurken kendisi ile tanışmak fırsatını bulduğumda biraz yaşlanmasına rağmen yakışlıklığına, giyimine ve konuşmasına hayran kalmıştım....

Bu güzel anıları dile getirmene çok seviniyorum....

kalemine sağlık...

Selamlar

Celalettin Çapanoğlu

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