Değerli okurlar, 24 Nisan tarihi geldi ya basında yine meşum Ermeni tehciri olayı ile ilgili yazılar ve talepler boy göstermeye başladı. 1915 olaylarının yıldönümünde gözler bir kez daha Beyaz Saray'a çevrildi. 24 Nisan yaklaşırken ABD Temsilciler Meclisi'nden 80'i aşkın üye ABD Başkanı Donald Trump'a ortak mektup göndererek, Başkan'dan 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımlamasını istemiş.16.04.2015 günü Yozgat Gazetesindeki köşemde TÜRK-ERMENİ YAKINLAŞMASI,1874 KITLIĞI VE YOZGATTA TÜRK- ERMENİ YARDIMLAŞMASI başlıklı yazımda konuyu başka bir açıdan ele alarak yorumlamıştım. O yazımın bir paragrafında şöyle yazmışım; Ticarî hayatın neredeyse tamamını ellerinde bulunduran ve dolayısıyla çok zengin olan Ermeniler, Türk idarecileriyle gayet iyi geçinmektedirler. Ayrıca Ermeni toplumu Türk-Osmanlı kültürü, yaşam tarzı ve yönetim biçimini de benimseyerek Osmanlıların güvenine lâyık olmuş ve Millet-i Sâdıkaunvanına hak kazanmıştır. Osmanlı Ermenileri bu unvan sayesinde iş hayatında olduğu gibi, kamu hizmetlerinde de önemli yerlere gelmişlerdir. Hem merkez devlet teşkilâtında hem de yerel yönetim birimlerinde aktif olarak görev yapmışlardır. Ermeniler Osmanlı-Türk sanat, kültür ve müziğine de önemli katkılar yapmışlar, ünlü sanatçılar yetiştirmişlerdir. Bu sanatçılar bugün de Türkiye Ermenileri ve Türkler için övünç kaynağı olarak anılmaktadır.
Bu yazımdaysa tehcire sebep olan Ermenistan devletinin ilk başbakanı OvanesKaçaznuni (HovannezKatchaznouni) den ve onun bir itirafı olan kitabından bahsetmek istiyorum. Türkiyenin renkli insan mozaiğine çomak sokanlara bilerek ya da bilmeyerek alet olanlara ibret olur belki umuduyla. Umarım sıkılmadan sonuna kadar okursunuz.
Kimdir bu Ovanes Kaçaznuni?
1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan devletinin ilk başbakanıdır. O zamanki Taşnak Hükümetini 1919 yılı Ağustos ayına kadar 13 ay yönetmiştir. Taşnaksutyun Partisinin kurucularındandır ve önemli lideridir. Ermenistanın ve Taşnak Partisinin en yetkilisidir.
1867 yılında Gürcistana bağlı Ahıska bölgesinde doğdu. Mimarlık eğitimi aldıktan sonra Bakûde mimar olarak çalıştı. Taşnak örgütüne orada katıldı. 1917de Ermeni Ulusal Konseyi üyesi oldu. 1918e kadar Kafkasya parlamentosunda (Seym) Taşnak temsilcisi olarak bulundu. Trabzon ve Batumda Türklerle yapılan barış görüşmelerinde Ermeni heyeti içinde yer aldı. Kafkasya devleti parçalanınca, 1918 Temmuzunda bağımsız Ermenistanın ilk başbakanı oldu. 1919 Ağustosuna kadar bu görevde kaldı. 1920 yılında Ermenistanda Bolşevik iktidarının kurulmasının ardından tutuklandı. 1921 yılında Bolşevik yönetimine karşı yapılan karşıdevrime! Ayaklanmanın bastırılmasından sonra ülkeyi terk etti. Yıllar sonar Sovyet Ermenistanına geri döndü ve 1938 yılında ölene kadar mimar olarak çalıştı.
