Değerli okurlar, Facebook sosyal paylaşım sitesinde zaman zaman Yozgat’ının “Kırıklımevkiinde” yapılan at yarışlarından fotoğraflar görüyoruz. Babadan oğula atçı, Yozgat’ın kadim ailelerinden Mehmet Sütçü ’nün (Sütçü Hoca) torunu Mehmet Sütçü ile yaptığımız sohbeti daha doğrusu Mehmet Sütçü kardeşimin güzel anılarını sizinle paylaşıyorum.
“Her yıl Haziran ayında Yozgat’ta yapılacak at yarışlarının programı belli olunca yarış afişleri Samsun’a, Sivas’a, Tokat’a, Çoruma, Kırşehir’e, Nevşehir’e, Amasya’ya gönderilirdi. Civar vilayetlerden at sahipleri ve jokeyler ve yarış atları günler öncesinden Yozgat’a gelirler idmanlara başlarlardı. 1974 yılında “son kez” yapılan Yozgat yarışlarını ve o yıllarda meşhur olan yarış atlarını hatırladığım kadar ile anlatacağım:
Yozgat’ta çok güzel yarış atları vardı. Babam Mustafa Sütçünün Horuklu Doru’su ki adı Yıldız idi, Asım Kılıçarslan’ın Uçar ve Kamer’i, İsmail Erkoç’un Çölkesen’i, Mehmet Yiğitbaş’ın Cihangir’i, Bozlarlı Celal Çavuş’un Alyans’ı, Akif Bektaş’ın Yağıztay’ı, Hayrettin Bacanlı’nın Tomurcuğu, Sorgunlu Ali Çalışkan’ın Şoray’ı, Şefaatli Tevfik Ağa’nın Suna’sı, Sivaslı Mehmet Özaslanın Kamer’i, Şefaatli Mehmet Ali Ağa’nın Kırat’ı, Fırıncı Nurettin Etti’nin Alatı ve ben Mehmet Sütçü’nün Çölkızı. Bazı atların ismini hatırlayamadığım için Don’unu (renklerini) söyledim.
Babam Mustafa Sütçü Yozgat’ta at yetiştiricisi belgesi olduğu için Yozgat’ta yetiştirilen bütün atların “Pedikri”lerin de (nüfus cüzdanlarında) imzası olurdu. Bu Pedikrileri o zamanlar hatırladığım kadarıyla veteriner müdürü, Belediye Başkanı Salim Korkmaz Bey, birde babam imzalardı. Pedikriler bizim nüfus cüzdanlarımızdan daha teferruatlıdır. Atın babası, anası, dedesi sülalesi hepsi yazılıdır. Salim Korkmaz Bey’in damadının da ismi Yozgatlı olan Şampiyon bir atı vardı. Çok yarışla kazandı.
O dönemin jokeyleri de şunlardı; Satılmış Yarar (Köftelinin oğlu) profesyonel bir biniciydi, Musa Yıldız, Şaban Yıldız, Kırımlı Seyit, Mahmut Taşdemir, Mehmet Ceylan, Sivaslı Refik Altınyollar, Merzifonlu Sıtkı, Elazığlı Ferit. Bunlar civar vilayetlerden gelir Yozgat’ta at binerlerdi. O dönemin tanınmış jokeyleri bunlardı, nerde yarış varsa oraya giderlerdi.
Yozgat ve civar vilayetten gelen atçılar, üzüm pazarında Latif Ağanın kahvesinde toplanırlar, çok güzel sohbetler yapılırdı. At sahibi olan önemli kişilerden köstekli saati ile Arslan Çapanoğlu, kehribar ağızlığını, Gümüş tabakasını, muhtar çakmağını masanın üzerine koyar, Latif Ağa meşe kömüründe yaptığı çayları ikram eder, atçılar civar vilayetlerde yaptıkları yarış anılarını anlatırlardı. Akşam olunca da yine yarış atı sahiplerinden Akif Bektaş’ın lokantasında yemek için bir araya gelirler kalan sohbetlerine orada devam ederlerdi.
