A'DAN Z'YE
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Çapanoğlu Derviş Bey
Değerli okurlar, başlığı okuyunca ne alaka dediğinizi duyar gibi oluyorum.
Derviş Bey, Osmanlının en büyük ayanı olan Çapanoğlu Süleyman Beyin torunlarından İsa Saffet Beyin oğludur. 1915 tarihinde yaşanan meşum Ermeni tehciri (zorunlu göç) sonunda yargılanarak idama mahkûm edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal bey ile birlikte ünlü Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu kalarak uzunca bir süre ölüm korkusu yaşamıştır.
Bekir Ağa Bölüğü, Osmanlı döneminde İstanbul, Beyazıt'ta harbiye nezareti olan bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasının avlusunda yer almış,II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Mütareke dönemlerinde siyasi suçluların kapatıldığı askeri tutukevidir. Adını, ilk müdürü olan Binbaşı Bekir Ağadan almıştır.
Derviş Beyin ölüm korkusu içinde yaşadığı Bekir Ağa Bölüğü macerasını torunu Eczacı Doğan Çapan şöyle anlatmıştı;
Osmanlı tebaası olan Ermeni vatandaşlarımızın Osmanlıyı yıkmak isteyen dış güçlerin tahrik ve desteği ile nasıl ayaklanıp çeteler kurup bilhassa Erzurum ve dolaylarında katliamlar yapmaya başladıklarını biliyoruz. 3 Ağustos 1914 de Osmanlı Devleti seferberlik ilan edince daha önce teşkilatlanıp silahlanan Ermeni çetelerinin kuzeyden saldıran Rus birliklerine katılıp Osmanlıya karşı resmen savaşa başladığını hatta Meclis-i Mebussan üyesi Viranyan,Pastırmacıyan ve Vartkes Efendilerin bile çetelere katıldığını biliyoruz. Bu sırada Yozgatta da bir takım kıpırdanmalar oluyor.
Kesin tarihini bilmiyoruz ama rahmetli babaannem Âlime Hanımefendi şöyle anlatırdı; Dini bayramlarımızın birisinden birkaç gün önceydi. Boğazlıyandaki Ermeni Cemaati dini liderine İstanbuldan koşumları gümüş olan bir at hediye olarak yollanır. Bu hediye şehir yöneticilerinin dikkatini çeker. Atın koşumlarındaki ve eyerindeki gümüş süsler sökülünce bir mektup bulunduğu. Mektupta önümüzdeki günlerde Müslümanların bayramı var. Müslüman erkekler bayram sabahı camiye toplandığında baskın yapın mealinde ifadelerin olduğu söylentisi oldu.Ermeniler ile aramızda hiçbir sorun yoktu. Hiç bir olayda yaşanmamıştı. Hatta çok olumlu ilişkilerimiz vardı. Bu mektup duyulunca Yozgatta da Ermeni vatandaşlarımıza karşı bir tepki oldu ve bazı nahoş olaylar yaşandı. Özellikle Ermeni nüfusun olduğu Keller köyünde. Derviş Beyin mahpusta olduğu süre içinde yaşadıklarımızı bir Allah birde biz biliriz. Düşünürdüm Rus Çarının gönderdiği faytonla gezen dedemiz Büyük Derviş Beyden sonra Bekir Ağa Bölüğünde mahpus kocam Derviş Bey. Allah kimseye böyle bir üzüntü yaşatmasın.
Bu ve benzeri olaylar üzerine hükümet 24 Nisan 1915 tarihinde bir takım radikal tedbirler almaya mecbur kalır.27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu (resmî adıyla Sevk ve İskân Kanunu)çıkarılır. Bu kanun, 1 Haziran 1915 tarihinde Takvim-i Vekâyide yayımlanarak yürürlüğe girer. Bütün vilayetlere gönderilen Tehcir tamiminde Ermeni komitelerinin kapatılması, ileri gelenlerinin tutuklanması, bulundukları yerde sakıncalı olanlarında belirlenen yerlerde toplanması isteniyor ve diğer tehcir tedbirleri uygulamaya konuluyor.
