A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

KÖMÜRCÜ İLE EFENDİ

Karlo Nobis’in “Betti” ye söylediklerini Garrone dünyada söylemezdi. Babası zengin olduğu için Karlo Nobis’de büyüklenme duygusu vardı. Kendisini dev aynasında görürdü. Uzun boylu, siyah sakallı, ağırbaşlı ve kibar davranışlı olan Bay Nobis, çocuğunu hemen her gün okula eliyle getirirdi.

Dün sabah Nobis, en küçüklerden biri olan kömürcünün oğlu Betti ile kavga etmiş, haksız olduğunu bildiği için ne söyleyeceğini şaşırarak “senin baban bir dilenci parçasıdır” diye bağırmıştı. Betti, saçlarına kadar kızardığı halde hiç karşılık vermemiş, fakat gözleri yaşlarla dolmuştu.

Betti eve döndüğünde, Nobis’in dediğini babasına anlatmış olacak ki, öğleden sonra simsiyah ve kısa boylu bir adam olan babası, öğretmene sızlanmaya gelmişti. Büyük bir sessizliğe gömülü sınıfta kızgınlığının nedenini anlatırken, her zaman yaptığı gibi kapıda oğlunun paltosunu çıkarmaya yardım eden Nobi’in babası, kömürcünün kendi adını söylediğini işitince, neden söz edildiğini öğrenmek için içeriye girdi. Öğretmen konuyu anlattı;

“Bu adam sizin çocuğunuzun, kendi çocuğuna, senin baban bir dilenci parçasıdır dediğinden sızlanıyor” dedi. Bay Nobis, kaşlarını çattı ve utancından kızarmış yüzüyle, oğluna çıkıştı; “ Bu söylenenler doğrumu?” diye sordu.

Karlo, sınıfın orta yerinde ayakta, küçük Betti’nin önünde başı eğik duruyordu. Hiç karşılık vermedi. Babası kolundan tuttu; onu Betti’ye doğru itti ve “Ondan af dile!” dedi.

Kömürcü; “hayır, hayır” diyerek önlemek istiyordu. Fakat onu dinlemeyerek babası, Karlo Nobis’e, “ondan özür dile ve benimle beraber babamın, elini sıkmakla onur duyduğu, baban için söylediğim ağır, kaba ve yersiz sözden dolayı beni affet Betti sözlerini yinele” dedi.

Kömürcü, şiddetle önleyecek olduysa da Bay Nobis yine direndi. Bunun üzerine oğlu gözlerini yerden kaldırmadan babasının söylediği sözleri birer birer hafif bir sesle yineledi;

“Babamın elini sıkmakla… onur duyduğu… baban için söylediğim… ağır… kaba ve yersiz… sözden dolayı… özür dilerim”

Şimdi, Bay Nobis elini kömürcüye uzatmıştı; Kömürcü de onun elini kuvvetle sıkarken, çocuğunu, Karlo Nobis’in kollarına itmişti. Sonra öğretmene döndü; “Çok rica ederim, ikisinin yan yana oturmalarına izin verir misiniz?” dedi.

Öğretmen, Betti’yi Nobis’in yanına oturttu. Nobis’in babası selam vererek çıktı.
Kömürcü, bir süre ne yapacağını şaşırmış gibi duraladı. Yan yana oturan iki çocuğu süzdükten sonra sıraya yaklaştı ve Nobis’e sevgi ve pişmanlık belirten bir bakış fırlattı. Ona bir şeyler söylemek istiyor gibiydi. Onu okşamak üzere elini uzatıyordu ki, buna cesaret edemedi. Yalnız parmaklarını alnına hafifçe değdirip çekildi.

Bunun üzerine öğretmen sınıfa dönerek;
”Şimdi gördüğünüz olayı her zaman aklınızda tutunuz çocuklarım… Bu, yılın en güzel dersidir!” dedi.

Değerli okuyucular, bu güzel hikâye Milli Eğitim Bakanlığının 03.04.1961 tarihli ve 1147 sayılı tebliğleri ile okullara tavsiye edilen Yazar Edmondo De Amicis’in dünyaca meşhur “Çocuk Kalbi” kitabından.

Ben bu kitapla 1969 yılında tanıştım. Çalışan bir üniversite öğrencisi olduğumdan elimin altında her zaman iki adet bulundurdum ve akraba ve dostların küçük çocuklarına hediye ettim. Şimdi de ikiz torunlarım için iki adet kütüphanemde saklıyorum. Yavrularımızın karne aldığı hafta sonu, AVM lerdeki mağazalarda tablet satışları patlamış hatta pazar günü bazı markalar tamamen tükenmiş. Kitapçılarda ise beklendiği gibi kitap satışı olmamış. Digital teknoloji çocuklarımızı esir alıyor ve hayal dünyasından koparıyor. Çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığı kazandıralım lütfen ama lütfen.

Yazarın notu: Yukarıdaki hikâyeyi 7 yaşındaki torunum Mehmet Kaan Danıska bana okudu, ben de sizler için yazıya döktüm. Dede şimdi benim ismimde gazetede çıkacak mı diye sorunca bende yazdım.

01.02.2014
OKUR YORUMLARI
Mehlika Filiz Ulusoy
09.02.2014 11:01:00

Abdülkadir Bey,
Böyle güzel bir hikayeyi bizimle paylaştığı için Mehmet Kaan Danıska'ya teşekkür ediyorum ve dedesini kutluyorum. Kitap okumak insanın kişiliğini geliştirir ve şekillendirir. Ben doğruyu yanlıştan ayırmayı, önce anneannemden sonra kitaplardan öğrendim diyebilirim.Eskiden bazı arkadaşlarımın velileri, derslerine engel olur diye çocuklarının roman okumalarına izin vermezlerdi! Bu bağlamda, üniversite çağında kitap okumaya başlamak çok geç kalmış olmak demektir. Okullarımızda kitap okuma saatleri olmalı ama bunun adına ders denilmemeli. Ayrıca, her semtte çocuk kütüphaneleri olmalı diye hayal ediyorum.

Saygılarımla

mahmut erdem
05.02.2014 10:00:00

selam hocam güzel alınması gerekli bir ders vermişsiniz günümüz dünyasına uygun. salıcakla kalın

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