Emekli ağır ceza hâkimi Çapanoğlu Salih Beyin torunu Prof. Mehlika Filiz Ulusoy Hanımefendi, anneannesi Emine Hanımefendi ve annesi Lemân Hanımın anılarından naklen anlatmıştı; Çapanoğlu Hadisesi sonucunda Çerkez Eheme yenilen Edip, Celal, Halit ve Salih Beyler Uzunyayla Çerkezlerine sığınırlar. Uzunyayla da kaldıkları sırada eşlerinin ve çocuklarının değişik yerlere sürüldüklerini öğrenirler. Edip, Celal ve Salih Beylerin aileleri de Ankaraya götürülür ve orada ikamete mecbur tutulurlar. Kendi sınırlı imkânları ile buldukları yerlerde kalmaya çalışan bu insanlar çok sıkıntılı günler geçirirmişler. Salih Beyin eşi ve iki kızı da Ankaraya gönderilenler arasındadır. Bu üzüntülü ve sıkıntılı yaşamdan bıkanlardan biriside Çapanoğlu Edip Beydir. Gizlenerek yaşamaktan bıkan Edip Bey, damatları Abdülkadir Sönmez Bey vasıtasıyla jandarma bölük komutanı Vasfi Beye haber gönderir. Bundan sonrasını Abdülkadir Beyin anılarından okuyalım; Vasfi Bey, Abdülkadir Beye şöyle söyler yanınıza atlı almaya (yardımcı kişiler) hacet yoktur. Siz ata binin, yalnız gidin. Şayet orada ise (Karatepede) benimde hürmet ve selamımı söylersiniz. Müsterih olsunlar, kendisi ve oğlunun hayatları korunacaktır. Aman dilemeye gelsinler. Arada şu fenalık kalksın. Hükümetin meşgul olacak zamanı değildir. Binaenaleyh, mademki bir yanlışlık olmuş, önemli değildir. Bizi kendisine anlatınız. Teslim olmak herhalde haklarında hayırlı olacaktır der. Abdülkadir Bey bu mesajı iletince Edip Bey, Kadri bey, siz süratle gidin, Vasfi Beye haber verin. Başındaki atlıyı(Jandarma bölüğünü) Yozgata göndersin. Kendisi itimat ettiği iki atlı ile kalsın. Ben gelip teslim olacağım der. Bu konuşmalar bile Atatürkün Çapanoğlu kardeşleri muhakeme bile ettirmeden affetmesine en güzel delildir. Vasfi Bey, Abdülkadir Bey ve Yozgatlı Ahmet, Karatepe çiftliğine doğru giderler. Halit Beyin yanan çiftlik binası yakınına geldiklerinde Edip Bey ve oğlu Şekip Beyde oraya gelirler. Çiftlik binasından az ileride buluşurlar. Vasfi Bey atından iner, Edip Beyde iner. Kucaklaşırlar. Vasfi Bey, Edip Beyin elini öper. Kendilerine teminat verir. Bu sahne Edip Beyin gözlerini yaşartır. Bağların içine gelirler oraya otururlar. Biraz görüştükten sonra hep birlikte Yozgata gelirler. Edip Bey ve diğerleri sabah akşam polis merkezine müracaat ederek görünmeleri tembih edilerek serbest bırakılırlar. Daha sonra Edip Bey, Salih Bey, Şekip Bey aynı yaylıya bindirilip diğer akrabalar ile birlikte Ankaraya götürülürler. Yozgat Hükümet konağından çıkarılırken de büyük izdiham olur. Halktan bazı kimseler ağlayarak büyük bir kalabalık halinde onları uğurlarlar. Ankaraya girişleri de çok heyecanlı olur. Kayaş bahçeleri çok kalabalıktı. Ankara da birçok kimseler Çapanoğulları teslim olmuş geliyorlar diye Kayaşa kadar seyre gelmişlerdi. Bizi herkes birbirine gösteriyordu. Yol ilerledi Ankaraya yaklaştık, kalabalık daha da çoğalmaya başladı. Tam Ankaraya gireceğimiz zaman izdiham öyle bir hale gelmişti ki şose üzerinde halk adeta birbirini tepeliyordu. Yaylıya yaklaşıp bize bakmak istiyorlardı diye anlatırlar. Ankarada ki sıkıntılı yaşamları 5 ay kadar sürer. Atatürk, mecliste yaptığı konuşma da bu aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişler, bu günde devletimize hizmette kusur etmemektedirler diyerek bir yıla kalmadan beyleri affeder. Ancak Edip Bey Kayseri de, Celal bey İstanbulda Salih Beyde Sivasta ikamete mecbur edilirler. Salih Bey de, ağabeyi Edip Bey gibi başkaldırıya taraftar olmadığını ısrarla beyan eder ama başkaldırıya katılmadığı halde oda cezalandırılmıştır. Sohbet sırasında Mehlika Hanım