Değerli okurlar, Geçtiğimiz hafta mail adresimde (H.A ) isminde bir kardeşimin şöyle bir gönderisini gördüm:
Merhaba Sayın Abdulkadir Çapanoğlu,
Ben Yozgatlı genç bir üniversite öğrencisiyim. Tarihe de ilgim olması nedeniyle Yozgat cezalı bir şehir midir konusunu araştırmaya başlamıştım. Sizden bir konu için bana bir yanıt vermenizi rica ediyorum. Bizim köyümüzde bu cezanın veriliş nedenine inanan bazı tanıdıklarımın buna inanma sebebi, Atatürk Yozgat'a geldiğinde Çapanoğlu'nun kızını istediği ve alamayınca da ceza verdiği şeklinde. Eğer bana bu çirkin iftira ile ilgili, bir Çapanoğlu olarak buna inanan insanlara karşı bir açıklama yaparsanız çok sevinirim.
Bu kardeşim kibarca yazmış. Hâlbuki Atatürke yapılan bu çirkin, bu aşağılık iftira Çapanoğlunun kızını değil geceyi geçirmek için bir kız isteğidir. Kaldı ki Mustafa Kemal Paşa gibi bir damadı kim istemez?
2016 yılı Nisan ayında Manisa da ikamet eden bir Hanımefendi okuyucum beni telefonumdan arayarak telefonumu internetten bulduğunu söyledikten sonra şöyle devam etmişti: Biliyorsunuz biz Atatürkü sevmeyiz, Atatürk Yozgata geldiğinde Çapanoğlundan geceyi geçireceği bir kız istemiş onlarda . dedikten sonra bir süre sustu ve bu doğru mudur diye sormuştu. Ben de kendisine Hanımefendi bu tür söylentiler büyük bir yalan, bu yalanları uyduranlar da Atatürk düşmanı vatan hainleridir, ben şimdi bir bankadayım size sabit telefonumu vereyim lütfen bir saat sonra beni oradan arayın demiştim. O da 0 212 ile başlayan bir numaranız var o numaramı dedi. Evet, lütfen oradan arayın görüşelim dedim ama aramamıştı. Belki gösterdiğim tepkiden çekinmişti.
Bu telefon olayı ile ilgili olarak köşemde CAHİLCE BİR TELEFON başlığı altında bir yazı kaleme almıştım. (13.04.2016)
Arayan bu hanım gibi yıllar öncede 1974 yılında yedek subaylığımı yaparken tarih bilgisinden yoksun bir astsubay yılışarak bu yalanı yüzüme karşı anlatmıştı. Bu astsubaya, cevabını uygun bir şekilde vermiş, arkadaşlarının yanında refüze etmiştim.
Değerli okurlar bu nasıl bir fitnedir ki 90 küsur yıldır sürüyor ve bu halk bu kadar cahil kaldıkça da sürüp gidecektir. Kendilerine böyle ahlaksız bir hikâye anlatılan okuyucularıma önerim aşağıdaki üç soru ile cevap vermeleridir.
1- Çapanoğulları hadisesi ne zaman vukuboldu? 1920 yılı Haziranından Ağustosuna kadar.
2- Atatürk Yozgata ilk defa ne zaman teşrif etti? 15 Ekim 1924 tarihinde. Yani Çapanoğlu hadisesinden dört yıl sonra.
3- İkinci teşrifleri ne zaman? 3 Şubat 1934 tarihinde. Yani ilk gelişinden on yıl sonra.
Peki, bu ahlaksızca uydurmaları yapanlar kimler? Gerek Osmanlı devrinde gerek Milli Mücadele yıllarında Yunan ve İngiliz uşağı olmuş, çıkarını her şeyin üstünde gören işbirlikçi din adamlarıdır.
Neden Atatürke düşman olmuşlardır? Çünkü Atatürk hem daha askerliğinin ilk yıllarından başlayarak hem de Kurtuluştan sonra Cumhurbaşkanlığı döneminde yıllar sonra bile ülkenin başına gelebilecekleri ta o zamanlar gördüğü için ülkeyi cahil din adamlarından kurtarmak ve medeni milletler seviyesine çıkarılmasında engel olmamaları için tekkeleri, dergâhları zaviyeleri, medreseleri kapatmıştı. Bu düşüncesini de şöyle ifade ediyordu Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz."
