*Muhellefat: Ölen bir kimsenin bıraktığı şeyler. (Metrukât).
Çapanoğlu Ahmet Paşa, Çapanoğlu ailesinin bilinen ilk bireyi olan Çapar Ömer Ağanın oğludur. Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmazken adı, tespit edilebildiği kadarıyla, ilk defa Mamalu Türkmenleri voyvodalığının iltizamla uhdesine verilmesiyle ilgili 18-27 Aralık 1732 tarihli belgede geçmiştir. Bu tarihten sonra nüfuzu hızla artmaya başlamış ve ailenin yerel hanedanlığa giden yolu açılmıştır. Bu bağlamda Ahmed Paşa, Mamalu Türkmenleri ve Bozok sancağı voyvodalıkları ile sonraki dönemde Bozok mütesellimliği görevlerinde bulunmuştur. Bunun bir sonucu olarak, Yeniil has ve Tokat voyvodalıkları, Sivas valiliği, Çorum sancağı mutasarrıflığı ve Niğde mütesellimliği görevleri uhdesine verilmiştir. Bu kadar geniş yetkilere sahip olan Ahmet Paşa Maraş sancağının da kendisine verilmesi için saraya baskı yapmaya başlar. Her yıl yapılan Mütesellimliklerin ve yeni yetkilerin dağıtılacağı toplantılar yapılmadan iki ay öncesinden İstanbula giderek bu konuda kulis yaparmış. Çünkü Zülkadriye Eyaleti veya 1831'den sonraki adıyla Maraş Eyaleti, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir eyaleti. 19. yüzyıldaki yüz ölçümü 77.352 milkare (200,340 km2) kadardı ve 1700-1740 yıllarında 4 sancaktan oluşuyordu.
1. Maraş Sancağı (Paşa Sancağı , Kahramanmaraş)
2. Malatya Sancağı (Malatya)
3. Ayntab Sancağı (Ayıntab Sancağı, Gaziantep)
4. Kars-i Maraş Sancağı (Kadirli)
Ahmet Paşa 1178 şevval,1185 Martında da, adet olduğu üzere her yıl yapılan tayinlerde, kendisine Maraş Valiliğinin verilmesi için, tayinler yapılmadan bir ay önce Dersaadeti Hümayuna müracatta bulunmuştur.
Bu sırada Saray Ağası Abaza Mehmet Ağanın bir süreden beri, Ahmet Paşa aleyhine yazmış olduğu şikayetler de tesirini göstermiş, bu süreçte çeşitli kimseler tarafından merkezî idareye Ahmed Paşa hakkında kimi gerçek kimi ise iftira olmak üzere birçok şikâyet başvurusu da yapılmıştır. Bu şikâyetlerin de etkisiyle Osmanlı idaresi Ahmet Paşa hakkında artık zalim ve zorba olduğu yönünde kanaat bildirince, Ahmed Paşanın bu baskısından bunalan padişah, Paşanın artan nüfuzunu da kırmak maksadıyla idam edilerek kesik başının İstanbula gönderilmesi görevini aralarında eskiden beri husumet olan Sivas Valisi Zaralızâde Feyzullah Paşaya verir ve katline Abaza Mehmet ağa memur edilir. Başı kesilerek İstanbula gönderilir (Nisan 1785 ). Ahmet Paşanın Kesik Başı, İstanbulda Sakız Ağacı Mezarlığında , gövdesi ise Yozgat Çapanoğlu Camii mezarlığında gömülü bulunmaktadır.
Çapanoğlu Ahmet Paşanın katli hakkında, Padişah III. Mustafanın el yazısı ile Sadrazama gönderdiği Hattı hümayunu
Çorum mutasarrıfı Ahmet Paşa değilmidir? ... Yazıldı bu bize bir laf vurup, meğer bir kaç gün vakit geçirmekten mezkür zatın katlini, size müracaat, ediyorum.