Bu uygulama sırasında o sırada Boğazlıyan kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf vekili olan Mehmet Kemal Beye Dâhiliye Nezaretinden şöyle bir şifre gelir:"Kazanız dâhilinde bulunan bilumum Ermenileri 24 saat zarfında yola çıkaracaksınız, bunların sevk edileceği istikamet Suriye'dir. Şifrenin alındığının acele bildirilmesi.Kemal Bey bu şifrenin alındığını telgrafla Dâhiliye Nezareti'ne bildirir; sonra da jandarma komutanını yanına alarak ilgililere, kaza hudutlarından dışarı çıkmamaları emrini verir. Kaymakam Kemal Bey, bu emri vermekle kalmaz, tahliyenin yapılmasına bizzat nezaret eder. Bu olay Ermenilere pek acı gelir. Ama bu mevzuda Kaymakam Kemal Beyin yapacağı bir şey yoktur! Emir büyük yerden, ta İttihat ve Terakki Fırkasının umumi merkezinden gelmiştir, bunun önüne hiç kimse geçemez.O da hükümetin emri doğrultusunda gereğini yapmaya başlar. İstanbuldan gelen emir doğrultusunda tehcire tabi olan Ermeni vatandaşlarımızı Suriyenin kuzeyinde Fırat nehri kenarında bir Osmanlı sancağı olan Deyr-i Zor ve Halep vilayetlerine nakledilmelerine kendi yetki bölgesi içinde yardımcı oluyor.Tabi bu sevk sırasında hepimizin bildiği acı olaylar oluyor. Soğuktan, hastalıklardan yollardaki eşkıya çetelerinin baskınlarından ölenler oluyor.
30 Ekim 1918 de Mondros mütarekesi imzalandıktan sonra itilaf devletleri Osmanlı Hükümetine baskı yapıyorlar, Osmanlı arşivlerine de el koyuyorlar ve suçluların yargılanması diye bir mahkeme kurduruyorlar. Kaymakam Kemal Bey 30 Ocak 1919'da Konya'da tevkif edilir ve İstanbul'a gönderilir. Bir müddet Sirkecideki Sansaryan Han'ında (eski Emniyet müdürlüğü) tutuklu kaldıktan sonra Bekir Ağa Bölüğü'nde hapsedilir. Yozgat Evkaf Memuru Feyyaz Ali Bey ve Yozgat Jandarma komutanı Tevfik Bey, üç polis memuru ve 10 kadar memur ve eşraftan bazı kişiler de Kemal Beyin suç ortakları olarak tutuklanıp Bekir Ağa Bölüğüne atılıyorlar.Dedem Derviş Beyde İttihat ve Terakki partisi üyesi olduğu için tutuklananlar arasında. Çünkü bu tutuklamalar Ermeni tehciri ve katliamı meselesinden ziyade, İttihatçılara karşı içeride ve dışarıda oluşan siyasî linç girişiminin sonuçlarıydı, yıl 1918.O zaman Bekir Ağa Bölüğüne gönderilmek ölümle burun buruna gelmek demek.
