Değerli okurlar, 40 lı yaşlarımdan itibaren dikkatimi çekmişti. Şehirlerimizin kasabalarımızın ileri gelen önemli kişilerini sık sık hatırlarız, doğal olarak. Ama yaşadıkları devirde pekte önemsemediğimiz kişileri de yıllar geçtikçe renkli kişilikleri ile daha çok hatırlamaya anmaya başlarız. Rahmetli Karınca ezmez Şevki Bey de bunlardan birisiydi. 1919 doğumlu Karınca ezmez ‘in gerçek adı Şevki Güney'di. Ona Karıncaezmez namını, devrin İstanbul emniyet amiri, sonradan içişleri bakanlığı da yapan Orhan Eyüboğlu vermişti. Çünkü Şevki aslen şofördü ve sürücülük hayatı boyunca bir tek kaza bile yapmamıştı. Yıllar boyu "İstanbul'un en kibar şoförü" seçilmesi boşuna değildi. En büyük özelliği, 40 yıl boyunca hep çiçekle dolaşmasıydı.

Dolmuş esnafı olmadan önce 15 yıl İETT'de şoförlük yapmıştı. Otobüsün şoför mahallini çiçek bahçesine çevirdiği için ve yakasından eksik etmediği sarı kırmızı çiçekler ile Kılık-kıyafet nizamnamesine uymadığı gerekçesiyle kapı önüne konulmuştu. Bu tarihten itibaren Taksim-Dolapdere, Taksim-Karaköy, Topkapı-Beşiktaş hattında, 1948 model Opel taksisiyle dolmuşçuluğa başlamıştı.

İETT'deki işini kaybetmesinden sonra eşi Mediha Hanım, kızı Sıdıka ve oğlu Nuri'yi de yanına alarak evi terk ediyor. Galatasaray yüzünden çocuklarıyla ilgilenmediği gerekçesiyle 18 yıllık eşine boşanma davası açıyor. Mahkemeye sarı-kırmızı tuhaf bir kıyafetle gelen Karıncaezmez ise davanın reddedilmesini istiyor. Karıncaezmez, hâkime “Maddi durumumun kötü olduğu doğrudur. Beni bu hale düşüren Galatasaray’a olan aşkımdır. Bu aşk beni maddeten yıkıyor. Fakat manen ben bir milyonerim” diyor. Hâkim, karşısında tepeden tırnağa sarı-kırmızı donanmış, "garip" bir adam görünce, huzur içinde onları boşuyor.

Ayakkabı ve çoraplarına kadar tüm giysilerini sarı-kırmızı renklerle donatılmış, elinde büyücek bir sarı-kırmızı bayrak, tribünleri coşturma görevini kendiliğinden üstlenmiş bir adam Karıncaezmez, maç başlamadan tribündeki yerini alır ve bayrağını dalgalandırarak halkı selamlardı. Etraftan yükselen yaşa-var ol sesleri onu öylesine mutlu ederdi ki, bir türlü yerine oturmaz, takımlar sahaya çıkana kadar bayrak sallardı. Galatasaray takımı sahada görününce, Karıncaezmez kolay kolay zapt edilemezdi. Ona tribünler dar gelir, elindeki o koskoca bayrakla korkulukların üzerine çıkar, aşığı olduğu takımı öyle selamlardı. Bağırıp çağırmazdı. Sadece 1.5 saat elindeki bayrağı dalgalandırırdı. Hayret edilecek nokta, o koca bayrağı dalgalandırmak için kendinde bulduğu güçtü. Maçın bitiminde, elinde bayrak, caddeleri taşıran kalabalığın önünde gider, kulüp merkezine kadar gelir ve burada vazifesi son bulurdu