Ahmed Paşaya ait nakit, mücevher, mal, eşya, hayvan ve hububatların listelendiği 25x75 cm boyundaki muhallefât defteri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Bâb-ı Defteri Baş-muhasebe Muhallefât Defterleri fonunda yer almaktadır.
Muhallefât defteri incelediğinde Ahmed Paşanın, konumu ile doğru orantılı olarak çeşitli türde eşyalara sahip olduğu görülmüştür. Bunların arasında ilk sırayı gümüş mahfaza içerisinde bulunan bir adet sancak mushaf-ı şerif almıştır. Para, eşya, hububat ve hayvanlar ile ilgili verilen bilgiler sayesinde ise fındık, yaldız ve zincirli zer-i mahbup altınların yanı sıra beyaz akçe, kuruş, altmışlık gibi kesilmiş akçelere sahip olduğu anlaşılmıştır. Paşa, bunların bir kısmını firar ederken yanında götürürken, 61.944 kuruşluk beyaz akçe ise eşi Ayşe Hatunun konaktaki odasında zemin altında yer alan sanduka içinde bulunmuştur. 44.709,5 kuruşa karşılık gelen 16.258 adet zincirli zer-i mahbup altın ise yine eşi tarafından Perçem köyüne kaçırılan sandıklardaki üç deri kesede ortaya çıkarılmıştır. Ahmed Paşanın kaçışı esnasında suyoluna bıraktığı anlaşılan paralar 118.000 kuruşa tekabül eden altmışlık, kuruş ve diğer mahlût akçelerden oluşmuştur. Beraberinde götürdükleri arasında bunlara ek olarak 15er bin kuruşa bölüp on bir torbaya doldurarak yedi katıra yüklediği altınlar da önemli yekûn ihtiva etmiştir.
Paşanın idamının ardından oğlu Mustafa Bey ve Kethüdası Osman bu torbalardan ikisini geri getirirken, Silahdarı Seyfinin de teslim ettikleriyle birlikte 32.735,5 kuruş 7 paraya denk gelen 6.191,5 fındık ve yaldız altın ile 3.179,5 zincirli zer-i mahbup altın kayıt altına alınmıştır. Diğer taraftan yolda kimi y erlere gömülen ve daha sonra tespit edilmeleriyle birlikte buralardan çıkarılan altı torba içerisinde değeri 89.657,5 kuruş 5 para olan 32.595,5 adet zincirli zer-i mahbup altın ele geçirilmiştir. Böylece tespit edilen 52.033 zincirli zer-i mahbup altın, 6.191,5 fındık ve yaldız altın, 61.944 kuruş beyaz akçe ve 118.000 kuruş, altmışlık ve diğer mahlût akçeler ile birlikte toplamda 347.046,5 kuruş 12 paraya ulaşılmıştır.
Ahmed Paşanın paranın dışında farklı eşyalara da sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bunların arasında askerî sınıfa mensup olmasından ötürü sayıca çok ve gösterişli silahlar önemli yer işgal etmiştir. Terekede aralarında kılıç, gaddare, hançer, kalkan, palaska, balta, bıçak ve topuzluğun bulunduğu kesici silah araç-gereçlerinin neredeyse tamamına yakınının gümüşten yapıldığı tespit edilmiştir. Bunların yanı sıra zümrüt ve lal taşlarıyla süslü altın hançer ve sırma bıçak kösteği gibi daha değerli olanları da yer almıştır. Üzerlerine konulan mim işareti ile bunlardan yaldızlı gümüş şatır kuşağı, gaddare ve hançere, tepesinde bir zümrüt ve altı lal taşlarıyla süslü altın hançer, gümüş takımlı teber ve gümüş kalkanın İstanbula gönderilmesi istenmiştir. Önemli kısmı gümüşten yapılmış ateşli silah araç-gereçlerinin arasında ise çeşitli tür ve özelliklere sahip piştov ve piştov kuburunun dışında şeşhane, kaval, filinta gibi farklı türde tüfekler yer almıştır. Bunların arasında iki, üç, dört, yedi, dokuz, on, on iki, yirmi bilezikli ve fildişi tabanlı olanların yanı sıra altın ile gümüşün kullanıldığı örneklerle de karşılaşılmıştır.
