A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

HAARP PROJESİ VE TÜRKİYE-SURİYE DEPREMİ.

Değerli okurlar, 13 Ağustos 1822 yılında yaşanan Halep depremi Osmanlı İmparatorluğu'nun kuzey kesimi şimdiki kuzey Suriye ve Türkiye'nin Hatay ili dahil büyük bir depremle sarsıldı. Depremin tahmini büyüklüğü 7,0 M s ve Avrupa makrosismik ölçeğine (EMS) göre hissedilen maksimum yoğunluk IX (Yıkıcı ) idi. Zararlı artçı sarsıntılar iki yıldan fazla sürdü ve en yıkıcısı 5 Eylül 1822'de meydana geldi. Deprem, Rodos, Kıbrıs ve Gazze de dahil olmak üzere geniş bir alanda hissedildi. Bu deprem dizisinin tamamı için bildirilen toplam ölü sayısı 30.000 ile 60.000 arasında değişiyor, ancak 20.000 daha olası bir sayı olarak görülüyor.

Deprem, modern Türkiye'deki Gaziantep'ten Antakya'ya ve modern Suriye'deki Halep'ten Han Şeyhun'a kadar uzanan geniş bir alanda ciddi hasara neden oldu. En kuzeydeki etkilenen bölgede Kilis, Gaziantep, Araplar, Burç, Kehriz ve Sağçe kasabalarında tam veya neredeyse tam yıkım bildirildi. Daha güneyde Armanaz , Harem , Darkush , Jisr al-Shughur, Han Şeyhun, Ariha , İdlib ve Maarat da benzer şekilde etkilenmiş.

6 Şubat 2023 günü merkez üssü Ekinözü, Pazarcık olan ve Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler; sismologlara göre Anadolu ve Arap yarımadasına uzanan 100 kilometreden uzun bir çatlağa yol açtığı için bölge tarihinin en geniş etki yaratan depremlerinden biri oldu.  Bu kırılma, çok da derin olmayan bir yerde meydana geldi. ABD Jeoloji Ajansı (USGS) verilerine göre ilk deprem, 7.8 büyüklüğünde, yaklaşık 17,9 km derinliğinde ve saat 04.17'de gerçekleşti. Buna müteakip, genellikle medyada kendine pek yer bulamayan ve yalnızca 11 dakika sonra, ilk depreme oldukça yakın bir yerde 6.7 büyüklüğünde bir deprem daha gerçekleşti ve  art arda iki büyük sarsıntı meydana geldi. 75 saniye kadar süren birinci depremde hasar gören binaların, 25 saniye kadar süren ikinci depremde yıkılmaları ya da hasarlarının artması, ülke nüfusunun 86 milyon olduğu bir dönemde 13,5 milyon nüfusun yaşadığı 10 ili kapsayan bir bölgede meydana gelmesi ve çok katlı, bina yönetmeliklerine aykırılıklar taşıyan yapıları etkilemesi nedeniyle çok fazla yıkıma neden oldu.

İngiltere’deki Open Üniversitesi’nden jeofizikçi David Rothery, “Aynı büyüklükteki bir deprem yüzeye ne kadar yakın olursa o kadar büyük etki yaratır” diyor. Binaların yeterince dayanıklı olmaması da çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesinde etkili oldu.

Birkaç gün önce akrabam Kayhan Turhanoğlu ile Suriye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken “ben ABD’nin bu bölgede yine bir ENMOD (çevre düzenleme teknikleri) denemesi yaptığından şüphe ediyorum” demiştim.  Hatırlarsanız 1999 Gölcük depremi sonrasında ortaya atılmıştı bu ABD.’nin HAARP projesi.

O günlerde Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan toplantıya katılan bir İsrail denizaltısındaki cihazlarla üretilmek istenen küçük bir depremin tahminlerin çok üstünde büyüklükte bir depreme sebep olduğu, bu denizaltının ülke genelinde yaşanan elektrik kesintisinden istifade ederek apar topar ülkemizi terk ettiği ileri sürülmüştü. 