Bilindiği gibi, ilk duruşmalarda bir sonuca varılamıyor. Mahkemenin ilk adı da Divan-ı Örfi. Damat Ferit Hükümeti kurulunca bu mahkemeler lağvediliyor yerine Dersaadet-i Divan-ı Örfi Mahkemesi kuruluyor.8 Mart günü "Der-saadet Divan-ı Örfisi Hakkında Kararname" ile 16 Aralık'ta kurulan divan-ı harp başkanlığına Mahmut Hayret Paşa getiriliyor. Hayret Paşa, Kemal Bey ve diğer tutuklulara yapılan haksızlığa dayanamaz ve Damat Ferid Paşa ile şiddetli bir münakaşadan sonra istifa eder. Hayret Paşa'nın istifa etmesinden sonra onun yerine Kürt Mustafa Paşa veya Nemrud Mustafa Paşa adiyle tanınan kişi getirilir. Divan-ı harp reisleri ile savcıların sık sık değişmesinden kamuoyu da fazlasıyla rahatsız olmaktadır. 5 Şubat 1919 da Yozgat davası tekrar başlıyor. Mahkemeye birçok yalancı şahit getirtiliyor ama Kemal Beyin gösterdiği şahitlerin hiç birisi çağrılmıyor. Yozgattan kendiliğinden giden şahitler dinlenmiyor. Netice de İngilizlerin ve Fransızların padişaha baskıları sonucu Kemal Bey idama mahkûm oluyor ve 10 Nisan 1919 Perşembe günü saat 19.30 da Yine İngiliz ve Fransız askerlerinin nezaretinde Beyazıt Meydanında idam ediliyor.Hiç metanetini bozmadan, celladın uzattığı beyaz gömleği giymiş, son sözleri olarak halka şöyle hitap etmişti:
- Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum, Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!..
Kemal Beyin cenaze töreni binlerce kişinin katıldığı bir gösteriye dönüşüyor ve onlarca kişi bu gösteri nedeniyle tutuklanıp hapse atılıyorlar. Bu konuda bütün detayı ile yazılmış çok kitap var. Meraklısı bu kitaplardan daha tafsilatlı bilgi sahibi olabilir. Biz tekrar dönelim Bekir Ağa Bölüğüne:
Kemal Bey ile birlikte yargılanan Tevfik Bey ölüm cezasından kurtuluyor. Tevfik Bey bu davada asıl suçlu olmayıp, işlenen suçlara ortak olduğu hükmüyle on beş yıl geçici kürek cezasına mahkûm oluyor. Yozgat Evkaf Müdürü Feyyaz Bey ise, müzayededen aldığı bir yüzük sebebiyle davası aylarca sürmüştür. Ancak bir müddet sonra davası ayrılmış, suçsuzluğu sabit görülerek berat etmiştir.Mahkeme neticesi dedem Derviş Bey ve Evkaf Müdürü Feyyaz Beyinde içinde bulunduğu diğer tutuklular suçsuz bulunmalarına rağmenBekir ağa Bölüğünde alıkonuyorlar. Ne ceza veriyorlar ne serbest bırakıyorlar. Vaktiyle Çapanoğlu ailesinin yardımını görmüş orada görevli olan birisinin yardımı ile dedem kaçmayı başarıyor ve Yozgata dönüyor. Aylar sonra diğer tutuklular da serbest bırakılınca dedemde rahat bir nefes alıyor. Dedemin Bekir Ağa Bölüğünde çektirdiği fotoğrafın hikâyesi budur. Bekir ağa Bölündeyken yapılmış birde karakalem bir resmi daha var ki. Onu da birlikte tutuklu olduğu ressam bir mahpus arkadaşı çizmiş.
Dedemin Ziya Gökalp ile de bir resmi ve yine Ziya Gökalpin kendisine yazdığı bir mektup vardı. Ziya Gökalpte 1919'da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklanmış.Orada dedemle dostluk kurmuşlar. Dört ay Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu kaldıktan sonra Maltaya sürülmüş. Maltada sürgünde bulunduğu dönemde dedeme bir mektup göndermiş. Mektupta o günleri yâd eden satırlarda vardı. Bu mektup ve fotoğraf dedemin bizlere intikal eden kitapları arasında kalmış. Bir akrabamız(isminin açıklanmasını istemedi) kitaplardan bazılarını okumak için istediğinde bu fotoğraf ve mektup da birlikte gitmiş. Kendisi bunu bildirdikten sonra en kısa zamanda getireceğini söylemişti ama getirmedi, bizde zamanla unuttuk. Sonra herkes Yozgattan göçünce bu mektup ve fotoğraf da kayboldu gitti.