Yarış günlerindeysek, atlara, sabahları idman, akşamları da normal yürüyüş yaptırılırdı. Yarış yoksa sabah ve akşam günde iki defa normal yürüyüş yaptırılırdı. Bu yapılamazsa atlar yağlanırdı. Babamın ve benim at üstündeki fotoğraflarım bu yürüyüşlerden hatıradır.
Yarışlardan bir gün önce evlerde hazırlık yapılırdı. Börekler, tatlılar, hedikler, kavurmalar, gül şerbetleri, ayranlar hazırlanır seyirciler, pazar günü yarış yerinin batısındaki türbin yeri gibi olan tepeye otururlar yarışları oradan seyrederlerdi. O gün Yozgat’ın bütün seyyar satıcıları simitçiler, kurabiyeciler, tatlı mayacılar, gazozcular, nane şekeri, damla sakızı satıcıları da orada olurlardı.
1971 yılı Temmuzunda yapılan Samsun yarışlarında Yozgatlıların büyük başarısı olmuştu. Ben iki ay Samsunda kalmıştım. Samsundaki at sahipleri bana çok sahip çıkmışlardı sen bize emanetsin diyerek kendi çocukları gibi ilgilenmişlerdi. O zamanki dostluklar başkaymış. Samsunda eski garajların karşısında sahilde Çerkez Dayının kahvesi vardı. Atçılar orada toplanırlardı. Yozgatlı Mehmet Yiğitbaşı da ordaydı. Samsuna giderken babam beni Mehmet Yiğitbaşına emanet etmişti. Yozgat’tan Samsuna bir kamyonla gittik. Benim Çölkızını Mehmet Yiğtbaşı’ının Cihangir’ini kamyona yükledik sabah saat 08.00 -09.00 gibi çıktık akşam saat 19.00 gibi samsundaydık. Atlar incinmesin diye kamyonunun şoförü çok dikkatli kullanmıştı. Samsuna vardığımızda Samsun’un atçıları Çarşambalı Cemal Yıldırım, Bafralı Kadir Aslan filan karşıladılar. Bizi götürdüler yerleştirdiler, atları tavlaya götürdüler bizi de Mert ırmağının yakınında bir yere yerleştirdiler. O yıllarda Samsun Stadyumu yapılıyordu yapan mütahit de Yozgatlı Yücesanlardan birisiydi. Biz Samsuna yarışlardan bir ay önce gittik çünkü Samsun’da deniz olduğundan havası rutubetliydi. Atlar nemli havaya alışsınlar diye öyle yapmıştık. Benim Çölkızı koştu, Yozgatlıların atları da koştu. Tay Koşusunda bu nem yüzünden Çölkızıı ikinci oldu, hâlbuki birinci olabilirdi. Samsun’dan sonra Sivas’ a gittiğimizde tay’ı ilk defa ahırda yatarken gördüm ve bizim hem seyisimiz hem de jokeyimiz Çerkez Musa Yıldız’a tayım yarışta birinci gelecek dedim. Nereden biliyorsun deyince de “Samsunda hep ayaktaydı ve rahat değildi, Sivas’ın kuru havası hoşuna gitti ilk defa yatar vaziyette ve rahatlamış olarak gördüm” dedim. Samsunda Tecrübe koşusunda Mehmet Yiğitbaşın Cihangir’i birinci oldu. Baş koşuyu (Vali Koşusu) Sorgunlu Akif Çalışkan’ın Şoray’ı kazanmıştı. Geçenlerde Yozgat’a gittiğimde Mehmet Yiğitbaşın oğlu Sadi Yiğitbaş’a “abi sen bir Cihangir al bende bir Çölkızı alayım bi koşturak” dedim. “O günler ah Mehmet o günler” diye iç çekmişti. Samsundaki yarışlardan önce Çarşamba da koşular vardı orada koşmuştuk. Çarşamba’nın yerli ailelerinden tavla sahibi şimdi ismini hatırlayamadığı birisi orada misafirlerin kalacağı çok güzel bir yer yaptırmış, içinde banyosu tuvaleti filan olan güzel bir misafirhaneydi. Bizi orada ağırlamıştı. Yarışlar dolayısıyla orada bir hafta kalmıştım, oradan Samsun’a gitmiştik. Samsunda yarışlar bitince trenle Sivas’a geldik. Sivas’ta bizi Gemerek’li öğretmen Şakir Bey karşılamıştı. Siz benim misafirimsiniz dedi. Bizi aldı götürdü Sivas’ta Kümbet mahallesinde bir yere yerleştirdi. Yarış sahası da oraya çok yakındı. Sonra bizi aldı Sivas’ın merkezinde bir lokantaya yemeğe sonra da yarışçıların kahvesine götürdü orada da çay ikram etti. Kendinin de atı vardı. Herhangi bir ihtiyacınız olduğunda çekinmeyin, bizim için misafirlerimiz çok değerlidir diyerek bizimle çok ilgilendi.