Buralardan nemalanan binlerce cahil ve yobaz ama din adamı geçinen ve halkın sırtından bedavadan yaşayan bir sürü asalak birden bire ortada kalıvermişlerdi. Bunların içinde Atatürke çok yakın olanlarda vardı. Biraz tarih okursanız göreceksiniz. İşte bu halkın sırtından bedava yaşayan asalaklar Allahtan korkmadan her yerde Atatürk aleyhinde çok ayıp ve ahlaksız yalanlar uydurdular ve uydurmaya da devam ediyorlar. Atatürk, Müslümanlığa zarar veren bütün bu karalık işlerin döndüğü tekkeleri, zaviyeleri, medreseleri kapattırmıştı.
Buna karşılık, 21 Nisan 1924 te kabul ve tasdik edilen Tevhid-i Tedrisat Kanununun din görevlisi eğitimini düzenleyen 4. maddesi gereği 29 merkezde İmam Hatip Mektepleri adı altında okullar açıldı. Kanun, medreselerin kapatılmasına karşılık, imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetlerin görülebilmesi için ayrı okullar açılmasını öngörüyordu.
Bu tarihte ülkede 23 Lise 72 de ortaokul vardı. Yine aynı kanunla İstanbul Darul-Fünûnunun hükmi şahsiyeti ne bağlı ilahiyat fakültesi açıldı. İmam Hatip Mektepleri, 4 yıllık ortaöğrenim seviyesinde idi. Bu okulların müdürleri özel bir din eğitimi görmemişlerdi. Daha çok, deneyimli eğitimcilerdi ve amaçları Cumhuriyete bağlı aydın din adamları yetiştirmekti.
Ders saatlerinin çoğu bilim ve yabancı dil dersleriydi ve dinle ilgili dersler ikinci plandaydı. 1928-1929 döneminde bu okullarda okutulan derslere bir bakınız; Kuranı Kerim, Tecvit, Tefsir, Hadis, İlmü Tevhit, Arapça, Din dersleri, Ruhiyat ahlak, Terbiye, İçtimaiyat, Malumat-ı vataniye, Türkçe, Hüsnühat, Türk edebiyatı, Hitabe ve inşat tarih, Coğrafya, Riyaziyat, Tarih, Hesap, Hendese cebir, Resim hattı, Ulum-u tabiiyye, Hayvanat, Nebatat, Fizik, Kimya, Hıfzıssıhha usulü tedris, Malumat-ı kanuniye, Fransızca, Terbiye-i bedeniye ve Musiki.
İmam Hatip Mektepleri devletin ilgisizliği, ödenek göndermemesi, öğrenci azlığı gibi bahanelerle birer birer kapatıldı. En son İstanbul ve Kütahya İmam Hatip Liseleri 1930da kapatıldı. 1933 yılında da İlahiyat Fakültesi öğrencisizlik nedeniyle öğretimine son verdi.
Görülüyor ki o yıllarda halk dini eğitime ilgi göstermemiş. Ta ki 1950 Demokrat Parti iktidarına kadar. İşte bu tarihten itibaren oy kaygusu ile halkın din duyguları istismar edilmeye başlanmıştır.
Bu gün gelinen nokta da uluslararası haber ajansı Reutersin yaptığı araştırmaya göre Türkiyede son yıllarda imam hatip okullarının sayısı 4 bini geçmiş, toplam imam hatipli sayısı da 1 milyon 300 bine varmıştır. İstanbul da İmam Hatip Okulu sayısı 300 den fazladır.
Demokrat Parti zamanında Menderes ile başlayarak Demirelle devam eden ve bu gün gelinen nokta da bu kadar İmam Hatip Okulu olmasına rağmen yüzbinlerce sabi çocuk bu okullar yerine merdiven altı izbelerde sözde İslamiyet öğretme kandırmacasıyla Atatürk Düşmanı olarak yetiştiriliyor.