yaşanan sıkıntılar ile ilgili birkaç anı da anlatı; Salih Bey, ikamete mecbur tutulduğu Sivasa gitmek için hazırlık yaptığı sırada Atatürk Kırşehir de avukatlık yapmasına izin verir. Karatepe de bıraktığı eşini ve çocuklarını merak ettiği için sığındıkları Uzunyayla da sabredip beklemeyen ve atının ayaklarına keçe sararak bir gece kimseye haber vermeden kaçan ama yakalanıp Amasya İstiklal mahkemesi kararıyla idam edilen Halit beyin çocuklarını da, kardeşler paylaşırlar. Oğlu Aslan Bey Kayseri de Edip beyin yanında, diğer oğlu Osman bey de Kırşehir de Salih beyin yanında kalırlar. Celal, Edip, Halit ve Salih Beylerin ablası olan Fitnat Hanım (benim büyük babaannem) bir süre sonra hem kardeşi Salih beyi hem de yeğeni Osman beyi görmek için Kırşehire gider. Görür ki eski bir evde büyük bir sıkıntı içinde yaşamaya çalışıyorlar. Fitnat Hanım bu duruma çok üzülür. Osman beyi alır Yozgata döner. Bundan sonrasını yine torunu Prof. Mehlika Filiz Ulusoydan dinleyelim; Ağır ceza reisliğinden emekli olan Salih Beyin Avukatlık yapmasına Atatürk izin vermiştir ama Yozgattan Kırşehire göç ve bu yaşta yeni bir memlekette Avukatlık yapmak kolay değildir. Bir süre Yozgattaki arazilerin otlarını satarak geçimlerini sağlamaya çalışırlar. Ablaları Fitnat Hanımın ziyareti de bu sıkıntılı günlere rastlamış olabilir. Daha sonra durumları çok iyi olursa da, Atatürkün ölümünden sonra İsmet Paşa Avukatlık mesleği bir nevi devlet görevi sayılır diyerek Avukatlık yapmasına izin vermeyince yine bir sene kadar sıkıntı çekerler. Salih Bey, emekli bir hukukçudur, dava açar. Açtığı davaya bakan Hâkim, İsmet Paşanın verdiği bu emri hükümsüz sayıp, avukatlık serbest meslektir diye karar verince tekrar Avukatlığa başlar (O zaman böyle Hâkimler varmış). 25 yıl daha avukatlık yapar. Hem emekli bir ağır ceza hâkimi olması, hem Çapanoğulları gibi Osmanlıda ayanlık yapmış bir aileye mensup olması Kırşehirliler üzerin de çok müspet bir tesir yaratır. Kırşehir yöresinde bir konu da iddialı olan kişilerin kullandığı Bunu bir ben bilirim birde Çapanoğlu bilir deyimi buradan gelir. Salih Bey, durumu düzeldiğinde yeğeni Osman Beyi tekrar yanına alır ve tahsiline devam ettirir. Başından geçen bunca olay ve çektiği sıkıntılar sonucu, muhtemelen 1930-1940 yıllarında babası Çapanoğlu Hacı Osman Beyden kendisine miras olarak kalan toprakları köylülerine bağışlamaya karar verir. Tapu devirlerini bizzat takip eder. Kızının Beybabacığım, topraklarımızı hem de bedelsiz olarak neden köylülere bağışlıyorsunuz sızlanmasına şöyle cevap verir Onlar yıllarca ailemize hizmet ettiler, ailemizin bir parçası oldular, o sıkıntılı günlerde ailemize sahip çıktılar. Ben Kırşehir de iken bu tarlaların otlarını satarak sizi geçindirmeye çalıştım. O zaman anladım ki ben çiftçilik yapamam. Topraklarımızı şimdi bizzat kendi köylümüze vermezsek yarın birileri bizim yokluğumuzu fırsat bilerek gelir bu toprakları zorla onların elinden alır. Daha da kötüsü onları kendi topraklarından bile kovabilirler. Bu toprakların asıl sahipleri onları işleyen bu mazlum ve mütevekkil insanlardır diye cevap verir. Yıllar sonra Ankaradaki bir pazarda Salih Beyin kızı Leman Hanım ile karşılaşan ve kendisini tanıyan Yozgatlı bir pazarcı Topraklarınızı bize verdiğiniz için pişmanlık duydunuz mu sorusuna Asla pişman olmadık, beybabam doğru karar vermişti, helâlı hoş olsun bereketini görün diye cevap verir. Bu cevaptan çok duygulanan köylü bu olayı köylülerine anlatır. Satmak için pazara ürün getiren vefakâr köylülerin, getirdikleri ürünlerin en iyisini en tazesini seçip kendisine saygı içinde verdiklerini anlatırdı.