1971 Ağustosu Sivas yarışlarında benim Çölkızı birinci oldu. At sahipleri arasında şöyle bir adet vardır; Yarışı kazanan atın sahibi o akşam diğer at sahiplerine ziyafet verir. Akşam hep birlikte lokantaya gittik. Ganioğlu Mustafa Üstünçelik “gel bakalım Mehmet şu masanın başına otur” dedi. 13 yaşımdayım ve cebimde sadece 10 lira para var. 1.350 lira ikramiye kazandım ama ikramiyeyi ertesi günü alacağım. Ben bu yemeğin parasını nasıl öderim? Lokmalar boğazıma dizilirken bir yandan da düşünüyorum lokantacıya ne demeliyim. Garsonun kulağına “benim cebimde 10 liram var ikramiye kazandım ama paramı yarın alacağım, ya bir senet yap ya da nüfus cüzdanımı bırakıyım” demeyi düşündüm. Ben hesap için garsonu çağırınca Mustafa Bey, “ne yapıyon Mehmet” dedi. Hesabı ödeyeceğim deyince “olur mu öyle şey Mehmet biz seni hesap öde diye oturtmadık buraya Çölkızı yarışı kazandı biz de seni şereflendirmek için başköşeye oturttuk” dedi. Bu anımı hiç unutmam.
1972 yılında Diyarbakır da yapılan koşulara ben gidemedim ama Çölkızı gitti. Sivas’lı Talat isminde birsi verdiğimiz vekâletle götürmüştü. Orada da birinci oldu. Aynı yıl Adana yarışlarında iki defa ikinci bir defa da üçüncü oldu. Bu Talat denen şahıs bizden habersiz atı satmış bize de para pul hiçbir şey vermedi kayboldu. Sivas’ta Urfalı Celal amcayla tanıştık. Urfa’nın aşiret ailelilerindendi. Büyük bir çiftliği ve 14 köyü varmış. Sekiz köşe kasketli, şalvarlı, siyah kunduralı, hâkim yaka gömlekli, köstekli saatiyle şimdi gözümün önüne geldi. O, bir ağaydı ve Nilay isminde bir atı vardı. Celal amcanın Nilayı Başkoşuyu kazandı. Yarıştan sonra Nilayı ahıra iki davul iki zurna ile törenle götürdüler. Onlar için para önemli değildi, onlar için önemli olan “Urfalı Celal Ağa'nın atı birinci olmuş” denmesiydi. Beni çok sevdi “Mehmet seni çok sevdim, Urfa’ya gel, benim misafirim ol söz sana bir tay hediye edeceğim demişti ama bir türlü kısmet olmadı. Hatırladıkça çok üzülürüm.