OvanesKaçaznun 1923 yılında Bükreşte yapılan Taşnak Partisi toplantısında Ermeni meselesi ile ilgili bir rapor sunar. Bu rapor gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.Kaçaznuninin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor aslında bir itirafnamedir. Rapor, o yıl kitap olarak yayımlanır. Kitaba koyduğu başlık, Taşnaksutyunun Artık Yapacağı Bir Şey Yok.
Ermenice basılan kitap, dört yıl sonra, 1927 yılında Rusçaya çevrilerek Tiflisle ibreti âlemolması amacıyla 2 bin adet basıldı. Kitabın İngilizce basımı ise, 1955 yılında, TheArmenianRevolutionaryFederation (Dashnaksoution) Has NothingTo Do AnyMore başlığıyla Armenian Information Service (Ermeni İstihbarat Servisi) tarafından New Yorkta yayımlandı. İlk Ermeni başbakanıOvanesKaçaznunininbu tarihî raporu Ermenistanda yasaklanmıştır. Yayınların Avrupadaki kütüphanelerden Taşnaklar tarafından toplatıldığı da biliniyor. Kitabın çeşitli dillerden yayımlanan basımları, Avrupa kütüphanelerinden toplatılmıştır. Rapor, sonraları İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi Sayın Mehmet PERİNÇEK tarafından Moskovadaki Lenin Kütüphanesinde Rusça olarak bulundu ve Türkolog Arif ACAROĞLU tarafından Türkçeye çevrildi.
Kaynak Yayınlarından, 2006 yılında, Taşnak Partisinin Yapacağı Birşey Yok (1923 Parti Konferansına Rapor) başlığıyla yayınlanan kitapta yazılanlar Ermeni kıyımı iddiaları bağlamında bir belge durumunda
Kaçaznuni,128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere veriyor:
1914 Sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasyada büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı ve sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi (EDDP) hem bu birliklerin oluşturulmasına hem de bunların Türkiyeye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı .
Biz, kayıtsız şartsız Rusyaya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken, zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında, çar hükümetinin Ermenistanın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik
Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin boş sözlerine büyük önem vererek ve kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
Türkler doğru yaptı
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tabi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve en uygun yöntemdi. Kızgınlık ve korku içinde bulunan bizler, suçlu arıyorduk ve bu suçluyu hemen Rus hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik.
Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus hükümetine karşı dünkü inancımızı ne denli körü körüne ve temelsiz idiyse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde bizim cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.
Gerçekleri göremedik
Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusyaya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistanı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Olayların sebebi biziz
Kötü kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun partisi de bundan kaçamamıştır. Sanki uzak görüşlü olmamamız bir kahramanlıktı çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti, oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık.
Barış teklifini reddettik
1914-1918 yılında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, dinlenerek iki yıl içerisinde yeniden canlandılar. Yeni genç ve yurtsever duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadoluda kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiyede milli bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı.
Onlar Küçük Asyada istikballerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Anlaşmasına askeri güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı.
Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler. Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesinlikle başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimâli vardı.
Türklere karşı ayaklandık ve savaştık
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz, Türkler in düşmanı olan itilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiyeden denizden denize Ermenistan talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiyeye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerikaya resmi çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türklerle savaştık, öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
İsyanımızın temelinde Büyük Ermenistan vardı
Türkiyenin yedi ili, Kilikyada dört sancak ve Karadenizden Akdenize Karabağ dağlarından Arap çöllerine uzanan Büyük Ermenistan tasarlanmakta ve talep edilmekteydi. Bu emperyalist hayal nasıl gerçekleşebilirdi?