Şunu söylemeyi unuttum. Kemal Beyi suçlamak için o kadar çok yalancı şahit çıkarıyorlar ki,Şahit LeonNahabetyan, Keller Köyünde Kemal ve Tevfik Beyleri at üstünde gördüklerini ve dört kişiyi bizzat öldürdüklerini söylemiştir. Keller Köyü ile ilgili bu iddia Antranik isminde bir Ermeni tarafından da tekrarlanmıştır. Aynı kişi tarafından tembihlendiği anlaşılan Agop oğlu Artin, önce Kemal Beyi Keller Köyünde nargile içerken gördüğünü söylemiş, sonra şaşırıp Sırçalıtekirde ayran içerken gördüğünü beyan etmiştir. Oysa Kemal Bey, Keller Köyüne hiç gitmediği gibi, nargile içmek gibi bir alışkanlığa da sahip değildir. İngiliz ve Fransız işgal güçlerine teslim olan beceriksiz, basiretsiz İstanbul Hükümeti İle Halife VI. Mehmed ya da Sultan Vahideddin kıymetli bir vatan evladını kurban etmiştir.
Yazarın notu:
Çolak İbrahim Bey anılarında şöyle anlatıyor; Kemal Bey'i eski çetecilerden iki arkadaşımla Bekir Ağa Bölüğünden kaçırıp Beyazıt Gedikpaşadaki konağıma getirecektik. Bu maksatla konağın altındaki Bizans döneminden kalma sarnıcı gizlice temizleyerek gizlenme mekânı haline getirmiştik. Planı tatbik edemedik zira Bekir Ağa Bölüğüne gittiğimde durumu bilen Sudi Bey Kemal Beyin çok güzel bir savunma yaptığını beraat edeceğini, kendimizi yakmamamızı söyleyince bizde eylemden vazgeçtik der.
TBMM 14 Ekim 1922de Kemal Beyi, Urfa mutasarrıfı Nusret Beyi ve Diyarbakır Valisi Reşit Beyi milli şehit ilân eder. Bunun üzerine Kemal Beyin babası Arif Bey Atatürkü makamında ziyaret eder. Atatürk onu Buyur, vatanın babası iltifatlarıyla karşılar. Oda estağfurullah paşam vatanın babası sizsiniz diye mukabele eder. Atatürk, torunlarını evlat edinmek istediğini söyler. Arif Bey ise, Onlar bana oğlumun Bediasıdır (eşi, benzeri olmayan). Müsaade edin, bende kalsınlar. Nafakalarını karşılamanız yeterlidir. der. Bu görüşmenin bir sonucu olarak TBMMde kanun çıkarılır ve Beşiktaşta dört daireli bir apartman, Beyoğlunda bir ev ve kayd-ı hayat şartıyla tüm çocuklara maaş bağlanır.
Yozgatlı meşhur biyoloji öğretmeni rahmetli Fazlı Bilecen tayin olduğu Kayseri Lisesine giderken Boğazlıyanda Kemal Beyi ziyaret eder. Kemal Bey Hocam Kayseride ilk işiniz Türk Ocağı şubesini açmak olsun diye ricada bulunur. O tarihlerde Yozgat Türk Ocağı şubesi civar illerde ilk kurulan ocaktır.
Derviş Bey, Osmanlının en büyük ayanı olan Çapanoğlu Süleyman Beyin torunlarından İsa Saffet Beyin oğludur. 1915 tarihinde yaşanan meşum Ermeni tehciri (zorunlu göç) sonunda yargılanarak idama mahkûm edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal bey ile birlikte ünlü Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu kalarak uzunca bir süre ölüm korkusu yaşamıştır.
Bekir Ağa Bölüğü, Osmanlı döneminde İstanbul, Beyazıt'ta harbiye nezareti olan bugünkü İstanbul Üniversitesi merkez binasının avlusunda yer almış,II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Mütareke dönemlerinde siyasi suçluların kapatıldığı askeri tutukevidir. Adını, ilk müdürü olan Binbaşı Bekir Ağadan almıştır.