Sosyal statüsü gereği dış görünüşüne önem veren Ahmed Paşanın sahip olduğu giyim eşyaları arasında karsak, samur, vaşak, tavşan, kontoş, kedi, sincap, biniş gibi kürklerinin azımsanamayacak kadar çok olduğu görülmüştür. Deftere, kürklerin yanı sıra çeşitli kumaşlarla yapılan ferace, kerrake, hilat, kaftan, entari, şalvar, şal, dolama, çakşır, peştamal, makrame, uçkur, gömlek de kaydedilmiştir. Diğer taraftan ayakkabılarını ise on çift mest pabuç, yirmi üç çift sandal ve diğer türde çizme oluşturmuştur.
Ahmed Paşanın ailesi ile birlikte günlerini geçirdiği Yozgattaki geniş konağın odaları zengin mefruşatla döşenmiştir. Burada Bursa, Merzifon, Mardin, Viyana, Yanya, Selanik işi eşyalar kullanılmıştır. Konak yaşantısında çok sayıda ve türde yer alan yastığın yanı sıra döşek, şilte, yorgan, çarşaf, minder, kilim, keçe, perde, kaplan postu gibi kumaş ve yünden yapılan eşyalardan istifade edilmiştir. Bunların arasında şamdan, ibrik, tas, gülabdan, buhurdan, leğen gibi günlük hayatta kullanımı elzem olan nesneler de yer almıştır. Sahip olduğu ve mim ile işaretlenen dört şamdanın üçü büyük, biri küçük olmakla birlikte bunların evlatlarına verilmemesi istenmiştir. Hanenin içinde ve dışında bulunan altı odada kullanılan döşemeler de diğerleri gibi minder, yastık ve kilim ağırlıkta; kullanılan eşyalar ise kadife, çit, müstamel, çuka, sırmalı, fitilli, kutnî, alaca, yemeni, yaldızlı, gümüş ve bakır gibi özelliklerde olmuştur.
Terekenin önemli bölümünü oluşturan kumaş, havlu, seccade, peşkir gibi eşyaların bir kısmının Halep, Ankara, Bağdat, Şam, Denizli, Bursa, Sakız, Hint, Mardin işi olduğu anlaşılmış, bunların yapımında ise çuka, aba, alaca, atlas, keremsud, helâlî, sandal, çit gibi kumaşlar kullanılmıştır.
Deftere her hanede bulunması gereken, bir kısmı gümüşten bir kısmı ise bakırdan imal edilmiş toplam bin yüz yirmi yedi mutfak araç-gereci ile bir kıyye karanfil ve yarım kıyye tarçın kaydedilmiştir. Kahve tüketim alışkanlığı bulunduğu anlaşılan konakta fincan, gümüş fincan zarfı, gümüş kahve ibriği, gümüş kahve tepsisi ve Mardinkârî kahve makramesi gibi bu amaç için kullanılan eşyalar yer almıştır. Yine yemek ve hoşaf için kullanılan toplamda iki yüz yirmi beş kaşığa tesadüf edilmiştir.
Ahmed Paşanın firarı sırasında yanında bulunan içi altın dolu on bir torbanın sekizine idamından sonra ulaşılmıştır.