Kaynakça: Çapanoğulları hadisesi ve Abdulkadir Beyin hatıraları- Doç. Ali Şakir Ergin.
Milli Mücadelede Çapanoğlu isyanı- Prof. Ahmet Yaşar Ocak
Tüm yönleri ile Çapanoğulları ve eserler- Prof. Hakkı Acun.
15.10.2013
14.10.2013
OKUR YORUMLARI
M. Celalettin Çapanoğlu
04.11.2013 12:52:00
Değerli Kuzenim Abdulkadir,
Değişik kaynaklardan ve akrabalarımızla yaptığın sohbetlerden elde ettiğin bilgilerle derlediğin çalışmaların için, bir Çapanoğlu torunu olarak teşekkürler ediyorum.
Çapanoğlular yanlı tarihçiler tarafından sadece isyancı bir aile olarak tanıtılmıştır. Yazıların, ailenin kendi inisiyatifleri dışında gelişen olaylara nasıl sürüklendiklerine ışık tutuyor. Nitekim yazı konusu yaptığın Salih Bey Hukuk Fakültesini çok iyi derece ile bitirmiş değerli bir Ağır Ceza Hâkimi ve Avukattır. Hukuk Fakültesi diplomasının kopyası arşivimde bulunuyor.
Sülalemizde eskiden olduğu kadar bu günde çok değerli ilim adamları vardır ve büyük dedelerimiz çok ilim adamının yetişmesine yardımcı olmuşlardır. Hatta ailemize büyük zarar veren Müftü Mehmet Hulusi Efendi de bunlardan birisidir.
Yeni yazılarında zaman zaman büyüklerimize de yer vermen halkımızın bizi daha iyi anlamalarına yardım edecektir.
M. Celalettin Çapanoğlu
04.11.2013 12:52:00Değerli Kuzenim Abdulkadir,
Değişik kaynaklardan ve akrabalarımızla yaptığın sohbetlerden elde ettiğin bilgilerle derlediğin çalışmaların için, bir Çapanoğlu torunu olarak teşekkürler ediyorum.
Çapanoğlular yanlı tarihçiler tarafından sadece isyancı bir aile olarak tanıtılmıştır. Yazıların, ailenin kendi inisiyatifleri dışında gelişen olaylara nasıl sürüklendiklerine ışık tutuyor. Nitekim yazı konusu yaptığın Salih Bey Hukuk Fakültesini çok iyi derece ile bitirmiş değerli bir Ağır Ceza Hâkimi ve Avukattır. Hukuk Fakültesi diplomasının kopyası arşivimde bulunuyor.
Sülalemizde eskiden olduğu kadar bu günde çok değerli ilim adamları vardır ve büyük dedelerimiz çok ilim adamının yetişmesine yardımcı olmuşlardır. Hatta ailemize büyük zarar veren Müftü Mehmet Hulusi Efendi de bunlardan birisidir.
Yeni yazılarında zaman zaman büyüklerimize de yer vermen halkımızın bizi daha iyi anlamalarına yardım edecektir.
M. Celalettin Çapanoğlu