Derviş Beyin ölüm korkusu içinde yaşadığı Bekir Ağa Bölüğü macerasını torunu Eczacı Doğan Çapan şöyle anlatmıştı;
Osmanlı tebaası olan Ermeni vatandaşlarımızın Osmanlıyı yıkmak isteyen dış güçlerin tahrik ve desteği ile nasıl ayaklanıp çeteler kurup bilhassa Erzurum ve dolaylarında katliamlar yapmaya başladıklarını biliyoruz. 3 Ağustos 1914 de Osmanlı Devleti seferberlik ilan edince daha önce teşkilatlanıp silahlanan Ermeni çetelerinin kuzeyden saldıran Rus birliklerine katılıp Osmanlıya karşı resmen savaşa başladığını hatta Meclis-i Mebussan üyesi Viranyan,Pastırmacıyan ve Vartkes Efendilerin bile çetelere katıldığını biliyoruz. Bu sırada Yozgatta da bir takım kıpırdanmalar oluyor.
Kesin tarihini bilmiyoruz ama rahmetli babaannem Âlime Hanımefendi şöyle anlatırdı; Dini bayramlarımızın birisinden birkaç gün önceydi. Boğazlıyandaki Ermeni Cemaati dini liderine İstanbuldan koşumları gümüş olan bir at hediye olarak yollanır. Bu hediye şehir yöneticilerinin dikkatini çeker. Atın koşumlarındaki ve eyerindeki gümüş süsler sökülünce bir mektup bulunduğu. Mektupta önümüzdeki günlerde Müslümanların bayramı var. Müslüman erkekler bayram sabahı camiye toplandığında baskın yapın mealinde ifadelerin olduğu söylentisi oldu.Ermeniler ile aramızda hiçbir sorun yoktu. Hiç bir olayda yaşanmamıştı. Hatta çok olumlu ilişkilerimiz vardı. Bu mektup duyulunca Yozgatta da Ermeni vatandaşlarımıza karşı bir tepki oldu ve bazı nahoş olaylar yaşandı. Özellikle Ermeni nüfusun olduğu Keller köyünde. Derviş Beyin mahpusta olduğu süre içinde yaşadıklarımızı bir Allah birde biz biliriz. Düşünürdüm Rus Çarının gönderdiği faytonla gezen dedemiz Büyük Derviş Beyden sonra Bekir Ağa Bölüğünde mahpus kocam Derviş Bey. Allah kimseye böyle bir üzüntü yaşatmasın.
Bu ve benzeri olaylar üzerine hükümet 24 Nisan 1915 tarihinde bir takım radikal tedbirler almaya mecbur kalır.27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu (resmî adıyla Sevk ve İskân Kanunu)çıkarılır. Bu kanun, 1 Haziran 1915 tarihinde Takvim-i Vekâyide yayımlanarak yürürlüğe girer. Bütün vilayetlere gönderilen Tehcir tamiminde Ermeni komitelerinin kapatılması, ileri gelenlerinin tutuklanması, bulundukları yerde sakıncalı olanlarında belirlenen yerlerde toplanması isteniyor ve diğer tehcir tedbirleri uygulamaya konuluyor.
Bu uygulama sırasında o sırada Boğazlıyan kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf vekili olan Mehmet Kemal Beye Dâhiliye Nezaretinden şöyle bir şifre gelir:"Kazanız dâhilinde bulunan bilumum Ermenileri 24 saat zarfında yola çıkaracaksınız, bunların sevk edileceği istikamet Suriye'dir. Şifrenin alındığının acele bildirilmesi.Kemal Bey bu şifrenin alındığını telgrafla Dâhiliye Nezareti'ne bildirir; sonra da jandarma komutanını yanına alarak ilgililere, kaza hudutlarından dışarı çıkmamaları emrini verir. Kaymakam Kemal Bey, bu emri vermekle kalmaz, tahliyenin yapılmasına bizzat nezaret eder. Bu olay Ermenilere pek acı gelir. Ama bu mevzuda Kaymakam Kemal Beyin yapacağı bir şey yoktur! Emir büyük yerden, ta İttihat ve Terakki Fırkasının umumi merkezinden gelmiştir, bunun önüne hiç kimse geçemez.O da hükümetin emri doğrultusunda gereğini yapmaya başlar. İstanbuldan gelen emir doğrultusunda tehcire tabi olan Ermeni vatandaşlarımızı Suriyenin kuzeyinde Fırat nehri kenarında bir Osmanlı sancağı olan Deyr-i Zor ve Halep vilayetlerine nakledilmelerine kendi yetki bölgesi içinde yardımcı oluyor.Tabi bu sevk sırasında hepimizin bildiği acı olaylar oluyor. Soğuktan, hastalıklardan yollardaki eşkıya çetelerinin baskınlarından ölenler oluyor.
