Mutafoğu mahallesinde ki öz’ün (şimdi üzeri kapatılmış) üzerindeki köprüden Şeker Pınara doğru çıkarken eski Belediye Reislerinden Fevzi Ayanın evinin karşısında yani yolun sağ tarafında şimdi sadece arsası kalan yerde emekli öğretmen Hacı Adil Olgun otururdu. Kimseye zararı olmayan eline geçen üç kuruşluk emekli maaşını da hayır ve hasenata harcayan sevimli bir ihtiyarcıktı. Onunla ilgi pek çok hikâye anlatılırsa da ben ayniyle vaki üç olayını sizlerle paylaşmak istedim. Emekli maaşını aldığı bir gün önce Çapanoğlu Büyük camiinde namazını kılar, camiye bağışını da yaptıktan sonra günlük alışverişini de tamamlayıp sonra elinde kalan parayı sayınca on lira eksik olduğunu fark eder. Çok üzülür, bütün vücudunu ter basar. O üzüntü ile o sırada karşısına çıkan tellal Yusuf’a durumu anlatır ve duyuru yapmasını ister. Eskiler bilirler tellal Yusuf hemen, on lira bulaaaan diye çığırmaya başlar. Adil hoca müteessir bir şekilde evine gelir ve kimseye bir şey söylemez. Biraz sonra yeğeni Celal Erikel oturmaya gelir. Hoşbeşten sonra Adil hoca merakla sorar “Çarşıda ne var yok”.Yeğeni cevap verir.” Ne olsun dayı, dürzünün biri on lira kaybetmiş onu da tellal’a vermiş”.
Adil Hoca bir yaz günü çarşı hamamına gider. Yıkanıp paklandıktan, bahşişlerini de verdikten sonra giyinip Çapanoğlu Büyük Camiinde de Cuma namazını eda edip evin yolunu tutar. Eskiler bilirler o yıllarda köprüden sonra düzgün bir yol yoktu. Eve çıkan yokuş kayalıktı. Kayalar düzletilerek yol yapılmıştı. Bir taraftan sıcak hava bir taraftan yaşlılık, Adil Hoca kan ter içinde ve soluk soluğa kendini evdeki sedire zor atar. Islak bir havlu ile yüzünü silip ferahlatmaya çalışan eşine de “Yaşlılık ne zormuş Cuma’yı zor kıldım, adım atacak halim kalmadı, eve de çok zor geldim hele bu yokuşu çok zor çıktım. Bu gidişle çarşıya bile ancak Cumayı kılmak için inebileceğim galiba” der. Eşi, Adil Hocayı yeteri kadar ferahlatıp tam yanından kalkacaktır ki gözü paçasından çıkan bir bez parçasına takılır. Hacı, bu ne diye sorup eğilip bakar ki Adil Hocanın paçasından ucu görünen şey hamamın peştamalı. “Hacı gördün mü peştamalın üzerine pantolonu giymişsin nasıl becerdin bu işi. Yıkayım da götür ver” der. Adil Hoca “Ben götüremem, adamlar peştamalı çaldın derlerse ben ne derim” der. Eşi “Herkes seni tanıyor üstelik hacı olduğunu herkes biliyor neden öyle söylesinler, erkek hamamına ben mi götürüp vereyim” der. Adil Hoca ertesi günü eşinin güzelce sarıp paket ettiği peştamalı “Bu sizinmiş” diyerek hamamın kapı aralığından içeri atıp acele ile oradan savuşur.
