Değerli okurlar, kitabın yazarı Dr. Murat Kuter. Sayın Kuter kitabın ön sözünde şöyle yazmış; Çalışmaya başladığımızda gördüm ki, Kutlu Ağabey yaşantısındaki her şeyi kayıt altına almış. Bu işimizi kolaylaştırdı.
Yozgat gazetesindeki köşemde yayınladığım Geçmişte kalan bir acı hatıra- Çapanoğlu Halit Bey ve Hilmi Efendi 1 ve 2 yazılarımda bu kitaptan ve Kutlu Payaslı ağabeyimin babası Yümnü Beyin hayatını anlattığı ve bana göndermek lütfunda bulundukları dokuz sayfalık dokümandan çok yaralanmıştım.
Hakikaten büyük bir merakla ve değişik duygular içinde okuduğum kitabın içindeki tarihi bilgilerden yaralandıktan sonra başka bir yazımda da kitabı anlatmaya karar vermiştim.
Kutlu Payaslı ağabeyimiz Amasya Lisesinde sınıf arkadaşım olan değerli bürokrat kardeşim Bülent Payaslının ağabeyi olmasından dolayı o tarihlerde de hepimizin ağabeyi idi.
Ağabeyimizdi ama 1976 yılında biz de Laleli de oturuyorduk. İstanbul Lunapark Gazinosunda Emel Sayın, Nükhet Duru, Yozgatlı Hemşerimiz. Şakir Öner Günhan, Azra Balkan ve Tanju Okan ile program yapıyorlardı. Bir gece Erol Simavi bütün dostlarını davet edip gazinoyu kapatıyor. Sahne müdürü tam Kutlu ağabeyin sırasının geldiği sırada Zeki Mürenin Sedat Simavinin davetlisi olarak teşrif ettiğini ve aynı gece Bebek Belediye Gazinosunda da programı olduğunu söyleyerek izin verirseniz sahneyi ona vereceğiz ondan sonra da siz çıkarsınız diyor ve öyle yapılıyor. Zeki Bey tam sahneye çıkacakken Kutlu ağabey ona laf atıyor. Haydi uvertürler sahneye diyor. Zeki Bey de Hadi oradan ben solistim, solist diye cevap veriyor ve sahneye yürüyor. Olayı yaşayan sahne müdürü ve menajer korkudan ölüyorlar. Yani Kutlu ağabey ile aralarındaki samimiyet bu kadar ileri.
Bizde bir gece aynı programı kalabalık bir aile halinde izlemiştik. Ben, kulise gidip de ağabey ben Bülentin sınıf arkadaşıyım diyerek tanışmak istemiş ama cesaret edememiştim. Nede olsa benden on yaş büyük ve şöhret sahibi bir insandı. Çevresinde bir sürü insan varken bana yakınlık gösterir miydi? Ama birlikte gittiğimiz yakın akrabalarımıza benim sınıf arkadaşımın ağabeyi Amasyadan tanırım diyerek biraz böbürlenmiştim.
Anılarına, benim de yararlandığım belgesel niteliğindeki sayfalardan sonra şöyle başlıyor; Yıllar 1940 lı yıllar, II. Dünya savaşı bütün hızıyla devam ediyordu. Türkiye harbe girmedi ama ülke harbe girmişçesine sefalet yaşıyordu. O günleri yaşayanlar iyi bilirler. Kılık kıyafet, kumaş Sümerbanktan, ekmek karneyle fırınlardan alınıyor.
İlkokul ikinci sınıftayım, karne ile alınan ekmekten bütün bir gün için bana küçük bir ekmeğin dörtte biri düşüyor. Karnım acıkmış, ekmek bana bem ekmeğe bakıyorum. Ekmeğin kokusu en güzel losyonlardan daha güzel. Dayanamadım bana düşen çeyrek ekmeği aldım kokladım içime çektim derin derin. Babam bu sahneyi gördü ve gözleri doldu. Onu ye, sonra bana düşen ekmek de senin olsun. Yediğim yavan ekmek hayatımda yediğim en tatlı ekmekti.
Bizim yaştakiler bu kitapta gençlik yaşlarındaki anılarını hatırlayacaklar. Genç olanlar da bir zamanların gerçek sanatçılarını, yaşamlarındaki renkleri, o renklerin daha huzurlu daha mutlu bir Türkiye de bizlere nasıl yansıdığını okuyacaklar.