30 Ekim 1918 de Mondros mütarekesi imzalandıktan sonra itilaf devletleri Osmanlı Hükümetine baskı yapıyorlar, Osmanlı arşivlerine de el koyuyorlar ve suçluların yargılanması diye bir mahkeme kurduruyorlar. Kaymakam Kemal Bey 30 Ocak 1919'da Konya'da tevkif edilir ve İstanbul'a gönderilir. Bir müddet Sirkecideki Sansaryan Han'ında (eski Emniyet müdürlüğü) tutuklu kaldıktan sonra Bekir Ağa Bölüğü'nde hapsedilir. Yozgat Evkaf Memuru Feyyaz Ali Bey ve Yozgat Jandarma komutanı Tevfik Bey, üç polis memuru ve 10 kadar memur ve eşraftan bazı kişiler de Kemal Beyin suç ortakları olarak tutuklanıp Bekir Ağa Bölüğüne atılıyorlar.Dedem Derviş Beyde İttihat ve Terakki partisi üyesi olduğu için tutuklananlar arasında. Çünkü bu tutuklamalar Ermeni tehciri ve katliamı meselesinden ziyade, İttihatçılara karşı içeride ve dışarıda oluşan siyasî linç girişiminin sonuçlarıydı, yıl 1918.O zaman Bekir Ağa Bölüğüne gönderilmek ölümle burun buruna gelmek demek.
Bilindiği gibi, ilk duruşmalarda bir sonuca varılamıyor. Mahkemenin ilk adı da Divan-ı Örfi. Damat Ferit Hükümeti kurulunca bu mahkemeler lağvediliyor yerine Dersaadet-i Divan-ı Örfi Mahkemesi kuruluyor.8 Mart günü "Der-saadet Divan-ı Örfisi Hakkında Kararname" ile 16 Aralık'ta kurulan divan-ı harp başkanlığına Mahmut Hayret Paşa getiriliyor. Hayret Paşa, Kemal Bey ve diğer tutuklulara yapılan haksızlığa dayanamaz ve Damat Ferid Paşa ile şiddetli bir münakaşadan sonra istifa eder. Hayret Paşa'nın istifa etmesinden sonra onun yerine Kürt Mustafa Paşa veya Nemrud Mustafa Paşa adiyle tanınan kişi getirilir. Divan-ı harp reisleri ile savcıların sık sık değişmesinden kamuoyu da fazlasıyla rahatsız olmaktadır. 5 Şubat 1919 da Yozgat davası tekrar başlıyor. Mahkemeye birçok yalancı şahit getirtiliyor ama Kemal Beyin gösterdiği şahitlerin hiç birisi çağrılmıyor. Yozgattan kendiliğinden giden şahitler dinlenmiyor. Netice de İngilizlerin ve Fransızların padişaha baskıları sonucu Kemal Bey idama mahkûm oluyor ve 10 Nisan 1919 Perşembe günü saat 19.30 da Yine İngiliz ve Fransız askerlerinin nezaretinde Beyazıt Meydanında idam ediliyor.Hiç metanetini bozmadan, celladın uzattığı beyaz gömleği giymiş, son sözleri olarak halka şöyle hitap etmişti:
- Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum, Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet!..
