A'DAN Z'YE
BİR MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI DURSUN KAPTAN, YA DA KILIÇ REİS
Değerli dost Sayın Yavuz Ergüven Beyefendi ile milli mücadele üzerine sohbet ediyoruz. Dedi ki Benim eşim Bahar Ergüven, kurtuluş savaşında gösterdiği üstün başarı ve hizmetlerinden dolayı 2483 numara sayısı ile bizzat Mustafa Kemal Atatürk'ün imzaladığı berat'la, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.03.1926 tarihli oturumunda, istiklal madalyası ile onurlandırılan, milli mücadele kahramanlarından Dursun Kaptan namı diğer Kılıç Reisin birinci torunudur. Gururluyuz, rahmetle anıyoruz Heyecanla kaydettiğim sohbetimizin bundan sonrasını sizlerle paylaşıyorum.
Sizde bilirsiniz, ne sivil okullarımızda, nede askeri okullarımızda Kurtuluş Savaşı anlatılırken silah ve cephane ile akaryakıtın Sovyetlerden tedarik edildiği bizlere öğretilmedi. Zira Marshall Yardım Planı ve Truman Doktrini gereğince Türkiye Cumhuriyeti de Ruslara düşman olmalıydı. Onlar komünist idi. Nasıl olurdu komünistlerin yardımıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş olabilirdi? Hâlbuki gerçek tam da buydu. Sovyet devrimi ile Türk Kurtuluş savaşı, tarihin o safhasında emperyalizmin boğmak istediği iki kader arkadaşı idi. Atatürk ve Lenin ya birlikte yok olacak ya da birlikte savaşacaklardı. Birlikte savaştılar.
TBMM, 24 Ağustos 1920 günü Bekir Sami Bey Başkanlığında bir heyeti Moskovaya gönderir. Giden bu ilk heyet ile Sovyetler arasında askeri yardım anlaşması imzalanır. İmzalanan yardım antlaşması gereğince askeri yardımın deniz yolu ile yapılmasına karar verilir. Bölgede bulunan, 5 ton üzeri büyüklükte 28 geminin toplam taşıma kapasitelerinin takriben 7800 ton olmasına karşılık, Sovyetler Birliğinin Batum, Tuapse ve Novorosysky limanları üzerinden, Ağustos 1922ye kadar 200 irili ufaklı deniz vasıtası ile İnebolu, Trabzon ve Samsun limanlarına 46 ayda toplam 300,000 ton harp malzemesi taşınır ve Kurtuluş Savaşı destanı yazılır. Alemdar ve Gazal römorkörleri ile Şahin Vapuru, Rusumat-4 Gümrük Motoru ve diğer tekneler Anadolunun Karadenizdeki can damarını oluşturdular. Özellikle I. İnönü savaşında elde edilen askeri başarıdan sonra artarak devam eden Rus lojistik desteği, Kurtuluş Savaşının kaderini belirleyen ana eksen olmuştur.
Sovyet resmi verilerine göre Kurtuluş Savaşı döneminde Rusyanın Türkiyeye yaptığı askeri ve nakdi yardımlar şöyle:
39.000 tüfek,
327 makineli tüfek,
54 top,
63 milyon fişek,
147.000 top mermisi vs.,
2 avcı botu,
Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler,
Ankarada iki barut fabrikasının kurulmasına yardım,
Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama,
200 kilo külçe altın
100.000 altın Ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla)
20.000 Lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için)
10 milyon altın Ruble
İşte, dedemiz Dursun Kaptanın Kurtuluş Savaşına katkısı da burada başlıyor: Rusların hibe yoluyla vermiş oldukları savaş malzemesi ile diğer malzemeleri, balıkçı teknesiyle Batum limanından teslim alıyor, Ordu - Zonguldak şeridinin muhtelif yerlerinden karaya çıkarıp, cephelere sevkini sağlıyorlar.
