Değerli okurlar, Sayın Zeynep Erkut Hanımefendinin eşi, benim de tanışma şerefine eriştiğim akrabam Taylan Emcioğlu'nun vefat haberini Çapanoğulları sayfamızda duyurmuştum. Zeynep Hanımefendi eşinin nasıl Çapanoğlu olduğunu da yazmamı isteyince Cennetmekân Olcay Akkent Hanımefendinin bana ilettiği bilgilerden kısaca anlatmıştım. Bu anlatımımda, Bab-ı Ali ricalinden "Çapanoğlu Uzun Etek Rıza Bey'in ", Mızıka-i Hümayun kumandanı Osman Paşa'nın (Çapanoğlu) baba tarafından kardeş çocuğu olduğunu yazmıştım. Arşiv kayıtlarından Uzun Etek Rıza Bey’in Bab-ı Ali Evrak Müdürü olduğunu öğreniyoruz.
İstanbul Üsküdar doğumlu Muzıka-i Hümayun Kumandanı "Mirliva Osman Paşa’nın da (ö. 1870)” Yozgatlı meşhur Çapanoğullarından olduğunu yine arşiv kayıtlarından öğreniyoruz. Enderun-ı Hümayuna alındı. Orada tahsil ve terbiye gördü. Sonra Mızıkay-ı Hümayuna geçti.
III. Selim’in Yeniçeri Ocağını kaldırmış, batı tarzında eğitim gören yeni bir ordu kurmuş ve mehteranı da kaldırarak bir bando sınıfı kurdurmuştu. Bunun için de İtalya’dan getirttiği ve paşa sanı verdiği, ünlü kompozitör Giuseppe Donizetti Paşanın yardımıyla bando sınıfı ile senfonik konserler vermek üzere, Mızıkayı Hümâyun’u kurdurmuştu. Cumhuriyet döneminde adı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası oldu. Sultan II. Mahmud’da III. Selim’in izinden gitmiş; tahtta kaldığı 31 yıl, Osmanlı tarihinin askeri ve siyasi açıdan en bunalımlı dönemi olmasına karşın, gerçekleştirdiği reformlarla imparatorluğun çehresini tümden değiştirmişti.
Çapanoğlu Osman Paşa, Donizetti Paşa'nın talebesi oldu. Yükselerek sonunda 1861'de mirliva (tümgeneral) oldu. Albay Halil Bey'den sonra Mızıkay-ı Hümayun Kumandanlığına getirildi ve ölünceye kadar bu makamda kaldı (1870).
Bu bilgilere göre Osman Paşa ile akrabalığımız Uzun Etek Rıza Bey'den geliyordu. Duyurumu okuyan akrabalarımızdan ilgi duyanlar Osman Paşa hakkında daha fazla bilgi vermemi istediler.
Ama ben bundan önce biraz akrabalığımızı ortaya çıkaran Olcay Hanımefendiden bahsetmek istiyorum. 1928 yılında İstanbul doğumlu(ö.Ekim 2019) Türkiye'nin ilk tüp bebek doktoru ünlü Cumhur Oktay Akkent'in kız kardeşi. İyi bir arşivcidir (Rahmi Koç dâhil birçok kuruluşun arşivlerini düzenlemiştir). Çok sevdiği işini şöyle tarif eder: "Kuruluşlara arşiv çalışmaları yaptım, haberleşme bölümleri kurdum, eğitim programları düzenledim, ulusal ve uluslararası toplantılarda dokümantasyon koordinatörlüğü yaptım."
Kendisiyle sanırım 2012 yılında Facebook da tanışmıştım. Anne tarafından Çapanoğlu sülalesinden olduğunu söyleyince hemen kaynaşmıştık. Bir eski İstanbul Hanımefendisiydi. Hemen eşimle birlikte Üsküdar'daki evinde ziyaret etmiş, çok mutlu olmuştuk. Sonra çok yazışmalarımız buluşmalarımız oldu. Kuşadası'nda ikamet eden ve şeceremizi bize kazandıran kuzenim Mehmet Celalettin Çapanoğlu ile de şecere (soyağacı) bilgileri üzerinde çalışıyorlardı. 10 Temmuz 2013 günü içimden geldi “hadi Olcay Hanımefendiyi ziyarete gidelim” dedim. Hemen ertesi günü için randevulaştık ve o gün Bodrumdaki evinde ziyaret ettik. Ve tabi akşamüstüne kadar konumuz Çapanoğulları ve hazırladığımız şecereler oldu. Ertesi günü (12 Temmuz 2013 20:19), Facebook'da Olcay Hanımefendinin şu sıcak yazısını gördük:
DÜN ÇOK ÖZEL BİR GÜNDÜ.
Abdülkadir Çapanoğlu ve eşi Nedret Çapanoğlu İstanbul’da, Celalettin
Çapanoğlu Kuşadası’nda oturuyorlar.
