1968 Aralık ayı, hem yüksek okulda öğrenciyim hem de İstanbul Pangaltı’da elektrikçi dükkânım var. O civarda oturan azınlık vatandaşlarımızın evlerinde yaptığım işlerden sonra bıraktığım kartvizitimden öğrenci olduğumu anladıklarında “Kuzum sen talebeymişsin” diyerek istediğim ücretten daha fazla veriyorlar. Buşon sigorta diye tabir ettiğimiz içine tel sarılan sigortalarının telini yenilediğimde “borcumuz nedir” diye sorduklarında para istemeye utanıyorum. Onlarda bir beş lirayı zorla avucuma tutuşturuyorlar. Hem çalışıyor hem okuyorum ve bundan da çok gurur duyuyordum. Harbiye de o yıllarda oldukça meşhur bir gece kulübünün sahibi yılbaşı gecesi için salonun elektrik tesisatında düzenleme yapmamı istedi. O zamanın iki büyük orkestrası Durul Gence 5 ve Üstün Poyraz Set ile rahmetli Öztürk Serengil o gece sahne alacaklarmış. Öztürk Serengil’in İskambil kâğıtlarındaki joker kıyafeti ile. Gerek sahne düzeni gerek sair ışıklandırma için gerekli tesisatı hızlı bir şekilde yapmaya çalışıyorum. Bir haftalık yoğun bir çalışma sonunda işler bitti. Çalışmalarım esnasında her iki orkestranın prova çalışmalarını da izleme ve tanışma fırsatım oldu. Üstün Poyraz Bey’in kibarlığına ve mütevazılığına hayran oldum. Yılbaşı gecesi, orkestrası ve gür sesi ile sahnede bir Tom Jones rüzgârı estirmişti. Tom Jones’in Delilah’sını inanın ondan daha güzel söylemişti. O zamanlar her yerde sigara içmek serbest idi. Bu yüzden yılbaşı gecesi kalabalık salonda çok duman olacağını düşünerek aspiratörlere ilave olarak pencerelere dört büyük aspiratör daha koymuştuk. Gece elektrik yükü çok fazla olacağından aspiratörleri belirli aralıklarla çalıştırmak ve ışıklandırma sistemini de geceyi renklendirsin aldatması ile kısım kısım yakıp söndürerek idare etmem gerekiyordu. Bu yüzden yılbaşı gecesi orada olmak zorunda idim. Saat 21.00 den itibaren İstanbul’un varlıklı aileleri gelmeye başladılar. Garsonların yardımı ile kimler ticaret erbabı kimler sanayici hepsini bir arada tanıma fırsatım oluyordu. Gerçi bir kısmını o yıllarda kimya fakültesinde okuyan ve boğazda Sipahi Ocağı isimli Atlı Spor Kulübünün muhasebesine bakan arkadaşımı ziyarete gittiğimde tanımıştım ama şimdi burada meşhur fabrikaların sahiplerini ailece yakından görme fırsatım oluyordu. Bunların bir kısmı atadan gelen zenginliklerini devam ettirirenler bir kısmı da o yılların siyasi konjonktür’ünü iyi kullanıp sonradan zengin olanlardı. Bazı aileler ahbapları veya akrabaları ile birlikte olmak için aynı masadan yer almışlardı. Salona girdiklerinde heyecanla birbirlerine sarılmalarından anlıyordum. Bazı çiftler sadece kendileri için yer aldıklarından masalarına gelen diğer konuklarla orada tanışıyorlardı. Salonda bayağı uzun hazırlanmış bir masa vardı ama gelen giden yoktu. Kısa bir süre sonra o masaya gruplar halinde gelmeler başladı. Salonun en uzun ve en kalabalık masası oldu. Yine garsonlardan pek tanınan meşhur sanayici bir ailenin kendi fertleri olduğunu öğrendim. Başta baba ve eşi olmak üzere oğullar, gelinler, damatlar olarak gelmişlerdi. İlerleyen saatlerde kalabalıktan salon fazlaca ısınmaya ve sigara dumanı olmaya başladı. Şimdi benim, sigortaları attırmadan sistemi en uygun şekilde çalıştırma sıram gelmişti zira hangi sigortayı ellesem ateş gibi sıcaktı. Bazen aspiratörlere bazen aydınlatmalara ağırlık vererek idare etmeye çalışıyordum ama bir süre sonra dumandan gözler yaşarmaya başlamıştı. Dört gözle saatin 23.55 olmasını bekliyordum. Nihayet vakit gelince tüm aydınlatmayı kapatıp aspiratörlere yüklendim. Saat 24.00 e kadar salon bir parça rahatladı. Yeni yıl kutlamasından sonra