A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

MAHALLİ SEÇİMLERİN AREFESİNDE DERSİM'Lİ DİYAP AĞA

Değerli okurlar, derler ki mebus seçilip Ankara'ya doğru yola çıkacağı vakit hemşerileri serzenişte bulunurlar, "mebus olup gidenler buradan gidince bozuluyorlar sende bozulacak mısın?"  Der ki, " ben sizin sütünüzün kaymağıyam, sütünüz bozuksa bende bozulurum!"

DEP parti İstanbul Belediye başkanlığı adaylığı için önce eski HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın eşi Başak Demirtaş'ı aday gösterdi.  Sonra ondan vazgeçti Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni'yi eş başkan olarak aday yaptı. Yazılı ve görsel basın bu haberlerle oyalanırken ben rahmetli Diyap Ağa'yı hatırladım.

Lozan Konferansı devam ederken konferansta görüşülen maddelere itiraz edip Büyük Millet Meclisi’nde söz alıp şöyle söylemişti; “Aha bizim memleket ahalisi Kürtmüş, orada bir Kürt Hükümeti kuracaklarmış, bunu duyunca kızdım kürsüye çıkıverdim. Gene sustular: ‘Lâilaheillâh Muhammedürresullâllah’ dedim. ‘Gerek Şafiî, gerek Hambelî, gerek Hanefî hepimizin kıblesi birdir. Meclisimiz, kulübümüz, dinimiz, milletimiz birdir. Biz Kürt değil, biz Türk’üz! Hepiniz Lâilaheillâh demişsiniz. Şimden sonra mı, ayrı bir din, ayrı bir millet olacağız’ dedim.”

23 Nisan 1920’de Ankara'da toplanan ilk Büyük Millet Meclisi’ne Dersim’den mebus seçilen Diyap Ağa 14 Kasım 1920 tarihinde Ankara’ya gelerek Meclis çalışmalarına katıldı (1920-1923). O günleri şöyle anlatıyordu:

“Gâvur Anadolu’yu sardı: Hepimizi bir düşünce aldı. Din ve diyanet, ırz ve namus, Türklük tehlikeye düştü. İşittik ki Erzurum taraflarından cankurtaran bir Paşa çıkmış. Meclis kuracakmış. Onu hep gözledik. Öğrendim ki bu Paşa’nın adı Mustafa Kemal imiş. Onun büyük yüzünü görmeğe can attım. Fakat o zaman olmadı. Sonra Sivas’a oradan da Ankara’ya gelmiş.
Bu zaman bizden iki mebus istedi. Herkes korktu! İhtiyar halimle vatanı kurtaranların yanına koşmayı, hatta başımı bile vermeyi göze aldım. Bana ‘gitme ölürsün’ dediler. ‘Zaten herkes mahvoluyor, varam gidem, onlara ulaşam, hep beraber ölek’ dedim.

Benimle mebus seçilen Ayas Uşağı(Abbasuşağı) aşiretinden Zeynozade Mustafa Ağa(Meço Ağa) korktu, gelmedi. Ben, yanımda bir uşağım atlara atladık, Elâziz’e geldim. Elâziz’de bana harcırah verdiler. Oradan bir yaylı araba tuttum. Malatya, Sivas, Kayseri yolu ile on sekiz günde Ankara’ya vardım.”

Yunan ordusu, 1921 yılı Ağustos ayında Ankara-Polatlı yakınlarına kadar ilerleyince, Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması gündeme gelmişti, Diyap Ağa söz alarak; “Lâfım kısadır! Beyler, "Biz buraya kaçmaya mı geldik, yoksa kavga edip ölmeye mi? Eğer meclisi taşımak istiyorsanız buyurun gidin. Ama ben gidemem. Tek başıma bile olsam, bayrağım, dinim ve vatanım için son kurşunuma kadar savaşırım. Son kurşunu da kafama sıkarım. Bu böyle biline" sözü Cumhuriyet tarihine kaydedilmiştir.