Ama Nazım Hikmetin dediği gibi kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim! Çünkü bakabileceğin kadar, eğitebileceğin kadar çocuk yapmıyorsun. Karı koca boğaz tokluğuna iş bulunca da evde yalnız kalan çocuklarını bu kurtlara teslim ediyorsun. Hal böyle olunca da bu fitneyi doğru olabilir mi acaba diye sorgulayamıyorsun.
Yukarda kısaca anlattığım gibi Atatürk, Çapanoğulları hadisesi sırasında Yozgata gelmediği gibi bir yıl sonra Çapanoğlu Kardeşleri ailelileri ile birlikte Ankarada ikamete mecbur etmiş. Uzun incelemelerden sonra bu hadise de hükümetin de zafiyeti olduğunu kabul ederek Çapanoğullarını yargılanmadan affetmiştir.
Şunu da ekleyim. Padişah Vahdettin bile kızı Sabiha sultanı Atatürkle evlendirmek istemişti. Sabiha Sultan da Pera Palasta çay saatlerinde gördüğü bu yakışıklı sarışın paşayı beğenmiş, birlikte olduğu prensesler vasıtasıyla duyurmuştu. Askeri ataşelik yaptığı ülkelerde kendisiyle evlenmeyi umut eden o kadar güzel kızla tanıştı ki. Ama onun bütün sevdası ülkeyi artık hiç bir gücü kalmayan Avrupa devletlerinin oyuncağı haline gelen Osmanlı ailesinden kurtarmaktı.
Lütfen aşağıdaki link adresinden Kuran tefsiri ve Atatürk yazımı okuyunuz.
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1263
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1291
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1294
22.12.2018
Merhaba Sayın Abdulkadir Çapanoğlu,
Ben Yozgatlı genç bir üniversite öğrencisiyim. Tarihe de ilgim olması nedeniyle Yozgat cezalı bir şehir midir konusunu araştırmaya başlamıştım. Sizden bir konu için bana bir yanıt vermenizi rica ediyorum. Bizim köyümüzde bu cezanın veriliş nedenine inanan bazı tanıdıklarımın buna inanma sebebi, Atatürk Yozgat'a geldiğinde Çapanoğlu'nun kızını istediği ve alamayınca da ceza verdiği şeklinde. Eğer bana bu çirkin iftira ile ilgili, bir Çapanoğlu olarak buna inanan insanlara karşı bir açıklama yaparsanız çok sevinirim.
Bu kardeşim kibarca yazmış. Hâlbuki Atatürke yapılan bu çirkin, bu aşağılık iftira Çapanoğlunun kızını değil geceyi geçirmek için bir kız isteğidir. Kaldı ki Mustafa Kemal Paşa gibi bir damadı kim istemez?
2016 yılı Nisan ayında Manisa da ikamet eden bir Hanımefendi okuyucum beni telefonumdan arayarak telefonumu internetten bulduğunu söyledikten sonra şöyle devam etmişti: Biliyorsunuz biz Atatürkü sevmeyiz, Atatürk Yozgata geldiğinde Çapanoğlundan geceyi geçireceği bir kız istemiş onlarda . dedikten sonra bir süre sustu ve bu doğru mudur diye sormuştu. Ben de kendisine Hanımefendi bu tür söylentiler büyük bir yalan, bu yalanları uyduranlar da Atatürk düşmanı vatan hainleridir, ben şimdi bir bankadayım size sabit telefonumu vereyim lütfen bir saat sonra beni oradan arayın demiştim. O da 0 212 ile başlayan bir numaranız var o numaramı dedi. Evet, lütfen oradan arayın görüşelim dedim ama aramamıştı. Belki gösterdiğim tepkiden çekinmişti.
Bu telefon olayı ile ilgili olarak köşemde CAHİLCE BİR TELEFON başlığı altında bir yazı kaleme almıştım. (13.04.2016)
Arayan bu hanım gibi yıllar öncede 1974 yılında yedek subaylığımı yaparken tarih bilgisinden yoksun bir astsubay yılışarak bu yalanı yüzüme karşı anlatmıştı. Bu astsubaya, cevabını uygun bir şekilde vermiş, arkadaşlarının yanında refüze etmiştim.
