A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

DAYILI KÖYÜNÜN GIDDİLİ’Sİ

Gecenin sıcağından yarı uyur haldeki Dayılı köyü halkı, geliyolar, geliyolar diye bağıran canhıraş bir sesle yataklarından fırlarlar. Gördükleri manzara şudur. Gıddili lakaplı Mehmet Oba feryat figan uçarcasına bir hızla evine doğru koşmaktadır. Evinin kapısının önüne vardığında düşüp bayılır. Meraklılar hemen Gıddili’nin yanına gelip ne olduğunu anlamaya çalışırlar. Biraz sonra kendine gelen Gıddili korkudan büyümüş gözlerle önce etrafı bir tarar sonrada ne oldu bana diye sorar. O sırada Ceritzade Şükrü Efendi’de ( benim anne babam) gelir ve “Oğlum arkandan bağırdım Gıddili korkma benim diye ama sen duymadın ki” der. Şükrü efendinin anlatması ile olay anlaşılır. Gıddili Mehmet, gece Şükrü Efendinin tarlalarına su vermektedir. Vazifesi, bir tarla yeteri kadar su alınca harkın tarlaya giren tarafını kapatıp suyun bir sonraki tarlayı sulamasını sağlamaktadır. Bu bekleme sırasında da korkusundan gözü mezarlıkta, çenesi elindeki küreğin sapında tedirgin bir şekilde tarlaların biran önce yeteri kadar su almasını beklemekte. Sıcaktan uyuyamayan Şükrü Efendi de beyaz fanila ve beyaz ve bileğine kadar uzun don’un üzerine paltosunu omzuna atıp sulamayı kontrole çıkar. Zaten ölüden ve ölmekten korkan bir yapıya sahip olan Gıddili öyle dalgın bir vaziyette ufka bakarken birden mezarlık tarafından gelen beyaz çamaşırlar içindeki Şükrü Efendi’yi görünce mezarlıktan hortlak geliyor zannı ile küreği atıp panik içinde geliyorlar, geliyorlar diye bağırarak köye doğru koşmaya başlar. Ne zaman bir sohbetimizde Dayılı köyü adı geçse hep bu olayı hatırlardım. Yıllar yılları kovaladı dayım Yaşar Cerit köydeki tüm arazileri sattığından dede yadigarı Dayılı’yı bir daha görmek nasip olmadı. Yıllar geçse de vatan özlemi hiç azalmıyor bilakis daha da büyük bir özlem insanın içinde büyüyor büyüyor. Aklıma geldikçe Google Earth’dan kuşbakışı da olsa özlemle bakardım.60 yıl sonra eşimi de alarak hem Dayılı’yı hem de dede yadigârı kimler kalmışsa onları görmeye gittim. Önce Rahmetli Gıddili Mehmet Efendinin oğlu Gıddili Ahmet kardeşimi onun sayesinde de Hacı Eyüp Güneş kardeşimi buldum. Bizi bağırlarına öyle bir bastılar ki tarifi mümkün değil. İstanbul da unuttuğumuz içten misafirperverliği bize doyasıya yaşattılar. Ahmet babasının fotoğrafçıda büyüttürdüğü çerçeveli resmini getirdi. Eyüp, annesi Tekgül hanımın çerçeveli resmini getirdi. Bende o resimlerden fotoğrafladım. Sohbetimiz Dayılı ile ilgili genel bir değerlendirmeden sonra elbette rahmetli Gıddilinin komiklikleri idi. Laf lafı açtıkça oğul Gıddili Ahmet’in de ondan aşağı kalmadığını hayretle gördük. Diyor ki; Sabah erkenden kalkıp tarladan taze domates,hıyar topladım Yozgat pazarına götürdüm.Domatesi 50 uruştan hıtarı 50 uruştan sayoyom.Bi herif geldi “gardaş hepsini ben alıyom” dedi. “50 uruştan aşağı vermem bilesin” dedim. “tamam gardaşım hepsini 50 uruştan alacağım” dedi. Adamın hali tavrı hoşuma gitmedi merak ettim bu kadar malı norecen diye sordum. Eyiki sormuşum.”Ben pazarcıyım senden alıp satacağam” demez mi. Uyanığa bak. Benden alacak 50 uruşa Yozgatlıya satacak 1 liraya. “ Yok hemşerim ben bunları 50 uruşa sana satacağıma 50 uruşa Yozgatlı’lıya satarım”dedim. Beş dakka içinde de sattım bitirdim. Ben uğraşıyım yetiştiriyim, sabahın köründe toplayıp
Yozgat’a getiriyim adam ayaküstü 50 uruş kazansın şu işe bak. Ne eski köylülük kaldı, ne eski beyler kaldı. Bir gün Efenda (efendi ağa) balkonda köylülerden biri ile oturuyomuş. Biraz sona adam gidince efenda babamı çağırıyo “ adam yarım saattir dangırdıyo, başıma ağrı girdi otur şuruya adam gibi iki laf edek” diyo. Bi zaman konuşmadan uzaklara bakmış sonra “ben ölürsem Yaşar burda durmaz satar gider” demiş. Hakkaten de öyle oldu. Efenda ölünce Yaşar abi hepisini sattı. Efendağanın ölümünden yıllar sonra Nizamlar da arazilerini sattılar. Uçsuz bucaksız arazileri vardı. Bizde kendi tarlalarımıza gitmek için onların tarlalarından geçerdik. Bir gün gine onların tarlalarından ekinlerin arasında yörüyüp gidiyom. Uzaktan bi deliğanlı bana doğru kopup geliyo. Yanıma gelince neriye hemşerim dedi. Bende tarlama gidiyom dedim. Hemşerim buradan geçmek yasak demez mi depem attı. Lan oğlum sen kimin kopeğisin de burdan geçmeyi yasak ediyorsun deyince biraz çekindi. Bu araziler Yimpaş’ın arazisi yani özel demez mi. Bana bak kim aldıysa git ona söyle bu ekin var ya bi kibrite bakar. Bi kibrit çalarım dümdüz ederim dedim. Bi daha ses edemedi. Ya işte Nizamlar da satınca böyle şeyler geldi başımıza. Hâlbuki onların zamanında bolluk vardı bereket vardı. Hiç bi sıkıntımız olmazdı. Efenda’nın tarlaları olsun Nizamların tarlaları olsun biçer(biçerdöğer) tarlalara girince saplar tarlada kalırdı. Bütün köylü onları toplar kışın mallara saman yapardı. Diye uzun uzun anlattılar.


OKUR YORUMLARI
Ali SELVİ
17.10.2012 09:48:00

Değerli abimiz Abdulkadir bey,
Yazılarınızı merakla takip ediyorum
Bende bir Yozgatlı olarak ve Dayılı köyünden olmam münasebetiyle bu makaleniz beni ziyadesiyle memnun etti.
İstanbul dan köyümle ilgili bir yazı okuyunca mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim.
Çok teşekkür ediyorum.
Ellerinizden öper, Saygılarımı sunarım

Sibel Oktay
15.10.2012 18:08:00

Degerli yazar,

Umarim devamini,daha da dogrusu daha cok anilar anlatirsiniz.Bunlar bizim icinde tahmin edilemeyecek kadar kiymetli anilar.

Yozgat'in o muhtesem gunlerini bire bir yasamislardan kalan,hicbir yerde de bulunamayacak detaylarla canlandirmaniz cok etkileyici...

82 yasindaki annemin gencliginde dort nala ata binen bir hanim olarak anlattiginiz yerlerde gezindigini dusunmek bile
heyecanimi arttiriyor.Tesekkurler.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