1921 Şubat ayında Koçgiri isyanı patlak verir.  Koçgiri aşiret reisi Alişan Bey, bizzat gelip Diyap Ağa ile görüşüp bağımsız Kürt devleti kuracaklarından bahseder ve katılması için Diyap Ağa'ya ısrar eder.  Diyap Ağa, “Biz hükümetin yanındayız. Hepimiz biriz; isyanda dökülecek kanın, yitecek canların vebalı sizin boynunuzadır” diye cevaplar.

1923 yılında mebusluk görevi bitince memleketi Dersim’e döndü. Bundan sonra da Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılığını sürdürdü. 1925 yılı Şubat ayında çıkan Şeyh Sait isyanının Dersim’e yayılmasını önlemek için büyük çaba gösterdi.

Diyap Ağa o günleri de şöyle anlatıyor:

“Birdenbire Şeyh Said’in isyan ettiğini duyduk. Elaziz’e gelmiş, hükümeti basmış. Vallahi şaşırdık! Gökten mi indi, yerden mi çıktı bu hain dedik. Bir kısmımız tepelerde bekledi. Dersim’e sokmadık. Herkes ne bulsa bulur bizde. Keçi, koyun hırsızı çoktur. Ama hain yoktur. Bu herif azmıştı. Devlete asi oldu. Biz Cumhuriyete merbut(bağlı) insanlarız.

1890 yılında İngiliz ve Rus konsoloslukları Osmanlı Devleti’ne karşı isyan etmesi için Diyap Ağa’ya ve maiyetindekilere büyük paralar teklif etmişlerdi. Diyap Ağa teklifi kabul etmediği gibi, İngiliz ve Rus konsolosluk yetkililerini kovmuştu. O günleri de şöyle anlatıyordu; 1890 senesinde de İngiliz, Rus konsoloshanesi bizi isyana teşvik etmişti. Çok para vermek istiyorlardı, onları kovduk, paraları almadık. Allah şeyhin şerrinden esirgeye! Şeyhlerin ne yüzünü gördüm, ne de sözünü işittim. Görmek istemeyiz de! Sebep olanların akıbeti için ne diyeyim. Allah cennet ve cehennemi kulları için yarattı. İşte böyle cehennemlik vatan haini kullar oraya gerekir.”

Kimdi Diyap Yıldırım Ağa?

1831 yılında Hozat(Dersim) Hadişar Köyü’nde doğdu. Hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği Tunceli-Çemişgezek Gözlüçayır(Ekrek) Köyü’nde 9 Eylül 1935 tarihinde 104 yaşında vefat etti. Mezarı aynı köydedir. Babası Seyithan Ağa, annesi Elif Hatun’dur. Diyap Ağa, babasının vefatı üzerine aşiretin başına geçti. Dersim bölgesinde zaman zaman patlak veren ayaklanmalarda sağduyunun sahibi oldu. Dersim yöresindeki Ferhatuşağı aşiretinin reisi olarak özel öğrenim gördü. Hamidiye Alayları'nda milis komutan oldu. I. Dünya Savaşı'nda Siirt ve Bitlis'in Rus işgalinden kurtarılması savaşlarına katıldı. Ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa ile dost oldu. Türk Kurtuluş Savaşı başladığında Erzurum ve Sivas kongrelerini destekledi Köklü bir aileden gelmektedir. Aşiret, büyük Türkmen göçleri ile Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş bir Türkmen aşiretidir. Aşiret mensuplarının yapmış olduğu soy kütüğü araştırmalarına göre, Diyap Ağa’nın mensup olduğu Ferhatuşağı aşireti; Oğuzların Bozok kolundan, Günhanoğulları’nın Bayat boyunun, On-Er oymağına mensup, Şeyh Hasan’ın torunlarından; (Küçük) Şeyh Hasan’ın neslinden gelmektedir. Diyap Ağa, 1926 yılında Elazığ İl Genel Meclisi üyeliğine seçildi. 1930 yılında yaşlılığı sebebiyle görevden çekildi. 1934 yılında çıkarılan Soyadı Kanunu’ndan sonra “Yıldırım” soyadını aldı. 1935 de vefat etti. Mekânı cennet olsun.

Neler yapmadık su vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik. (Orhan Veli)

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