A'DAN Z'YE
ÇAPANOĞLU YUSUF ZİYA BEYİN TORUNU BAYAN SAFA TERMANİNİ ASWAD ANLATIYOR (1)
Benim çocukluğum çok güzel geçti, dedem Çapanoğlu Yusuf Ziya Bey ve nenem Asiye Hanım beni çok nazlı büyüttüler. Dedem Çapanoğlu Ziya Bey Çapanoğulları Hadisesi sırasında yakalanmamak için Yozgattan kaçıyor. Gündüzleri mezarlara saklanıp geceleri yürüyerek kaçıyor. Bir seferinde saklandığı mezarda büyük bir yılanla karşılaşıyor. Çok korkuyor, çocukken anlatılan efsaneler aklına geliyor, o korku içinde yılana Şahmeranın aşkı için bana dokunma diyor. Yılan akıp gidiyor. Babam bu maceralarla Suriyeye ulaşıyor.
Daha sonra da nenem Asiye Hanım (Ziya Beyin eşi), annem Naile Banu Hanımı alıp Yosgat'tan İstanbula geliyor. Buradan da sultanlarla birlikte vapur ile Lübnana dedemin yanına geliyorlar.(Bkz. Yozgat Gazetesindeki köşemYILMAZ GÖKSOY, SABRİ KOÇAK VE HAYATI ROMAN ÇAPANOĞLU YUSUF ZİYA BEY)
Ben doğduğumda babam Absüsselam Bey hapisteymiş. İki ay sonra çıkmış.Lübnan Fransız sömürgesi iken Hizb-ul Vatan üyesi oldukları için hapsedilmişler. Babam hapiste iken, Sultan Abdülhamitin gelini Melek Sultan ile annem,nenem ve dedem beni bir küçük bebek arabası ile ona götürürlermiş. Tabi kucağına alamazmış Sonra hepsi çıkmışlar. Bakan oldular Cumhur reisi oldular. Halepin Şamın en güçlü insanları oldular. Benim küçüklüğüm Çapanoğulları ile Çelebilerin (Mevlevi şeyhi Celalettin Çelebi ailesi) arasında geçti. İzzet Teyze (Celalettin Çelebinin annesi) ile nenem büyüttüler beni. Ben dergâha gider derviş Ferhat dedenin kucağında otururdum. Dedem Yusuf Ziya Bey ben 12 yaşında iken üreden öldü(1954-1955).Hâlbuki yemesine içmesine çok bakardı ve çok güzel kanun çalardı. Bana dedi ki sende bir alet çalmayı öğren. Bende piyano çalmayı öğrendim. Ben ne zaman evde kaybolsam dedemin kucağında bulurlardı.
Sonra babam (Abdüsselam Bey)elçi olarak annemle (Naile Banu Hanım) birlikte Mağribe(Morokko) gitti. Annem hiç sevmedi Mağripi ve ahalisini, iki sene sonra döndü. Babamda hastalandı böbreğinde taşlar oldu. Babam ben artık bir yerlere gidemem gelemem dedi. Yurt dışında görev istemedi ama Mahrip sultanının gelini bizim çok iyi ahbabımız oldu. Ben Halepte evvela Saint Joseph okuluna gittim. Orada bir rahibe vardı beni çok severdi. Piyanoyu güzel çaldığım için her gösteride beni çıkarırdı. Çok severdim piyano çalmayı çok meraklıydım. Babam Otel Baron ile ilgili bir dava aldı. Davayı kazanınca otelin sahibi mösyö Koko babama sormuş sana ne vereceğim diye. O da kuyruklu bir piyano getirt demiş. Çok güzel bir piyano Halepe geldi.
Hayatım güzeldi Fransızca, Arapça, Türkçe biliyordum. Sonra babam çok büyük bir ev aldı tam papaz okulunun karşısında kardeşlerimle birlikte o okulda okuduk. Lisemi orda bitirdim. Çalışkan bir talebe değildim. Ama çok terbiyeli bir şekilde yetiştirildik. Nenem Asiye Hanım sultanlardan gördüklerini aynen bize de öğretirdi. Mesela oturduğumuz vakit nasıl oturacağız birisi girdimi mutlaka ayağa kalkacağız, nasıl el öpeceğiz, nasıl reverans yapacağız. Ben de öğrendim hep Melek Hanımdan.