Deftere at ile birlikte küçük ve büyükbaştan oluşan toplamda bin üç yüz doksan hayvan kaydedilmiş ve Ahmed Paşa bunların bir kısmını başkalarıyla ortaklık kurarak tasarruf etmiştir. Konağın ahırında kır, doru, kula, al gibi renklerde yirmi yedi at ve üç tayın mevcut olduğu anlaşılırken, bu atların değerlerinden satılarak elde edilecek paranın; bunların dışında ortaklık yaparak faydalandığı on altı kısır atın ise satılmadan İstanbula gönderilmesi istenmiştir. Kışın tımar ve beslemek üzere ahaliden belirli kimselere emaneten verilen camusun, öküzün, karasığır ineğinin, düğesinin ve tosununun yanı sıra ortaklaşa tasarruf ettiği at ve kısrak ile birlikte kendisine ait mehari deve, katır, koyun, keçi ve kuzuları da deftere kaydedilmiştir. Paşanın bu atlar ile bağlantılı olarak çeşitli tür ve özellikte koşum eşyasına sahip olduğu anlaşılırken, haşe, kabareli gömlek, kesme, gümüş haşe kabaresi, kadife kemer, kemer raht, çift rikab, dizgin, kolan ve gümüş eğer bunlardan bazılarını oluşturmuştur. Eşyaların bir kısmının yapımında gümüş, çuka, kabare, haşe, kılabdan, sırma ve kadifeden yararlanılırken, Viyana işi gibi farklı türlere de rastlanılmıştır.
Voyvodalık, mütesellimlik ve nihayetinde valilik gibi görevlerde bulunan Ahmed Paşa, bu idarî görevlerinin verdiği statü dolayısıyla Yozgatta muhtemelen şehrin en güzel ve geniş konağında yaşamaktaydı. Zira bu konağın hariciyesinde fevkanî ve tahtanî (altlı üstlü) on altı oda, ahır, samanlık, arpa ambarı; dâhiliyesinde ise fevkanî ve tahtanî on üç oda, hamam, kiler, mutfak ve diğer eklentiler yer almıştır. Konağın bitişiğindeki geniş avlunun ortasında yer alan caminin paralelinde otuz bir dükkân, avlu hariç bir hamam ile yirmi oda ve bir dershaneden oluşan medrese şehri süslemiş, bu hamamdan yıllık 60, dükkânlardan ise 360 kuruşluk kira getirisi elde edilmiştir.
Osmanlı yönetimi diğer bir takım eşyalar gibi bu konak, hamam ve dükkânların da satılmayarak oğulları ve kızlarına iade edilmesine karar vermiştir.Tokatta bulunan dükkânlar ile ilgili eklenen açıklamada, buranın Yozgata uzakta bulunması dolayısıyla dükkânlar ile boyahanenin durumunun daha sonra incelenerek İstanbula bildirileceği ifade edilmiştir. Böylece Ahmed Paşa yaptırdığı yirmi oda ve bir derslikten oluşan medrese, hamam, cami gibi sosyal ve dinî yapılar ile Yozgat şehrinin gelişimine katkıda bulunmuştur.
Ahmed Paşa, Osmanlı yönetimi tarafından tevcih edilen idarî görevleri sürdürürken aynı zamanda servetinin en önemli kaynağını oluşturan çeşitli mukataaları iltizamına almıştır. Bunların yanında Yozgatta sahip olduğu dükkânları ve hamamı ile Tokatta bulunan dükkân ve boyahaneden elde edilen kiralar da bu servete katkıda bulunmuştur. Fakat bu konuda defterde Ahmed Paşanın Yozgat ve Tokattaki gayrimenkullerden elde edilen gelirleri yine Yozgatta bulunan cami-i şerîf ve medresesi görevlileri için sarf ettiği belirtilmiştir. Böylece dükkân ve hamamdan elde edilen paraların hayır için harcandığı anlaşılmıştır. Bunların yanında oğulları Mustafa, Süleyman ve Selim Beylere babalarının eşyalarının dışında, tasarrufunda bulunan mukataalardan da intikal edenler olmuştur. Bu sayede yerel hanedanlıkların oluşmasında en önemli süreçlerden biri olan evlatlara mal, eşya, para ve mukataa devri bu ailede de kendini göstermiştir.
Kaynak: Yozgat, Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Araştırma Görevlisi Sayın Serkan Polatın Tarih Okulu Dergisinin Aralık 2015 yıl 8 sayı XXIV, 85-120 sayfalarından ve şahsi araştırmalarımdan özetlenmiştir.