Hiçbir zaman devlet olamadık
Adil olursak; yönetmek demek öngörmek demekse, biz kesinlikle öngörü yeteneği olmayan, işe yaramaz Taşnak yöneticileriydik. Başlıca zaafımız bu noktadaydı. Dahası, faaliyetlerimizin amacını belirli ve net biçimde anlamış değildik; rehber bir ilkemiz ve sürekli uygulanabilen tutarlı bir sistemimiz yoktu. Sanki istemeden, tesadüfi koşulların etkisi altında tereddütle hareket ediyor, kafamızı duvara çarpıyor ve ayaklarımızın altındaki zemini körler gibi denemeye kalkıyorduk. İmkânlarımızın sınırlarını bilmiyor ve çoğu zaman bunları abartıyorduk. Engellerin çağını anlamıyor, karşıt güçlerden nefret ediyorduk. Devlet ile partiyi ayıramıyor ve parti ideolojisini devlet işlerine karıştırıyorduk. Bizler devlet adamları değildik
Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok
Şimdi neyimiz var? Aras ile Sevan arasında küçücük ve sözde bağımsız, gerçekte ise canlanmakta olan Rusya İmparatorluğunun özerk bir kenar bölgesi durumundayız. Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok; bu konu Lozanda defnedilmiştir. Büyük Avrupa devletleri bizi defnettiler.
Teröre yöneldik
Kişilere karşı suikastlar planlayarak ve gerçekleştirerek, bir zamanlar Yıldız köşkünde yaptığımız gibi yapabilir bu kez başkalarını bombalayabiliriz. Ama niçin? Biz Türkiyede gürültü çıkarttığımızda bu gürültü sayesinde büyük devletlerin dikkatini Ermeni konusuna çekeceğimizi ve onları bizim lehimize aracı olmaya zorlayacağımızı sandık. Şimdi ise böyle bir aracılığın kaç para ettiğini artık biliyoruz.
Geçmişin kalıntısı Taşnak partisi, artık son bulmalıdır: ben intihar öneriyorum
Parti artık yenilmiş ve otoritesini kaybetmiştir; ülkeden kovulmuş ve geri dönemez kolonilerin ise yapabileceği bir iş yok. Bir parti, Madem yaşıyorum öyleyse kendime nasıl olursa olsun bir iş uydurmalıyım diyemez. Madem yaşıyorum, öyleyse tarzında bir yaklaşım mantıksal olarak yanlıştır. Cümleyi bunun tersi yönde kurmamız gerekir: Mademki yapacak bir işim kalmamış, yaşamam gerekmez! Evet, ben intihar öneriyorum! Taşnak Partisi geçmişin bir kalıntısıdır, gereksiz bir organdır ve vücudun bu organa artık ihtiyacı kalmamıştır, şimdilerde bir koloni (diaspora) partisidir.
Taşnak partisi, barışa engeldir
Yalnız bir konuda ısrar ediyorum. Bir gün gelir de Türklerle anlaşmak ihtiyacı doğarsa; sahneye başka bir anlayışa, başka bir psikolojiye sahip, en önemlisi de başka bir mazisi olan ya da olmayan insanların çıkması gerekir. Ve bu noktada Taşnaksutyun, değil yardım etmek, tersine engel olur.
Yazımızı Atatürk ve İsmet Paşa ile ilgili bir anı ile bitirelim.
Başbakan İsmet İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkünde ikamet eden Atatürkü ziyaret eder.
- Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.
- Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu meclise getireceğiz... Ne diyorsunuz?
- İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.
İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplar:
- Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.
İsmet paşa sabah gelince, bahçenin halini görür ve görevlilere sorar:
- Bahçeye ne oldu böyle?
- Gazi paşa hazretleri emrettiler, söktük.
Başbakan İnönü, cumhurbaşkanı Atatürkün odasına girer:
- Paşam, bahçeyi neden böyle yaptırdınız?
Mustafa Kemal:
- Azınlıkları söküp attım İsmet.
İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:
Atatürk:
- İsmet, ben "ne mutlu türküm diyene" sözünü boş yere söylemedim... Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladıdır... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın."