Değerli okurlar bu nasıl bir fitnedir ki 90 küsur yıldır sürüyor ve bu halk bu kadar cahil kaldıkça da sürüp gidecektir. Kendilerine böyle ahlaksız bir hikâye anlatılan okuyucularıma önerim aşağıdaki üç soru ile cevap vermeleridir.
1- Çapanoğulları hadisesi ne zaman vukuboldu? 1920 yılı Haziranından Ağustosuna kadar.
2- Atatürk Yozgata ilk defa ne zaman teşrif etti? 15 Ekim 1924 tarihinde. Yani Çapanoğlu hadisesinden dört yıl sonra.
3- İkinci teşrifleri ne zaman? 3 Şubat 1934 tarihinde. Yani ilk gelişinden on yıl sonra.
Peki, bu ahlaksızca uydurmaları yapanlar kimler? Gerek Osmanlı devrinde gerek Milli Mücadele yıllarında Yunan ve İngiliz uşağı olmuş, çıkarını her şeyin üstünde gören işbirlikçi din adamlarıdır.
Neden Atatürke düşman olmuşlardır? Çünkü Atatürk hem daha askerliğinin ilk yıllarından başlayarak hem de Kurtuluştan sonra Cumhurbaşkanlığı döneminde yıllar sonra bile ülkenin başına gelebilecekleri ta o zamanlar gördüğü için ülkeyi cahil din adamlarından kurtarmak ve medeni milletler seviyesine çıkarılmasında engel olmamaları için tekkeleri, dergâhları zaviyeleri, medreseleri kapatmıştı. Bu düşüncesini de şöyle ifade ediyordu Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz."
Buralardan nemalanan binlerce cahil ve yobaz ama din adamı geçinen ve halkın sırtından bedavadan yaşayan bir sürü asalak birden bire ortada kalıvermişlerdi. Bunların içinde Atatürke çok yakın olanlarda vardı. Biraz tarih okursanız göreceksiniz. İşte bu halkın sırtından bedava yaşayan asalaklar Allahtan korkmadan her yerde Atatürk aleyhinde çok ayıp ve ahlaksız yalanlar uydurdular ve uydurmaya da devam ediyorlar. Atatürk, Müslümanlığa zarar veren bütün bu karalık işlerin döndüğü tekkeleri, zaviyeleri, medreseleri kapattırmıştı.
Buna karşılık, 21 Nisan 1924 te kabul ve tasdik edilen Tevhid-i Tedrisat Kanununun din görevlisi eğitimini düzenleyen 4. maddesi gereği 29 merkezde İmam Hatip Mektepleri adı altında okullar açıldı. Kanun, medreselerin kapatılmasına karşılık, imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetlerin görülebilmesi için ayrı okullar açılmasını öngörüyordu.
Bu tarihte ülkede 23 Lise 72 de ortaokul vardı. Yine aynı kanunla İstanbul Darul-Fünûnunun hükmi şahsiyeti ne bağlı ilahiyat fakültesi açıldı. İmam Hatip Mektepleri, 4 yıllık ortaöğrenim seviyesinde idi. Bu okulların müdürleri özel bir din eğitimi görmemişlerdi. Daha çok, deneyimli eğitimcilerdi ve amaçları Cumhuriyete bağlı aydın din adamları yetiştirmekti.
Ders saatlerinin çoğu bilim ve yabancı dil dersleriydi ve dinle ilgili dersler ikinci plandaydı. 1928-1929 döneminde bu okullarda okutulan derslere bir bakınız; Kuranı Kerim, Tecvit, Tefsir, Hadis, İlmü Tevhit, Arapça, Din dersleri, Ruhiyat ahlak, Terbiye, İçtimaiyat, Malumat-ı vataniye, Türkçe, Hüsnühat, Türk edebiyatı, Hitabe ve inşat tarih, Coğrafya, Riyaziyat, Tarih, Hesap, Hendese cebir, Resim hattı, Ulum-u tabiiyye, Hayvanat, Nebatat, Fizik, Kimya, Hıfzıssıhha usulü tedris, Malumat-ı kanuniye, Fransızca, Terbiye-i bedeniye ve Musiki.
İmam Hatip Mektepleri devletin ilgisizliği, ödenek göndermemesi, öğrenci azlığı gibi bahanelerle birer birer kapatıldı. En son İstanbul ve Kütahya İmam Hatip Liseleri 1930da kapatıldı. 1933 yılında da İlahiyat Fakültesi öğrencisizlik nedeniyle öğretimine son verdi.
Görülüyor ki o yıllarda halk dini eğitime ilgi göstermemiş. Ta ki 1950 Demokrat Parti iktidarına kadar. İşte bu tarihten itibaren oy kaygusu ile halkın din duyguları istismar edilmeye başlanmıştır.
Bu gün gelinen nokta da uluslararası haber ajansı Reutersin yaptığı araştırmaya göre Türkiyede son yıllarda imam hatip okullarının sayısı 4 bini geçmiş, toplam imam hatipli sayısı da 1 milyon 300 bine varmıştır. İstanbul da İmam Hatip Okulu sayısı 300 den fazladır.
Demokrat Parti zamanında Menderes ile başlayarak Demirelle devam eden ve bu gün gelinen nokta da bu kadar İmam Hatip Okulu olmasına rağmen yüzbinlerce sabi çocuk bu okullar yerine merdiven altı izbelerde sözde İslamiyet öğretme kandırmacasıyla Atatürk Düşmanı olarak yetiştiriliyor.
Ama Nazım Hikmetin dediği gibi kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin, canım kardeşim! Çünkü bakabileceğin kadar, eğitebileceğin kadar çocuk yapmıyorsun. Karı koca boğaz tokluğuna iş bulunca da evde yalnız kalan çocuklarını bu kurtlara teslim ediyorsun. Hal böyle olunca da bu fitneyi doğru olabilir mi acaba diye sorgulayamıyorsun.
Yukarda kısaca anlattığım gibi Atatürk, Çapanoğulları hadisesi sırasında Yozgata gelmediği gibi bir yıl sonra Çapanoğlu Kardeşleri ailelileri ile birlikte Ankarada ikamete mecbur etmiş. Uzun incelemelerden sonra bu hadise de hükümetin de zafiyeti olduğunu kabul ederek Çapanoğullarını yargılanmadan affetmiştir.
Şunu da ekleyim. Padişah Vahdettin bile kızı Sabiha sultanı Atatürkle evlendirmek istemişti. Sabiha Sultan da Pera Palasta çay saatlerinde gördüğü bu yakışıklı sarışın paşayı beğenmiş, birlikte olduğu prensesler vasıtasıyla duyurmuştu. Askeri ataşelik yaptığı ülkelerde kendisiyle evlenmeyi umut eden o kadar güzel kızla tanıştı ki. Ama onun bütün sevdası ülkeyi artık hiç bir gücü kalmayan Avrupa devletlerinin oyuncağı haline gelen Osmanlı ailesinden kurtarmaktı.
Lütfen aşağıdaki link adresinden Kuran tefsiri ve Atatürk yazımı okuyunuz.
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1263
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1291
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=1294
22.12.2018
22.12.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Gizemgokce16
17.10.2022 04:20:32Acilayici yorumlarınız için teşekkür ederiz bı Yozgat i olarak
Ahmet Yaşar Ocak
24.12.2018 14:49:00Sayın Çapanoğlu,
Biz millet olarak tarihimizdeki şahsiyetleri sade ekonomik açıdan değil, fikri açıdan da gelişmiş Batı toplumları gibi antropomormizm konusu olmaktan çıkarıp yanlışları ve doğruları ile değerlendirmeyi becerip tarihteki yerlerine koyamadığımız, kimini alçaltıp kimini takdis edip yücelttiğimiz sürece yazınızda konu ettiğiniz masalların arkası gelmeyecektir. Toplumumuzdaki her kesim tarihimizdeki şahsiyetler hakkında kendi uydurduğu aşağılayıcı veya yüceltici masallar imal etmeye ve üstelik o masallara samimiyetle inanmaya daha uzun zaman devam edecektir. Bundan emin olunuz. Çünkü biz henüz fikren olgunlaşmış, rasyonelleşmiş, rüşdünü ispat etmiş bir toplum olmaktan oldukça uzağız. Ben öyle tahmin ediyorum ki rüşdümüzü ispat için önümüzde yürümemiz gereken daha uzun ve muhataralı bir yolumuz var. Selam ve saygılar.
OSMAN KARACA
23.12.2018 19:36:00Üzüntüm,, bu millet okuduklarını da inanmııyor. Üç cahil bir araya geldikleri zaman, benzer fitne yaymakta, kendi zirzopluğuna başkalarına da inandırma gayretinde oluyor. Bir şey daha eklemek gerek, ATATÜRK düşmanlarınıda iyi araştırdılar, dedeleri ya o yıllarda hoca, veyahut savaş kaçkını çıkıyor.
Mehmet Yılmaz
23.12.2018 19:13:00Yorumunuz Abdülkadir beye teşekkür ederim bu iftira nın benzeri bir hikaye de Düzce'de anlatılıyor
YUSUF ENGİN
23.12.2018 18:07:00Kardeşim Abdulkadir,
Bu sabah da her zamanki gibi yine erken kalkmıştım.
Facebook da oyalanırken başlık dikkatimi çekti. Atatürk Çapanoğlundan kız mı istemiş.
Ben böyle bir şey duymamıştım bu yüzden yazını ilgi ile okudum. Hem üzüldüm hem bilgi edindim. Eğitimci karı koca olarak gittiğimiz her yerde cehaletle de savaştık ama bu kadarına hiç şahit olmamıştık. Ardından Biz neler gördük başlıklı yazını tekrar okuma arzusu ile bir kere daha okudum. Eski günler gözümün önde canlandı. Geçmişi yaşadım.
Yazılarını okurken kendimi olayların içinde hissediyorum. Bana bu duyguları yaşattığın bilgilerime yenilerini kattığın için teşekkür ediyorum. Kalemine sağlık kardeşim.
Çanakkale Lisesinden sınıf arkadaşın Yusuf Engin.
SELÇUK TAYFUN OK
23.12.2018 00:11:00Elinize sağlık Abdülkadir bey, bu konu çok önemli .Atatürk düşmanı yobaz cemaatlerce arada bir gerektikçe ısıtılıp ısıtılıp ortaya atılıp kullanılır. Bence bunu siz Cumhuriyet( Olaylar Görüşler) gazetesine makale olarak ve diğer gazetelere ve köşe yazarlarına( İlber Ortaylı,U.Dündar, Sinan Meydan vb) da okur mektubu olarak göndermelisiniz.
Sevgiler....Selâmlar...
Kadriye ŞAHİN
22.12.2018 21:52:00Sayın Çapanoğlu, yazınızı okuyup her satırına tamamen doğru olduğu için katılıyorum. Lâkin, bir üniversite öğrencisi hem tarihi merak etmiş, hem incelemeden size mesaj çekmiş. Bu üniversitelerde okuyan öğrenciler tarihleri karşılaştırmayı gözden kaçıracak kadar tarih meraklısı ise gelecek nesillerden çok ümitli değilim doğrusu. Yazının başında, sorulan soruyu okuyunca ilk aklıma gelen isyan tarihi ve Atatürk'ün Yozgat'a geliş tarihleri oldu. Elbetteki mümkün olmayan bir dedi kodu. Hiç okumamış insan, dağda yaşayan çoban bile, tarihleri ve zaman uyumsuzluğunu düşünerek iftira olduğunu akıl eder.
Bu yazıda ben şunu da anladım ki;Vay başımızdaki gençliğin haline.! Üniversiteler diplomalı cahiller mezun ediyor ne yazık ki. Biz ana babalar da üniversite okuyan evlatlarımız var diye yemiyor, içmiyor masraflarını karşılıyoruz. İlim, bilim, tarih bir tarafa egosu şişirilmiş cahiller ellerinde içi boş diplomalarla okullardan ayrılarak, sorunun başa çıkılmaz, baş edilmez farklı bir boyutu oluşturulmuş oluyor.
Git gide ne yazı ki gelecekten ümidim kesiliyor.
Allah yar ve yardımcımız olsun, akıl ile birazda fikir ihsan eylesin.
Selamlar...
Muka
22.12.2018 16:10:00Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı olmuş, yüreğinize,kaleminize ve emeğinize sağlık umarım kulaktak dolma bilgilerle cahil kalan kesim bunları okur ve birşeyler öğrenir. Saygılarımla.