Kitap da, Payaslı ağabeyimizin İlk enstrümanını, ilk arabasını nasıl aldığından tutunda yurt içi, yurt dışı konserlerini, birlikte sahne aldığı zamanın tüm ünlü sanatçılar ile yaşadığı güzellikleri, TRT de şeflik, müdürlük anılarını ve Vehbi Koçdan, Zeki Mürene, Erol Simaviden, Ekmelettin İhsanoğluna, Kenan Evrenden Semra Özala, Turgut Özakmandan Emin Çölaşana ve zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelle kadar değişik insanlarla çok özel anılarını okuyorsunuz.
Yirmi beş besteye imza atan, eserleri plaklara basılan TRT repertuvarına yer alan Kutlu ağabeyimiz 350 sayfa tutan anılarını şöyle bitiriyor.
Sevgili okuyucular 80 yıllık yaşantımı elinizdeki bu 350 sayfalık kitapta özetlemeye çalıştım. Belleğimde kaldığı kadarıyla yaşantımda iz bırakmış anıları sizlerle paylaştım.
Dile kolay 80 yıl birçok genç için çok uzun bir süre gibi görünüyor. Ama inanın göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor.
Bu 80 yıllık yaşantımın 60 yılını beni ben yapan çok sevdiğim müzik aldı. Doğal olarak anılarımın büyük bölümü de sanat yaşamımdaki anılarımdan oluştu.
Bu satırlara kadar sizlere anlatmaya çalıştığım hayatımı okuyan herkese hiç bitmeyecek saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Kitap, tam bir başucu kitabı. İşten yorgun geldiğinizde, içiniz sıkıldığında ya da sohbet için bir dosta ihtiyaç duyduğunuzda kitaptan seçeceğiniz herhangi bir sayfa size iyi gelecektir eminim.
Yazımı bitirirken Kutlu Payaslı ağabeyimin babası Yümni Beyi ve dedesi rahmetli Payasizade Hilmi Beyi Çapanoğlu sülalesini temsilen rahmetle ve minnetle anıyorum.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Konu ile ilgili olarak bilhassa öğretim üyesi olan siz değerli hocalarımın duyarlılığınıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Ancak Yozgat halkının ve yazımda da belirttiğim kişi ve kuruluşların duyarsızlığına da bir o kadar üzülüyorum. Bu duyarsızlığımız sadece isim değiştirmekle kalmadı ülkenin bütün fabrika yapan fabrikalarımız, önemli büyük stratejik kurumlarımız ve hatta limanlarımız yabancılara satıldı. Şimdi iğneden ipliğe, samandan sair tahıl ürünlerine ve canlı cansız et ihtiyacımızda ithalata mecbur bırakıldık. Ben yine sözümü Atatürk'ün "Tarihine, geçmişine, milli değerlerine sahip çıkmayan milletler yok olmaya mahkımdur" deyimi ile noktalayım. Saygılarımla.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
06.11.2019 11:23:00
Değerli Prof. Ahmet Yaşar Ocak Hocam,
Siz de Nur sinemasından bahsederek beni çocukluk yıllarıma götürdünüz. 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimlerini ezici bir çoğunlukla Demokrat Parti kazanmıştı ama Babaannem Esma Hanımın ağabeyi Avni Doğan Bey CHP den Yozgat milletvekili ve kardeşi Ferhunde Hanımın eşi eniştesi Fevzi Ayan da Yozgat Belediye Başkanlığını kazanmışlardı.
Nur Sineması mıydı yoksa Büyük Sinema mıydı şimdi tam hatırlayamadım. Bu sinemalardan birisinde Belediye Başkanının özel locası vardı. Film değiştiğinde babaannem bizi elimizden tutar sinemaya götürürdü. Hem Belediye Başkanı Fevzi Beyin baldızı olduğu için hem de o zamanlar herkesin büyük saygı duyduğu cennetmekân dedem Muhlis Beyin eşi olduğu için çalışanlar hemen locayı açarlardı. Çok kültürlü, çok cebbar bir hanımdı Allah gani gani rahmet eylesin hepsini. Saygılarımla.
