Yozgatın Burunkışla köyünden hemşerimiz Sayın Nazar Özsahakyanın İstanbul Mısır Çarşısındaki kuyumcu dükkânında Beyruttan getirttiği kalın Ermenice kitap ile ilgili sohbet ediyoruz. Kitabın kapağında Ermenice Yozgat ve çevre(Kamirk) Ermenilerinin köyleri tarih kitabı Beyrut 1988 yazıyor. Kitabın yazarı Avedis Kestekyan 1967 yılında Fransa da yazmış. 20.5x 27.5cm ebadında, 1029 sayfa. Editörleri, Armen Darian, Antranig Yerganian
Nazar Bey müşterileri ile ilgilenme işini yardımcılarına devredip bu kalın kitapta Çapanoğulları ile ilgili paragrafları bana tercüme ediyor zira kitabın tamamını tercüme etmek günler alır. Ben de sizler için özetliyorum.
Yozgat şehrini Ömer ağa kuruyor. Yozgatın ismi iki kelimenin birleşmesinden gelir Yoz ve gat. Yoz koyun sürüsü, gat katmak çoğaltmak anlamında. Yozuna yoz katılsın, sürülerin çoğalsın anlamında. Ömer ağadan sonra gelenler şehri genişletiyorlar, büyütüyorlar. Ömer ağadan sonra Yozgatı şehir yapan Çapanoğlu Ahmet Paşadır.Ahmet Paşa (1730-1765) kendisine de bir saray yaptırdı. Çapanoğulları sarayının yapılmasında yalnızca Yozgattan değil, Yozgatın dışında Kayseriden, Sivastan, Amasyadan Rum ve Ermeni mimarlar getirildiler.1779 da Çapanoğlu Mustafa Paşanın yaptırdığı camide de ki bu cami İstanbuldaki Süleymaniye camisinin ikizidir. Bu muhteşem caminin iç mekân süslemeleri Ermeni büyük usta Nağaş Simon usta tarafından yapılmıştır. Yozgattaki hemen bütün ahşap ve taş işçiliklerini Nağaş Simon ve ailesi yapmışlar.
Mustafa Paşa Nağaş Simonun çalışmalarından çok memnun kalmış ve her zaman mükâfatlandırmıştı. Kendisine de küçük bir konak yapması için müsaade etmiştir ve yapılması da Mustafa Paşa tarafından sağlanmıştır. Bu konak ancak 1915 lere kadar ayakta kalabilmiştir. Konağın diğer Türk evleri gibi haremlik ve selamlık olarak iki girişi vardı. Çünkü Ermeni cemaati de Türkler gibi yaşıyordu.Nağaş Simon Yozgatın içinde kendi konağını yaptıktan sonra Ermeni kız çocukların eğitimi içinde küçük bir meslek okulu ile küçük bir kilisede yapıyor. Kitaptaki okulun resmine bakıyorum sanki bizim Cumhuriyet mektebi.(Yazarın notu: Bu konuda bilgisine başvurduğum Yozgatın canlı tarihi Yılmaz Göksoy ağabeyim şu bilgileri verdi. Bu okulun yeri şimdiki Anadolu Lisesinin olduğu yerdi ve kilisenin bahçesindeydi. Şimdi Bozok Üniversitesi Rektörlüğü olan Cumhuriyet Mektebine çok benzerdi. Sonraki ismi sanırım İsmet Paşa mektebiydi ve çok büyük bir müsamere salonu vardı. Kilisenin de çok güzel altın varaklı alçı süslemeleri vardı. Kilise yıkılınca bu süslemeler şimdi Hükümet Binasının olduğu yerdeki çayevinin olduğu yerde bulunan sinema binasında kullanılmıştı. Bu sinema 1920 li yıllarda belediye tarafından yaptırılmıştı.
1852 tarihinde torunu Ohan (Ohannes) çorbacı (Aslanyan) sadece kız öğrenciler için yapılan bu okulu yenilemiş ve büyüterek üstüne bir kat daha ilave etmiş. O zamanlar diğer şehirlerde kızlar için böyle ayrı okul yoktu. Bütün bunlar Mustafa Paşanın izni ile olmuştu. Ohan çorbacı daha sonra meydanda kendi küçük bir kilise (şapel) yaptırıyor. İsmi de Surp Asvadazin (Meryem ana). Çapanoğlu camii içindeki büyük saatin bire bir aynısı kilise de var,
Ahmet Paşanın oğlu Süleyman Bey (Mustafa Paşanın kardeşi) zamanında Yozgatın nüfus arttı. Çapanoğlu beylerinin en kuvvetlisi Süleyman Bey idi. Ermeni sanatkâr ve tüccarlarına çok cesaret vermiş, kendi yanında bile yaşamalarına müsaade etmişti. (Yazarın notu: İşte bunlardan birisi, Bozok Mutasarrıfı Çapanoğlu Süleyman Beyin (ölm. 1813) hazinesini (Hazine-i Hassa) idare eden, harcamalarını yapan, kayıtlarını tutan, Çapanoğlu Büyük Camiinin inşasında da harcamaları titizlikle takip eden kişi, kâhyası yukarda bahsi geçen Yozgatlı Ermeni Ohan Çorbacı Aslanyan Efendiydi. Ohan Efendi, Agop Dilaçarın (Martayan) da anne tarafından büyük dedesi oluyordu. Dilaçar, Ohan Aslanoğlunun torununun oğludur. (bkz.)