Bu yazımdaysa tehcire sebep olan Ermenistan devletinin ilk başbakanı OvanesKaçaznuni (HovannezKatchaznouni) den ve onun bir itirafı olan kitabından bahsetmek istiyorum. Türkiyenin renkli insan mozaiğine çomak sokanlara bilerek ya da bilmeyerek alet olanlara ibret olur belki umuduyla. Umarım sıkılmadan sonuna kadar okursunuz.
Kimdir bu Ovanes Kaçaznuni?
1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan devletinin ilk başbakanıdır. O zamanki Taşnak Hükümetini 1919 yılı Ağustos ayına kadar 13 ay yönetmiştir. Taşnaksutyun Partisinin kurucularındandır ve önemli lideridir. Ermenistanın ve Taşnak Partisinin en yetkilisidir.
1867 yılında Gürcistana bağlı Ahıska bölgesinde doğdu. Mimarlık eğitimi aldıktan sonra Bakûde mimar olarak çalıştı. Taşnak örgütüne orada katıldı. 1917de Ermeni Ulusal Konseyi üyesi oldu. 1918e kadar Kafkasya parlamentosunda (Seym) Taşnak temsilcisi olarak bulundu. Trabzon ve Batumda Türklerle yapılan barış görüşmelerinde Ermeni heyeti içinde yer aldı. Kafkasya devleti parçalanınca, 1918 Temmuzunda bağımsız Ermenistanın ilk başbakanı oldu. 1919 Ağustosuna kadar bu görevde kaldı. 1920 yılında Ermenistanda Bolşevik iktidarının kurulmasının ardından tutuklandı. 1921 yılında Bolşevik yönetimine karşı yapılan karşıdevrime! Ayaklanmanın bastırılmasından sonra ülkeyi terk etti. Yıllar sonar Sovyet Ermenistanına geri döndü ve 1938 yılında ölene kadar mimar olarak çalıştı.
OvanesKaçaznun 1923 yılında Bükreşte yapılan Taşnak Partisi toplantısında Ermeni meselesi ile ilgili bir rapor sunar. Bu rapor gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.Kaçaznuninin Osmanlı döneminde yaşananları anlattığı kendi imzasını taşıyan rapor aslında bir itirafnamedir. Rapor, o yıl kitap olarak yayımlanır. Kitaba koyduğu başlık, Taşnaksutyunun Artık Yapacağı Bir Şey Yok.
Ermenice basılan kitap, dört yıl sonra, 1927 yılında Rusçaya çevrilerek Tiflisle ibreti âlemolması amacıyla 2 bin adet basıldı. Kitabın İngilizce basımı ise, 1955 yılında, TheArmenianRevolutionaryFederation (Dashnaksoution) Has NothingTo Do AnyMore başlığıyla Armenian Information Service (Ermeni İstihbarat Servisi) tarafından New Yorkta yayımlandı. İlk Ermeni başbakanıOvanesKaçaznunininbu tarihî raporu Ermenistanda yasaklanmıştır. Yayınların Avrupadaki kütüphanelerden Taşnaklar tarafından toplatıldığı da biliniyor. Kitabın çeşitli dillerden yayımlanan basımları, Avrupa kütüphanelerinden toplatılmıştır. Rapor, sonraları İstanbul Üniversitesi Araştırma Görevlisi Sayın Mehmet PERİNÇEK tarafından Moskovadaki Lenin Kütüphanesinde Rusça olarak bulundu ve Türkolog Arif ACAROĞLU tarafından Türkçeye çevrildi.
Kaynak Yayınlarından, 2006 yılında, Taşnak Partisinin Yapacağı Birşey Yok (1923 Parti Konferansına Rapor) başlığıyla yayınlanan kitapta yazılanlar Ermeni kıyımı iddiaları bağlamında bir belge durumunda
Kaçaznuni,128 sayfalık raporunda şu çarpıcı ifadelere veriyor:
1914 Sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasyada büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı ve sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi (EDDP) hem bu birliklerin oluşturulmasına hem de bunların Türkiyeye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı .
Biz, kayıtsız şartsız Rusyaya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken, zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında, çar hükümetinin Ermenistanın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik
Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin boş sözlerine büyük önem vererek ve kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
Türkler doğru yaptı
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tabi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve en uygun yöntemdi. Kızgınlık ve korku içinde bulunan bizler, suçlu arıyorduk ve bu suçluyu hemen Rus hükümeti ve onun kalleşçe politikaları olarak belirledik.
Siyasal açıdan olgunlaşmamış ve dengesiz insanlara özgü bir şaşkınlık içinde, bir uçtan diğerine savrulmaktaydık. Rus hükümetine karşı dünkü inancımızı ne denli körü körüne ve temelsiz idiyse, bugünkü suçlamalarımız da o denli körü körüne ve temelsizdi. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde bizim cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.
Gerçekleri göremedik
Askerî operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusyaya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistanı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Olayların sebebi biziz
Kötü kaderden şikâyet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun partisi de bundan kaçamamıştır. Sanki uzak görüşlü olmamamız bir kahramanlıktı çünkü isteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca aldattı, atlattı ve ihanet etti, oysa bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık.
Barış teklifini reddettik
1914-1918 yılında emperyalistlere karşı savaşlarında bozguna uğrayan Türkler, dinlenerek iki yıl içerisinde yeniden canlandılar. Yeni genç ve yurtsever duygularla hareket eden bir nesil ortaya çıkarak, Anadoluda kendi ordusunu yeniden organize etmeye başlamıştı. Türkiyede milli bilinç ve kendisini savunma içgüdüsü uyanmıştı.
Onlar Küçük Asyada istikballerini hiç olmazsa bir şekilde temin edebilmek için Sevr Anlaşmasına askeri güçle karşı koymak zorundaydılar. Bizim bu dönemde barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı.
Çok geçmeden sınırlarımıza askerî operasyonlar başladığında, Türkler bizimle bir araya gelmeyi ve görüşmelere başlamayı teklif ettiler. Biz ise onların bu teklifini geri çevirdik. Bu büyük bir hataydı. Bu, görüşmelerin kesinlikle başarıyla sonuçlanacağı anlamına gelmezdi ama bu görüşmelerde barışçı bir sonuca ulaşma ihtimâli vardı.
Türklere karşı ayaklandık ve savaştık
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz, Türkler in düşmanı olan itilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiyeden denizden denize Ermenistan talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiyeye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerikaya resmi çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türklerle savaştık, öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
İsyanımızın temelinde Büyük Ermenistan vardı
Türkiyenin yedi ili, Kilikyada dört sancak ve Karadenizden Akdenize Karabağ dağlarından Arap çöllerine uzanan Büyük Ermenistan tasarlanmakta ve talep edilmekteydi. Bu emperyalist hayal nasıl gerçekleşebilirdi?
Hiçbir zaman devlet olamadık
Adil olursak; yönetmek demek öngörmek demekse, biz kesinlikle öngörü yeteneği olmayan, işe yaramaz Taşnak yöneticileriydik. Başlıca zaafımız bu noktadaydı. Dahası, faaliyetlerimizin amacını belirli ve net biçimde anlamış değildik; rehber bir ilkemiz ve sürekli uygulanabilen tutarlı bir sistemimiz yoktu. Sanki istemeden, tesadüfi koşulların etkisi altında tereddütle hareket ediyor, kafamızı duvara çarpıyor ve ayaklarımızın altındaki zemini körler gibi denemeye kalkıyorduk. İmkânlarımızın sınırlarını bilmiyor ve çoğu zaman bunları abartıyorduk. Engellerin çağını anlamıyor, karşıt güçlerden nefret ediyorduk. Devlet ile partiyi ayıramıyor ve parti ideolojisini devlet işlerine karıştırıyorduk. Bizler devlet adamları değildik
Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok
Şimdi neyimiz var? Aras ile Sevan arasında küçücük ve sözde bağımsız, gerçekte ise canlanmakta olan Rusya İmparatorluğunun özerk bir kenar bölgesi durumundayız. Türkiye Ermenistanı diye bir şey yok; bu konu Lozanda defnedilmiştir. Büyük Avrupa devletleri bizi defnettiler.