3-2 yenildikleri bir Fenerbahçe maçında "uğursuz geliyor" diye onu tribün korkuluklarından aşağı attılar. Sağ kolu kırıldı. O sezon Karıncaezmez'i uğursuz diye stadyuma hiç sokmadılar. O da bunun üzerine her maç, stadyumun içini gören yamaçta, 45’er dakikadan iki devre, heykel gibi put kesilerek, kar, yağmur, çamur dinlemeden, sağ kolu havada futbolcuları selamladı. Bu hareketi aynı zamanda onu stadyuma sokmayanları protesto etmek içindi. Halbuki Karıncaezmez'e şampiyon kadro dediniz mi bir çırpıda sıralardı; "Kalede Nihat, Ali, Ergün, Muzaffer, Talat, Turhan, Mehmet, Ayhan, Gökmen, Metin, Uğur."
Karıncaezmez'in kırık kolu bir türlü kaynamadı. Fenerli bazı zorbalar nerede kıstırsalar dövüyorlar, sarı-kırmızı arabasını tahrip ediyorlardı. Kolu alçı içinde birkaç kere daha kırıldı, sonunda çürüdü, kangren oldu. Paşabahçe SSK Hastanesi'nde görevli Ergun Dizdaroğlu ile Ali Uras, onu kolunu keserek kurtardılar. Artık malum "selamını" veremeyecekti. Bu yüzden yaşama iyice küstü ve sessizce huzurdan çekildi.

Galatasaray'ın Mallorca'yı elediği maçtan bir gün önce, 23 Mart 2000 tarihinde, 81 yaşında hayata gözlerini yummuş, Turgay Şeren ve BJK amigosu Paşalı Birol'un da katıldığı bir törenle, Fatih Camii'nden kaldırılarak toprağa verilmişdi. Cenaze masraflarını. Galatasaray Kulübü üstlenerek ona sahip çıktı.

Ben de bir anımı anlatayım; Beyoğlu’nda Fransız sefarethanesinin alt köşesinde bir fotoğrafçı vardı ve vitrininde çok güzel bir Atatürk resmi asılıydı. Bir gece o resmin karşısında selama durmuştu. Kimlere ve nelere selam vermezdi ki: Tabii tesadüfen de olsa yan yana gelmiş sarı-kırmızı "her şeye ve her nesneye", ayrıca "üniformalı" herkese, bütün meyhanelere, heykellere, anıt yapılara selam dururdu. Mesela Galatasaray Lisesi'nin tam karşısında kolunu kaldırıp caddenin orta yerinde bir selam durdu mu trafik kilitlenirdi. Arabaların Beyoğlu'nda çift yönlü gidip geldiği o yıllar, şoförler bu kavşakta Karıncaezmez'e rastladıklarında kızmazlar, bunu fırsat bilip, camlarını siler, lastiklerini kontrol eder, bir sigara yakıp, dat-dat diye korna çalarak ona tempo tutarlardı.

Fotoğrafçıdaki Atatürk resmine ağlayarak şöyle hitap ediyordu. "Paşam kalk da şu Galatasaray’ın haline bir bak" O sırada caddenin karşısında yürüyen iki genç, "kova Galatasaray" diye bağırdılar. O da, onlara "Galatasaray'a kova diyenlerde sağ olsun" diye cevap vermişti. Çok üzülmüştüm. O günden sonra bir Beşiktaş sempatizanı olarak kendisini daha çok sevdim. 1948 model Opel arabası ile dolmuşçuluk yaparken sık sık bizim oturduğumuz Laleliden de geçerdi. Arabası dolu ise Beyazıt’tan Aksaray yönüne doğru hızla geçer, arabasına taktırttığı tuhaf ses çıkaran kornayı ağzına aldığı hortuma üfleyerek öttürürdü. Mekânın cennet olsun Kocamustafapaşa’lı Şevki baba.

25.04.2016
OKUR YORUMLARI
ARTO KAZANCIOĞLU
25.04.2016 14:27:00

ABDÜLKADİR BEY BİZİ ESKİLERE GÖTÜREN YAZILARINIZI ZEVKLE OKUYORUM.BENDE KARINCA EZMEZ ŞEVKİYİ YILLARCA TANIDIM.ÇOK KEZ GALATASARAY LİSESİNİN ÖNÜNDE SELAMA DURDUĞUNU GÖRDÜM.EN ÇOK ÜZÜLDÜĞÜM KÜLÜP İÇİN AİLESİNDEN AYRILIP YANLIZ LAAN GARİBANA GALATASARAYIN SAHİP ÇIKMAMASIDIR.

SAYGILARIMLA

Fazilet sayılan peker
27.04.2016 08:36:00

Çok güzel bir anı barış sever bir takım tutar ve naif bir holiganin yaşamı bu günkü futbol taraftarlarına örnek olmali.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