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=2164
Değerli okuyucular, şu tesadüflerebakar mısınız? Çapanoğlu Mustafa Paşanın baş ustası Nağaş Simon. Onun torunu, Çapanoğlu Süleyman Beyin hazinedarı Ohannes Aslanyan ve onunda torunu Mustafa Kemal paşaya Atatürk soyadını öneren Agop Martayan Dilaçar ve Yozgat.
Ermeniler Süleyman Beyin izni ile ve onun sayesinde sanatları ile çok para kazandılar çok zengin oldular. Onun zamanında Kürtler, Çerkezler, Aleviler hepsi yan yanaydılar. Onun zamanında Kayseriden, Amasyadan, Sivastan Müslüman ve Hıristiyan nüfusu Yozgata davet etti. Çünkü onların ne kadar sanatkâr olduklarını bilgi sahibi olduklarını ve Yozgata ne kadar faydalı olacaklarını biliyordu. Süleyman paşa onları cesurca müdafaa etmiş ve dinlerine, inançlarına, geleneklerine saygı göstermiş isteklerine de karşılık vermişti. Yozgatı çok akıllıca yöneterek kısa zamanda gelişmesini sağlamıştı. Süleyman Bey Padişahların iktidarını tanıyormuş gibi yapıyordu ama aslında bağımsız bir bey idi. Şanı şöhreti Amasyaya,Tarsusa,Sivasa, Tokata, Harputa,Elazığa yayılmıştı. Lazım olduğunda yüz bin silahlı kişi toplayabilirdi.Çapanoğulları yörenin en geniş mal varlığına sahip ailesi sayılıyordu.
İşte, büyük usta Nağaş Simonun torunu Hacı Ohan Efendi(1784-1874)Süleyman Beyin zamanında beylerle ticarete başlayarak büyük servet yapmıştı. Bankalarla çalıştılar ve dünyaya açılmaya başladılar.OhanArslanyan Yozgatın ileri gelenleri arasındaydı. Aslanyan ailesi şehirde Çapanoğulları kadar tanınmış bir aileydi.Çapanoğlu ailesi himayesinde nüfuz ve otorite sahibi oldular. Ermeni cemaatine çok hizmetler vermişlerdi.Bunlar Ermeni cemaatinin de en çok bağış yapan üyeleriydiler. Ohan Çorbacı zamanında çok sayıda Ermeni sanatkâr ve tüccar geldi Yozgatın etrafındaki köylere yerleştiler.
Çok varlıklı olan OhanÇorbaçı sonraları Camii Kebirin (Çapanoğlu camii) bütün aydınlatma giderlerini üstlenmiştir. Ohan Çorbacı,Sarıhamzalı ve Kavadya da kiliseler yaptırır ve Yozgatta yaşayan Türk ve Ermeni tüm ihtiyaç sahiplerine de yardımda bulunan hayırsever birisiydi. Yazarın notu: Sarıhamzalıda Tarihi Kocaçeşmenin ya¬nında da Koca Çeşme Köprüsü var Tarihini bilen yok Taş sütunlar üzerine ağaç atkılarla yapılmış Bu sütunların Kilise sütunları olduğu söyleniyor.
Ohan Aslanyan, 65 yaşında ihtiyar birisiydi, çok zeki görünen sert tavırlı birisiydi. Bir sanatkâr değildi ama zenginliğinin bilincindeydi. Zira bu konak kimin diye sorduklarında Ohan Çorbacının, bu han kimin diye sorduklarında Ohan Çorbacının, bu köşk kimin diye sorduklarında hep Ohan Çorbacının derlerdi. Bu gün etnografya müzesi olarak kullanılan Nizamoğlu Konağı Ohan Çorbacının konağıydı.Çapanoğullarının sayesinde çok varlıklı biri olmuştu. Sanki Yozgatın bir bölümü bu zengin aileye aitti. Zaman zaman Süleyman Bey ile bir meclis yapar sorunları görüşürler fikir teatisinde bulunurlardı. Hem Tükler hem Ermeniler Ohan Çorbacıya çok saygı gösterirlerdi. Yaptırdığı Ermeni okullarının tüm giderlerini ve öğretmenlerin maaşlarını da Ohan Çorbacı karşılardı. Kendi uğraşı olarak Ermenilerin giydiği feslerin üzerine takmak için gümüş haçlar yapardı.
