A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

COVİT-19 VE SONRASI

Değerli okurlar, geçtiğimiz günlerde basınımızda şöyle bir haber vardı: Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca Beyefendi, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrasında gazetecilerin "önümüzdeki aylarda maske geri mi dönecek" sorusunu şöyle yanıtlamış:  “Hastalık artık grip gibi seyrediyor. Fakat ileri yaştakiler ve kronik rahatsızlığı olanlarda Covid-19 risk oluşturmaya yine devam edecektir. Risk grubunda olanların kişisel tedbirlere dikkat etmeleri önem arz ediyor. ‘Grip öneminde’ olan hastalık toplumsal anlamda endişe sebebi olmaktan çıktı. Vaka sayılarında son iki haftada üç kattan fazla artış olsa da, bunun tam tersine, hastane yükündeki azalış yine sürmektedir. Kötü günler geride kaldı. Benzerlerini gelecekte aramak yanlıştır. Herkes müsterih olsun."

Sevdiklerimizi elimizden alan menhus Covid-19 virüsü ve yaşadığımız ağır ekonomik krizden sonra ben devlet büyüklerimizin bazı açıklamalarını anlayamıyorum. Dönüp bir daha okuyorum. Rahmetli İsmet Paşa'da rahmetli Demirel için söylemişti "adam iki saat konuşuyor bir şey söylemiyor." Nitekim Demirel'in bu demagojileri "Demirel'den inciler şeklinde sık sık karşımıza geliyor.

Değerli okurlar 04.06.2012 günü yine bu köşede Zakkumcu Ziya Bey ve Koronerci Canan Hanım başlığı ile yayınladığım yazımda ilaç fabrikalarının tansiyon ve kolestrol üzerindeki oyunlarını bütün çıplaklığı ile anlatmaya çalışmıştım. Özetlersek; Daha önce yıllarca 260 mg. civarında olduğu kabul edilen normal serum kolestrol seviyesi, ilaç firmaları tarafından birden 180-200 mg’a çekildi. 260 Kolesterol iyidir ile başladık. İlaç satışları düştükçe, sağlıklı yaşam için gerekli kolesterol miktarı da düşürüle, düşürüle 120 ye indi. Baktılar bu da satışları arttırmaz oldu, Şimdi diyorlar ki; Statinler (Kolesterol ilaçları) Alzaimer'i önlüyor. Oysa bu konuda tek bir araştırma yok.  Bir düşünün, normal kolesterol seviyesi 180-200 mg. iken dünyada potansiyel hasta sayısı tahminen 1,5-2 milyar civarındaysa, değeri 125 mg’a çektiğimizde potansiyel hasta sayısı 4-5 milyara çıkacak. Bunların ne kadarı ilaç kullanır bilinmez ama kazancı düşünebiliyor musunuz?

Amerikan Yüksek Tansiyon Derneği eski başkanı Dr. Michael H.Alderman diyor ki; Yüksek tansiyon 140/90 ‘ın üstü olarak tanımlanmıştı. 120/80 ile 139/89 Aralığı ise ön yüksek tansiyon olarak kabul ediliyordu. Bu dilime giren hastalara ilaç verilmiyor, tansiyonu yükseltecek bazı yiyeceklerden ve stresten uzak durmaları tavsiye ediliyordu. Amerika da yaklaşık 65 milyon insanın yüksek tansiyon hastası olduğu biliniyor. ABD. de tansiyon ilaçları pazarının yıllık hacmi 20 milyar dolar.120/80’i yüksek tansiyon olarak kabul ettiğinizde varın hesap edin 20 milyar dolar seviyesi kaçlara çıkar. Şimdi bazı yurdum doktorları ve ilaç üreticileri 120/70 olsa sağlığınız açısından daha iyi olur diyorlar. Neden acaba?

Bu gün geldiğimiz nokta da ise adına insan denen doğanın en zararlı varlığı parayı tanrılaştırdı.  Artık ona tapıyor. Para için yapmayacağı kötülük yok. Kendi ırkını kitle halinde yok etme çalışmaları yapıyor. Bunun içinde biyolojik silahlar üretiyor. Çünkü bu silahlar savaş makineleri ve silahları üretmekten ve kimyasal silahlardan çok daha ucuz. Çünkü çok küçük ve basit laboratuarlarda üretme imkânı vardır. Değişik adlarla ürettikleri bu silahların aşılarını da beraber üretip pazarlayarak hem insanları kendilerine muhtaç bırakıyorlar hem de akıl almaz paralar kazanıyorlar. Hem bu paraları kazanıyorlar hem de yaşamımızı ve geleceğimizi dizayn ediyorlar. Kendi amaçlarına uygun olarak hem istedikleri gibi insanları yönlendiriyor, hastalıklarla korkutarak teslim alıyor, hem de milyarlarına milyarlar katıyorlar. Bu virüsler zaman içinde kendi kendine çoğaldıkları, değişim gösterdiklerinden dolayı kimyasal silahlardan daha tehlikelidirler.  İş işten geçmeden, bu biyolojik silahları üretenlerin bu kolay para kazanma hırsına engel olunamaz ise ileriki yıllarda daha büyük kitlesel ölümler kaçınılmaz olacaktır.

Değerli okurlar, yedek subaylığımda kıta görevimde iken (daha sonra AS-İZ subayı oldum) gece derslerinde ısrarla NBC savaşı (nükleer, biyolojik, kimyasal savaş) konusunu anlattım. Bir seferinde lise mezunu çavuşlardan birisi neden diğer konuları önemsemediğimi sordu. Elbette onları da önemsediğimi ancak askerlerimizin neredeyse tamamının köylü çocukları olduğunu köylerine gittiklerinde benim bu anlattıklarımı köylüye de anlatıp bilinçlendireceklerini söyledim.

Nitekim Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin 1988 yılında İran-Irak Savaşı esnasında Irak'ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekâtı adlı isyanı bastırma operasyonu yaparak Halepçe'ye zehirli gaz saldırısı yaptırdı binlerce insan öldü.

Çekirdeksiz Kuru Üzüm ihracatında; Türkiye % 25’lik payla dünyada birinci sırada yer almaktaydı. Epey bir zaman önce üzüm bağlarımızda o yıl üzüm mahsulümüz büyük zarar gördü. Gazeteler Yunanlı ajanların bağlarımıza biyolojik saldırı yaptıklarını yazdılar. İnternette bununla ilgili bir haber aradım ama bulamadım. Bazı olaylar uluslar arası ilişkiler zarar görmesin diye örtbas edilebiliyor. Sanırım bu da öyle oldu. 

Yazımı şu sorum ile bitirmek istedim; bizlerin basit vatandaşlar olarak sınırlı imkânlarımızla elde ettiğimiz bu bilgileri yani Covit-19 vesaire, Sayın Sağlık Bakanımız da biliyor muydu?

 

 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