Asiye nenem 94 yaşında namaz seccadesi üzerinde vefat etti. Sonra ben Hukuk Fakültesine girdim. Babam benim Şamda Fransız Fakültesinde okumamı istemedi. Ben burada Hukuk Fakültesinde ders veriyorum sende orada oku dedi.
18 yaşında 23 yaşına kadar ben her sene nişanlanırım babam istemez. Halepte, Humus ta çok talibim oldu babam vermedi, nikâha varırız babam vazgeçer vermez. Halepte,Humusta beni istemeyen kalmadı. Babamın bu tutumuna benim de çok canım sıkılıyordu. Bu efendi (eşi Ghassan Beyi işaret ediyor), benim eşim Ghassan Mühendislik okuyordu benim fakültemin yanında. Anne, babası da bizim ahbabımızdı. Yapıştım buna sene 1964. Oda askerliğini yapıyordu 1967 yılında evlendik. Sonra Suudi Arabistanda bir yatta kaldı 23 sene bir prens için villalar yaptı. İşi güzeldi, bende çok güzel bir hayat yaşadım hem babamın yanında hem eşim Ghassanın yanında. Hele annemlerle birlikte iken hanımların kabul günleri vardı bu kabul günlerinde giymek için terziler içerde bana ne elbiseler diktiler. Bayramlarda eve terziler gelirdi. Hem bizlere hem de yakınımızdaki fakir kadın ve kızlara elbiseler dikilirdi. Dadılı, hizmetçili, büyüdük.
Babam annemi çok sevdi. Aldığı 22 odalı evi ve tarlaları hep annemin üstüne yaptı. Sonra babam vezir (bakan) oldu Şamda. Sıhhat veziri. Annem ve babam Şam da iki sene kaldılar, Okulumuz Halepte olduğundan ben nenemle kaldım. Tatillerde bizde yanlarına giderdik. Babam çok yüksek insanlarla yaşadı Suriye de ve Lübnan da. Cemal Abdülnasır, Velid Canbolat, oğlu Timur Canbolat falan Babam çok büyük davalar aldı ve kazandı. Haram yemeyen işini düzgün yapan bir insandı. Bu yüzden çok geniş bir çevresi oldu. Bu 22 odalı evin alt katına kendisi için beş odalı bir büro yaptı âlem görmeye gelirdi. Halepte en iyi avukatlar babamın yanında staj yaptılar.
Babam Abdüsselam Beyin babası İbrahim Termanini, Halepte kadı idi. Ezher de okumuş. Halep dünya güzeli bir memleketti. Hep iyiler oradaydı. Annemin arkadaşları Türk hanımlar çok önemli insanlarla evlendiler. Yani ne diyeceğim hayal gibi, işte öyle çok güzel bir hayatımız oldu. Dört kızımız oldu. Annem de çok güzel bir hayat yaşadı. Amma ne çare Mahaya hamile iken böbreğinin üzerinde üç kilo bir tümör çıktı. Çok meşhur bir Fransız doktor vardı, o ameliyat etti. Dokuz saat ameliyatta kaldı. Kalbi durmuş yeniden çalıştırmışlar. Böbreği aldılar tahlil ettiler kötü bir şey çıkmadı. Bir ay hastanede kaldı. Elli üç sene tek böbrekle yaşadı.
Başer Esadın Babası Hafız Esad babamı vezir (Bakan) etmişti annemle birlikte Kuveyte gittiler. Hukuk Fakültesinde doktora yapanların diplomalarını babam imzalardı. Annem o sırada hastalanmış beni Halepe götürün demiş. Babam ve kardeşim Rıdvan hususi tayyare ile Halepe getirdiler. İki ay sonra 69 yaşında iken vefat etti Temmuzun altısında.Ölmeden önce üzerindeki bütün malı mülkü babama devretti. Vasiyet ettiki öldüğümde beni annemin yanına koyun. Babam ona bir kabir yaptırdı, âlem görmeye giderdi. Mezar taşına bir şiir yazdı. Bu benim karım, ben Allahtan sonra ona taparım. Bu çok nebil (yüksek meziyet ve onur sahibi) bir ailenin kızı. Ailesine saygı duyarım. Bu çok nebil kadına ne yaptıysam ona az. Buraya geldiyseniz ona bir Fatiha okuyunuz anlamımda bir şiir.