XIX. yy. ikinci yarısında,Ohan Arslanyanın (1784-1874) bağışıyla Ruhani Önderlik binasının avlusunda daha ziyade Yozgat Merkez Okulu diye anılan Ermeni okulu tesis edilir. Hayırsever Arslanyan kiliseden Taş Han köprüsüne uzanan yolun iki yanında yer alan dükkânları da inşa ettirir. Bu dükkânların geliri kilise ve okulun masraflarını karşılamak için kullanılır. Arslanyan, çorbacı konumuna ulaşmıştı, yani Çapanoğlu ailesi ile Yozgat Ermenileri arasındaki iletişimi sağlamaktaydı. Şehirde birçok inşaat yapıyor, Yozgat sancağının aşar vergisini devletten satın alıyordu.
Ermeniler Çapanoğullarının uyguladığı özendirici politikalarla şehre yerleşmişler ve kısa sürede Ermeni nüfusu büyük artış göstermişti.Ermeniler, Çapanoğullarının iyiliklerinden çok faydalandılar. Yozgat ve çevresinde 48 Ermeni köyü vardı bunların bazıları kendi dillerini bile kaybetmişlerdi ama geleneklerini korumuşlardı. (Nazar Bey babasının da Ermenice bilmediğini söyledi).Ermenilerin bulunduğu köyler şunlardı. Yozgat merkez, Akdağmadeni, Armağan, Alaca, Pöhrenk/Gümüşkavak, Karahallı, Karayakup, Karaçayır, Karabıyık, Kızılcaova, Kumkuyu, Danışman, Danyalyenbağ, Yahyalı, Elekçiler, Eğlence, Taşlıgedik, Terzili,İgdeli,İncirli, Ürneç/Konuklar, İkikariye, Göveçli, Gürden/Yazıkışla, Mağaroğlu/Şerefoğlu, Mansuroğlu, Melez, Menteşe, Uzunlu, Çat büyük, Çat küçük, Çat mırıklar, Çatak, Çakmak, Çokradan, Belören, Bebek, Boğazlıyan, Burunkışla, Rumdigin/Felahiye, Saatlı, Sarıhamza, Sazlı, Saray, Sığırkuyruğu, Sungurlu, Derihamza, Keller/ Yenipazar, Köhne/Sorgun, Kediler/Armağan, Kahya, Kürkçüler, Tahralı.
Ve başka bir kitaptan bir buruk sitem. Hovsep Tokat (HOVSEP SARKİSYAN) 2015te, İstanbulda, Ermenice, Türkçe ve İngilizce dillerinde yayınlanan 200 sayfalık Virane Kiğı adlı çalışmasında şöyle yazıyor; Bu mütevazı çalışmamı siyasi nedenlerle yurtlarından sürülen bütün milletlere ithaf ediyorum. İlkin İspanyadan kovulan Yahudilere, Rusyadan çıkarılan Çerkezlere, Balkanlardan ve Rusyadan göç ettirilen Türklere, Anadoludan sürülen Rumlara, Süryanilere ve nihayet üç bin yıl Anadolu toprağını ekip biçen, demiri, bakırı, altını, gümüşü şekillendiren, zanaat gücünü tüm dünyaya yayarak, altı yüzyıl Osmanlıyı onurlandıran, yollar, köprüler inşa eden, ancak bu yollarla köprülerin bir gün kendilerini dönüşü olmayan çöllere götüreceğini hiç düşünmeyen Ermeni milletine atfediyorum.Yukardaki resim, yine Nazar Beydeki kitaptan alınma ve 1915 de Yozgatta çekilen bir fotoğraf. Resim altında şöyle yazıyor; Asker ve polis nezaretinde bilinmeyen bir yere.
Ve bu özet yazımızı Nazar Beyden iki anı ile noktalayalım. Fransadan gelen bir ablamız ile mezarlarımızın bulunduğu Çakmak köyüne gittik. Tepede bir köy ki araba zor çıkıyor. Mezarlığa gittik. Bizim mezarlarda öyle mermer filan yok. Mezar taşı yerine büyük kayalar var. O sırada öğle namazı vakti oldu. Bize eşlik eden iki kişi biz şurada bir namaz kılalım diye ayrıldılar. Yıllardır buralara kimse gelip gitmediğinden bende tek tek mezarların başına gidiyorum dua okuyorum ve tebeşirle de haç işareti çiziyorum. Biraz sonra o iki kişi yanıma geldi. Bende de sakal var ya hacım dediler sen çok akıllı bir adamsın, biz namaz kılarken gördük sen taşlara işaret koyuyorsun. Anladık sende harita var, tam yerini bulacaksın, ganimeti çıkaracaksın. Biz ırgatız, sen yeri göster biz kazalım sen bize payımız ver dediler. Bunlar böyle söyleyince çok güldüm.