Lenin, daha doğrusu Sovyetler Birliği Merkez Komitesi, Ocak 1922de askerlik işlerinden anlayan Litvanya büyükelçisi Semiyon İvanoviç Aralov u Ankaraya Sovyetler Birliği Büyükelçisi olarak görevlendirir. Lenin, Aralova yeni görev yerini anlatırken Anadolunun ve Mustafa Kemal Paşanın portresini çizer. Bu arada Mustafa Kemalin ve Anadolu kurtuluş hareketinin siyasal yönelimleri hakkında tespitlerde bulunur; Aralova gittiği ülke (Türkiye) ile ilişkilerinde nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatır. Ancak Lenin, sözlerinde devrim ihracına yönelik en ufak bir beklentiye yer vermez; onunki, emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi veren bir halka karşı 17 Ekim devrimiyle birlikte evrenselleşen insani duygulardır. Aralov, Atatürkle diplomatik sınırları aşan, dostluk düzeyinde bir ilişki geliştirir. Anılarında, Leninin Atatürk ve Kurtuluş Savaşı hakkında kendisine söylediklerini şöyle anlatır:
Türkler, millî kurtuluşları için savaşıyorlar. Emperyalistler Türkiye'yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve başkaldırdılar. Sabır bardağı taştı, gerek Doğu halkları gerek biz, emperyalist kuvvetlere karşı savaşıyoruz. Sovyetler Birliği emperyalistlerle olan işini bilirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu. Onların dişlerini söktük, keskin tırnaklarını vücudumuza geçirmelerine izin vermedik.
İstanbul Taksim Meydanında 1928 yılında açılan Cumhuriyet Anıtını görmeyen veya en azından bilmeyen yoktur. Üzerindeki heykel ve figürlerde başta Atatürk, İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak olmak üzere asker, kız - erkek gençliğin temsilcileri vardır. Halkımızın çoğunlukla bilmediği önemli bir husus ise Mareşal Fevzi Çakmak'ın arkasında Sovyet Orduları Başkomutanı, Mareşal Kliment Vefremoviç Voroşilov, İsmet İnönü'nün arkasında, General Mihail Vasilyeviç Frunze 'nin figür heykellerinin bulunmasıdır. Sevgili kardeşim, peki bu iki Rus Generali bizim saygı duyduğumuz bu anıtta ne arıyor, neden baş tacı edilmişler acaba? Atatürk Savaşta, barışta, siyasette, ekonomide, devrimlerinde büyüklüğünü kanıtlamış bir insan olarak, vefa duygusunda da büyüklüğünü bu anıt tada ispat etmiştir. İstiklal Savaşımızda, elde para yok pul yok, olmayınca silah yok cephane yok, üst yok baş yok, kışta kıyamette ayakta çarık yok. İşte Atatürk ve atalarımız yokluklarla boğuşarak memleketi kurtarmaya çalışırlarken durumu izleyen Ruslar, ülkemize yardım kararı alarak Batum üzerinden yukarıda saydığım hususlarda karşılıksız olarak sınırsız yardımda bulunmaya başlıyorlar. Şu andan itibaren duygusallaşıyorum kusuruma bakmayınız. Ruslardan alınan ve fedakâr kaptanlarımızın azgın Karadeniz sularında bata çıka ve devriye gezen İngiliz, Fransız filolarına yakalanıp denizin dibini boylamadan sevk edilen bu silah ve yardımlarla İstiklal Savaşı kazanılıyor. İşte bu nedenle Büyük Atatürk, büyüklüğünü yine göstererek, yapılanlarının unutulmaması için Taksimde ki Anıtın Figürleri içine, bir vefa borcu, bir şükran borcu olarak bu iki Rus Generalini de dâhil ediyor.
İşte silah yada cephane taşıyan bu kahramanlardan Dursun Kaptan adında bir Kuva-i Milliyeci de diğer kaptanlarla birlikte, büyük balıkçı teknesiyle Batumdan yüklediği silah ve mühimmatı, düşman gemilerine yakalanmadan Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun, Zonguldak üzerinden Anadolu'ya yetiştiriyor. Başarı geliyor, ülke düşmanlardan temizleniyor.