Bir sonbahar günü, sabahın erken bir saatinde Kırımlı köyünden iki kişi, kışın yakmak için ısmarladığı kütükleri getirirler. Üç eşek yükü kütükleri, omuzlarına aldıkları kantar ile tartmaya başlarlar. Eşi, büyük kızına “kızım git sende bak, bu adamlar şimdi babanı kandırırlar, kantara dikkat et,tartılanları iyi hesap et” der. Kızının yanlarına gelip de tartı sırasında kantara baktığını fark eden Adil Hoca hem kendisine güvenilmediği hem de aileden bir hanımın yabancı erkekler arasında olmasından hoşlanmadığı için kızarak kızını yanlarından uzaklaştırır. Adamlar tartı işini bitirip kütükleri de evin altındaki boş yere istifleyip paralarını da aldıktan sonra giderler. Eşi kontrol için aşağı inip de kütüklerin söylenenden daha az bir kilo da olduğunu görünce “ Hacı bu kütükler o kadar çekmez seni yine aldatmışlar” diye söylenir. Kütükleri satan köylüler çarşıda oturdukları bir kahvede “Hacı’yı iyi aldattık kantara bastığımızı fark etmedi diye gülüşerek anlatırlarken tesadüfen yan masada oturan bir komşu kulak misafiri olup olanı biteni öğrenir. Sonra da gelip Adil Hoca’ya anlatır. Hoca kızıp, üzülürse de elden ne gelir, “kefen paraları olur inşallah” der. Hakikaten birkaç gün sonra yine Yozgat’a kütük getiren bu iki kişi köye dönüşlerinde bir kamyon çarpması neticesi ölürler.
Değerli eğitimci ağabeyim Yılmaz Göksoy Hocam da Adil Hoca ile ilgili bir anısını benimle paylaşmıştı.Ben de sizlerle paylaşayım.
Adil Hoca ile bir bayram arifesi Cumhuriyet Mektebinde oturuyorduk. Eşi Nigar Hanım bayram hazırlığı için çarşıdan alınacakların bir listesini vermiş. Söylenerek onu tetkik ediyordu. Ver bakayım liste de neler varmış diyerek kâğıdı elinden aldım. Sonra da bu soğukta kim uğraşacak, boş ver diyerek sanki onun kâğıdını atıyormuşum gibi elimdeki kâğıdı yanan sobaya attım. “Sen delirdin mi, ne yaptın, o listede bir sürü alacak vardı. Şimdi ben nereden bileyim neler alınacağını diye bana kızdı”. Ben de merak etme bayram arifesi her evin alacağı şeyler aşağı yukarı aynıdır, bak benim listeyi okuyum dedim ve Adil Hocanın listesini okumaya başladım. Okuduğum her kalemde “babana rahmet benim listede buda vardı” diyordu. Sonra çaresiz bir ses tonu ile “ bunları bir kâğıda yazda bende alayım bari” deyince. Hocam okuduğum liste senin listen idi,ben sana şaka yaptım dedim.
Eski Yozgat’ın bu temiz ve yüce ruhlu insanları, Allahın rahmeti üzerinize olsun.
03.02.2012
OKUR YORUMLARI
mustafa nail isbilen
15.12.2015 01:50:00
Yorumunuz
Tevafuken bu yaziyi internette gorunce benimde sayin yazar agabeyime katki olsun diye bir hatirami anlatmak istedim.8 yasindayim rahmetli adil hoca bir sayfa 32 farz i yazan matbu kagidi verdi bunu ezberle 50 lira verecegim dedi.Ertesi gun cuma namazina giderken dukkanimiza ugradi ben dedim ezberledim.inanmadi beni imtihan etti ve sordugu capraz sorular dahil hepsini bildim ve 50 lira cikartti verdi.1971 senesi kahveringi bir elli lira hic unutamam.Allah kendisinden razi olsun gani gani rahmet eylesin (Amin)
SERKAN
08.02.2013 23:46:00
Sayın Çapanoğlu;Uzun uzadıya yazılan yorumları görünce sayfanızdaki bazı eserleri okudum.Okurken yaşamadığım zamanlara doğru yolculuk yaptım ve bu yolculuktan hiç sıkılmadım. Suzan hanımın neden bu kadar uzun uzadıya emek harcayıp yorumlar yazmış olmasına hak verdim. Gerçektende bu yazılar sahnelerde ve film şeritlerinde canlandırılmalı.
Yozgat'da bu kadar güzel hikayeler ve denemeler yazan yazarların bulunması kültür seviyesinin üst düzeyde olduğunu gösteriyor.Ne yazık bizlereki Abas Sayardan başka yazarını tanımıyoruz.
Tüm yazılarınızı okumak için zaman ayırcağım.
Hürmetler..
AdiL OLGUN
28.02.2012 11:26:00
Abdulkadir abi ağzına eline sağlık...
Aytaç Erikel
28.02.2012 09:02:00
Sayın Kadir bey yazınızı okudum çok beğendim.Tekrar çok teşekkürler.