Ben her yıl iki kere Yozgata giderim. 40-50 kişi toplanıp hep birlikte gidiyoruz. Benim Nüfus kâğıdımda Yozgat yazmıyor. Bir gittiğimde Nüfus Müdürlüğüne gittim. Nüfus memuruna ben Yozgatlıyım ama kimliğimde Yozgat yazmıyor hiç olmazsa bir köşesinde Yozgat yapabilir misiniz dedim. Ben ısrar edincever TC numaranı bir bakayım dedi. Benim ikinci adresim Sarıkayada görünüyor. Nüfus memuru senin burada 10 senelik kaydın görünüyor git bi resim çektir gel dedi. Takım elbise de giymiştim, koşa koşa gittim resim çektirdim. Resmi verdim birkaç kuruşta para verdim yaptı kimliğimi. İşim bitince gitme de seninle konuşalım biraz dedi. Orada başka memurlarda vardı onlarda ilgilendiler. Memur, ya, keşke sizler buradan gitmeseydiniz, burası böyle olmazdı gibi sözler söyledi. Üzüldüm tabi ama elden ne gelir, hakikaten eski Yozgat çok güzel bir şehirmiş. Mesela bizim köyümüz Burunkışlada eskiden bağlar varmış, şimdi bir tane bile yok.
Yılmaz Göksoy ağabeyimden bir bilgi notu daha; Atları yönetmek için ağızlarına demirden gem ve iki ucuna da deriden dizgin takılır. Ama atlar bir nedenle parlayıp kontrolden çıkarak şuursuzca koşmaya başlarlar ve çatlayana kadar koşarlar. Yani ağzına takılı gem artık bir işe yaramaz. Buna gemi azıya aldı denir, çünkü farkında olmadan gem demirini azı dişleri arasında sıkıştırıp koşar.Burunkışla köyünün demirci ustalarının yaptığı çok özel bir gem sayesinde bunu yapamaz, parlayan atlara dahi hâkim oluna bilinirmiş. Bu yüzden Burunkışla gemi almak için çok uzaklardan dahi gelenler olurdu dedi değerli Yılmaz Göksoy Hocam.
Eski Yozgattan bir Enstantane Yozgat ve çevre(Kamirk) Ermenilerinin köyleri tarih kitabından.
13.10.2016
Nazar Bey müşterileri ile ilgilenme işini yardımcılarına devredip bu kalın kitapta Çapanoğulları ile ilgili paragrafları bana tercüme ediyor zira kitabın tamamını tercüme etmek günler alır. Ben de sizler için özetliyorum.
Yozgat şehrini Ömer ağa kuruyor. Yozgatın ismi iki kelimenin birleşmesinden gelir Yoz ve gat. Yoz koyun sürüsü, gat katmak çoğaltmak anlamında. Yozuna yoz katılsın, sürülerin çoğalsın anlamında. Ömer ağadan sonra gelenler şehri genişletiyorlar, büyütüyorlar. Ömer ağadan sonra Yozgatı şehir yapan Çapanoğlu Ahmet Paşadır.Ahmet Paşa (1730-1765) kendisine de bir saray yaptırdı. Çapanoğulları sarayının yapılmasında yalnızca Yozgattan değil, Yozgatın dışında Kayseriden, Sivastan, Amasyadan Rum ve Ermeni mimarlar getirildiler.1779 da Çapanoğlu Mustafa Paşanın yaptırdığı camide de ki bu cami İstanbuldaki Süleymaniye camisinin ikizidir. Bu muhteşem caminin iç mekân süslemeleri Ermeni büyük usta Nağaş Simon usta tarafından yapılmıştır. Yozgattaki hemen bütün ahşap ve taş işçiliklerini Nağaş Simon ve ailesi yapmışlar.
Mustafa Paşa Nağaş Simonun çalışmalarından çok memnun kalmış ve her zaman mükâfatlandırmıştı. Kendisine de küçük bir konak yapması için müsaade etmiştir ve yapılması da Mustafa Paşa tarafından sağlanmıştır. Bu konak ancak 1915 lere kadar ayakta kalabilmiştir. Konağın diğer Türk evleri gibi haremlik ve selamlık olarak iki girişi vardı. Çünkü Ermeni cemaati de Türkler gibi yaşıyordu.Nağaş Simon Yozgatın içinde kendi konağını yaptıktan sonra Ermeni kız çocukların eğitimi içinde küçük bir meslek okulu ile küçük bir kilisede yapıyor. Kitaptaki okulun resmine bakıyorum sanki bizim Cumhuriyet mektebi.(Yazarın notu: Bu konuda bilgisine başvurduğum Yozgatın canlı tarihi Yılmaz Göksoy ağabeyim şu bilgileri verdi. Bu okulun yeri şimdiki Anadolu Lisesinin olduğu yerdi ve kilisenin bahçesindeydi. Şimdi Bozok Üniversitesi Rektörlüğü olan Cumhuriyet Mektebine çok benzerdi. Sonraki ismi sanırım İsmet Paşa mektebiydi ve çok büyük bir müsamere salonu vardı. Kilisenin de çok güzel altın varaklı alçı süslemeleri vardı. Kilise yıkılınca bu süslemeler şimdi Hükümet Binasının olduğu yerdeki çayevinin olduğu yerde bulunan sinema binasında kullanılmıştı. Bu sinema 1920 li yıllarda belediye tarafından yaptırılmıştı.