Bu güzel sohbete bende şu eklemeyi yaptım. Bir Karadeniz seyahatimizde İneboluya da uğramış ve Batumdan gizlice getirilen silah ve cephanelerin indirildiği küçük limanı görme ve o günleri hayal etme şansımız olmuştu. Laz takalarının yukarda bahsedilen kıyılara silah ve cephane getirdiğini haber alan halk da seferber oluyor ellerindeki arabalar, hayvanlar o da yoksa bizzat ve süratle teknelerdeki cephaneyi evlerine taşıyorlar. Zira kıyıya yakın devriye gezen İngiliz ve Yunan harp gemilerine yakalanmak ve bombalanmak tehlikesi var. Nazım Hikmet üstadın dediği gibi Ve çok uzak, çok uzaklardaki İstanbul limanında, gecenin bu geç vakitlerinde, kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen Laz takaları: hürriyet ve ümit, su ve rüzgârdılar. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
07.11.2016
Sizde bilirsiniz, ne sivil okullarımızda, nede askeri okullarımızda Kurtuluş Savaşı anlatılırken silah ve cephane ile akaryakıtın Sovyetlerden tedarik edildiği bizlere öğretilmedi. Zira Marshall Yardım Planı ve Truman Doktrini gereğince Türkiye Cumhuriyeti de Ruslara düşman olmalıydı. Onlar komünist idi. Nasıl olurdu komünistlerin yardımıyla Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş olabilirdi? Hâlbuki gerçek tam da buydu. Sovyet devrimi ile Türk Kurtuluş savaşı, tarihin o safhasında emperyalizmin boğmak istediği iki kader arkadaşı idi. Atatürk ve Lenin ya birlikte yok olacak ya da birlikte savaşacaklardı. Birlikte savaştılar.
TBMM, 24 Ağustos 1920 günü Bekir Sami Bey Başkanlığında bir heyeti Moskovaya gönderir. Giden bu ilk heyet ile Sovyetler arasında askeri yardım anlaşması imzalanır. İmzalanan yardım antlaşması gereğince askeri yardımın deniz yolu ile yapılmasına karar verilir. Bölgede bulunan, 5 ton üzeri büyüklükte 28 geminin toplam taşıma kapasitelerinin takriben 7800 ton olmasına karşılık, Sovyetler Birliğinin Batum, Tuapse ve Novorosysky limanları üzerinden, Ağustos 1922ye kadar 200 irili ufaklı deniz vasıtası ile İnebolu, Trabzon ve Samsun limanlarına 46 ayda toplam 300,000 ton harp malzemesi taşınır ve Kurtuluş Savaşı destanı yazılır. Alemdar ve Gazal römorkörleri ile Şahin Vapuru, Rusumat-4 Gümrük Motoru ve diğer tekneler Anadolunun Karadenizdeki can damarını oluşturdular. Özellikle I. İnönü savaşında elde edilen askeri başarıdan sonra artarak devam eden Rus lojistik desteği, Kurtuluş Savaşının kaderini belirleyen ana eksen olmuştur.
Sovyet resmi verilerine göre Kurtuluş Savaşı döneminde Rusyanın Türkiyeye yaptığı askeri ve nakdi yardımlar şöyle:
39.000 tüfek,
327 makineli tüfek,
54 top,
63 milyon fişek,
147.000 top mermisi vs.,
2 avcı botu,
Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler,
Ankarada iki barut fabrikasının kurulmasına yardım,
Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama,
200 kilo külçe altın
100.000 altın Ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla)
20.000 Lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için)
10 milyon altın Ruble
İşte, dedemiz Dursun Kaptanın Kurtuluş Savaşına katkısı da burada başlıyor: Rusların hibe yoluyla vermiş oldukları savaş malzemesi ile diğer malzemeleri, balıkçı teknesiyle Batum limanından teslim alıyor, Ordu - Zonguldak şeridinin muhtelif yerlerinden karaya çıkarıp, cephelere sevkini sağlıyorlar.
