A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

BİR YILBAŞI ÇALIŞMASI

Değerli okurlarım, bu yazımı mesleği bankacılık olanlara ithaf ediyorum. Okuyunca çok gülecekler ama ayniyle vakidir.

1972 yılının Ocak ayı, o yıllarda bankalarda çalışanlar bilirler yılsonlarında hesaplarımızı tutturmak için hem hafta sonları hem de geceleri geç vakitlere kadar fazla mesai yapardık.

Bende (X) Bankasının İstanbul’daki bir şubesinde memurdum. Banka şubemiz İstanbul’un merkezinde ve o tarihlerde revaçta olan bankerlerin de bulunduğu piyasanın tam ortasında idi. Benim çalıştığım bölüm senetler servisi idi. Bu bankerlerden her gün çuvallar dolusu senetler gelir, bizde evraklarını tamamlayıp borçlunun bulunduğu şehirdeki şubelerimize tahsil için gönderirdik. Şubedeki iş hacmi öyle boyutlara varmıştı ki sonunda olan oldu, muhasebe servisi ile senetler servisi hiçbir konuda mutabakat yapamaz hale geldi.

Ben başka bir şubeden evime yakın olduğu için bu şubeye tayin edilmiştim eski bir memurdum ama yeni memurlarda gelmişlerdi ve daha pek acemi idiler. Bayan şefimiz tam bir panik halinde idi. Bölge müdürlüğümüz, sonunda durumu fark edince bir yedek muhasebe şefini yardıma gönderdi. Şimdi iki muhasebecili bir şube olmuştuk.

Yılsonu itibariyle şubemiz, bankanın diğer şubeleri ile mutabakat yapmak zorunda idi. Şanssızlığa bakın ki bizim şubenin ismi harf sıralamasında en sonlarda olduğundan sayısı 200 e varan şubelere biz mutabakat mektubu göndermek zorunda idik. İyi ama biz hesaplarımızdan emin değildik ki nasıl mektup gönderelim. Şimdi ne yapacaktık.

Ben biraz pratik zekâlıyımdır. Panik halindeki şefimize dedim ki, siz şubelerden gelen telefonlara cevap vermeyin. Telefonu tesadüfen ben açmış olayım, onlarla ben muhatap olayım. Bu sorumluluğu üzerime almaya şu nedenle cesaret etmiştim. Tam da bu günlerde İstanbul’un Avrupa yakasından Anadolu yakasına posta taşıyan PTT ye ait bir posta motoru şiddetli fırtınada batmıştı. Gazeteler ve zaten tek tv. yayınımız olan TRT tv. de bu olayı vermişti, yani aktüaliteyi takip eden herkes bu olayı biliyordu.
Bizim mektup göndermekle yükümlü olduğumuz şubeler, bizden mektup gelmeyince telefonla aramaya başladılar. Bizim göndermek zorunda olduğumuz mutabakat mektubunun ellerine ulaşmadığını söylüyorlardı. Ben de şöyle yapıyordum; arayan kişiye bir posta motorunun fırtınada battığını, onlara gönderdiğimiz mektubunda bu motorda olabileceğini, birkaç şubeden daha bu şekilde aradıklarını söylüyordum.

Ve sonra üç adım yakınımdaki muhaberat memuru arkadaşıma sanki daha uzaktaymış gibi yüksek sesle sesleniyor, filan şubeye gönderdiğimiz mektubun kopyasını getirmesini rica ediyordum. Geçen süre içinde de sanki zamandan kazanıyormuş gibi yapıp “rakamlar önünüzde ise karşılaştırabilir miyiz” diye sorarak onların bizde ne kadar, bizim onlarda ne kadar senedimiz olduğunu öğreniyordum.

Çünkü o yıllarda daha otomatik telefonlar yoktu. Şehirlerarası santral’e yazdırıyor bağlanınca konuşuyor ve mümkün olduğunca kısa konuşmaya gayret ediyorduk. Çünkü şehirlerarası konuşmak çok pahalı idi ve konuşma uzayınca operatris devreye gidiyor konuşmanız devam ediyor mu diye soruyordu. Bu konuşma sırasında notlarımı alıyor ve istediğim bilgileri aldıktan sonrada sanki muhaberat memuru arkadaşım beklediğim kopyayı getirmişte kontrol ediyormuşum gibi yaparak yüksek sesle karşılaştırıyor ve tamam efendim diyerek şefimizden bir şifre rica ediyordum. Şefimizin karşı tarafında duyabileceği yüksek sesle bana bildirdiği şifreyi karşıdaki arkadaşa tekrar ediyor iyi günler iyi seneler dileyip telefonu kapatıyordum. Böyle böyle 200 e yakın İstanbul ve taşra şubelerimizle bu mutabakat işini kazasız belasız halletmiştik. Denizde batan PTT motoru bizim cankurtaranımız olmuştu.

26.01.2015
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