(18.11.2016)
Çapanoğlu Ahmet Paşa, Çapanoğlu ailesinin bilinen ilk bireyi olan Çapar Ömer Ağanın oğludur. Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmazken adı, tespit edilebildiği kadarıyla, ilk defa Mamalu Türkmenleri voyvodalığının iltizamla uhdesine verilmesiyle ilgili 18-27 Aralık 1732 tarihli belgede geçmiştir. Bu tarihten sonra nüfuzu hızla artmaya başlamış ve ailenin yerel hanedanlığa giden yolu açılmıştır. Bu bağlamda Ahmed Paşa, Mamalu Türkmenleri ve Bozok sancağı voyvodalıkları ile sonraki dönemde Bozok mütesellimliği görevlerinde bulunmuştur. Bunun bir sonucu olarak, Yeniil has ve Tokat voyvodalıkları, Sivas valiliği, Çorum sancağı mutasarrıflığı ve Niğde mütesellimliği görevleri uhdesine verilmiştir. Bu kadar geniş yetkilere sahip olan Ahmet Paşa Maraş sancağının da kendisine verilmesi için saraya baskı yapmaya başlar. Her yıl yapılan Mütesellimliklerin ve yeni yetkilerin dağıtılacağı toplantılar yapılmadan iki ay öncesinden İstanbula giderek bu konuda kulis yaparmış. Çünkü Zülkadriye Eyaleti veya 1831'den sonraki adıyla Maraş Eyaleti, Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli bir eyaleti. 19. yüzyıldaki yüz ölçümü 77.352 milkare (200,340 km2) kadardı ve 1700-1740 yıllarında 4 sancaktan oluşuyordu.
1. Maraş Sancağı (Paşa Sancağı , Kahramanmaraş)
2. Malatya Sancağı (Malatya)
3. Ayntab Sancağı (Ayıntab Sancağı, Gaziantep)
4. Kars-i Maraş Sancağı (Kadirli)
Ahmet Paşa 1178 şevval,1185 Martında da, adet olduğu üzere her yıl yapılan tayinlerde, kendisine Maraş Valiliğinin verilmesi için, tayinler yapılmadan bir ay önce Dersaadeti Hümayuna müracatta bulunmuştur.
Bu sırada Saray Ağası Abaza Mehmet Ağanın bir süreden beri, Ahmet Paşa aleyhine yazmış olduğu şikayetler de tesirini göstermiş, bu süreçte çeşitli kimseler tarafından merkezî idareye Ahmed Paşa hakkında kimi gerçek kimi ise iftira olmak üzere birçok şikâyet başvurusu da yapılmıştır. Bu şikâyetlerin de etkisiyle Osmanlı idaresi Ahmet Paşa hakkında artık zalim ve zorba olduğu yönünde kanaat bildirince, Ahmed Paşanın bu baskısından bunalan padişah, Paşanın artan nüfuzunu da kırmak maksadıyla idam edilerek kesik başının İstanbula gönderilmesi görevini aralarında eskiden beri husumet olan Sivas Valisi Zaralızâde Feyzullah Paşaya verir ve katline Abaza Mehmet ağa memur edilir. Başı kesilerek İstanbula gönderilir (Nisan 1785 ). Ahmet Paşanın Kesik Başı, İstanbulda Sakız Ağacı Mezarlığında , gövdesi ise Yozgat Çapanoğlu Camii mezarlığında gömülü bulunmaktadır.
Çapanoğlu Ahmet Paşanın katli hakkında, Padişah III. Mustafanın el yazısı ile Sadrazama gönderdiği Hattı hümayunu
Çorum mutasarrıfı Ahmet Paşa değilmidir? ... Yazıldı bu bize bir laf vurup, meğer bir kaç gün vakit geçirmekten mezkür zatın katlini, size müracaat, ediyorum.
