13 Kasım 2014 saat 14.50 de cep telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara arıyordu açtım. Bir bayan sesi “Abdulkadir Bey’le mi görüşüyorum” diye sordu. Evet, efendim buyurun cevabım üzerine “efendim ben Emine Esencan, emekli Vali Turgut Başkaya’nın kızıyım, sizi gazetedeki rahmetli babamla ilgili yazınız için rahatsız ettim dedi. “Estağfurullah çok memnun oldum çok teşekkür ederim, çok naziksiniz” dedim.

“40 yıl sonra babamla ilgili böyle bir yazı hem beni hem de annemi çok duygulandırdı. Size mail göndererek teşekkür etmek istemiştim ama telefon ile teşekkür etmeyi daha uygun bulduk” dediler.

Ben de bu ince düşünceleri için teşekkür ederken önümde açık olan bilgisayarımdan hemen yazımı buldum. Evet, “Bir Vali” başlıklı ve 15.11. 2013 tarihli ve tesadüfe bakınız bundan tam bir sene önce yazdığım bir yazım ile rahmetli Turgut Bey’den bahsetmiş ve onun ne kadar değerli bir insan olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Emine Hanımefendi, “Yozgat Gazetesini aradım, oradaki beyefendiden sizin telefonunuzu aldım ve size böyle ulaştım dedi ve devam etti. Rahmetli babam bizi de kendisi gibi yetiştirdi. Ben ilkokul üçüncü sınıfa kadar Yozgat’ta okudum. Küçükken her çocuğa sordukları gibi bize de sorarlardı, anneni mi babanı mı daha çok seviyorsun? Ben her zaman şöyle cevap verirdim; önce Atatürk’ü sonra İsmet Paşa’yı sonra annemi babamı seviyorum.”

Karşılıklı çok duygusal ve biraz uzunca bir sohbetimiz oldu. Telefonu kapattıktan sonra karmakarışık duygular içinde uzunca bir süre pencereden dışarı bakarak düşündüm. Emine Hanımefendi benden birkaç yaş küçükmüş, yani aşağı yukarı aynı yaştayız. Biz yaştakiler, Türkiye’nin en güzel yıllarında Atatürk ve vatan sevgisi ile büyüdük ve yaşadık. Hem dini bayramlarımızı hem milli bayramlarımızı coşku içinde kutlardık. Mahallemizin Bekçi babalarından başlayarak Öğretmenlerimiz, Kaymakamlarımız, Valilerimiz, Cumhuriyetimizin koruyucusu Savcılarımız, Hâkimlerimiz hepsi ne değerli insanlardı. Onları sokakta oynarken gördüğümüzde oyunumuzu bırakır yanımızdan geçişlerini saygı ile beklerdik. İlim sahibi, icat sahibi olmak bunları dil, din, ırk, milliyet ayırımı yapmadan başkalarının da istifadesine sunmak ne güzel. Onların, bize armağan ettiği teknoloji araçlarını, gerektiği şekilde ve amacına uygun olarak kullanabilmek, paylaşabilmek ne güzel. Elektrik, telefon, bilgisayar gibi buluşlar yapmak için çocuklarımızı nerede hangi okullarda okutmalıyız? Bizim insanımız hayatta en hakiki yol göstericinin merdiven altındaki kuran kurslarında olmadığını ilim ve fen okunan okullarda olduğunu ne zaman öğrenecek. İçim sızlayarak bunları düşünürken Avrupa ülkeleri toplu bir proje ile dünyamızdan beş yüz milyon kilometre uzaktaki bir kuyruklu yıldıza çamaşır makinesi büyüklüğündeki bir araştırma aracını başarı ile indirmiş. Hem de 10 yıl süren uzun bir yolculuktan sonra. Dünya nefesini tutmuş bekliyormuş, bizim haberimiz bile yok. Televizyon açık kendi çalıp kendi söylüyor. Ben yine ecnebilerin icat ettiği önümdeki bilgisayardan öğreniyorum.

Değerli okurlar; âcizane yazılarıma yorum göndermek lütfunda ve zahmetinde bulunan başta değerli okurum Sayın Suzan hanımefendi olmak üzere tüm okurlarıma teşekkür ediyorum. Sizlerden gelen her yorum, her telefon beni bir yandan derecesiz mutlu ederken bir yandan da motive(özgüven, moral) ediyor. Her yorumunuza ayrı ayrı teşekkür etmek isterim ama buna maddeten imkân yok, ama biliniz ki her seferinde binlerce kere teşekkür ediyorum. Sağ olunuz, sağlıkla kalınız.