Kız kardeşim Nouha babamla birlikte Dubaiye geldiler, babam vefat edene kadar evlenmedi ona baktı. Vefat edince annemin üzerine gömüldü. Nouha sonra iki sene Fransaya gitti dil öğrendi oradan döndükten sonra Halepte Fransızca tedrisat yapan bir yüksekokul açtı. Şimdi Halepte harp var oda Mersine yerleşti.
Eşim Ghassan, Halepte çok güzel bir ev almıştı. Bütün eşyalarımızı İtalyadan getirtmiştik ve evin tapusunun yarısını Ghassan benim üstüme yapmıştı. Ama 10 sene önce harp çıktı hepsini öylece bıraktık. Önce kızlarım Louma ve Souha evlenip Dubaiya gittiler Sonra Lina fakültesini bitirdi o da kardeşlerinin yanına gitti. Zeyna da bilgisayarı bitirdi o da gitti Dubaiye. Sonra bizde gittik. Ghassan orada zengin bir Filistinli ile dört yıl birlikte iş yaptılar. Şimdi emekli oldu.
Kaynanam ve kayınpederim de çok zengindiler, Antakyalıydılar. Kayınpederim de kadı idi. Önce karısını Şama gönderdi ve sonra kendi de gitti. Tebaasını Suriye yaptı çünkü Suriye Lübnan çok iyi idi. Zenginlik vardı, refah vardı. Halep, Beyrut doğunun Parisiydi. Antakyadaki arazilerinden ne çıkarsa hep Suriye de ki bankaya yatırılıyordu. Kaynanam kayınbabam vefat etti. Paralar kaldı orada(Suriyede). Bu harp çok kötü oldu çok kötü.
/////////////////////////////////////////////
Sayın İsmail Arslan Beyefendi, merakınızı mucip olarak gazeteye gönderdiğiniz sorunuza yeğeni değerli akrabam Sayın Doğan Çapandan doyurucu bir cevap geldi. Ben de size iletiyorum. Evet, buyurduğunuz gibi rahmetli İsa Saffet Çapan Eymirde öğretmenlik yapmış. Bu döneme ait fotoğraflar da Sayın Doğan Çapanın arşivindeymiş. İşte o fotoğraflardan bazıları.
12.09.2016
Daha sonra da nenem Asiye Hanım (Ziya Beyin eşi), annem Naile Banu Hanımı alıp Yosgat'tan İstanbula geliyor. Buradan da sultanlarla birlikte vapur ile Lübnana dedemin yanına geliyorlar.(Bkz. Yozgat Gazetesindeki köşemYILMAZ GÖKSOY, SABRİ KOÇAK VE HAYATI ROMAN ÇAPANOĞLU YUSUF ZİYA BEY)
Ben doğduğumda babam Absüsselam Bey hapisteymiş. İki ay sonra çıkmış.Lübnan Fransız sömürgesi iken Hizb-ul Vatan üyesi oldukları için hapsedilmişler. Babam hapiste iken, Sultan Abdülhamitin gelini Melek Sultan ile annem,nenem ve dedem beni bir küçük bebek arabası ile ona götürürlermiş. Tabi kucağına alamazmış Sonra hepsi çıkmışlar. Bakan oldular Cumhur reisi oldular. Halepin Şamın en güçlü insanları oldular. Benim küçüklüğüm Çapanoğulları ile Çelebilerin (Mevlevi şeyhi Celalettin Çelebi ailesi) arasında geçti. İzzet Teyze (Celalettin Çelebinin annesi) ile nenem büyüttüler beni. Ben dergâha gider derviş Ferhat dedenin kucağında otururdum. Dedem Yusuf Ziya Bey ben 12 yaşında iken üreden öldü(1954-1955).Hâlbuki yemesine içmesine çok bakardı ve çok güzel kanun çalardı. Bana dedi ki sende bir alet çalmayı öğren. Bende piyano çalmayı öğrendim. Ben ne zaman evde kaybolsam dedemin kucağında bulurlardı.