İddia şuydu: Çok uzun yıllardır ABD. de , Carrizo Plain-Temblor Ran- ge bölgesinde (Los Angeles'in 100-200 km kuzey batısında.) San Andreas Fay Zonu'nun da büyük bir deprem bekleniyordu. Hatta bu deprem, beklenen periyodunu da bir hayli geciktirmişti. Biriken bu enerji suni olarak yaratılan binlerce küçük depremcik ile acaba boşaltılabilir miydi? Gölcük’te bunun bir denemesi mi yapılmıştı. Bu olasılık bir süre gündem de kalmıştı.

Her konuda engin bilgisi olan Sayın Naci Kaptan da benim gibi düşünmüş olacak ki bir araştırma yapmış ve bu konuda önemli bir makale hazırlamış, buyurun birlikte okuyalım:

“Şubat 2023’te Türkiye ve Suriye’de meydana gelen depremlerden bu yana, dünyanın çeşitli bölgeleri depremler, seller ve orman yangınları gibi “aşırı hava koşulları” ve “iklim olayları” yaşadı. Bu olaylar çevresel modifikasyon tekniklerinin (ENMOD) ve jeomühendisliğin (örneğin Fas, Libya, Hawaii…) sonucu muydu?

Doğrudan bir kanıt veya delil kesin olarak ortaya konamamakla birlikte, Güney Anadolu’da 700 yılı aşkın bir süredir tek bir “büyük deprem” yaşanmamıştır.  Bu bize Güney Türkiye’de “büyük bir deprem” meydana gelme “olasılığı” veya “ihtimali hakkında “bir şeyler” söylemiyor mu?

 Michel Chossudovsky , 14 Eylül 2023. Askeri kullanım için hava modifikasyon teknikleri hakkında geniş bir literatür var ve bunların çoğu sınıflandırılmış durumda. ABD ve Rusya kayıtlarda. Gelişmiş ENMOD teknolojilerine sahipler. ABD Ordusu havayı kontrol edebilir. Bu, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Hava Bir Kuvvet Çarpanı Olarak: 2025’te Havaya Sahip olmak ” başlıklı bir belgesi tarafından doğrulanmıştır . Merhum Dünyaca ünlü bilim adamı Dr. Rosalie Bertell , “ABD askeri bilim adamları … potansiyel bir silah olarak hava sistemleri üzerinde çalışıyorlar” dedi. Daha 1970’lerde, eski Ulusal Güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski “Between Two Ages” adlı kitabında şunları öngörmüştü: “Teknoloji, büyük ulusların liderlerine, güvenlik güçlerinin yalnızca asgari bir kısmının bilgilendirilmesi gereken gizli savaş yürütme tekniklerini sunacaktır…”

 HAARP’a karşı yürütülen kamuoyu kampanyasında aktif olarak yer alan bilim adamı Dr. Nicholas Begich, HAARP’ı şöyle tanımlamıştır.  “İyonosferin [atmosferin üst tabakası] bölgelerini bir ışın odaklayarak ve bu bölgeleri ısıtarak kaldıran süper güçlü bir radyo dalgası ışınlama teknolojisi. Elektromanyetik dalgalar daha sonra dünyaya geri döner ve her şeye nüfuz eder – canlı ve ölü.”

 Eski bir Fransız askeri subayı olan Marc Filterman , radyo frekansları kullanan çeşitli “geleneksel olmayan silah” türlerini ana hatlarıyla açıklıyor. “Hava savaşından” bahsediyor, ABD ve Sovyetler Birliği “1980’lerin başında ani iklim değişikliklerini (kasırgalar, kuraklık) ortaya çıkarmak için gereken bilgi birikimine sahip oldu.”

The Ecologist dergisinde 22 Mayıs 2008 tarihinde ilk kez yayınlanan Weather Warfare başlıklı makalem , askeri amaçlı çevre modifikasyonu (ENMOD) teknikleri üzerine daha önce yazdığım derinlemesine ve ayrıntılı makalelerin bir özetini sunmaktadır:

Çevresel değişiklik teknikleri ABD ordusu tarafından yarım yüzyıldan fazla bir süredir uygulanmaktadır. ABD’li matematikçi John von Neumann, ABD Savunma Bakanlığı ile iş birliği yaparak, 1940’ların sonlarında Soğuk Savaş’ın zirvesindeyken hava değişikliği üzerine araştırmalarına başladı ve ‘henüz hayal bile edilemeyen iklim savaşı biçimlerini’ öngördü.