24.11.2014
OKUR YORUMLARI
SUZAN
25.11.2014 02:21:00

Öncelikle toprağımızın eğerli kalemi, sılamızın saygı değer büyüğüne hürmetler sunmak isterim.Sizler zahmet buyurup bizler için kıymetli bilgi hazinenizi açıyor, bazen memleketimiz yağmurlarında ıslatıyor. Bazen bulutlaşan sevgiyi göklerden yüreklere indiriyor.Bazen,geçmişte kalan onurlu insanlarla tanıştırıyor. Bazen de garip kalmış sılamın çamurlu, derbeder yollarına tırmandırıyorsunuz. Öyle çok yoruluyorsunuz ki bu rehberliğimizde. Sizlere yorum yapmak bizlere (kendi adıma )zor gelmiyor. İnsanın bu dünyada tek kazanacağı ve sonsuza kadar sığınacağı şey onuru, hasiyeti şahsiyetidir. İnsan bunları kaybetmedikçe her iki alemde sonsuza dek yaşayacak ve var olacağına inanıyorum. Sayın valimizin bu davranışıyla kaç nesil sonra kendisiyle tanışılmasına siz vesile oldunuz. Siz onu mutlu ettiniz ve mutlu edildiniz. Kadirşinaslık asla evrende yok olmuyor. Eninde sonunda sabine dönüyor.Şairin dediği gibi " yerin çektiği kadar ağırsın, sevdiğin kadar sevilir, verdiğin kadarını alırsın" Keşke insanlar bunun bilincinde olsalar yaratılmış her şahsın tüm ayetleri kapsadığını anlar, bir birlerine daha ok değer verir ve anlamaya çalışırdı. "Merdiven altı kuran kursları"na değinmişsiniz.Doğa, alem, uzay, yer yüzündeki varlıkların her biri bir ayettir diye düşünüyorum. Bu ayetleri kitaptan okumayamıyorsak hitaptan okuyalım. Her varlık nelere hitap ediyor anlamaya çalışmak, tefekkür etmek gerekiyor. Avrupalılar bizim iman ettiğimiz kitabı inceliyor ve bizden daha çok inanıyor. İnanıyor dedim çünkü üzerinde çalıyor ve gösterilen hedefleri keşvetmeye çalışıyorlar.Kuranı kerimde onsekizbin alemden bahsediliyor. Onlar anladı ki bu alemden başka alem var. Bunun keşfi için çalışıyor. Bize Kuranı Kerim rehber olarak gönderilmiş fakat, biz rehber edinmiyor, sadece kılıflar içinde saklıyor, dileklerimizin kabulü için hangi ayeti okumalıyız onu araştırıyor, ölenlerin arkasından okuyoruz. Ölen gerçek aleme geçmiş olan olmuş. Zaten tüm gerçeklerle yüzleşmiş. Güneşe karşı mum yakıp ışığından aydınlan der gibi bişey ...Önemli olan o ışığı, o nuru ruhuna yansıtmak taşımak, ruhunu nurlaştırmak. Keşke bilim ilimden ayrılmasaydı. İnanıyorum ki islam alemi çok farklı noktalarda olurdu.Keşke, Kuran merdiven altlarında okunmasa da bilim dersleri arasında yar alsaydı. Şimdi marsı, venüsü biz keşfetmiş olurduk.Şu da bir gerçek ki, Hıristiyan alemi yatırımını uzun vadeli yapıyor. Müslümanların tüm buluşlarına matbayı kendilerinin erken kullanması nedeniyle el koydular sahiplendiler.Halâ beyin göçü için en pahalı yatırımları yapıyor, tüm icatları sahipleniyorlar. Tek dertleri islamı küçültmek, müslümanları birbirlerine düşürerek Hırıstiyanlığı yüceltmek. Biz Müslümanlar halâ düşmanlarımızı övgüyle anıyor, hayran hayran bakıyoruz.Biz bizlikten çıktık,özümüzü kaybettik. Taklitçi, uçuk kaçık bir millet olduk. Dinimizin çizdiği yoldan yürümek yerine siyasete alet olarak kullanıyor, Kuran'nı çirkin ruh suretimize perde yapıyoruz.Siyasetin çizdiği yoldan yürüyoruz.Kuran'ı kazanç kapısı olarak kullanılıyoruz. Elin Avrupalısı da yeni keşifler için sürekli Kuran okuyor, anlamaya çalışıyor. Abdulkadir bey, neyimize sahip çıka bildik ki buluşlarımıza çıkalım. Lokumumuzu Bulgar, baklavamızı Yunan sahiplendi (yedi)Çapanoğlu nun Yozgatı türlü oyunlarla, (Ethem olayları) ne hale getirildiyse Türk Milletinin üzerindeki türlü türlü oyunlar sayesinden başını kaldırıp gökyüzüne bakacak halimi kalıyor? Allah kuluna iki göz vermiş. bakmak yerine gözle yemek yemeye kalkışılırsa hem kör olur karanlıkta, hemde yarı aç kalınır toprakta. Bu gün İslam alemi bu hale getirilmiştir.Müslümanlar kitabını okumuyor yiyor.Oysa O kitap İslam aleminin müslüman ruhunun gözü.

Affınıza sığınarak. Yine uzun oldu. Selamlar hürmetler.Kaleminiz her daim var olsun.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