Ahmed Paşaya ait nakit, mücevher, mal, eşya, hayvan ve hububatların listelendiği 25x75 cm boyundaki muhallefât defteri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Bâb-ı Defteri Baş-muhasebe Muhallefât Defterleri fonunda yer almaktadır.
Muhallefât defteri incelediğinde Ahmed Paşanın, konumu ile doğru orantılı olarak çeşitli türde eşyalara sahip olduğu görülmüştür. Bunların arasında ilk sırayı gümüş mahfaza içerisinde bulunan bir adet sancak mushaf-ı şerif almıştır. Para, eşya, hububat ve hayvanlar ile ilgili verilen bilgiler sayesinde ise fındık, yaldız ve zincirli zer-i mahbup altınların yanı sıra beyaz akçe, kuruş, altmışlık gibi kesilmiş akçelere sahip olduğu anlaşılmıştır. Paşa, bunların bir kısmını firar ederken yanında götürürken, 61.944 kuruşluk beyaz akçe ise eşi Ayşe Hatunun konaktaki odasında zemin altında yer alan sanduka içinde bulunmuştur. 44.709,5 kuruşa karşılık gelen 16.258 adet zincirli zer-i mahbup altın ise yine eşi tarafından Perçem köyüne kaçırılan sandıklardaki üç deri kesede ortaya çıkarılmıştır. Ahmed Paşanın kaçışı esnasında suyoluna bıraktığı anlaşılan paralar 118.000 kuruşa tekabül eden altmışlık, kuruş ve diğer mahlût akçelerden oluşmuştur. Beraberinde götürdükleri arasında bunlara ek olarak 15er bin kuruşa bölüp on bir torbaya doldurarak yedi katıra yüklediği altınlar da önemli yekûn ihtiva etmiştir.
Paşanın idamının ardından oğlu Mustafa Bey ve Kethüdası Osman bu torbalardan ikisini geri getirirken, Silahdarı Seyfinin de teslim ettikleriyle birlikte 32.735,5 kuruş 7 paraya denk gelen 6.191,5 fındık ve yaldız altın ile 3.179,5 zincirli zer-i mahbup altın kayıt altına alınmıştır. Diğer taraftan yolda kimi y erlere gömülen ve daha sonra tespit edilmeleriyle birlikte buralardan çıkarılan altı torba içerisinde değeri 89.657,5 kuruş 5 para olan 32.595,5 adet zincirli zer-i mahbup altın ele geçirilmiştir. Böylece tespit edilen 52.033 zincirli zer-i mahbup altın, 6.191,5 fındık ve yaldız altın, 61.944 kuruş beyaz akçe ve 118.000 kuruş, altmışlık ve diğer mahlût akçeler ile birlikte toplamda 347.046,5 kuruş 12 paraya ulaşılmıştır.
Ahmed Paşanın paranın dışında farklı eşyalara da sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bunların arasında askerî sınıfa mensup olmasından ötürü sayıca çok ve gösterişli silahlar önemli yer işgal etmiştir. Terekede aralarında kılıç, gaddare, hançer, kalkan, palaska, balta, bıçak ve topuzluğun bulunduğu kesici silah araç-gereçlerinin neredeyse tamamına yakınının gümüşten yapıldığı tespit edilmiştir. Bunların yanı sıra zümrüt ve lal taşlarıyla süslü altın hançer ve sırma bıçak kösteği gibi daha değerli olanları da yer almıştır. Üzerlerine konulan mim işareti ile bunlardan yaldızlı gümüş şatır kuşağı, gaddare ve hançere, tepesinde bir zümrüt ve altı lal taşlarıyla süslü altın hançer, gümüş takımlı teber ve gümüş kalkanın İstanbula gönderilmesi istenmiştir. Önemli kısmı gümüşten yapılmış ateşli silah araç-gereçlerinin arasında ise çeşitli tür ve özelliklere sahip piştov ve piştov kuburunun dışında şeşhane, kaval, filinta gibi farklı türde tüfekler yer almıştır. Bunların arasında iki, üç, dört, yedi, dokuz, on, on iki, yirmi bilezikli ve fildişi tabanlı olanların yanı sıra altın ile gümüşün kullanıldığı örneklerle de karşılaşılmıştır.