Sonra babam (Abdüsselam Bey)elçi olarak annemle (Naile Banu Hanım) birlikte Mağribe(Morokko) gitti. Annem hiç sevmedi Mağripi ve ahalisini, iki sene sonra döndü. Babamda hastalandı böbreğinde taşlar oldu. Babam ben artık bir yerlere gidemem gelemem dedi. Yurt dışında görev istemedi ama Mahrip sultanının gelini bizim çok iyi ahbabımız oldu. Ben Halepte evvela Saint Joseph okuluna gittim. Orada bir rahibe vardı beni çok severdi. Piyanoyu güzel çaldığım için her gösteride beni çıkarırdı. Çok severdim piyano çalmayı çok meraklıydım. Babam Otel Baron ile ilgili bir dava aldı. Davayı kazanınca otelin sahibi mösyö Koko babama sormuş sana ne vereceğim diye. O da kuyruklu bir piyano getirt demiş. Çok güzel bir piyano Halepe geldi.
Hayatım güzeldi Fransızca, Arapça, Türkçe biliyordum. Sonra babam çok büyük bir ev aldı tam papaz okulunun karşısında kardeşlerimle birlikte o okulda okuduk. Lisemi orda bitirdim. Çalışkan bir talebe değildim. Ama çok terbiyeli bir şekilde yetiştirildik. Nenem Asiye Hanım sultanlardan gördüklerini aynen bize de öğretirdi. Mesela oturduğumuz vakit nasıl oturacağız birisi girdimi mutlaka ayağa kalkacağız, nasıl el öpeceğiz, nasıl reverans yapacağız. Ben de öğrendim hep Melek Hanımdan.
Asiye nenem 94 yaşında namaz seccadesi üzerinde vefat etti. Sonra ben Hukuk Fakültesine girdim. Babam benim Şamda Fransız Fakültesinde okumamı istemedi. Ben burada Hukuk Fakültesinde ders veriyorum sende orada oku dedi.
18 yaşında 23 yaşına kadar ben her sene nişanlanırım babam istemez. Halepte, Humus ta çok talibim oldu babam vermedi, nikâha varırız babam vazgeçer vermez. Halepte,Humusta beni istemeyen kalmadı. Babamın bu tutumuna benim de çok canım sıkılıyordu. Bu efendi (eşi Ghassan Beyi işaret ediyor), benim eşim Ghassan Mühendislik okuyordu benim fakültemin yanında. Anne, babası da bizim ahbabımızdı. Yapıştım buna sene 1964. Oda askerliğini yapıyordu 1967 yılında evlendik. Sonra Suudi Arabistanda bir yatta kaldı 23 sene bir prens için villalar yaptı. İşi güzeldi, bende çok güzel bir hayat yaşadım hem babamın yanında hem eşim Ghassanın yanında. Hele annemlerle birlikte iken hanımların kabul günleri vardı bu kabul günlerinde giymek için terziler içerde bana ne elbiseler diktiler. Bayramlarda eve terziler gelirdi. Hem bizlere hem de yakınımızdaki fakir kadın ve kızlara elbiseler dikilirdi. Dadılı, hizmetçili, büyüdük.
Babam annemi çok sevdi. Aldığı 22 odalı evi ve tarlaları hep annemin üstüne yaptı. Sonra babam vezir (bakan) oldu Şamda. Sıhhat veziri. Annem ve babam Şam da iki sene kaldılar, Okulumuz Halepte olduğundan ben nenemle kaldım. Tatillerde bizde yanlarına giderdik. Babam çok yüksek insanlarla yaşadı Suriye de ve Lübnan da. Cemal Abdülnasır, Velid Canbolat, oğlu Timur Canbolat falan Babam çok büyük davalar aldı ve kazandı. Haram yemeyen işini düzgün yapan bir insandı. Bu yüzden çok geniş bir çevresi oldu. Bu 22 odalı evin alt katına kendisi için beş odalı bir büro yaptı âlem görmeye gelirdi. Halepte en iyi avukatlar babamın yanında staj yaptılar.
