A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

BİR KORKU, BİR DEDİKODU

Cennetmekân dedem Ceritzade Şükrü efendinin evi Yozgat’ın Mutafoğlu mahallesinde şimdi üzeri kapatılan öz’ün üzerindeki taş köprünün başında idi. Şimdi ne köprü kalmış ne de öz. Hâlbuki kenarları sarı taştan çok güzel bir köprü idi. Mahallenin delikanlıları akşam yemeğinden sonra köprünün bu sarı taşlarına oturur sohbet ederlerdi. Neredeyse askerlik çağına gelmiş, hatta askerden gelmiş bu delikanlılar büyüklerden utandıkları için bazen gecenin karanlığında canları çeker güvercin taklası, uzuneşek gibi oyunlarda oynarlardı. Evin önündeki acıpınar hâlâ akar. Bu evin üç adet büyük avlusu vardı. En büyüğü dış avlu idi. Avlunun bir kenarında içinde köyden gelen köylülerin yattığı büyükçe bir sekisi olan büyük bir ahır vardı. Dayılı köyünden mazot almaya gelen traktör de vagoneti ile birlikte bu avluda dururdu. Eskiden selamlık olarak kullanılan ve pencerelerinden Çamlık görünen kısım ayrı bir ev olarak iç avlunun güney tarafında bulunurdu ve tavan eteği resimler ile süslü idi. Selamlığın kendine bitişik bir mutfağı da vardı. Asıl evde ise içinde iki tandır olan büyükçe bir mutfak daha vardı. İstanbul’a yerleşme kararı verilince rahmetli dedem evi kiraya vermek için böldürdü. Bu ev tam beş adet ev oldu. Evin bitişiğinde Çorumlu teyze olarak bilinen yaşlı ve yalnız bir hanım yaşardı. Asıl ismini kimse bilmezdi. O da zaten pek kimseyle görüşmezdi. Hayatımda sadece iki kere görebildiğim başı yazmalı, kınalı saçlı bir teyze idi. Komşular arasında bir dedikodu başladı. Çorumlu teyzenin evine iyi saatte olsunlar yerleşmiş. O zamanlar böyle şeylerden çok korkulur, birisi böyle bir şey ortaya attı mı şüyuu vukuundan beter olurdu. Bu seferde böyle oldu. Çoluk çocuk ve genç kızlar pınardan su almaya çekinir oldular, çünkü pınar Çorumlu teyzenin evinin duvarına bitişikti. Bu söylenti uzun bir süre hurafelere inanları tedirgin etti. Bizim evde bulunan iki hizmetkâr kızda bundan etkilendiler. Dedemin özel faytonu için alınan atlar da huylu idiler (Bkz. Atlar parlayınca yazım) biz bile atları pınarda sulamaya çıkardığımızda atlar bir şey görür hissederde parlarsa diye ödümüz kopardı. Bir karşılaştığında anneannem sormuş seni kim rahatsız ediyor ne yapıyorlar diye oda şöyle anlatmış. “İyi saate olsunlar gündüz yoklar ama gece olunca geliyorlar, benim uyumamı istemiyorlar. Yatma vakti gelince besmele çekip okuyup üfleyip yatıyorum. Tam uykuya dalacağım sırada başlıyorlar tık tık vurmaya. Korkuyorum, yatakta doğrulup tekrar okuyorum ses kesiliyor. Yatıyorum bir şey yok, tam dalacağım yine başlıyor tık tık. Başka bir zararları yok bende alıştım artık ama gece uykularım zehir oldu, gece uyuyamayınca gündüz uyumaya başladım.” Bu iş ne kadar devam etti şimdi hatırlamıyorum ama meseleyi Dayılıdan gelen köylüler çözdüler. Alış veriş için Dayılı köyünden Yozgat’a gelen köylüler han parası vermemek için ahırdaki seki de yatarlardı. Onlar üstte seki de, hayvanlar altta mışıl mışıl uyurlardı. Bu köylülerden birisi cesaret edip anneanneme camızlardan birisinin boynuzunda kurt olduğunu boynuzunu sabaha kadar musul’a (hayvanların yemesi için saman konulan yer) vurduğunu bu yüzden uyuyamadıklarını söyler. O zamanlarda büyük saygı vardı. Köyden geleceksin, ahırın sekisinde bedava yatacaksın, evde pişenden yiyeceksin sonra gece uyuyamadık diye şikâyet edeceksin, kimin haddine. Ama bu köylünün cesaret edip bunu anneanneme anlatması ile önce mühimsenmeyen bu şikâyet çok tecrübeli ve akıllı olan anneannemin dikkati ile Çorumlu teyzenin iyi saatte olsun’larına bağlandı. Çünkü Çorumlu teyzenin evi ile bizim ahırın duvarı bitişikti. Gündüz tüm Yozgat’ın hayvanları ile sığıra katılan camızlar ve inekler akşamüstü sığırın şehre dönmesiyle kendiliklerinden gelip kapısı açık olan ahıra girerlerdi. Gece boynuzu kurtlu olan camız rahatsızlık hissettikçe ara ara musul’a boynuzunu vuruyor oda tesadüf Çorumlu teyzenin tam uykuya dalacağı ana denk geliyordu. O günden sonra bu camızın adı “boynuzu kurtlu” ya da “iyi saatte olsunlar” kaldı.

20.08.2013
OKUR YORUMLARI
SUZAN
22.08.2013 00:02:00

Sayın Çapanoğlu,Yine harika bir hikaye okumuş olduk.Yaşadığımız yerlerin geçmişteki halleri nasıldı, niceydi? Bilemiyoruz.Ne yazık ki, bedenin ömrü dolmuş oluyor fakat, insanoğlu ruhu da modernleşmek adına öldürmeyi beceriyor. Keşke geçmişten birşeyler günümüze bırakılmış olsaydı, geçmişin ruhu geleceğe yansımış olurdu.Kaleminizle mekanlar ruh kazanıyor, geçmişten geleceğe altın uçlu kaleminizle altın taşlar örerek kaybolan köprüleri kurmaya çalıştığınızı düşünüyorum. Ömrü olan geleceğin yolcusudur.Asıl geçmişe yolculuk yaptırabilecek, geçmişe taşıyabilecek,geçmişten geleceğe bişeyler aktarabilecek ehil bir kaptanın yolcusu olmak tercihimdir.

Bu yüzden yazılarınızın mübtelasıyım.

Saygılar Hürmetler...

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