Sosyal statüsü gereği dış görünüşüne önem veren Ahmed Paşanın sahip olduğu giyim eşyaları arasında karsak, samur, vaşak, tavşan, kontoş, kedi, sincap, biniş gibi kürklerinin azımsanamayacak kadar çok olduğu görülmüştür. Deftere, kürklerin yanı sıra çeşitli kumaşlarla yapılan ferace, kerrake, hilat, kaftan, entari, şalvar, şal, dolama, çakşır, peştamal, makrame, uçkur, gömlek de kaydedilmiştir. Diğer taraftan ayakkabılarını ise on çift mest pabuç, yirmi üç çift sandal ve diğer türde çizme oluşturmuştur.
Ahmed Paşanın ailesi ile birlikte günlerini geçirdiği Yozgattaki geniş konağın odaları zengin mefruşatla döşenmiştir. Burada Bursa, Merzifon, Mardin, Viyana, Yanya, Selanik işi eşyalar kullanılmıştır. Konak yaşantısında çok sayıda ve türde yer alan yastığın yanı sıra döşek, şilte, yorgan, çarşaf, minder, kilim, keçe, perde, kaplan postu gibi kumaş ve yünden yapılan eşyalardan istifade edilmiştir. Bunların arasında şamdan, ibrik, tas, gülabdan, buhurdan, leğen gibi günlük hayatta kullanımı elzem olan nesneler de yer almıştır. Sahip olduğu ve mim ile işaretlenen dört şamdanın üçü büyük, biri küçük olmakla birlikte bunların evlatlarına verilmemesi istenmiştir. Hanenin içinde ve dışında bulunan altı odada kullanılan döşemeler de diğerleri gibi minder, yastık ve kilim ağırlıkta; kullanılan eşyalar ise kadife, çit, müstamel, çuka, sırmalı, fitilli, kutnî, alaca, yemeni, yaldızlı, gümüş ve bakır gibi özelliklerde olmuştur.
Terekenin önemli bölümünü oluşturan kumaş, havlu, seccade, peşkir gibi eşyaların bir kısmının Halep, Ankara, Bağdat, Şam, Denizli, Bursa, Sakız, Hint, Mardin işi olduğu anlaşılmış, bunların yapımında ise çuka, aba, alaca, atlas, keremsud, helâlî, sandal, çit gibi kumaşlar kullanılmıştır.
Deftere her hanede bulunması gereken, bir kısmı gümüşten bir kısmı ise bakırdan imal edilmiş toplam bin yüz yirmi yedi mutfak araç-gereci ile bir kıyye karanfil ve yarım kıyye tarçın kaydedilmiştir. Kahve tüketim alışkanlığı bulunduğu anlaşılan konakta fincan, gümüş fincan zarfı, gümüş kahve ibriği, gümüş kahve tepsisi ve Mardinkârî kahve makramesi gibi bu amaç için kullanılan eşyalar yer almıştır. Yine yemek ve hoşaf için kullanılan toplamda iki yüz yirmi beş kaşığa tesadüf edilmiştir.
Ahmed Paşanın firarı sırasında yanında bulunan içi altın dolu on bir torbanın sekizine idamından sonra ulaşılmıştır.