1974 yılında Yozgat Kırıklı da son yarışlar yapıldı. Safkan Araplar üç kategoride yarıştılar. Tay koşusu, tecrübe koşusu, baş koşusu. Yarım kanlar için ayrı yarış yapıldı. O günkü komiser heyeti de şöyleydi; Belediye Başkanı Cevdet Dündar, Veteriner müdürü Asım Güven, Spor İl müdürü Yaşar Eryaşar, Veteriner Hekim Adnan Ekici. Bu son yarış oldu, bir daha yarış yapılmadı. Tay koşusunu sanatçı Orhan Gencebay’ın babası Zeki Gencebay’ın tayı kazandı. Zeki Bey ile Samsunda tanışmıştık, Çarşambalı Cemal Yıldırım tanıştırmıştı. Cemal Bey’inde Işılay isminde güzel bir atı vardı. Zeki Bey’in de mesleği kasaplıktı, bizlere çok ilgi göstermişti, çok mükemmel bir insandı Allah gani gani rahmet eylesin. Yozgat’taki yarışlara kendi gelmedi tayını İsmail ismindeki seyisi getirmişti. Tecrübe koşusunu Sivaslı Mehmet Özarslanın Kamer’i, Başkoşuyu (vali kupasını) Zileli, bizimde ahbabımız Ganioğlu Mustafa Üstünçeliğin Sabire isimli atı kazandı. Yarımkan koşusunu da Akdağmaden’li Mehmet Ağa’nın kıratı kazanmıştı.
Yozgat’ta yetişen atlardan Alyans’ın sahibi Bozdağlı Celal Çavuş bu atın kıymetini bilemedi, atı Sivaslılara sattı. Sivaslılar bu atı İstanbul Veliefendi de yarışlara soktular. İstanbul’da çok yarış kazandı bu at. Birincilikleri, ikincilikleri çoktur. Yani şunu anlatmak istiyorum! Yozgat, atçılığı seven bu işe gönül veren bir şehirdi, Çok değerli kıymetli atlar yetiştirdi çok birincilikler ikincilikler kazanmıştır. Alyans’ın tayları da başarılı oldu. Sivaslı isminde bir tayı vardı çok başarılı yarışlar yapmıştı. Sorgunlu Akif Çalışkan’ın Şoray’ı da Ankara da Hipodromda babam Mustafa Sütçü’nün adıyla koşmuştu. Yarışçılık belgesi olmadan at koşturamazsınız. O dönemde herkes yarışçılık belgesi alamıyordu bu sebeple babamın ismiyle koşulara katılmıştı. Babam yarışçılık belgesini 1971 yılında almıştı. Şoray da Ankara da sahibi Mustafa Sütçü 44diye anons edilmiş, birincilik ve ikincilik elde etmişti.
Yarışlara gittiğimiz şehirlerde nasıl karşılandığımızı nasıl misafir edildiğimizi anlattım. Yozgat’a yarışa gelen at sahiplerini ve jokeylerini de biz aynı misafirperverliğimizle misafir eder ağırlardık. Söylemesi ayıp sayılmasın Zileli Ganioğlu Mustafa Bey ve eşi ile jokeyi Mehmet Ceylan’ı da biz evimizde misafir etmiştik. O zamanlar her evin bahçesi ve bahçesinde de ahırı olurdu. Misafirlerin atları bu ahırlara çekilir, misafirler de evleri müsait olanların evlerinde ya da Bacanlı’ların oteli Otel Bacanlı da misafir edilirdi. Atlar güzel, insanlar güzel, şehirler güzel ve bu güzellikler içinde mutlu heyecanlar yaşadığımız o günler çok güzeldi.”
29.06.2020
OKUR YORUMLARI
Hüsnü Aydoğdu
01.07.2020 05:16:20
Yozgat'ın eski gazetelerinde gördüğüm kadarıyla çok eskiden beri değişik kulvarlarda at yarışları, güreşler, cirit oyunları, payanırlar ve hayvan sergileri kent merkezlerinden köylere kadar bile yapılmaktaymış. Geleneksel olarak bunlar sürseydi toplumsal yaşam ve kültürel açıdan belki daha zengin ve canlı bir Yozgat olabilirdi diye düşünüyorum.
Hüsnü Aydoğdu
01.07.2020 05:16:20Yozgat'ın eski gazetelerinde gördüğüm kadarıyla çok eskiden beri değişik kulvarlarda at yarışları, güreşler, cirit oyunları, payanırlar ve hayvan sergileri kent merkezlerinden köylere kadar bile yapılmaktaymış. Geleneksel olarak bunlar sürseydi toplumsal yaşam ve kültürel açıdan belki daha zengin ve canlı bir Yozgat olabilirdi diye düşünüyorum.