şinasi barutcu
10.02.2012 18:00:00
Sayın A.kadir bey eski yozgattan bahseden yazılarınız çok güzel.Biz o günleri göremedik.Yaşlıların anlattıkları ile hayalimizde canlandırmaya çalışsakta yaşamak gibi olmaz tabi.Eski resimler bir nebze olsun hayalimize katkı yapıyor ve o zamanlar yozgat ne güzelmiş diyoruz.Yozgatla ilgili yazılarınızı merakla bekleyeceğim.saygılarımı ve selamlarımı arzederim.
mustafa peker
08.02.2012 09:18:00
merhaba kadır bey ben sıvaslıyım ıs munasebetıyle dort ay yozgatta kaldım ve bır yozgat asıgı oldum mukemmel dostlarım oldu ve sızın soyadınızı ve aıle gecmısınızı cok dınledım ve gururlandım en azından bı turk olarak saygılarımla
Pembe
03.02.2012 22:59:00
Evet çok güzel komşuluklarımız çok güzel dostluklarımız vardı.Apartmanların sefertası gibi dailerine tıkıldık.Artık birbirimize selam bile vermiyoruz.Yaşasın yeni Yozgat.
mustafa nail isbilen
15.12.2015 01:50:00Yorumunuz
Tevafuken bu yaziyi internette gorunce benimde sayin yazar agabeyime katki olsun diye bir hatirami anlatmak istedim.8 yasindayim rahmetli adil hoca bir sayfa 32 farz i yazan matbu kagidi verdi bunu ezberle 50 lira verecegim dedi.Ertesi gun cuma namazina giderken dukkanimiza ugradi ben dedim ezberledim.inanmadi beni imtihan etti ve sordugu capraz sorular dahil hepsini bildim ve 50 lira cikartti verdi.1971 senesi kahveringi bir elli lira hic unutamam.Allah kendisinden razi olsun gani gani rahmet eylesin (Amin)
SERKAN
08.02.2013 23:46:00Sayın Çapanoğlu;Uzun uzadıya yazılan yorumları görünce sayfanızdaki bazı eserleri okudum.Okurken yaşamadığım zamanlara doğru yolculuk yaptım ve bu yolculuktan hiç sıkılmadım. Suzan hanımın neden bu kadar uzun uzadıya emek harcayıp yorumlar yazmış olmasına hak verdim. Gerçektende bu yazılar sahnelerde ve film şeritlerinde canlandırılmalı.
Yozgat'da bu kadar güzel hikayeler ve denemeler yazan yazarların bulunması kültür seviyesinin üst düzeyde olduğunu gösteriyor.Ne yazık bizlereki Abas Sayardan başka yazarını tanımıyoruz.
Tüm yazılarınızı okumak için zaman ayırcağım.
Hürmetler..
AdiL OLGUN
28.02.2012 11:26:00Abdulkadir abi ağzına eline sağlık...
Aytaç Erikel
28.02.2012 09:02:00Sayın Kadir bey yazınızı okudum çok beğendim.Tekrar çok teşekkürler.
şinasi barutcu
10.02.2012 18:00:00Sayın A.kadir bey eski yozgattan bahseden yazılarınız çok güzel.Biz o günleri göremedik.Yaşlıların anlattıkları ile hayalimizde canlandırmaya çalışsakta yaşamak gibi olmaz tabi.Eski resimler bir nebze olsun hayalimize katkı yapıyor ve o zamanlar yozgat ne güzelmiş diyoruz.Yozgatla ilgili yazılarınızı merakla bekleyeceğim.saygılarımı ve selamlarımı arzederim.
mustafa peker
08.02.2012 09:18:00merhaba kadır bey ben sıvaslıyım ıs munasebetıyle dort ay yozgatta kaldım ve bır yozgat asıgı oldum mukemmel dostlarım oldu ve sızın soyadınızı ve aıle gecmısınızı cok dınledım ve gururlandım en azından bı turk olarak saygılarımla
Pembe
03.02.2012 22:59:00Evet çok güzel komşuluklarımız çok güzel dostluklarımız vardı.Apartmanların sefertası gibi dailerine tıkıldık.Artık birbirimize selam bile vermiyoruz.Yaşasın yeni Yozgat.