Değerli Udi Oğuz Karlı Hocam beni motive eden güzel yorumunuz için size de en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum. Payaslı ailesini daha yakından tanımak için lütfen köşemde yayınladığım Geçmişte kalan bir acı hatıra- Çapanoğlu Halit Bey ve Hilmi Efendi 1 ve 2 yazılarıma da bir kere daha göz atmanızı rica ediyorum. Saygılarımla.
Adınız ve Soyadınız
05.11.2019 21:35:00
Değerli Abdulkadir bey abimiz, hep aydınlatıcı yazılarınızla bizlere ve geleceğe bilgi kaynağı oluyorsunuz. Kutlu Payaslı hocamızın kitabından bi haber olarak hemen yanı başındaki Kuşadası İlçesinde yaşıyoruz. Gönderdiğiniz link ten hemen okumaya başladım bile. Çok teşekkür ederim. Bütün musiki sevenlerle paylaşma imkanı verdiniz. Tekrar teşekkür ederim. Sağlık ve sevgiyle kalın./ Oğuz Karlı
AHMET YAŞAR OCAK
05.11.2019 17:41:00
Sayın Çapanoğlu,
Bu yazınızı da zevkle okudum. Bana gençliğimi hatırlattınız. Daha ilkokuldayken Yozgat'ta Nur Sineması'nda, sonra Büyük Sinemada ortaokul ve lise yıllarımda film başlayana kadar plaktan Zeki Müren şarkıları, başka solistlerden Selahattin Pınar ve diğer bestekârların o güzelim şarkıları plaklarından çalınırdı. Arada sırada Frank Sinatra, Dean Martin, Bing Crosby, Nat King Cole şarkıları da çalınır, bizler bunları zevkle dinlerdik (onları hala dinlerim CDlerinden). Radyodaki Muzaffer Sarısözen yönetimindeYurttan Sesler programının o güzelim halk türkülerini korodan, Nida Tüfekçiden, Nezahat Bayramdan, Nurettin Çamlıdağdan ve diğer solistlerin sesinden zevkle dinlerdik. Bunları niçin yazıyorum? İnsanın çocukluğunda ve delikanlılığında kulağı hangi müzikle doluyorsa o müziği ileride de istiyor. Bende Türk Musikisi sevgisi böyle oluşmaya başladı. Radyodan o zamanlar Kutlu Payaslı'yı, o muhteşem bariton sesleriyle Ekrem Güyer ve Nevzat Güyer kardeşleri, Müzehher Güyer ve Semahat Özdenses gibi solistleri zevkle takip ederdim. Sonra İstanbuldaki öğrencilik yıllarımda Şan Sinemasında Münir Nureddin ve Nevzat Atlığ yönetimindeki Türk Sanat ve Klasik TürM musikisi konserlerinin fanatik takipçisi oldum. Kutlu Payaslıyı da radyodan zevkle çok dinledim. Bizim şimdiki gençlik bu sanatçıları tanımadıkları gibi zikrettiğim musiki türlerini de ne yazık ki tanımıyorlar, dinletirseniz sıkılıyorlar. Yeni nesiller kültürümüzün pek çok unsuruna ne yazık ki giderek yabancılaşıyor.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
06.11.2019 12:02:00Değerli Hocam Sayın Bülent Cerit,
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Konu ile ilgili olarak bilhassa öğretim üyesi olan siz değerli hocalarımın duyarlılığınıza da ayrıca teşekkür ediyorum. Ancak Yozgat halkının ve yazımda da belirttiğim kişi ve kuruluşların duyarsızlığına da bir o kadar üzülüyorum. Bu duyarsızlığımız sadece isim değiştirmekle kalmadı ülkenin bütün fabrika yapan fabrikalarımız, önemli büyük stratejik kurumlarımız ve hatta limanlarımız yabancılara satıldı. Şimdi iğneden ipliğe, samandan sair tahıl ürünlerine ve canlı cansız et ihtiyacımızda ithalata mecbur bırakıldık. Ben yine sözümü Atatürk'ün "Tarihine, geçmişine, milli değerlerine sahip çıkmayan milletler yok olmaya mahkımdur" deyimi ile noktalayım. Saygılarımla.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
06.11.2019 11:23:00Değerli Prof. Ahmet Yaşar Ocak Hocam,
Siz de Nur sinemasından bahsederek beni çocukluk yıllarıma götürdünüz. 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimlerini ezici bir çoğunlukla Demokrat Parti kazanmıştı ama Babaannem Esma Hanımın ağabeyi Avni Doğan Bey CHP den Yozgat milletvekili ve kardeşi Ferhunde Hanımın eşi eniştesi Fevzi Ayan da Yozgat Belediye Başkanlığını kazanmışlardı.