Lenin, daha doğrusu Sovyetler Birliği Merkez Komitesi, Ocak 1922de askerlik işlerinden anlayan Litvanya büyükelçisi Semiyon İvanoviç Aralov u Ankaraya Sovyetler Birliği Büyükelçisi olarak görevlendirir. Lenin, Aralova yeni görev yerini anlatırken Anadolunun ve Mustafa Kemal Paşanın portresini çizer. Bu arada Mustafa Kemalin ve Anadolu kurtuluş hareketinin siyasal yönelimleri hakkında tespitlerde bulunur; Aralova gittiği ülke (Türkiye) ile ilişkilerinde nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatır. Ancak Lenin, sözlerinde devrim ihracına yönelik en ufak bir beklentiye yer vermez; onunki, emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi veren bir halka karşı 17 Ekim devrimiyle birlikte evrenselleşen insani duygulardır. Aralov, Atatürkle diplomatik sınırları aşan, dostluk düzeyinde bir ilişki geliştirir. Anılarında, Leninin Atatürk ve Kurtuluş Savaşı hakkında kendisine söylediklerini şöyle anlatır:
Türkler, millî kurtuluşları için savaşıyorlar. Emperyalistler Türkiye'yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve başkaldırdılar. Sabır bardağı taştı, gerek Doğu halkları gerek biz, emperyalist kuvvetlere karşı savaşıyoruz. Sovyetler Birliği emperyalistlerle olan işini bilirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu. Onların dişlerini söktük, keskin tırnaklarını vücudumuza geçirmelerine izin vermedik.
İstanbul Taksim Meydanında 1928 yılında açılan Cumhuriyet Anıtını görmeyen veya en azından bilmeyen yoktur. Üzerindeki heykel ve figürlerde başta Atatürk, İsmet İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak olmak üzere asker, kız - erkek gençliğin temsilcileri vardır. Halkımızın çoğunlukla bilmediği önemli bir husus ise Mareşal Fevzi Çakmak'ın arkasında Sovyet Orduları Başkomutanı, Mareşal Kliment Vefremoviç Voroşilov, İsmet İnönü'nün arkasında, General Mihail Vasilyeviç Frunze 'nin figür heykellerinin bulunmasıdır. Sevgili kardeşim, peki bu iki Rus Generali bizim saygı duyduğumuz bu anıtta ne arıyor, neden baş tacı edilmişler acaba? Atatürk Savaşta, barışta, siyasette, ekonomide, devrimlerinde büyüklüğünü kanıtlamış bir insan olarak, vefa duygusunda da büyüklüğünü bu anıt tada ispat etmiştir. İstiklal Savaşımızda, elde para yok pul yok, olmayınca silah yok cephane yok, üst yok baş yok, kışta kıyamette ayakta çarık yok. İşte Atatürk ve atalarımız yokluklarla boğuşarak memleketi kurtarmaya çalışırlarken durumu izleyen Ruslar, ülkemize yardım kararı alarak Batum üzerinden yukarıda saydığım hususlarda karşılıksız olarak sınırsız yardımda bulunmaya başlıyorlar. Şu andan itibaren duygusallaşıyorum kusuruma bakmayınız. Ruslardan alınan ve fedakâr kaptanlarımızın azgın Karadeniz sularında bata çıka ve devriye gezen İngiliz, Fransız filolarına yakalanıp denizin dibini boylamadan sevk edilen bu silah ve yardımlarla İstiklal Savaşı kazanılıyor. İşte bu nedenle Büyük Atatürk, büyüklüğünü yine göstererek, yapılanlarının unutulmaması için Taksimde ki Anıtın Figürleri içine, bir vefa borcu, bir şükran borcu olarak bu iki Rus Generalini de dâhil ediyor.
İşte silah yada cephane taşıyan bu kahramanlardan Dursun Kaptan adında bir Kuva-i Milliyeci de diğer kaptanlarla birlikte, büyük balıkçı teknesiyle Batumdan yüklediği silah ve mühimmatı, düşman gemilerine yakalanmadan Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun, Zonguldak üzerinden Anadolu'ya yetiştiriyor. Başarı geliyor, ülke düşmanlardan temizleniyor.