Kemal Beyin cenaze töreni binlerce kişinin katıldığı bir gösteriye dönüşüyor ve onlarca kişi bu gösteri nedeniyle tutuklanıp hapse atılıyorlar. Bu konuda bütün detayı ile yazılmış çok kitap var. Meraklısı bu kitaplardan daha tafsilatlı bilgi sahibi olabilir. Biz tekrar dönelim Bekir Ağa Bölüğüne:
Kemal Bey ile birlikte yargılanan Tevfik Bey ölüm cezasından kurtuluyor. Tevfik Bey bu davada asıl suçlu olmayıp, işlenen suçlara ortak olduğu hükmüyle on beş yıl geçici kürek cezasına mahkûm oluyor. Yozgat Evkaf Müdürü Feyyaz Bey ise, müzayededen aldığı bir yüzük sebebiyle davası aylarca sürmüştür. Ancak bir müddet sonra davası ayrılmış, suçsuzluğu sabit görülerek berat etmiştir.Mahkeme neticesi dedem Derviş Bey ve Evkaf Müdürü Feyyaz Beyinde içinde bulunduğu diğer tutuklular suçsuz bulunmalarına rağmenBekir ağa Bölüğünde alıkonuyorlar. Ne ceza veriyorlar ne serbest bırakıyorlar. Vaktiyle Çapanoğlu ailesinin yardımını görmüş orada görevli olan birisinin yardımı ile dedem kaçmayı başarıyor ve Yozgata dönüyor. Aylar sonra diğer tutuklular da serbest bırakılınca dedemde rahat bir nefes alıyor. Dedemin Bekir Ağa Bölüğünde çektirdiği fotoğrafın hikâyesi budur. Bekir ağa Bölündeyken yapılmış birde karakalem bir resmi daha var ki. Onu da birlikte tutuklu olduğu ressam bir mahpus arkadaşı çizmiş.
Dedemin Ziya Gökalp ile de bir resmi ve yine Ziya Gökalpin kendisine yazdığı bir mektup vardı. Ziya Gökalpte 1919'da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklanmış.Orada dedemle dostluk kurmuşlar. Dört ay Bekir Ağa Bölüğünde tutuklu kaldıktan sonra Maltaya sürülmüş. Maltada sürgünde bulunduğu dönemde dedeme bir mektup göndermiş. Mektupta o günleri yâd eden satırlarda vardı. Bu mektup ve fotoğraf dedemin bizlere intikal eden kitapları arasında kalmış. Bir akrabamız(isminin açıklanmasını istemedi) kitaplardan bazılarını okumak için istediğinde bu fotoğraf ve mektup da birlikte gitmiş. Kendisi bunu bildirdikten sonra en kısa zamanda getireceğini söylemişti ama getirmedi, bizde zamanla unuttuk. Sonra herkes Yozgattan göçünce bu mektup ve fotoğraf da kayboldu gitti.
Şunu söylemeyi unuttum. Kemal Beyi suçlamak için o kadar çok yalancı şahit çıkarıyorlar ki,Şahit LeonNahabetyan, Keller Köyünde Kemal ve Tevfik Beyleri at üstünde gördüklerini ve dört kişiyi bizzat öldürdüklerini söylemiştir. Keller Köyü ile ilgili bu iddia Antranik isminde bir Ermeni tarafından da tekrarlanmıştır. Aynı kişi tarafından tembihlendiği anlaşılan Agop oğlu Artin, önce Kemal Beyi Keller Köyünde nargile içerken gördüğünü söylemiş, sonra şaşırıp Sırçalıtekirde ayran içerken gördüğünü beyan etmiştir. Oysa Kemal Bey, Keller Köyüne hiç gitmediği gibi, nargile içmek gibi bir alışkanlığa da sahip değildir. İngiliz ve Fransız işgal güçlerine teslim olan beceriksiz, basiretsiz İstanbul Hükümeti İle Halife VI. Mehmed ya da Sultan Vahideddin kıymetli bir vatan evladını kurban etmiştir.