içki ve eğlencenin dozajı da artmaya başladı. Pistte oynayanların haricinde masasında oturduğu yerde veya masa civarında oynayanları izliyordum. Gece bu şekilde devam ederken saat 03.00 sularında o en uzun masadan genç bir beyefendi salon sahibinin yanına geldi ve hesabı görmek istediğini söyledi. Salon sahibi telaşlandı garsonlardan hesabı istedi. Hesap önüne konulunca beyefendi “Biz şunları almadık bunlar bizim hesabımıza nasıl girmiş” diye sordu. Salon sahibi de garsonlara sordu, onların mırın kırın etmesi üzerine mesele anlaşıldı garsonlar fırsattan istifade etmek istemiş, garsoniye ücretini yüksek yazamayacaklarından siparişi kabartmışlardı. Beyefendi “Biz parayı esirgemiyoruz ama yapılan çok çirkin” deyip hesabı ödeyip yüklüce bir bahşiş bıraktı. Salonda kaldıkları süre içinde aşırıya kaçmadan nezih bir şekilde eğlendiler ve hesap ödendikten sonra büyükleri önde hep birlikte salonu terk ettiler. Bu aileye hayran oldum içimden saygı duydum. İşim sayesinde İstanbul’un en meşhur birkaç gece kulübünden birinde hem zamanın en popüler orkestralarından, ancak plaklarda dinlediğimiz müziklerini hem de Öztürk Bey’in Show’unu canlı olarak izliyor kendimi şanslı sayıyorum. Gece boyunca üzerinde sütlü çikolata renginde şık bir tuvalet olan bir hanımefendi dikkatimi çekmişti. Oldukça da güzel olan bu hanım, masasındaki diğer misafirlerin içkinin verdiği cesaretle çılgınca eğlenmelerine karşın sakin ve kibar bir şekilde onlara eşlik ediyordu. Bu hanımefendinin güzelliğine ve tavırlarına hayran olmuştum. Onu izledikçe içimden ilerde benimde böyle bir eşim olsa diyordum. Saat 04.00 sularında birden ayağa kaktı kendine bir çeki düzen verdi, herhalde tuvalet ihtiyacı var diyordum ki önce sandalyeye oradan da masaya çıkmaz mı? Müziğin ritmine uyarak profesyonel bir dansöz gibi oynamaya başladı. Bir anda bütün gözler ona çevrildi. Yumruk yemiş boksör gibi oldum. Bütün hayallerim altüst oldu. İçimden ne yaptın be kadın diye inlediğimi hatırlıyorum. Hanımefendi oynadı eşi oturduğu yerden iştirak etti sonunda içkinin de tesiri ile kan ter içinde yorulup masadan indi. Sabahın ilk ışıkları ile eve geldiğimde uykusuzluktan değil bu hanımın ruhumda yaptığı yıkımdan dolayı bitkindim. Akşamüzeri kendime geldiğimde rahmetli babamın sözü aklıma geldi “Asil azmaz bal kokmaz kokarsa yağ kokar o da aslından katıktır.”
Sağlıklı, mutlu,huzurlu, savaşsız ve şehitsiz bir yıl dilerim.
27.12.2012
27.12.2012
OKUR YORUMLARI
Kaan Poyrazoğlu
23.01.2013 22:13:00
Sayın Çapanoğlu ;
1968 aralık ayı anınızı zevkle ve yüzümde bir tebessümle okudum.. Bahsi geçen isimlerden Üstün Poyraz benim 2008 senesinde kaybettiğim rahmetli babamdır.Sizin de bahsettiğiniz gibi kendisi son derece kibar , mütevazi ve iyi bir müzisyendi.Değerli ve güzel yorumlarınız için kendim ve ailem adına teşekkürü borç bilirim..
Kaan Poyrazoğlu
Adınız ve Soyadınız
27.12.2012 20:42:00
Sevgili Abdulkadir abi kalemine ve eline saglık. Yeni yılın mutluluk saglık ve başarılarının devamını dilerim sevgi ve saygılarımla Akman ailesi
Kaan Poyrazoğlu
23.01.2013 22:13:00Sayın Çapanoğlu ;
1968 aralık ayı anınızı zevkle ve yüzümde bir tebessümle okudum.. Bahsi geçen isimlerden Üstün Poyraz benim 2008 senesinde kaybettiğim rahmetli babamdır.Sizin de bahsettiğiniz gibi kendisi son derece kibar , mütevazi ve iyi bir müzisyendi.Değerli ve güzel yorumlarınız için kendim ve ailem adına teşekkürü borç bilirim..
Kaan Poyrazoğlu
Adınız ve Soyadınız
27.12.2012 20:42:00Sevgili Abdulkadir abi kalemine ve eline saglık. Yeni yılın mutluluk saglık ve başarılarının devamını dilerim sevgi ve saygılarımla Akman ailesi