Babam Abdüsselam Beyin babası İbrahim Termanini, Halepte kadı idi. Ezher de okumuş. Halep dünya güzeli bir memleketti. Hep iyiler oradaydı. Annemin arkadaşları Türk hanımlar çok önemli insanlarla evlendiler. Yani ne diyeceğim hayal gibi, işte öyle çok güzel bir hayatımız oldu. Dört kızımız oldu. Annem de çok güzel bir hayat yaşadı. Amma ne çare Mahaya hamile iken böbreğinin üzerinde üç kilo bir tümör çıktı. Çok meşhur bir Fransız doktor vardı, o ameliyat etti. Dokuz saat ameliyatta kaldı. Kalbi durmuş yeniden çalıştırmışlar. Böbreği aldılar tahlil ettiler kötü bir şey çıkmadı. Bir ay hastanede kaldı. Elli üç sene tek böbrekle yaşadı.
Başer Esadın Babası Hafız Esad babamı vezir (Bakan) etmişti annemle birlikte Kuveyte gittiler. Hukuk Fakültesinde doktora yapanların diplomalarını babam imzalardı. Annem o sırada hastalanmış beni Halepe götürün demiş. Babam ve kardeşim Rıdvan hususi tayyare ile Halepe getirdiler. İki ay sonra 69 yaşında iken vefat etti Temmuzun altısında.Ölmeden önce üzerindeki bütün malı mülkü babama devretti. Vasiyet ettiki öldüğümde beni annemin yanına koyun. Babam ona bir kabir yaptırdı, âlem görmeye giderdi. Mezar taşına bir şiir yazdı. Bu benim karım, ben Allahtan sonra ona taparım. Bu çok nebil (yüksek meziyet ve onur sahibi) bir ailenin kızı. Ailesine saygı duyarım. Bu çok nebil kadına ne yaptıysam ona az. Buraya geldiyseniz ona bir Fatiha okuyunuz anlamımda bir şiir.
Kız kardeşim Nouha babamla birlikte Dubaiye geldiler, babam vefat edene kadar evlenmedi ona baktı. Vefat edince annemin üzerine gömüldü. Nouha sonra iki sene Fransaya gitti dil öğrendi oradan döndükten sonra Halepte Fransızca tedrisat yapan bir yüksekokul açtı. Şimdi Halepte harp var oda Mersine yerleşti.
Eşim Ghassan, Halepte çok güzel bir ev almıştı. Bütün eşyalarımızı İtalyadan getirtmiştik ve evin tapusunun yarısını Ghassan benim üstüme yapmıştı. Ama 10 sene önce harp çıktı hepsini öylece bıraktık. Önce kızlarım Louma ve Souha evlenip Dubaiya gittiler Sonra Lina fakültesini bitirdi o da kardeşlerinin yanına gitti. Zeyna da bilgisayarı bitirdi o da gitti Dubaiye. Sonra bizde gittik. Ghassan orada zengin bir Filistinli ile dört yıl birlikte iş yaptılar. Şimdi emekli oldu.
Kaynanam ve kayınpederim de çok zengindiler, Antakyalıydılar. Kayınpederim de kadı idi. Önce karısını Şama gönderdi ve sonra kendi de gitti. Tebaasını Suriye yaptı çünkü Suriye Lübnan çok iyi idi. Zenginlik vardı, refah vardı. Halep, Beyrut doğunun Parisiydi. Antakyadaki arazilerinden ne çıkarsa hep Suriye de ki bankaya yatırılıyordu. Kaynanam kayınbabam vefat etti. Paralar kaldı orada(Suriyede). Bu harp çok kötü oldu çok kötü.
/////////////////////////////////////////////
Sayın İsmail Arslan Beyefendi, merakınızı mucip olarak gazeteye gönderdiğiniz sorunuza yeğeni değerli akrabam Sayın Doğan Çapandan doyurucu bir cevap geldi. Ben de size iletiyorum. Evet, buyurduğunuz gibi rahmetli İsa Saffet Çapan Eymirde öğretmenlik yapmış. Bu döneme ait fotoğraflar da Sayın Doğan Çapanın arşivindeymiş. İşte o fotoğraflardan bazıları.
12.09.2016
17.09.2016
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ismail arslan
21.09.2016 22:59:00A.Kadir Bey verdiğiniz bilgiler için tşk ederim
Sizle telefonla görüşmek istiyorum telefonum 0532 771 66 39