1852 tarihinde torunu Ohan (Ohannes) çorbacı (Aslanyan) sadece kız öğrenciler için yapılan bu okulu yenilemiş ve büyüterek üstüne bir kat daha ilave etmiş. O zamanlar diğer şehirlerde kızlar için böyle ayrı okul yoktu. Bütün bunlar Mustafa Paşanın izni ile olmuştu. Ohan çorbacı daha sonra meydanda kendi küçük bir kilise (şapel) yaptırıyor. İsmi de Surp Asvadazin (Meryem ana). Çapanoğlu camii içindeki büyük saatin bire bir aynısı kilise de var,
Ahmet Paşanın oğlu Süleyman Bey (Mustafa Paşanın kardeşi) zamanında Yozgatın nüfus arttı. Çapanoğlu beylerinin en kuvvetlisi Süleyman Bey idi. Ermeni sanatkâr ve tüccarlarına çok cesaret vermiş, kendi yanında bile yaşamalarına müsaade etmişti. (Yazarın notu: İşte bunlardan birisi, Bozok Mutasarrıfı Çapanoğlu Süleyman Beyin (ölm. 1813) hazinesini (Hazine-i Hassa) idare eden, harcamalarını yapan, kayıtlarını tutan, Çapanoğlu Büyük Camiinin inşasında da harcamaları titizlikle takip eden kişi, kâhyası yukarda bahsi geçen Yozgatlı Ermeni Ohan Çorbacı Aslanyan Efendiydi. Ohan Efendi, Agop Dilaçarın (Martayan) da anne tarafından büyük dedesi oluyordu. Dilaçar, Ohan Aslanoğlunun torununun oğludur. (bkz.)
http://www.yozgatgazetesi.com/yazarlar.asp?yazar=37&yazi=2164
Değerli okuyucular, şu tesadüflerebakar mısınız? Çapanoğlu Mustafa Paşanın baş ustası Nağaş Simon. Onun torunu, Çapanoğlu Süleyman Beyin hazinedarı Ohannes Aslanyan ve onunda torunu Mustafa Kemal paşaya Atatürk soyadını öneren Agop Martayan Dilaçar ve Yozgat.
Ermeniler Süleyman Beyin izni ile ve onun sayesinde sanatları ile çok para kazandılar çok zengin oldular. Onun zamanında Kürtler, Çerkezler, Aleviler hepsi yan yanaydılar. Onun zamanında Kayseriden, Amasyadan, Sivastan Müslüman ve Hıristiyan nüfusu Yozgata davet etti. Çünkü onların ne kadar sanatkâr olduklarını bilgi sahibi olduklarını ve Yozgata ne kadar faydalı olacaklarını biliyordu. Süleyman paşa onları cesurca müdafaa etmiş ve dinlerine, inançlarına, geleneklerine saygı göstermiş isteklerine de karşılık vermişti. Yozgatı çok akıllıca yöneterek kısa zamanda gelişmesini sağlamıştı. Süleyman Bey Padişahların iktidarını tanıyormuş gibi yapıyordu ama aslında bağımsız bir bey idi. Şanı şöhreti Amasyaya,Tarsusa,Sivasa, Tokata, Harputa,Elazığa yayılmıştı. Lazım olduğunda yüz bin silahlı kişi toplayabilirdi.Çapanoğulları yörenin en geniş mal varlığına sahip ailesi sayılıyordu.
İşte, büyük usta Nağaş Simonun torunu Hacı Ohan Efendi(1784-1874)Süleyman Beyin zamanında beylerle ticarete başlayarak büyük servet yapmıştı. Bankalarla çalıştılar ve dünyaya açılmaya başladılar.OhanArslanyan Yozgatın ileri gelenleri arasındaydı. Aslanyan ailesi şehirde Çapanoğulları kadar tanınmış bir aileydi.Çapanoğlu ailesi himayesinde nüfuz ve otorite sahibi oldular. Ermeni cemaatine çok hizmetler vermişlerdi.Bunlar Ermeni cemaatinin de en çok bağış yapan üyeleriydiler. Ohan Çorbacı zamanında çok sayıda Ermeni sanatkâr ve tüccar geldi Yozgatın etrafındaki köylere yerleştiler.
