MERHUMUN İYİ BİR MÜSLÜMAN OLDUĞUNA ŞAHADET EDER MİSİNİZ?

Değerli okurlar, Bartın/Amasra da yaşanan müessif olay sonucu düzenlenen cenaze törenlerini Tv. ler de izlerken aklıma geldi.

Bir arkadaşımızın vefat eden ağabeyinin cenaze namazında bulunmak için Zincirlikuyu mezarlığındaki camideydik. Aslında namaz değil dua imiş(Yaşar Nuri Öztürk).

Her cenaze namazında olduğu gibi hoca efendi bize sordu.

- Merhumun iyi bir Müslüman olduğuna şahadet eder misiniz?

Bu soru dikkatimi çekti. Ben kendimi bildinm bileli hoca efendiler cemaate "merhumu nasıl bilirdiniz" diye sorarlardı. Bizlerde iyi biliriz diye cevaplardık. Sonra iki defa daha nasıl bilirdiniz sorusuna yine iyi bilirdik diye şahadet ederdik.

Namazdan sonra hocaya dedim ki,

-Biz merhumun ne kadar Müslüman olduğunu nereden bilelim bunu ancak Allah bilir. Bizi yalancı şahitliğe mecbur bırakıyorsunuz. İyi bir insan olduğuna şahadet eder misiniz diye sorsanız daha doğru olmaz mı?

-Hadislerde öyle yazıyor dedi. Ben,

-Hangi hadisler diye sordum.

-Buhari hadisleri, en sahih hadisler dedi. Ben de,

-Öyle bilinirdi ama günümüzde onlarda ayıklanıyor birçoğu sonradan uydurulmuş. Bence bu soru doğru bir soru değil dedim. Hoca Efendi,

-Ne kadar Müslüman olduğunu bilmiyorsanız susarsınız. Ölünün cennete gitmesi için en az dört kişinin şahadeti gerekir dedi Zincirlikuyu camisinin hocası.

Eve gelince internette bir araştırma yaptım. Aynı soruyu Serdar Devrim isminde benim gibi meraklı bir araştırmacıda diyanete sormuş.

İşte aldığı yazılı cevap:

"Sayın Serdar DEVRİM

Cenaze Namazı kılındıktan sonra imamın cemaate, namazı kılınan ölü hakkında “Merhumu nasıl bilirsiniz” sorusu, cemaatin ölü hakkında hüsn-ü şahadette bulunmaları için yapılmaktadır

Buhari'nin Enes b. Malik (r.a.)'den naklettiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.)'in arkadaşları (sahabe) bir cenazeye rastladıklarında onun iyiliğinden söz etmişler, Rasûlüllah (s.a.v.) de "vacip oldu" buyurmuştur. Başka bir zamanda diğer bir cenazenin de kötülüklerinden bahsetmişler, Rasûlüllah (s.a.v.) yine "vacip oldu" buyurmuştur. Hz.Ömer; "Ey Allah'ın Rasûlü vacip olan nedir?" diye sorunca: "Birinin iyiliğini söylediniz, ona cennet vacip oldu. Diğerinin kötülüğünü söylediniz, ona da cehennem vacip oldu. Siz, yeryüzünde Allah'ın şahitlerisiniz" buyurmuştur (Buhari, Cenaiz, 85; Müslim, Cenaiz, 60; Tirmizi, Cenaiz, 63; Nesai, Cenaiz, 50; İbn-i Mace, Cenaiz, 20; A.b.Hanbel, II, 261, 499, 528).

Bu hadis-i şerif, Müslümanlar arasında iyi intiba bırakmış ve hayırla anılan kimselerin arkasından iyi sözler söylenmesi sebebiyle Allah'ın rahmetine kavuşacaklarını; kötü intiba bırakan ve kötülüğü ile anılan kişilerin de Allah'ın cezasına çarptırıldıklarına inanmalarına vesile olmuştur.

Şüphesiz ki bu, o kişiyi bilip tanıyan kimselerin şahadetidir. Bilip tanımayan kimselerin "iyi" veya "kötü" demelerinin Allah katında bir değeri yoktur. Şu hale göre: Cenaze namazından önce veya sonra, "bu kişiyi nasıl bilirsiniz?" diye soru sorulursa: İyi olarak bildiğimiz kişilere "iyidir" diye şahitlik edilir. Kötü olarak tanıdıklarımız için ise, susmak uygun olur. Tanımadığımız kimseler için ise, "Allah rahmet eylesin" denilebilir."

Değerli okuyucular, bu cevap sizi tatmin etti mi? Ben tatmin olmadım. Yukarda Diyanet'in gönderdiği cevapta sahabenin kötü bildikleri birisinin cenazesinde onun kötülüklerinden bahsettiklerini yazıyor. Hoca nasıl bilirdiniz diye sormuş mudur bilemiyorum.  Ben kötü bir insan olduğuna inandığım bir insan için hocanın " iyi bir Müslüman olduğuna şahadet eder misiniz" sorusu karşısında susuyorum. Çünkü iyi bir insan olduğuna inanmadığım bir kişinin Müslümanlığının derecesini bilemem. Sonra, düşünüyorum neden kulunu bizden daha iyi bilen Allah’ın bizim şahadetimize ihtiyacı olsun. Sonra bize ne o kişinin ne kadar Müslüman olup olmadığından. Ve Diyanetin fetvasına göre Muhammet Peygamber, kimin cennete kimin cehenneme gideceğini nereden biliyor?