Yazarın notu:
Çolak İbrahim Bey anılarında şöyle anlatıyor; Kemal Bey'i eski çetecilerden iki arkadaşımla Bekir Ağa Bölüğünden kaçırıp Beyazıt Gedikpaşadaki konağıma getirecektik. Bu maksatla konağın altındaki Bizans döneminden kalma sarnıcı gizlice temizleyerek gizlenme mekânı haline getirmiştik. Planı tatbik edemedik zira Bekir Ağa Bölüğüne gittiğimde durumu bilen Sudi Bey Kemal Beyin çok güzel bir savunma yaptığını beraat edeceğini, kendimizi yakmamamızı söyleyince bizde eylemden vazgeçtik der.
TBMM 14 Ekim 1922de Kemal Beyi, Urfa mutasarrıfı Nusret Beyi ve Diyarbakır Valisi Reşit Beyi milli şehit ilân eder. Bunun üzerine Kemal Beyin babası Arif Bey Atatürkü makamında ziyaret eder. Atatürk onu Buyur, vatanın babası iltifatlarıyla karşılar. Oda estağfurullah paşam vatanın babası sizsiniz diye mukabele eder. Atatürk, torunlarını evlat edinmek istediğini söyler. Arif Bey ise, Onlar bana oğlumun Bediasıdır (eşi, benzeri olmayan). Müsaade edin, bende kalsınlar. Nafakalarını karşılamanız yeterlidir. der. Bu görüşmenin bir sonucu olarak TBMMde kanun çıkarılır ve Beşiktaşta dört daireli bir apartman, Beyoğlunda bir ev ve kayd-ı hayat şartıyla tüm çocuklara maaş bağlanır.
Yozgatlı meşhur biyoloji öğretmeni rahmetli Fazlı Bilecen tayin olduğu Kayseri Lisesine giderken Boğazlıyanda Kemal Beyi ziyaret eder. Kemal Bey Hocam Kayseride ilk işiniz Türk Ocağı şubesini açmak olsun diye ricada bulunur. O tarihlerde Yozgat Türk Ocağı şubesi civar illerde ilk kurulan ocaktır.
02.01.2017
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
İsmail
20.04.2024 20:21:03Boğazlıyan’dan Güveçli istikameti “Gavur Bağları” ismi nereden gelmektedir.
NESLİHAN SABUNCU AKCAN
02.01.2017 18:35:02Yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum. Hem paylaştığınız tarihi detaylarla hem de olaylara farklı bakış açılarınızla bilgim artıyor. Teşekkür ederim. Yüreğinize, ellerinize sağlık. Saygılar, sevgiler.
Serdar Erbek
02.01.2017 16:45:01Sayın Çapanoğlu yazınız yine bizleri aydınlattı.Güzel tarih bilgileriniz için teşekkür ederiz.Ayrıca her ne kadar moralimizi sürekli bozsalar da Yeni yılınızı kutlarım.Allah siz ve sizin gibi kültürlü büyükleri korusun.Sağlıcakla kalın.Saygılarımla.
Mevlevi Dedeoğlu
11.10.2018 01:05:00Ermeniler KELLER köyünde kesilmişlerdir... bunu Osman Paşa Tekke köyünden olan annem de anlatırdı... Hatta bir kız çocuğu kıyımdan müslüman olup sadece o kurtulur.. bu kızı Osman Paşa Tekke köyüne getirirler.. yetişkin olunca yaşlı bir adamla evlendirirler... Sanırım Menderes döneminde olacak istanbul dan ermeni aileler gererek bu kızı bulmuşlar... Annem ismini de söyledi ama ben unuttum... kızın genç kızken köyde terzilik yaptığını ama yüzünün hiç gülmediğini de söylerdi.. Ermeniler ayaklanacak diye bunların tehcire tabii tutulması Stalinin Kırım türklerine yaptığının aynısı ve insanlık suçudur. Perinçek dönek bir tip olarak boşuna talat paşa'yı günahlarından arındırmaya çalışıyor. Osmanlı Türkleri de sevmeyen anakronik bir devlet sonuçta