Teröre yöneldik
Kişilere karşı suikastlar planlayarak ve gerçekleştirerek, bir zamanlar Yıldız köşkünde yaptığımız gibi yapabilir bu kez başkalarını bombalayabiliriz. Ama niçin? Biz Türkiyede gürültü çıkarttığımızda bu gürültü sayesinde büyük devletlerin dikkatini Ermeni konusuna çekeceğimizi ve onları bizim lehimize aracı olmaya zorlayacağımızı sandık. Şimdi ise böyle bir aracılığın kaç para ettiğini artık biliyoruz.
Geçmişin kalıntısı Taşnak partisi, artık son bulmalıdır: ben intihar öneriyorum
Parti artık yenilmiş ve otoritesini kaybetmiştir; ülkeden kovulmuş ve geri dönemez kolonilerin ise yapabileceği bir iş yok. Bir parti, Madem yaşıyorum öyleyse kendime nasıl olursa olsun bir iş uydurmalıyım diyemez. Madem yaşıyorum, öyleyse tarzında bir yaklaşım mantıksal olarak yanlıştır. Cümleyi bunun tersi yönde kurmamız gerekir: Mademki yapacak bir işim kalmamış, yaşamam gerekmez! Evet, ben intihar öneriyorum! Taşnak Partisi geçmişin bir kalıntısıdır, gereksiz bir organdır ve vücudun bu organa artık ihtiyacı kalmamıştır, şimdilerde bir koloni (diaspora) partisidir.
Taşnak partisi, barışa engeldir
Yalnız bir konuda ısrar ediyorum. Bir gün gelir de Türklerle anlaşmak ihtiyacı doğarsa; sahneye başka bir anlayışa, başka bir psikolojiye sahip, en önemlisi de başka bir mazisi olan ya da olmayan insanların çıkması gerekir. Ve bu noktada Taşnaksutyun, değil yardım etmek, tersine engel olur.
Yazımızı Atatürk ve İsmet Paşa ile ilgili bir anı ile bitirelim.
Başbakan İsmet İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkünde ikamet eden Atatürkü ziyaret eder.
- Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.
- Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu meclise getireceğiz... Ne diyorsunuz?
- İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.
İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplar:
- Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.
İsmet paşa sabah gelince, bahçenin halini görür ve görevlilere sorar:
- Bahçeye ne oldu böyle?
- Gazi paşa hazretleri emrettiler, söktük.
Başbakan İnönü, cumhurbaşkanı Atatürkün odasına girer:
- Paşam, bahçeyi neden böyle yaptırdınız?
Mustafa Kemal:
- Azınlıkları söküp attım İsmet.
İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:
Atatürk:
- İsmet, ben "ne mutlu türküm diyene" sözünü boş yere söylemedim... Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladıdır... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın."
25.04.2017
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
YOZGAT" ın SÖZÜ
28.04.2017 09:22:00Sayın Çapanoğlu,engin tecrübeniz,hoşgörünüz ve ileri görüşlü yazılarınız bizleri gerçekten aydınlatıyor.Tarihin derinliklerine dalıyor adeta okyanusta bir rüyada gibi hafifliyoruz.Yazılarınızın ve görüşlerinizin devamını diliyorum.Çiçeğiniz GÜL-Sevdanız İNSAN,SEVGİ yolunuz açık,sevgi dolu yüreklere selam olsun.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
05.05.2017 08:50:00Acizane köşemda yayınladığım yazılarıma lütfedip yorum göndererek beni yüreklendiren değerli okuyucularıma en kalbi teşekkürlerimi arz ediyorum. Sağolun, varolun.