Nur Sineması mıydı yoksa Büyük Sinema mıydı şimdi tam hatırlayamadım. Bu sinemalardan birisinde Belediye Başkanının özel locası vardı. Film değiştiğinde babaannem bizi elimizden tutar sinemaya götürürdü. Hem Belediye Başkanı Fevzi Beyin baldızı olduğu için hem de o zamanlar herkesin büyük saygı duyduğu cennetmekân dedem Muhlis Beyin eşi olduğu için çalışanlar hemen locayı açarlardı. Çok kültürlü, çok cebbar bir hanımdı Allah gani gani rahmet eylesin hepsini. Saygılarımla.
Değerli Udi Oğuz Karlı Hocam beni motive eden güzel yorumunuz için size de en kalbi teşekkürlerimi iletiyorum. Payaslı ailesini daha yakından tanımak için lütfen köşemde yayınladığım Geçmişte kalan bir acı hatıra- Çapanoğlu Halit Bey ve Hilmi Efendi 1 ve 2 yazılarıma da bir kere daha göz atmanızı rica ediyorum. Saygılarımla.
Adınız ve Soyadınız
05.11.2019 21:35:00Değerli Abdulkadir bey abimiz, hep aydınlatıcı yazılarınızla bizlere ve geleceğe bilgi kaynağı oluyorsunuz. Kutlu Payaslı hocamızın kitabından bi haber olarak hemen yanı başındaki Kuşadası İlçesinde yaşıyoruz. Gönderdiğiniz link ten hemen okumaya başladım bile. Çok teşekkür ederim. Bütün musiki sevenlerle paylaşma imkanı verdiniz. Tekrar teşekkür ederim. Sağlık ve sevgiyle kalın./ Oğuz Karlı
AHMET YAŞAR OCAK
05.11.2019 17:41:00Sayın Çapanoğlu,
Bu yazınızı da zevkle okudum. Bana gençliğimi hatırlattınız. Daha ilkokuldayken Yozgat'ta Nur Sineması'nda, sonra Büyük Sinemada ortaokul ve lise yıllarımda film başlayana kadar plaktan Zeki Müren şarkıları, başka solistlerden Selahattin Pınar ve diğer bestekârların o güzelim şarkıları plaklarından çalınırdı. Arada sırada Frank Sinatra, Dean Martin, Bing Crosby, Nat King Cole şarkıları da çalınır, bizler bunları zevkle dinlerdik (onları hala dinlerim CDlerinden). Radyodaki Muzaffer Sarısözen yönetimindeYurttan Sesler programının o güzelim halk türkülerini korodan, Nida Tüfekçiden, Nezahat Bayramdan, Nurettin Çamlıdağdan ve diğer solistlerin sesinden zevkle dinlerdik. Bunları niçin yazıyorum? İnsanın çocukluğunda ve delikanlılığında kulağı hangi müzikle doluyorsa o müziği ileride de istiyor. Bende Türk Musikisi sevgisi böyle oluşmaya başladı. Radyodan o zamanlar Kutlu Payaslı'yı, o muhteşem bariton sesleriyle Ekrem Güyer ve Nevzat Güyer kardeşleri, Müzehher Güyer ve Semahat Özdenses gibi solistleri zevkle takip ederdim. Sonra İstanbuldaki öğrencilik yıllarımda Şan Sinemasında Münir Nureddin ve Nevzat Atlığ yönetimindeki Türk Sanat ve Klasik TürM musikisi konserlerinin fanatik takipçisi oldum. Kutlu Payaslıyı da radyodan zevkle çok dinledim. Bizim şimdiki gençlik bu sanatçıları tanımadıkları gibi zikrettiğim musiki türlerini de ne yazık ki tanımıyorlar, dinletirseniz sıkılıyorlar. Yeni nesiller kültürümüzün pek çok unsuruna ne yazık ki giderek yabancılaşıyor.
Saygılarımla,
A.Y.Ocak