Bu güzel sohbete bende şu eklemeyi yaptım. Bir Karadeniz seyahatimizde İneboluya da uğramış ve Batumdan gizlice getirilen silah ve cephanelerin indirildiği küçük limanı görme ve o günleri hayal etme şansımız olmuştu. Laz takalarının yukarda bahsedilen kıyılara silah ve cephane getirdiğini haber alan halk da seferber oluyor ellerindeki arabalar, hayvanlar o da yoksa bizzat ve süratle teknelerdeki cephaneyi evlerine taşıyorlar. Zira kıyıya yakın devriye gezen İngiliz ve Yunan harp gemilerine yakalanmak ve bombalanmak tehlikesi var. Nazım Hikmet üstadın dediği gibi Ve çok uzak, çok uzaklardaki İstanbul limanında, gecenin bu geç vakitlerinde, kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen Laz takaları: hürriyet ve ümit, su ve rüzgârdılar. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
07.11.2016
07.11.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
Alim Gürerk
10.03.2024 08:57:25Çok teşekkürler.
Ali
10.03.2024 08:20:59Bu bilgileri paylaştığınız için teşekkürler
Gülesin beşikci
13.06.2022 21:53:59Merhaba ; Dursun kaptanın torununun torunuyum bu hikayenin resmi belgesini bizzat babamın kuzeni Dursun kaptanında torunun oğlu sevgili amcam Cengiz beşikci fotoğraflanmış bir nüshasını bana göndermişti.. bu gecede bu yazıya denk gelmiş olmak çok onurlandırıcı büyük büyük dedemizin fotoğrafını böyle tarihi bir yazıda gurur verici şekilde görmek çok güzel .. kurtul savaşının arka yüzünde nice kahramanlarımız var ve bunlardan birinin büyük büyük dedem olması bir hayli beni onurlandırıyor .. Bu yaşanmışlığı kaleme aldığınız için çok teşekkürler .
Mahiye Morgül
17.12.2021 19:37:122021 Aralık ayına geldik, beni hala o torunla buluşturmadınız, adını da vermediniz. Fakat çok enteresan bir buluşmayı kızından torunu Orhan Beşikçi ile bu hafta yaşadım. İki dursun Kaptan çıktı karşımıza, ikisi de Rizeli. Birisi Kamenit (Yağlıtaş) tan asıl soyadı Köseoğlu olan Kılıçreis Dursun Kaptan, ki mezarı zonguldak'tadır, diğeri Tiryaki ailesinden, mezarı Rize'de tepede olan Dursun Kaptan ve oğlu türküdeki kemaneci Ali ile mezarları yanyana olan. Kılıçreis adını ona veren Atatürk ona bir de Kılıç hediye etmiştir ve bugün o kılıç kayıptır, ölümünden sonra kızı tarafından bir kültür müzesine hediye edilmiş sonra da orada kaybolmuştur. O kılıcın Atatürk'e Buhara Hanlığından gönderildiğini tahmin edebiliyorum, çünkü hiç anlatılmayan 1920 Bakü Doğu Kurultayının anısına hediye gönderilen o kılıç sıradan birine verilemezdi, ki Kılıçresi adı oradan gelmiş olacaktır. Peki diğer kuvvacılardan daha büyük ne yapmış olabilirdi Dursun Reis derseniz, "Malta adasından ingilizleri atlatarak 18 Kars Cumhuriyeti parlamenterini denizaltıyla kaçıran geminin kaptanı olmak" desem, lütfen siz de biraz araştırarak düşünün lütfen. .Bakü kurultayına giden 225 delegede tek kadın temsilci aslen Çayelili Beykoz'da yaşayan Nimet Naciye Hanım vardı desem, ki o Sultanahmet mitinginin düzenleyicilerinin başındaydı. İngilizlere kuyruk acısı yaşatan o kahramanların kılıçları da kaybolur, adları da karartılır. Nimet Naciye hanımı Hintli yazarlar yazıyor da öğreniyoruz, hani 3 bin altın gönderen Buhara Hiva Hanlığının bugün vikipedi ans.de siyah zemin beyaz ay yıldız yapıldı, oysa gerçeğinde Kırmızı Yeşil zemin üzerine sarı Ay Yıldız vardı. Tarihten siliyorlar bizi ve akrabalıklarımızı, tarihten silme cezası MÖ.64 de Sezar tarafından VI.Mitridate Hubyar sultan (Başoğuzlu) İmparatorumuza verilmişti ve başkenti de Rize idi. Mustafa Kemal de biz OĞUZOĞULLARIYIZ demişti değil mi? Burası MİTRA Kültürünün merkezi Rize 22 Oğuz boyunun birleştiğinde OĞUZOĞULLARI başşehriydi. Bizden bundan sonra da çok Dursun Kaptan çıkar, hiç şaşırmayın. Mahiye Morgül /Asa Belgesel /mahiye.com
MUHARREM YILDIRIM
21.03.2021 15:35:48Erkan Oğur-İsmail Hakkı Demircioğlu üstadların birlikte söyledikleri "Dursun Kaptan" destanını dinlerken bu detayları kabaca bilmeme rağmen yeniden araştırma yapmak istedim. Okurken gözleriniz nemleniyor, tutamıyorsunuz. Memleketim insanı göz pek, cefakar, yurtsever. Dursun Kaptan'ın Batum'dan batıdaki limanlara cephane ulaştırdığı sahneler gözümde canlandı bir bir. Ruhları şad olsun.