Deftere at ile birlikte küçük ve büyükbaştan oluşan toplamda bin üç yüz doksan hayvan kaydedilmiş ve Ahmed Paşa bunların bir kısmını başkalarıyla ortaklık kurarak tasarruf etmiştir. Konağın ahırında kır, doru, kula, al gibi renklerde yirmi yedi at ve üç tayın mevcut olduğu anlaşılırken, bu atların değerlerinden satılarak elde edilecek paranın; bunların dışında ortaklık yaparak faydalandığı on altı kısır atın ise satılmadan İstanbula gönderilmesi istenmiştir. Kışın tımar ve beslemek üzere ahaliden belirli kimselere emaneten verilen camusun, öküzün, karasığır ineğinin, düğesinin ve tosununun yanı sıra ortaklaşa tasarruf ettiği at ve kısrak ile birlikte kendisine ait mehari deve, katır, koyun, keçi ve kuzuları da deftere kaydedilmiştir. Paşanın bu atlar ile bağlantılı olarak çeşitli tür ve özellikte koşum eşyasına sahip olduğu anlaşılırken, haşe, kabareli gömlek, kesme, gümüş haşe kabaresi, kadife kemer, kemer raht, çift rikab, dizgin, kolan ve gümüş eğer bunlardan bazılarını oluşturmuştur. Eşyaların bir kısmının yapımında gümüş, çuka, kabare, haşe, kılabdan, sırma ve kadifeden yararlanılırken, Viyana işi gibi farklı türlere de rastlanılmıştır.
Voyvodalık, mütesellimlik ve nihayetinde valilik gibi görevlerde bulunan Ahmed Paşa, bu idarî görevlerinin verdiği statü dolayısıyla Yozgatta muhtemelen şehrin en güzel ve geniş konağında yaşamaktaydı. Zira bu konağın hariciyesinde fevkanî ve tahtanî (altlı üstlü) on altı oda, ahır, samanlık, arpa ambarı; dâhiliyesinde ise fevkanî ve tahtanî on üç oda, hamam, kiler, mutfak ve diğer eklentiler yer almıştır. Konağın bitişiğindeki geniş avlunun ortasında yer alan caminin paralelinde otuz bir dükkân, avlu hariç bir hamam ile yirmi oda ve bir dershaneden oluşan medrese şehri süslemiş, bu hamamdan yıllık 60, dükkânlardan ise 360 kuruşluk kira getirisi elde edilmiştir.
Osmanlı yönetimi diğer bir takım eşyalar gibi bu konak, hamam ve dükkânların da satılmayarak oğulları ve kızlarına iade edilmesine karar vermiştir.Tokatta bulunan dükkânlar ile ilgili eklenen açıklamada, buranın Yozgata uzakta bulunması dolayısıyla dükkânlar ile boyahanenin durumunun daha sonra incelenerek İstanbula bildirileceği ifade edilmiştir. Böylece Ahmed Paşa yaptırdığı yirmi oda ve bir derslikten oluşan medrese, hamam, cami gibi sosyal ve dinî yapılar ile Yozgat şehrinin gelişimine katkıda bulunmuştur.
Ahmed Paşa, Osmanlı yönetimi tarafından tevcih edilen idarî görevleri sürdürürken aynı zamanda servetinin en önemli kaynağını oluşturan çeşitli mukataaları iltizamına almıştır. Bunların yanında Yozgatta sahip olduğu dükkânları ve hamamı ile Tokatta bulunan dükkân ve boyahaneden elde edilen kiralar da bu servete katkıda bulunmuştur. Fakat bu konuda defterde Ahmed Paşanın Yozgat ve Tokattaki gayrimenkullerden elde edilen gelirleri yine Yozgatta bulunan cami-i şerîf ve medresesi görevlileri için sarf ettiği belirtilmiştir. Böylece dükkân ve hamamdan elde edilen paraların hayır için harcandığı anlaşılmıştır. Bunların yanında oğulları Mustafa, Süleyman ve Selim Beylere babalarının eşyalarının dışında, tasarrufunda bulunan mukataalardan da intikal edenler olmuştur. Bu sayede yerel hanedanlıkların oluşmasında en önemli süreçlerden biri olan evlatlara mal, eşya, para ve mukataa devri bu ailede de kendini göstermiştir.
Kaynak: Yozgat, Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Araştırma Görevlisi Sayın Serkan Polatın Tarih Okulu Dergisinin Aralık 2015 yıl 8 sayı XXIV, 85-120 sayfalarından ve şahsi araştırmalarımdan özetlenmiştir.
(18.11.2016)
18.11.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