Çok varlıklı olan OhanÇorbaçı sonraları Camii Kebirin (Çapanoğlu camii) bütün aydınlatma giderlerini üstlenmiştir. Ohan Çorbacı,Sarıhamzalı ve Kavadya da kiliseler yaptırır ve Yozgatta yaşayan Türk ve Ermeni tüm ihtiyaç sahiplerine de yardımda bulunan hayırsever birisiydi. Yazarın notu: Sarıhamzalıda Tarihi Kocaçeşmenin ya¬nında da Koca Çeşme Köprüsü var Tarihini bilen yok Taş sütunlar üzerine ağaç atkılarla yapılmış Bu sütunların Kilise sütunları olduğu söyleniyor.
Ohan Aslanyan, 65 yaşında ihtiyar birisiydi, çok zeki görünen sert tavırlı birisiydi. Bir sanatkâr değildi ama zenginliğinin bilincindeydi. Zira bu konak kimin diye sorduklarında Ohan Çorbacının, bu han kimin diye sorduklarında Ohan Çorbacının, bu köşk kimin diye sorduklarında hep Ohan Çorbacının derlerdi. Bu gün etnografya müzesi olarak kullanılan Nizamoğlu Konağı Ohan Çorbacının konağıydı.Çapanoğullarının sayesinde çok varlıklı biri olmuştu. Sanki Yozgatın bir bölümü bu zengin aileye aitti. Zaman zaman Süleyman Bey ile bir meclis yapar sorunları görüşürler fikir teatisinde bulunurlardı. Hem Tükler hem Ermeniler Ohan Çorbacıya çok saygı gösterirlerdi. Yaptırdığı Ermeni okullarının tüm giderlerini ve öğretmenlerin maaşlarını da Ohan Çorbacı karşılardı. Kendi uğraşı olarak Ermenilerin giydiği feslerin üzerine takmak için gümüş haçlar yapardı.
XIX. yy. ikinci yarısında,Ohan Arslanyanın (1784-1874) bağışıyla Ruhani Önderlik binasının avlusunda daha ziyade Yozgat Merkez Okulu diye anılan Ermeni okulu tesis edilir. Hayırsever Arslanyan kiliseden Taş Han köprüsüne uzanan yolun iki yanında yer alan dükkânları da inşa ettirir. Bu dükkânların geliri kilise ve okulun masraflarını karşılamak için kullanılır. Arslanyan, çorbacı konumuna ulaşmıştı, yani Çapanoğlu ailesi ile Yozgat Ermenileri arasındaki iletişimi sağlamaktaydı. Şehirde birçok inşaat yapıyor, Yozgat sancağının aşar vergisini devletten satın alıyordu.
Ermeniler Çapanoğullarının uyguladığı özendirici politikalarla şehre yerleşmişler ve kısa sürede Ermeni nüfusu büyük artış göstermişti.Ermeniler, Çapanoğullarının iyiliklerinden çok faydalandılar. Yozgat ve çevresinde 48 Ermeni köyü vardı bunların bazıları kendi dillerini bile kaybetmişlerdi ama geleneklerini korumuşlardı. (Nazar Bey babasının da Ermenice bilmediğini söyledi).Ermenilerin bulunduğu köyler şunlardı. Yozgat merkez, Akdağmadeni, Armağan, Alaca, Pöhrenk/Gümüşkavak, Karahallı, Karayakup, Karaçayır, Karabıyık, Kızılcaova, Kumkuyu, Danışman, Danyalyenbağ, Yahyalı, Elekçiler, Eğlence, Taşlıgedik, Terzili,İgdeli,İncirli, Ürneç/Konuklar, İkikariye, Göveçli, Gürden/Yazıkışla, Mağaroğlu/Şerefoğlu, Mansuroğlu, Melez, Menteşe, Uzunlu, Çat büyük, Çat küçük, Çat mırıklar, Çatak, Çakmak, Çokradan, Belören, Bebek, Boğazlıyan, Burunkışla, Rumdigin/Felahiye, Saatlı, Sarıhamza, Sazlı, Saray, Sığırkuyruğu, Sungurlu, Derihamza, Keller/ Yenipazar, Köhne/Sorgun, Kediler/Armağan, Kahya, Kürkçüler, Tahralı.
Ve başka bir kitaptan bir buruk sitem. Hovsep Tokat (HOVSEP SARKİSYAN) 2015te, İstanbulda, Ermenice, Türkçe ve İngilizce dillerinde yayınlanan 200 sayfalık Virane Kiğı adlı çalışmasında şöyle yazıyor; Bu mütevazı çalışmamı siyasi nedenlerle yurtlarından sürülen bütün milletlere ithaf ediyorum. İlkin İspanyadan kovulan Yahudilere, Rusyadan çıkarılan Çerkezlere, Balkanlardan ve Rusyadan göç ettirilen Türklere, Anadoludan sürülen Rumlara, Süryanilere ve nihayet üç bin yıl Anadolu toprağını ekip biçen, demiri, bakırı, altını, gümüşü şekillendiren, zanaat gücünü tüm dünyaya yayarak, altı yüzyıl Osmanlıyı onurlandıran, yollar, köprüler inşa eden, ancak bu yollarla köprülerin bir gün kendilerini dönüşü olmayan çöllere götüreceğini hiç düşünmeyen Ermeni milletine atfediyorum.Yukardaki resim, yine Nazar Beydeki kitaptan alınma ve 1915 de Yozgatta çekilen bir fotoğraf. Resim altında şöyle yazıyor; Asker ve polis nezaretinde bilinmeyen bir yere.