Vietnam Savaşı sırasında, 1967 yılında muson mevsimini uzatmak ve Ho Chi Minh Yolu boyunca düşman ikmal yollarını kapatmak amacıyla başlatılan Proje Popeye kapsamında bulut tohumlama teknikleri kullanıldı.

 ABD ordusu, hava desenlerini seçici bir şekilde değiştirmesini sağlayan gelişmiş yetenekler geliştirdi. Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı (HAARP) 2014’te kapatıldı, resmen Alaska Üniversitesi’ne devredildi] kapsamında mükemmelleştirilen teknoloji, Stratejik Savunma Girişimi – ‘Yıldız Savaşları’nın bir uzantısıdır. Askerî açıdan bakıldığında, HAARP dış atmosferden çalışan ve dünyanın dört bir yanındaki tarımsal ve ekolojik sistemleri istikrarsızlaştırma yeteneğine sahip bir kitle imha silahıdır.

1992’de kurulan ve Alaska, Gokona’da bulunan HAARP, yüksek frekanslı radyo dalgaları aracılığıyla iyonosfere (atmosferin üst tabakası) büyük miktarda enerji ileten bir dizi yüksek güçlü antendir. İnşaları ABD Hava Kuvvetleri, ABD Donanması ve Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) tarafından finanse edilmiştir.

 Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı ve Deniz Kuvvetleri Araştırma Ofisi tarafından ortaklaşa yürütülen HAARP, ‘iyonosferin kontrollü yerel modifikasyonlarını’ yaratma kapasitesine sahip güçlü antenlerden oluşan bir sistemdir.

 Uluslararası Halk Sağlığı Enstitüsü Başkanı Rosalie Bertell , HAARP’ın ‘ iyonosferde büyük bozulmalara yol açabilen, sadece delikler değil, gezegene ölümcül radyasyonun ulaşmasını engelleyen koruyucu tabakada uzun kesikler oluşturan devasa bir ısıtıcı’ gibi çalıştığını söylüyor.

Fizikçi Dr. Bernard Eastlund, bunu ‘şimdiye kadar yapılmış en büyük iyonosferik ısıtıcı’ olarak adlandırdı.

 HAARP, ABD Hava Kuvvetleri tarafından bir araştırma programı olarak sunuluyor; ancak askeri belgeler, asıl amacının hava düzenlerini değiştirmek ve iletişim ile radarı bozmak amacıyla ‘iyonosferik değişikliklere neden olmak’ olduğunu doğruluyor.

 HAARP ile ilgili CBC Belgeseli

Önemli bir nokta olarak, CBC TV’nin 1996 tarihli bir raporunda, ABD Hava Kuvvetleri himayesindeki Alaska’daki HAARP tesisinin tayfunlara, depremlere, sellere ve kuraklıklara yol açma potansiyeline sahip olduğu kabul edilmiştir: “Yönlendirilmiş enerji o kadar güçlü bir teknolojidir ki iyonosferi ısıtarak havayı bir savaş silahına dönüştürmek için kullanılabilir. Bir şehri yok etmek için bir sel veya yaklaşan bir orduyu yok etmek için çölde kasırgalar kullanmayı hayal edin. Ordu, savaş ortamları için bir konsept olarak hava değişikliğine çok fazla zaman harcadı. Bir şehrin üzerinde elektromanyetik bir darbe patlarsa, temelde evinizdeki tüm elektronik şeyler göz kırpıp söner ve kalıcı olarak yok olurlar.”

 CBC TV Raporu (1996)

MAKALENİN TAMAMI; https://www.globalresearch.ca/environmental-modification-techniques-enmod-and-the-turkey-syria-earthquake-an-expert-investigation-is-required/5808207

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