Mahiye Morgül
28.06.2017 22:27:00Dursun Kaptan hakkında yazınızı ilgiyle okudum, çünkü Rize'de onun mahallesinde büyüdüm. Bir torunu olduğunu bilmiyordum, kendisine ulaşmak isterim, mümkünse telefonla hatta e-posta yazışmak isterim.
Mahallemiz İslampaşa, pek çok kahramanımız var. İpsiz Recep Emice'yi duymuşsunuzdur. Ancak daha önemlisi İpsiz Recep'in Sahil Müfrezesinde savaşan kahramanlardan bir tanesi Zekeriya Tiryaki dedemizin mezarının yanında kuzeni kaptan DURSUN TİRYAKİ yatıyor, o da Batom'dan silah taşıyan teknesiyle ve türküsüyle ünlüdür.
"Dursun Kaptan Batomdan avara etti kakti"
Eğer aynı kişiden söz ediyorsak mutlaka bizi buluşturun.
Selamlar saygılar
Mahiye Morgül
Eğitimci Yazar
bülent cerit
09.11.2016 10:41:00çok güzel ve anlamlı bir söyleşiyi okuyuculara aktarmışsınız Ağabey, kaleminize sağlık.
YAVUZ ERGÜVEN
08.11.2016 22:23:00Sayın A.KADİR ÇAPANOĞLU na teşekkürler ediyorum . Saygılarımla .
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
08.11.2016 22:21:00Sayın Dr. Vedat Kocaoğlu Beyefendi, göndermek lütfunda bulunduğunuz beni onurlandıran güzel yorumunuz için teşekkürlerimi arz ediyorum. Saygı ve selamlarımla.
Adınız ve Soyadınız
08.11.2016 22:16:00Sayın Dr.Vedat Kocaoğlu Beyefendi, göndermek lütfunda bulunduğunuz beni onurlandıran güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Saygı ve selamlarımla.
Dr.vedat kocaoğlu
08.11.2016 17:28:00Çok değerli sn.A.Kadir Çapanoğlu beyin her makalesinden biraz daha aydınlanmış olarak çıkmaktayız.Kendisine şükran duymamak mümkün değil.Özellikle tarihi bilgileriyle,okuduğumuz ve hala okutulan tarih kitaplarının ne kadar yetersiz ve yüzeyel olduğu çok acı bir gerçek olarak görülmektedir.Dost ve düşmanlarımızı iyi tanımamız özellikle şu dönemde ne kadarda önem taşıyor,THY armasını şerefle taşıması gereken uçaklarımızda yolculara büyük ATATÜRK'ü güya aşağılayıcı paçavraları dergi olarak lanse eden zihniyete yazıklar olsun diyorum.Değerli yazarımız sn.A.Kadir Çapanoğlu beye tekrar saygılarımı iletirken,aydınlatıcı ve öğretici yazılarının devamını sabırsızlıkla bekliyorum...İyiki Yozgat Gazetemiz var.