Ve bu özet yazımızı Nazar Beyden iki anı ile noktalayalım. Fransadan gelen bir ablamız ile mezarlarımızın bulunduğu Çakmak köyüne gittik. Tepede bir köy ki araba zor çıkıyor. Mezarlığa gittik. Bizim mezarlarda öyle mermer filan yok. Mezar taşı yerine büyük kayalar var. O sırada öğle namazı vakti oldu. Bize eşlik eden iki kişi biz şurada bir namaz kılalım diye ayrıldılar. Yıllardır buralara kimse gelip gitmediğinden bende tek tek mezarların başına gidiyorum dua okuyorum ve tebeşirle de haç işareti çiziyorum. Biraz sonra o iki kişi yanıma geldi. Bende de sakal var ya hacım dediler sen çok akıllı bir adamsın, biz namaz kılarken gördük sen taşlara işaret koyuyorsun. Anladık sende harita var, tam yerini bulacaksın, ganimeti çıkaracaksın. Biz ırgatız, sen yeri göster biz kazalım sen bize payımız ver dediler. Bunlar böyle söyleyince çok güldüm.
Ben her yıl iki kere Yozgata giderim. 40-50 kişi toplanıp hep birlikte gidiyoruz. Benim Nüfus kâğıdımda Yozgat yazmıyor. Bir gittiğimde Nüfus Müdürlüğüne gittim. Nüfus memuruna ben Yozgatlıyım ama kimliğimde Yozgat yazmıyor hiç olmazsa bir köşesinde Yozgat yapabilir misiniz dedim. Ben ısrar edincever TC numaranı bir bakayım dedi. Benim ikinci adresim Sarıkayada görünüyor. Nüfus memuru senin burada 10 senelik kaydın görünüyor git bi resim çektir gel dedi. Takım elbise de giymiştim, koşa koşa gittim resim çektirdim. Resmi verdim birkaç kuruşta para verdim yaptı kimliğimi. İşim bitince gitme de seninle konuşalım biraz dedi. Orada başka memurlarda vardı onlarda ilgilendiler. Memur, ya, keşke sizler buradan gitmeseydiniz, burası böyle olmazdı gibi sözler söyledi. Üzüldüm tabi ama elden ne gelir, hakikaten eski Yozgat çok güzel bir şehirmiş. Mesela bizim köyümüz Burunkışlada eskiden bağlar varmış, şimdi bir tane bile yok.
Yılmaz Göksoy ağabeyimden bir bilgi notu daha; Atları yönetmek için ağızlarına demirden gem ve iki ucuna da deriden dizgin takılır. Ama atlar bir nedenle parlayıp kontrolden çıkarak şuursuzca koşmaya başlarlar ve çatlayana kadar koşarlar. Yani ağzına takılı gem artık bir işe yaramaz. Buna gemi azıya aldı denir, çünkü farkında olmadan gem demirini azı dişleri arasında sıkıştırıp koşar.Burunkışla köyünün demirci ustalarının yaptığı çok özel bir gem sayesinde bunu yapamaz, parlayan atlara dahi hâkim oluna bilinirmiş. Bu yüzden Burunkışla gemi almak için çok uzaklardan dahi gelenler olurdu dedi değerli Yılmaz Göksoy Hocam.
Eski Yozgattan bir Enstantane Yozgat ve çevre(Kamirk) Ermenilerinin köyleri tarih kitabından.
13.10.2016
13.10.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
27.10.2016 10:14:00Sayın Ali Şahingöz, göndermek lütfunda bulunduğunuz güzel yorumunuz ve bizzat yaşayarak anlattığınız güzel anınız için teşekkür ederim. Sağlıkla kalınız inşallah.