İki gün için geldikleri Kuşadası’ndan sırf benimle beraber olmak için dün hep birlikte Bodrum’a geldiler.
Evet, dün, Bodrum’a bana geldiler.
O kadar bana geldiler ki akşamüzeri, “sizi biraz sahile götüreyim” dediğimde, “biz sizi görmeye geldik” dediler ve kapımda indikleri arabaya, kapımdan binerek Kuşadası’na döndüler.
***
Abdülkadir bey ile, akraba mıyız, hısım mıyız, yoksa hepsi miyiz,
Yoksa hiçbiri miyiz bilmiyorum.
Bildiğim, facebook’ta arkadaşız.
Eşine de, “facebook’un yaramaz çocuğu” dedim.
“hoş geldiniz” dedikten sonra mı dedim, yoksa demeden mi dedim
hatırlamıyorum.
Çünkü çok heyecanlı bir andı.
***
Gün boyu, Çapanoğullarını internet arşiv bilgileri üzerinden konuştuk. Belgelere,
fotoğraflara baktık.
Celalettin Bey’in isteği üzerine, bloğumdaki 54 bini geçen, 55 bine yaklaşan ‘görüntülemeyi ve ‘kitle’lerin durumunu gösterdim.
Keyiflendik.
***
Aynı kökten gelmemize karşın her iki tarafın da şeceresinde görünmüyoruz.
Varız ama.
yokuz da.
Bu nasıl iş?
bilmiyoruz.
Ama birbirimizi buluyoruz.”
İşte böyle bir hanımefendiydi Olcay Akkent (ö. 15 Ekim 2019). Sonra Osman Paşa hakkında şu bilgileri göndermişti;
Muzıka-i Humayun Kumandanı Mirliva Enderunlu Osman Paşa. Ailemizin İsmail Ağa'dan sonra gelen ikinci büyüğüdür. Şeceremizde, Osman Paşa'nın altına parantez içinde (Yozgatlı Çapanoğulları'ndan) diye yazılmış. Osman Paşa hakkında elimde, fotoğrafı dışında, aileden intikal etmiş hiçbir belge yok. Ama birçok kaynaktan Osman paşaya ulaşmak olası.
Örneğin Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi II, Yılmaz Öztuna, s.172, Kültür Bakanlığı / 1164, Kültür Eserleri Dizisi / 149 da şu bilgileri veriliyor: OSMAN PAŞA (Çapanoğlu) ( -1869). Mızıkay-ı Hümayun Kumandanı. Yozgatlı meşhur Çapanoğulları'ndandır. İstanbul'da Üsküdar'da doğdu. Enderun - ı Hümayun'a alındı. Orada tahsil ve terbiye gördü. Sonra Mızıkay-ı Hümayun'a geçti. Donizetti Paşa'nın talebesi oldu. Yükselerek sonunda 1861'de mirliva (tümgeneral) oldu. Albay Halil Bey'den sonra Mızıkay-ı Hümayun Kumandanlığına getirildi ve ölünceye kadar bu makamda kaldı,
Mevlevi olan Osman Paşa, Üsküdar'da Karacaahmet mezarlığına gömüldü. Mezar taşındaki beş beyitli kitabenin son tarih mısraı şöyledir: Oldu rıhlet eyleyip me'va - me'ab Osman Paşa.(Ahirete göçüp Allah’ına sığındı Osman Paşa anlamında) Osman Paşa, miladi 1870'de ölmüş. Olağanüstü bir mezar taşı. Üzerinde manzum bir kitabe var. Yanında bir mezar taşı daha var. Eşi ve kızı yatıyor.
Osman Paşa'nın konağı Nişantaşı'nda bugünkü Amerikan Hastanesi'nin bulunduğu yerdeymiş.
Türk Musikisi Ansiklopedisi'nde Muzıka-i Humayun hakkında şu bilgilerde var: (Müzik Ansiklopedisi, 3. cilt, s.863- 864.) "Muzıka - i Humayun okulu, 1826'da yeniçerilerin kaldırılmasından hemen sonra, "Asakir - i Mansure - i Muhammediye" denilen yeni ordunun tören yürüyüşlerine eşlik edecek bir "Boru Takımı"nın kurulması kararı alınıyor. 1828'de Giuseppe Donizetti Paşa’nın çalışmalarından olumlu sonuç alınınca topluluk bandoya dönüştürülüyor. Bando,19 Nisan 1829 Pazar günü, Rami Kışlası'nda yapılan bayram töreninde, Sultan 2.Mahmut'a dinletiliyor.
Fransanın "Legion d'Honneur"ü başta olmak üzere çeşitli nişanlara sahip olan Donizetti Paşa bir Eylül günü geldiği İstanbul'da 28 yıl çoksesli müziğin öğrenilip yaygınlaşması için çalıştıktan sonra 1856 yılının şubat ayında 68 yaşında eceli ile ölüyor. Görkemli bir cenaze töreni ile Harbiye'deki St.Esprit Katedrali'ne gömülüyor. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun.