A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

BİR ÇAPANOĞLU TORUNU, MEHMET SEFER ERONAT

Hiç beklemediğimiz bir zamanda Kuşadası’nda vefat eden değerli kuzenim Mehmet Celalettin Çapanoğlu bir gece evinin balkonunda sohbet ederken içerden getirdiği bir kâğıdı bana uzattı. Kâğıtta bir şiir yazıyordu. Bu nedir diye sorduğumda; “Babam Bekir Çapanoğlu vefat ettiğinde kuzeni Sefer amcanın (Eronat) babam için yazdığı bir şiir. Bunu yıllardır saklarım, ikisi beraber büyümüşler. Babamın vefat ettiğini duyunca üzüntü ile bu şiiri yazmış. Sefer amca, babamın çok zeki olduğunu birlikte uyudukları geceler dersleri rüyasında tekrar ettiğini söylerdi” dedi…

Kimdi, Vezir Çapanoğlu Mehmet Celalettin Paşa’nın torunu Sefer Eronat?

Yozgat doğumludur. 1950'den önce tek partili dönemde 2 dönem Yozgat'ta Belediye Başkanlığı, 1957 ve 1960 yılları arası 11. Dönem Demokrat Parti Yozgat Milletvekilliği yapmıştır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş, Niğde de Cumhuriyet Savcılığı, İzmir Çeşme de hâkimlik ve serbest avukatlık yapmıştır. Tek partili dönemde Yozgat Belediye başkanlığı yapar, iyi bir avukat olduğu gibi seçkin bir aile çocuğu ve reisidir, babası Kadızadeler ailesinden Kadı Osman Efendinin oğludur. Babası da kendisi gibi avukattır. Çalılı Köyü'nde üzüm bağları ve tarlaları vardır. Belediye başkanı olur olmaz kolları sıvar ve Yozgat'ı masaya yatırır. O günkü belediye meclisinin dışında akil insanlardan oluşan şehrin ileri gelenleri, esnaf, tüccar ve işadamlarını bir araya toplar. Düğün merasiminde, mevlit merasimlerinde ve arabaşı ziyafetlerinde kısacası halkın yoğun olduğu toplantılarda akil kişilerle Yozgat'ın geleceğine yönelik plan ve projeleri tartışır.

Yerköy bir kasaba hüviyetinde o zamanlar. Bir köyden ibaret. Treninin geçmesi ile Kırşehir ve Yozgat'ı birleştirerek Yerköy'ün il yapılması gündeme getiriliyor. Nedeni ise 1925 yılında treninin Yerköy'e gelmesi ve Yozgat merkezden olan göç. Bunu gören Yozgat Belediye Başkanı Sefer Eronat, bu olaya kendince önlemler almakta ve şehre kalıcı eserler yaparak göçü engellemeye gayret göstermektedir.

O günlerde Yozgat'ın nüfusu 7-8 bin kişi civarındadır. Küçük bir kasabayı andırmaktadır Yozgat.
İlk olarak, şimdiki spor salonunun ve Cumhuriyet Mektebinin bulunduğu yer, Anadolu Lisesi'nin bulunduğu yer ve İstiklal Lisesi'nin bulunduğu yerlerin tamamı mezarlıktır. Bu mezarlıkları Sarıtopraklık ve Yukarı Çatak Mahallesinde bulunan şimdiki yerlerine taşıyarak başlar işe. Saat Kulesi ve terminal arası yol sadece Lise binasının önünde tek şeritlidir. Güneyde şimdiki mevcut yolu birçok yerleri istimlâk ederek oluşturur.

Tarihi askerlik şubesi binasından başlayarak Endüstri Meslek Lisesi'ne doğru tek tip evler yaptırıyor. Valiliğin önü ve yeni yaptığı caddeye akasya ağaçlarıyla donatıyor. Doğaya da düşkün olan Eronat, tüm bunların yanında Çamlığın koruma altına alınmasını sağlıyor. O dönemde Büyük Camii üzerinde bulunan hayvan kesim yerini mezbahayı şehrin dışına Aşağı Kaynarca mevkiine çıkartıyor. Bununla birlikte gazhaneyi de şehir dışına çıkartıyor.

Göçü önlemek için yaptığı kalıcı eserler arasında Hükümet Binası, Er Eğitim alayı ve diğer resmi binalar yer almaktadır. Yerköy 1935'de nahiye, 1945'de de kaza olur. Yerköy'ün konumu tren istasyonuna o kadar elverişli ve kullanışlıdır ki İstanbul Erzurum hattının göbeğinde olması hasebiyle adeta yük indirme bindirme depo olarak kullanılmakta ve Yerköy'ün bir cazibe merkezi haline gelmesini sağlamakta.
Başkan Eronat, bu tehlikeyi de görerek Yozgat'ta tarım ve hayvancılık vazgeçilmez olduğu için bu alanlara daha çok önem verilmesi ve uygulanması için önlemler alır.

O dönemde Ramazan hatipleri Kayseri'den gelip dini bilgiler verirlermiş. Balta Nuri isminde halka irşat veren bir vaiz gelir Yozgat'a, "Yozgat'ı kurtarmak istiyorsanız, Yozgat'ın kenar mahallelerini, yukarı nohutlu, Keltepe, Kırıklı mevkii, E88'e inen vadinin çevresi olan cirit meydanı, Banderlioğlu mevkiilerini ve Katran deresine olan bölgeleri parselleyip halka bedava dağıtın. Şart olarak da herkes verilen arsalara bağ yapmasını isteyin" der. Bunun üzerine Başkan Eronat, tavsiyelere uyarak Belediye Meclisinden karar çıkartıp tellâliyeler ile halka duyuru yapar. 1 yıl içerisinde bağ evleri kurulur. İnsanlar bedava dağıtılan arsalarını alıp kar-kış demeden, dağ tepe demeden koyulurlar bağ evlerini yapmaya.

Su bulunmayan bölgelere ise insanlar omuzlarında kovalarla su çeker bağlarını yeşertmeye çalışırlarmış.
Bu konuyu Yılkı Atı romanı ile TRT Roman Başarı Ödülü (1971), Çelo romanı ile TDK Roman Ödülü (1973), Can Şenliği romanı ile Madaralı Roman Ödülü (1975) kazanan Abbas Sayar'da "Can şenliği" eserinde anlatır. Romanda, yaşlı bir köylü olan Hüseyin Ağa sıkıntılarını, yalnızlığını, bağında bekçilik ettiği Nail Bey'e anlattır ve Yozgat'ın bağlarını işler.

Eronat, zamanında kendisine göre iyi bir belediye başkanlığı yapmış, Yozgat'ı Yozgat yapan isimlerdendir. 1957'de milletvekili olan Eronat Yassıada'da yargılanmış, Kayseri cezaevinde yatmıştır. 1982 yılında da vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin Allah taksiratını affetsin. O günkü iradenin Kırşehir ile Yozgat'ı birleştirip Yerköy'ü vilayet yapma tehlikesini gören Eronat, ona göre önlemini almıştır. Yozgat'ın vilayetliğinin düşmemesi içi altyapıyı oluşturmuştur.

Rahmetli Sefer Bey, Televizyon dizilerinden tanıdığımız aktris Zeynep Eronat ve kardeşi Devlet Tiyatroları sanatçısı Miraç Eronat’ın da dedesidir.

Sefer Bey ile ilgili biri acı biri tatlı iki anıyı da sizlerle paylaşayım. Belediye reisliği yaptığı dönemlerde Yozgat’ta Müddeiumumî (savcı) olan zat’ın Çanakkale’ye tayini çıkar. Savcı bey kendince Yozgat gibi yoksul bir kentten daha mamur ve müreffeh olan bir batı şehrine gidecektir üstelik de tam kışın ortasında. Ama kılık kıyafeti buna pek uygun değildir. Çok samimi olduğu Sefer Bey’e şöyle bir teklifte bulunur; “Malum kışın ortasındayız. Yeni bir şehre gidiyorum ama benim paltom pek düzgün bir şey değil. Bir mahzuru yok ise kış boyunca paltonu bana ödünç verebilir misin?”

Yıl 1958. Babamın memuriyeti dolayısıyla Niğde’deyiz. Ben ortaokul birinci sınıftayım, kardeşim ilkokul beşinci sınıfta. Mahallemizde 1928 model Ford marka bir otomobil var. Camında ihtiyar cici yazıyor. Sahibi komşumuz kısa boylu, güler yüzlü, yaşlıca bir amca. Biz çocuklar amcayı kızdırmak için bu otomobili bazen tamponundan ağaca bağlıyoruz, bazen egzost borusuna mısır koçanı tıkıyoruz. Yaptığımız şakadan haberi olmayan amca arabayı çalıştırıp gitmek istiyor ama araba gidemiyor. Bizde uzaktan izliyor, gülüyoruz. Ne ayıp! Bir gün kardeşimle okul dönüşü önümüze çıktı. Biz selam verip savuşmak istiyoruz çünkü suçluyuz. Ama o tatlı tatlı gülerek önümüzü kesti “ben sizin akrabanızım” dedi. Şaşırdık, “nasıl akraba oluyoruz” dedik. “Ben Yozgat Milletvekili Sefer Bey’in makam şoförüydüm” dedi. Bizde akşam babama anlattık. Gülerek, “Allah selamet versin” dedi. Niğde’den ayrılana kadar bu amcayı hep akraba bildik.

İşte Sefer Bey’in kuzeni Bekir Çapanoğlu’nun ölümü üzerine 11.11.970 günü kaleme aldığı şiiri;

ACI

Sarı arslan yelesinden dağılan bir haşmet idi,
Çapanoğlu bu alaylarda geçen dehşet idi
Koşuşurken derebeyler bu ufuktan oraya,
Geceler yüz bin atlıyla sefer eyler Tuna’ya,

Kara bir gün batışından daha hüsranlı idi.
Ölümün tarihi yok, başta ve sonlarda dedi,
Bu zekâ bir günü andırdı hayatımda sönüp,
Kapanan hatıralardan iki dala süzülüp.

O, nasıl çarpılarak düştü bu korkunç yatağa,
Bakıyorum, heyelanmış gibi sandım bu dağa.
Akıyor içlenerek bu hayatın o vefasız yoluna,
Ve o küskün hayatın bu şekilde sonuna.

Ona bey derdi görenler, işinin başta eri.
Doğuşundan beri ekmekte katık oldu teri,
Didinir hak diyerek, toprağa bir nurdu eli,
Çalışırdı vatan onsun diye gördüm göreli.

Kurtaramazdı gözyaşlarımız, söndü bir ah…
Çekerek bağrımızın en gizli yerinden o sabah,
Onu bir gizli vuruşla sarıvermişti ölüm,
O’ ki bir dağda açan sarı bir gülmüş, gülüm.

Bekir’im bak, sana dünya dolu rahmet dilerim,
Bu, hazin gönlümüzün nağmelerinden duyulur,
Bu gidiş çokça tuhaftır, yeri kimden sorulur?
Bize bir başka teselli gibidir yâd ederiz.

Yolu kesmişti kader, yerde ve göklerde sağır.
Onsuzda bu cihan var dediler, hayli ağır,
Bu kader böyle yazılmış, bunu insan silemez.
Ve bu beyhude tazallüm, giden elbet gelemez.

Unutulmaz acıdır bu, içim hicran doludur,
Yola düşmüş gibi bir gölgesi var, dost yoludur,
Sevilen dost ve güler yüzlü, açık sözlü adam,
Sana binlerce dua, yine binlerce selam.

Kaynakça: Ahmet Büyüksoy/“Merhaba Yozgat Gazetesi’

05.12.2014
OKUR YORUMLARI
Miraç Eronat
12.05.2023 13:15:46

Merhaba değerli büyüklerim.Dedem için yazdıklarınız için teşekkür ederiz Sayın Çapanoğlu.Dedem muhterem bir insandı.Çok kaliteli düzgün bir insandı.Vatanını çok sevdi.Evde despottu.Ama asla saldırgan değildi.Bir bakışı hepimize yeterdi.Ben oğlu Osman Eronat’ın kızıyım.Dedemin boyu 2metreye yakındı.Babaannem ise 1.55 falandı.Yanyana geldiklerinde torunları olarak kıkırdar ama belli etmezdik.Babaannem keman çalardı.Dedem de dinlerdi onu.Nur içinde yatsınlar.Çok kıymetli insanlardı…..

Sibel Oktay
10.12.2014 00:30:00

Ulasilmasi sayenizde kolaylasan bu bilgileri arsivlemek bir gorev oldu.Gercekten bu kadar dogru ve ilginc detaylar bizler icn tam bir kultur zengnligi oluyor.Tesekkurler.

Mustafa Topaloğlu
08.12.2014 20:34:00

Abdulkadir Bey,
Sefer Eronat'la ilgili yazınızda adı geçen Kayserili Balta Nuri Hoca bizim Boğazlıyan'da Paltacı (Baltacı) Hoca olarak tanınırdı. Asıl ismi Nuri'yi bencileyin çokları bilmezdi. Paltacı Hoca, dedem Hacı Mustafa Efendi (Hacı Mısdafendi)'nin medreseden arkadaşıydı. Paltacı Hoca'nın çok zeki,dobra ve cesur bir insan olduğu bilinir. Zaten paltacıığı da burdan geliyor.Yozgat'ı kurtarma projesi de pratik zekasının bir göstergesi.
Sefer Bey'in emmizadesi Bekir Çapanoğlu için yazdığı mersiye samimi duyguların içli ifadesi. Yazılışta bir aksaklık var gibi geldi bana. Mersiye bilindiği gibi ikilikle yazılır. Yani beyitlerle. Kafiyelenişi de a/a,b/b...biçimindedir. Her beyit kendi içinde uyaklıdır. Öyleyse dörtlük biçiminde değil de ikilik biçiminde yazılmalıydı. Mersiyenin altıncı dörtlüğü bir soneyi andırıyor.Bu dörtlüğün yazılışı doğrudur. Sanırım mersiyenin özgün yazılışına bağlı kalmışsınız. Elinize sağlık.
Selam ve saygıyla...

ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
07.12.2014 10:23:00

Yozgat’ımızın canlı tarihi değerli bilim ve din adamı Sayın Dr. Ali Şakir Ergin Hocam, lütfedip köşeme gönderdiğiniz değerli yorumunuz ve hatırladığınız güzel anekdot için teşekkürlerimi arz ederim.

A.Şakir Ergin
06.12.2014 00:28:00


Değerli Abdulkadir Bey,
Yazılarınızı zevkle okuyorum.Sizi tebrik ederim.
Sefer Bey ile ilgili yazınızda, Celâleddin Bey'in babası Bekir Bey için yazdığı Mersiye'yi okuyunca Sefer Bey'in Çeşme Hakimliği yıllarından başlayarak 1949 yılına kadar yazıp biriktirdiği şiirlerini 1950 yılında neşrettiği bir şiir kitabını (ÇEŞME)'yi hatırladım ve size de hatırlatmak istedim.

Kapak resmini ekte gönderdiğim 96 sahifelik kitapçığın başında; NASIL YAZDIM NİÇİN NEŞRETTİM başlığıyla şiire başlama sebeplerini anlatır. Arkasından,MÜDAFAA başlığıyla edebi sanat olarak şiirin unsurları ile şiir(nazım) sanatı hakkında düşünce ve görüşlerini anlatır. Ayrıca bir İTHAF ve bir de ÇEŞMEDEN BİR HATIRA yazarak kitabına ayrı bir çeşni katmıştır.
Kitapçıkta kimi uzun kimi kısa, tamamı aruzla yazılmış atmış adet manzume vardır.
Not:
(Kitabın resmini ekte gönderiyorum.)
Bir de anekdot nakletmek istiyorum.

Yozgat'ta bizim nesilden herkesin hatırlayacağı sosyete berberi rahmetli Cemal Yeniay'dan bizzat dinlemiştim.
Belediye Reisi Merhum Sefer Bey de Cemal Yeniay'a tıraş olurmuş. 1950 seçimleri öncesinde bir gün tıraş esnasında hoş-beşten sonra Cemal:
"Bu sefer garanti Milletvekili seçilip Meclise gideceğim" demiş. Berber,
"İnşallah de efendim, inşallah de" demiş. Sefer Bey,
"İnşallahı Maşallahı kalmadı bu işin . Bunca zamandır emek sarfedip çalıştık. Garanti gidiyorum" demiş. Berber
"Efendim yine de İnşallah de de git, hayırlısı olsun" dedim diyor ve arkasından ilâve ediyordu:
"İnşallah dedirtemedim,seçim oldu. D.P.den Milletvekili oldu, Partinin Tahkikat Komisyonuna üye oldu. 1960 27 Mayıs İhtilali oldu. İhtilal sonrası idamla yargılandı. Kayseri cezaevinde çok cefa çekti. İnşallah demedi de Milletvekilliği ona hayırlı gelmedi diye anlatmıştı.

Sefer Bey Efendi Babamın da dostuydu. Kendisini İyi hatırlıyorum. Ailesi efradını da tanırım. Onlardan bir kısmı beni tanımayabilir. İhtilal onu ihtiyar etti fakat ömrünün sonuna kadar efendiliğinden, dürüstlüğünden,fedakârlığından, vatan ve millet için çalışma azminden hiç uzak kalmadı.
Ruhu şâd olsun!

Ali Şakir ERGİN

Hamdi soysal
06.12.2014 16:45:00

A. Kadir bey, yazılarınız takip ediyor faydalanıyoruz. Sizden müsaade alarak; herkesin takdirle takip ettiği Suzan Hanfendi Kuran'ın ölüler arkasında okunması hakkındaki düşüncelerini bir yorumla açarsa çok faydalanmış ve memnun kalmış olacağım. Şimdiden teşekkürler.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