Değerli okurlar, daha önceki yazılarımda size tanıtmıştım. 1959-1962 yılarının Amasya’sında Şehirüstü mahallesindeki Çeribaşı sokağımızda üç yıl oturmuştuk. Yokuş olan bu sokağımızın bizden birkaç yaş küçük “güzel yüzlü” çocuğu, bu günün emekli kimya mühendisi sevgili kardeşim Öner İleri bana Amasya ile ilgili eski dergiler kitaplar gönderir. Kendinde olmayanları da Amasya’da ki arkadaşlarından rica eder. Gönderdiği kitaplardan birisi benden sekiz yaş büyük şair Hüseyin Harun Yörgüç ağabeyimizin yayımladığı “Anılar ve Anılanlar” kitabı.

“Yörgüç ailesi” iki nedenle benim anılarımda zaten vardır. Birincisi Amasya da hem görmek hem de Cuma namazı kılmak için gittiğimiz Yörgüçpaşa Camii.  İkincisi de İstanbul’da ikimizin de çok sıkıntılı bir dönemimizde bir süre birlikte çalıştığımız Enver Yörgüç ağabeyim. Hayattaysa Allah sağlıklı ömür versin.

Harun Yörgüç,  kitabında Amasya’nın zihinlerde yer etmiş bazı tanınmış kişilerini bir kere daha kısa bilgilerle hatırlatıyor. Elbette içinde benim de tanıdığım güzel insanlar var.

Sayfaları özenle çevirip bu güzel insanların fotoğraflarına bakıp yazılanları okurken birden içim titreyerek aaaa! Maide Abla demişim. Bir insan akrabası ya da arkadaşı olmayan yabancı bir insanın fotoğrafını görünce nasıl olurda bu kadar duygulanır, yüreği kabarır. Benim bu ani tepkim eşimi de meraklandırmış olacak ki hemen yanıma gelip sayfadaki fotoğrafa baktı, yazıyı birlikte okuduk.

Daha yazıyı okumadan okulun içinde her daim giydiği  önlüğü ile, adeta koşarcasına mütelaşi dolaşan Maide Abla gözümün önüne geldi. Sonra başka bir şey daha canlandı hafızamda. O’mu istemişti yoksa kendi de Çapanoğlu sülalesinden olduğu için dolayısıyla akrabamız olan muavin Cemalettin Maraşlıoğlu’mu istemişti bilmiyorum, talebelerin vesikalık fotoğraflarını yapıştığı belgeler vardı. Yapıştırılan bu fotoğraflar belgeler üst üste klase edildiğinde kat yapmasın diye tırnağımızla bir katını soymuş öyle yapıştırmıştık.  Bu iş Maide ablanın işiydi ama belge çokluğundan olacak sanırım rahmetli kardeşim Halukla bende yardım etmiştim.

İnsanın malvarlığı, sosyal mevkii, mesleği ne olursa olsun geride bıraktığı iz çok önemlidir. Bu bir devlet başkanı da oluyor bir terzi ve hatta bir hamal belki bir köylü. Yüksek mevkilere gelmiş birçok insan çok kısa bir sürede unutulup gidiyor ama örneğin Amasya caddelerinde karşılaştığımızda kızdırdığımız bir Ahmet Çavuş unutulmuyor. Ahmet Çavuşla sanırım 1970 li yıllarda İstanbul Sultanahmet’te karşılaşmıştık. Yaz sıcağında yine üzerinde askeri kaput ve gazoz kapaklarından madalyaları ile.

Sözü fazla uzattım özür dilerim Harun Yörgüç ağabeyimiz “Anılar ve Anlatılanlar” kitabında Maide ablamızı bakın nasıl anlatıyor; “Şu anda yaşları 40 ila 70 arasında olan herkes ( ben yetmişi geçeli çok oldu) bu müstesna ablamızı daima şükran sevgi ve saygı ile anarlar.

Ortaokula başladığım 1950 yılında Maide Abla TEMİZER, genç bir bayandı. Hatta yaşları bizden büyük olan bazı sınıf arkadaşlarımızın ilkokuldan sınıf arkadaşı olanlar da vardı.

Maide Abla kendini Amasya ortaokulu daha sonra da liseye adamış bir melektir. Hızlı, hızlı konuşur, koşar gibi yürür, hızlı daktilo yazar, sonra da bitti! der gibi kollarını çaprazlama kavuşturur beklerdi. Her öğrencinin sığınacağı ilk mercidir.  Dert ortağıdır, Ağlama duvarıdır, Yol göstericidir.

2004 yılında Amasya Lisesinin kuruluşunun ellinci yılını kutladık. Amasya Lisesinin ilk öğrencileri olarak lise müdürlüğü bizleri davet etti, plaketler verdiler. Tabi Maide Ablaya da plaketlerin en büyüğünü, en anlamlısını ayırmışlardı. Plaketi en çok hak eden ablamız çıkıp almak istemedi, çekindi. Bu mütevazı insanı coşku ile sahneye taşıyıp istese de istemese de zorla elini öpüp, plaketini sunduk. Gözler yaşarmıştı, sessizce başörtüsüne sildiği bu yaşlar hepimizindi.

Maide Abla! Sizde Amasya’nın renkli simalarındansınız. Ortaokulu bitirdiğimiz zaman Amasya’da lise yoktu. Varlıklı aileler çocuklarını il dışına gönderebiliyordu ama en az yüzde doksanı ortaokuldan sonra kendisine bir sanat kolu seçmiş, çıraklığa başlamıştı bile. Örneğin ben marangozluğu seçmiştim. Bizlere lise açılacağı müjdesini ilk olarak siz verdiniz. Okulsuzluğun ne olduğunu bilen bir kimse olarak diyorum ki.

Maide Abla sen bizlerin gözünde bir anıtsın.

Çok yaşa emi…”

Harun Yörgüç ağabeyimiz yazsısını çok yaşa emi dilekleri ile bitirmiş ama Maide ablamızı iki yıl önce kaybetmişiz. Mekanı cennet olsun.

Ben de Harun ağabeyimizin çorbasında bir cimcik tuzum olsun diyerek onun fotoğrafını çerçeveleyip sayfamın duvarına astım. 

 

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