A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

GÜLSEREN SEBÜK MANDATO

O, çok kültürlü bir Çapanoğlu torunu, bir hanımefendiydi. Hukuk doktoru olan Gülseren Hanımefendi Kur’anı Kerim’i kendi dilinden okumak anlamak için İtalyan eşi Gennaro Mandato ile altmış yaşından sonra Arapçayı öğrenmişti. Bir sohbetimizde şöyle söylemişti;

Her dilin ayrı özellikleri vardır. Alfabesinin de ona uygun olması gerekir. Çin alfabesi Çince lisanına uygundur. Japon alfabesi Japon lisanına uygundur. Yunan alfabesi Yunan halkının lisanına uygundur. Arap alfabesi de, Arapçanın yapısına uygun seslerden doğmuş, bu sesleri yansıtacak, Arapların anlaşmasını sağlayacak ölçüde biçimlenmiştir. Türkler, konuştukları lisan olan Türkçeye uygun alfabeler kullanırken, İslâmiyet’i kabul ettikten sonra Arap alfabesini kullanmaya başlamışlardı. Hâlbuki Arap alfabesi Arapçaya uygundur, Türkçe’ ye uygun değildir. Bu sohbetimizi ayrı bir yazımda daha uzun anlatacağım.

Gülseren Sebük Mandato 02 Kasım 1929 da doğdu. Çapanoğlu sülalesinin sekizinci göbekten torunudur. Ankara Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra 1950 li yılların başında kısa bir süre avukatlık yaptı. Bu yıllarda adliye koridorlarında yine Ankara Hukuk’tan mezun Çetin Altan ile tanıştı. Çetin Altan’ın kendisine ilgi duyduğunu ve yakınlaşmak istediğini gülerek anlatmıştı.

1953 yılında Prof. Muammer Aksoy ile evlenirlerse de bu evlilik maalesef uzun ömürlü olmaz, ayrılırlar. Bu ayrılık her ikisi içinde üzücü olur. Gülseren Hanım yaşadığı olumsuzlukları unutmak için Almanya’ya doktora yapmaya gider. Babası Tahir Sebük o yıllarda Yargıtay Başkanıdır (1953-1960). Gülseren Hanıma Almanya’da kullanması için Wolksvagen otomobil alır. Kaderin bir cilvesi Muammer Aksoy da yine kariyer yapmak için Almanya’dadır. Gülseren Hanım yağmurlu bir gün arabası ile giderken otobüs durağında bekleyen Muammer Bey’i görüp arabasına alır. Her tesadüf ettiklerinde Gülseren Hanım yine onu gideceği yere bırakır.

Öbür kuzenim Cengiz Divanlıoğlu da şöyle anlatmıştı; Gülseren ablamız ile Prof. Muammer Aksoy evlendiklerinde Necati Bey Caddesinde şimdi Çankaya Emniyet Müdürlüğünün karşısındaki binada altlı üstlü oturmuştuk. O zaman dört katlı bir bina idi. Ben de 7-8 yaşında bir çocuktum. O günlerden aklımda kalan iki şey var. Muammer Bey üniversiteye taksi ile giderdi. Taksi beklerken bile mutlaka kitap okurdu. Türkiye’nin ilk Vejeteryan’larındandı ve çok titizdi. Eve alınan meyve ve sebzeler önce sabunla iyice yıkanır, durulanıp kurutulduktan sonra buzdolabına konurdu. Eve kesinlikle et girmezdi, bu yüzden Teyzem (Gülseren ablamın annesi) Gülseren abla gençliğinde zatürre geçirdiği için yeteri kadar beslenemiyor diye çok üzülürdü. 1966 yılında Mülkiye Mektebinde okumaya başladığım ilk günlerde “Medeni Hukuk dersimize giren Muammer Aksoy, isim listesinde benim adımı görünce Cengiz burada mı diye sordu. Heyecanla ayağa kalktım, buradayım efendim dedim. Memnun oldum, dersten sonra yanıma gel dedi. Ders bitince yanına gittim. Çok ilgi gösterdi. Mülkiyeyi kazandığım için tebrik etti. O yıllarda kırmızı ceket modaydı, kırmızı giyme sonra komünist derler diye şaka yaptı. Gülseren ablamızı sordu ve bir sıkıntın olursa bana gel dedi.” Cengiz Divanlıoğlu da Danıştay 9. Daire başkanı oldu 65 yaşını idrak edince emekli oldu.