Ali ŞAHİNGÖZ
21.10.2016 23:55:00Değerli hemşehrim sizin araştırmalarınız ve mutlaka okunması gereken yazılarınızda bir tanesini yine severek okudum. bizlerin haslet ve özlem dolu memleket sevgisini dahada derinlere götürmekte siniz, sizi gönülden kutluyorum. Beni bu yazınız ile 45-50 yıl gerilere götürdünüz.(Bir zamanların tarihi mektebiydi)liseli yıllarımızda bir teneffüse çıktığımızda lisenin bahçesinde ogünün şartlarında modern giyimli iki bayanla bir bay gördüm kıyafetleri gayet düzgün ve yaşlılıkları dikkatimizi çekti. Yaşlı adam yanındaki hanımlara bir şeyler anlatarak bir yandan üzüntülü bir halde gözlerini siliyordu;dayanamadım amca niye ağlıyorsun diye sordum elini omuzuna koyarak evladım senin gibiyken bende bu okulda şu sınıfta okudum diyerek üçüncü katın güney doğu cephesindeki köşe sınıfını gösterdi ve bize Fransa'da yaşadıklarını, buradan çok uzun yıllar önce gittiklerini ve Yozgat' lı olduklarını söyledi ve bize sakın Yozgat'ı terk etmeyin burası çık kıymetli bir memleket buranın ekmeğini yiyen suyunu içen Yozgat'ı unutamaz diye bize nasihatte bulundu; gel görkü hayat insanları nerelere sürüklüyor? Sizin yazılarınızı okurken o günleri yeniden bana yaşattınız. İnancınız, dünya görüşünüz, tabiyeniz ne olursa olsun insanın memleketi bir başka güzel,iyi ki varsınız,sizinle gururlanıyoruz. İZMİR
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
19.10.2016 16:37:00Değerli dostlarım Arto Kazancıoğlu, Muhittin Köktürk, Osman Karaca ve sayın Sema Önal Erşahin, beni yüreklendiren ve motive eden çok değerli yorumlarınız için en kalbi teşekkürlerimi arz ederim.
Sema Önal Erşahin
17.10.2016 12:56:00Saygı ve imrenerek kutlarım sizi, bizlere de bu değerleri aktardığınız ve sahip çıktığınız için, içim minnetle doluyor,
Sağolun Varolun!
Sema Önal Erşahin
17.10.2016 12:46:00Sema Önal Erşahin Saygı ve imrenerek kutlarım sizi, bizlere de bu değerleri aktardığınız ve sahip çıktığınız için, içim minnetle doluyor,
Sağolun Varolun!
Osman Karaca
15.10.2016 20:57:00BİR KİTAP İKİ ANI
Hiç bir yazıyı okurken bu kadar sabırsızlanmadım. Masa başında Yozgat tarihi yazanlar, hele bunlar bir de Yozgatlıysa, Yozgatlıyım demesinler.
Tarih konusunda yazan kişiler araştırırlarken, Tarihin kimliği, kişiliği olmadığını da iyi bilmelidirler. Tam sekiz yıldır Fransa da basılan, Yozgat'ı anlatan bir kitabı temin etmek için denemediğim yol, istemediğim kişi kalmadı. Yazdığınız her satır, sanki yeni bir konu başlığı gibiydi.
Değerli Abdülkadir ÇAPANOĞLU ağabeyim öyle bir hazine bulmuş ki, deyim yerindeyse "Yozgat'a ait, Ermeni Hazinesi" Tarihe ışık tutmak budur. Ellerinden öpüyorum. Yozgat'tın kaderine üzüldüğüm kadar, Ermeni vatandaşlarımız için içinde üzüldüm. sanırım (HOVSEP SARKİSYAN) ait Şu cümleler, tüm yaşamın özeti gibi.
"İlkin İspanyadan kovulan Yahudilere, Rusyadan çıkarılan Çerkezlere, Balkanlardan ve Rusyadan göç ettirilen Türklere, Anadoludan sürülen Rumlara, Süryanilere ve nihayet üç bin yıl Anadolu toprağını ekip biçen, demiri, bakırı, altını, gümüşü şekillendiren, zanaat gücünü tüm dünyaya yayarak, altı yüzyıl Osmanlıyı onurlandıran, yollar, köprüler inşa eden, ancak bu yollarla köprülerin bir gün kendilerini dönüşü olmayan çöllere götüreceğini hiç düşünmeyen Ermeni milletine atfediyorum".
Tarihe not düşen, bizleri bin yedyüzlere kadar götüren Ermeni vatandaşımıza şükranlarımı sunuyorum. Bu kültürel hazineyi bizlerle buluşturan, değerli Abdülkadir Çapanoğlu Ağabeyimize minnettarız.
Muhsin Köktürk
15.10.2016 09:49:00Sayın Abdulkadir Çapanoğlu,
Yozgat tarihine ışık tutan birbirinden güzel yazılar yazıyorsunuz. :izler de bunları ilgiyle okuyoruz. Kaleminize, yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız.
ARTO KAZANCIOĞLU
13.10.2016 10:45:00KARŞILIKSIZ VE ÖZVERİ İLE GECE GÜNDÜZ ÇALIŞARAK VERDİĞİNİZ EMEKLERE HADDİM OLMIYARAK TEŞEKKÜR VE TAKDİR EDİYORUM.TARİHÇİLER GİBİ BUKADAR EN İNCE DETAYINA KADAR
KADAR İNEREK BİZLERİ BİLGİLENDİRDİĞİNİZ İÇİN TEKRAR VE TEKRAR TEŞEKKÜR EDERİM.