Dört el, dört ayak
Dört göz, dört kulak

Bir şiirin iki mısraı gibi ama değil. Sanırım ben uydurdum. Çünkü daha önce böyle bir söz duymadım. Türkçemizin güzelliğinden oluyor. Kuşadası’nda yalnız yaşayan benden bir yaş büyük rahmetli kuzenim Celalettin Çapanoğlu aklıma gelince üzülürdüm, sırtı ağrısa kim merhem sürecek diye. Bu düşünceler içindeyken aklıma gelirdi bu sözler. Ayağından ameliyat olduğunda bir buçuk ay bizde kalmış, doyasıya birlikte olmuştuk. Ne yazık ki üç yıl önce Kuşadası’ndaki evinde bir gece yalnızken kaybettik.

Üstat Cahit Sıtkı Tarancı diyor ya otuz beş yaş şiirinde “Taşın sert olduğunu insan bu yaşa gelince anlarmış ”diye. Yanlış hem de çok yanlış. Şimdi erkeklerimiz otuz beş, kızlarımız otuz yaşında evleniyorlar. Çünkü ancak iş güç sahibi oluyor bir ev geçindirecek kadar para kazanmaya başlıyorlar. Taşın sert olduğunu 70 yaşından sonra yalnız kalınca anlıyor insan. İşte o zaman anlıyorsun her zaman yanında hazır olan ama farkında olamadığın öbür iki elin, iki ayağın, iki gözün, iki, kulağın değerini.

Eşini kaybeden bir insan bir zaman daha yemeğini kendi pişirebilir, bazı ev işlerini ya da alışverişlerini kendi başına yapabilir ama içinde hep yarın ne olacak korkusu ile yaşamaya başladığında, işte o zaman yalnızlığı, çaresizliği sarıverir bütün bedenini.

Durup dururken bir yerin ağrıyabilir, yaşlısın, yıpranmışsın. Eczacının verdiği bir merhemi ağır ağır sürersin ağrıyan yere. Ama sırtın ağrırsa eğer, ellerin yetişmez oraya. Birde yalnız bir erkeksen kimden yardım isteyebileceksin. Senin yaşındaki arkadaşlarının çoğu senden önce terk etmişler bu dünyayı. Komşulardan zaten fayda yok. Gözlerinden yaş gelse de dayanacaksın ağrı kendiliğinden geçene kadar. Ellerinin birisinde bir sakatlık olsa nasıl olacak banyo, tuvalet. Allah iş gören ellerinizi korusun.

Ayakların yürümezse eğer, Bir bardak su bile problem. Kim yapacak alışverişlerini, ödemelerini. Gelene kapıyı kim açacak. Tekerlekli iskemleye muhtaç olmuşsan kim çıkaracak seni sokağa. “Yeni bir ayakkabım yok diye üzülmeden önce ayakları olmayanları düşün ”sözü gelecek aklına. Allah ayaklarınızı korusun.

Gözlerin görmeyebilir geçen zaman içinde. O kadar çok göz rahatsızlığı var ki. Göz hastanelerinin hepsi hasta kaynıyor. Kim sana gazete, kitap okuyacak. Gelen mektupları evrakları kim okuyacak. Gönderdiğin postaların üzerini kim yazacak. Allah gözlerinizi korusun.

Yaşlandıkça kulaklarda da problemler başlıyor. Yakınındaki kişilerin normal ses tonu ile söylediklerini duyamıyor, anlayamıyorsun, onlarda daha yüksek sesle anlatmaya çalışıyorlar. Televizyonun, radyonun sesini daha çok açıyorsun. Çocukların seni ziyarete geldiğinde “Komşuları rahatsız ediyorsun, sesini biraz kıs” demek zorunda kalıyorlar. Allah kulaklarınızı korusun.

Bu yazdıklarımı benden büyük akrabalarım, komşularım, dostlarım yaşadılar. Eşini kaybetmiş benden altı yaş büyük bir komşu ağabeyim şimdi Erdek’te yaşıyor. Her telefon konuşmamızı sonlandırırken eşimi kastederek bana “Aman bacıma iyi bak” diye tembih ederken, “Allah kimseyi yalnız bırakmasın” diye de dua ediyor.

Değerli okurlarım, Allah kimseyi dört el, dört ayak, dört göz, dört kulaktan geri koymasın duamız ile yazımızı bitirelim. Hepinize sağlıklar ve yuvanızda huzur diliyorum.

15.08.2017
OKUR YORUMLARI
Rauf Aktolga
15.08.2017 20:15:00

Aklımı mı okudun? Şı anda tam bahis ettiğin durumdayım. Sol ayak tabanında aniden bir problem çıkıverdi. Üzerine basınca acı veriyor. Bir süre merhem kimi sabah kimi akşam sürülüyor, kimi ayağın üst kısmına kimi ayak tabanına, bir sürü sabah ayrı akşam ayrı alınacak hap, bacağa sargı ile uygulanacak özel hazırlanmış bir sıvı. Işıl hanım olmasa yanmışım gari. Allah ayırmasın kimseyi.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