Gülseren Hanım doktorasını yaparken Siemens firması da daha üst düzey eğitim alması için Gennaro Mandato’yu Almanya’ya gönderir. Tecelli mi yoksa ki kader mi bir toplantıda tanıştırılırlar. Gennaro, her tanıyanı kendisine hayran bırakan saygılı, görgülü, kibar, çocukla çocuk, büyükle büyük olan çok sıcakkanlı bir insandı. Gülseren Hanıma evlenme isteğini açıklar. O da kendisini çok beğendiğini ancak ailesinin bir Hristiyan’la evlenmesine asla razı gelmeyeceğini söyler. Gennaro pes etmez, sabırla ve ümitle bekleyeceğini söyler. Günler böyle geçip giderken baba Tahir Bey, 27 Mayıs 1960 darbesi sonucu diğer Yargıtay üyeleri ile birlikte resen emekli edilir. Bir süre sonra hem kızını hem de Almanya’yı görmek arzusu ile kızına misafir olur. Bu ziyareti fırsat bilen Gülseren Hanım babasına hem Almanya’yı hem de İtalya’yı gezdirmek ister. Otomobil ile İtalya’ya giderler. İtalyan bir arkadaşı olduğunu Roma’yı çok iyi bildiğini arzu ederse onun kendisine refakat edebileceğini söyler. Gennaro ile Tahir Bey bir hafta birlikte Roma’yı gezerler. Tahir Bey, Gennaro’yu çok beğenir, her gezi sonrası ondan sitayişle bahseder. Gidişatın istediği kıvama geldiğine karar veren Gülseren Hanım babasına konuyu açar. Uzun bir sessizlikten sonra Tahir Bey cevabını Ankara’ya dönünce mektupla bildireceğini söyleyerek konuyu kapatır.

Ankara’dan gelecek mektup heyecanla beklenir ama cevap Gülseren Hanımın tahmin ettiği gibidir. Hristiyan bir damat kabul edilemez. Gülseren Hanım “Ben sana söylemiştim” diyerek üzüntü içinde mektubu Gennaro’ya tercüme eder. Gennaro yine vazgeçmez. “Ben bekleyeceğim gerekirse sonsuza kadar” diyerek onu teselli eder. Ve Tam yedi yıl sabırla bekler Gennaro. Tahir Bey’in rıza göstermesi üzerine 17 Ağustos 1967 Perşembe günü evlenirler. Tahir Bey emekli olduktan sonra bir yandan İki büyük bankanın hukuk müşavirliğini yürütürken bir yandan da serbest avukatlık yapar. Aldığı bazı önemli davaların savunmalarını uluslararası yasalardan da örnekler vererek Gülseren Hanım hazırlarmış. Durumu bilmeyen eski hâkim arkadaşları Tahir Bey bunları nerelerden buluyorsunuz diye sorarlarmış.

Gülseren Hanımın Allah vergisi güzel bir yüzü ve insana huzur veren çok yumuşak güzel bir sesi vardı. Tanışan herkes sabaha kadar o konuşsa ben dinlesem arzusu içinde olurdu. Evlendikten sonra İtalya’da aldıkları eskimiş tarihi bir binayı restore ettirip oraya yerleşirler. İstanbul Maçka’da da büyükçe bir daireyi yine planını kendi çizerek yeniden dekore ettirmişti Gülseren Hanım. Yazlarını daha uzunca kalacak şekilde İstanbul’da geçirmeye başlayınca tüm akrabalar benim tavassutumla kendisini ziyarete gelmişler engin bilgisinden ve tatlı sohbetinden istifade etmişlerdi. (bkz. Yüce bir sevgi hikâyesi, Çapanoğlu Osman Mekki Bey ve Nigar hanım) Bu ziyaretlerde Türkçeyi bizimle diyalog kurabilecek kadar öğrenen Gennaro kısa bir süre yanımızda kalır, Gülseren Hanımı misafirleri ile baş başa bırakarak servis ile ilgilenirdi. Gittiğimiz yağmurlu bir gün eline aldığı bir bez ile ayakkabılarımızı sildiğini görünce koşarak elinden almış ve çok üzülmüştüm. Böylesine hassas ve eşine âşık, akrabalarına sevgi dolu bir insandır Gennaro Mandato.

Hepimizin kalbinde ayrı bir yeri olan kuzinim Gülseren Hanımı 27 Şubat 2013 günü yani bu fotoğraf çekildikten dört yıl sonra 84 yaşındayken İtalya da kaybettik. Eşi Gennaro Mandato kırkıncı günü İtalya’dan Ankara’ya geliyor kabrini ziyaret ettikten sonra kimseye rahatsızlık vermeyeyim düşüncesiyle yine aynı gün İtalya’ya dönüyor. İki ölüm yıldönümünde de yine günü birlik gelip gidiyor. Bu yazımı hazırladığım sırada 27 Şubat günü yine Ankara’da olacağını bildirmişti. Her bayram ve yılbaşı Türkçe yazdığı elektronik posta ile bayramımızı ve yeni yılımızı kutluyor.

Çok sevdiğimiz Gennaro Mandato İtalya da anıları ile başbaşa. Çoktan emekli oldu ama “Siemens İtalya” onu bırakmıyor. Odanız öylece kalacak, “Ne zaman arzu ederseniz buyurun bizimle birlikte olun size her zaman ihtiyacımız var” diyerek.

25.02.2017
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