A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE O ÖĞRETMENLERE SORULARIM

Değerli okurlar, bu gün 24 Kasım. Bir zamanlar öğretmenler günü olarak coşku ile kutlanırdı.  Şimdi de kutlanıyor ama biraz daha buruk. Bugün benim içim daha da buruk…

Anlatayım; Ankara'da ikamet eden kıymetli akrabam Zehra İrem Tolluoğlu (Çapanoğlu), yıllardır İzmir Dikili'deki yazlığına ve Ankara'da ki kışlığına davet eder. Bizde onu Kuşadası'na davet ederiz ama çok istediğimiz halde onun yurt dışı seyahatleri ve sergileri ve bizim tembelliğimiz yüzünden bir türlü bir araya gelemedik.

Ekim ayın sonlarında " ben kasım ayı boyunca Ankara'dayım mutlaka bekliyorum daveti ile Sayın Serhan Asker'in 12 Eylül askeri darbesi sonrası döverek öldürülen rahmetli  İlhan Erdost'u anlattığı Halk Tv.deki  programı ve yıllardır görmeyi arzu ettiğim ama bir türlü gerçekleştiremediğim Ulucanlar cezaevini görme arzum üst üste gelince  bu sefer Ankara'ya gitmek vacip oldu dedim. Hem de Ankara'da hava sıcaklığının 5 derece olması ve kar yağması ihtimaline rağmen.

Dört günlük Ankara gezimizi ve Ulucanlar cezaevini sonraki yazımda Ankara seyahatnamesi başlığı ile anlatmaya çalışacağım. Ben o gün orada yaşadığımız bir olayı öğretmenler günü dolayısıyla köşeme almak ve sizinle paylaşmak istedim.

Değerli okurlar, Cezaevine sabah erken saatlerde gittik, bizden başka kimse yoktu. Rahatça bol bol fotoğraf çektim.  Tam hücrelerin olduğu ve gizlenen hoparlörlerden dayak yiyen ve işkence görenlerin seslerinin (mizansen) yayınlandığı koridorda sesleri de kaydetmek için video çekimi yapacaktım ki koridor bir anda nereden çıktıkları belli olmayan kızlı erkekli gençlerle doldu. Anladım ki hepsi bir okulun öğrencileri. Kızlar çoğunluktaydılar. Zaten ancak iki kişinin yan yana yürüyebileceği dar koridorda kızların kıkırdaşmalarından hoparlörlerden yayınlanan işkence sesleri duyulmuyordu ve koridor da zaten dolmuştu. Onlar, içerdeki mahkûmu görmek için üzerinde küçücük bir cam olan ve sadece bir tanesi ışıklandırılmış diğerleri karanlık hücrelerin kilitli kapılarının önünde ısrarla içerisini görme içgüdüsü ile yığılınca koridoru boşaltana kadar epey bir süre bekledim. Onlar çıktılar ben çekimlerimi yaptım. Diğer koğuşlarda yine dolu dolu onlar vardı ama inanın bulundukları yerde vaktiyle tutıklu ve makum olarak kalmış Cüneyt Arcayürek, Mahmut Alınak, Fakir Baykurt, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Bülent Ecevit, Yılmaz Güney, Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Yavuz Öbekci, Selim Sadak, Sırrı Sakık, Kemal Tahir, Metin Toker, Muhsin Yazıcıoğlu ve Leyla Zana gibi çok sayıda ünlünün kim oldukları hakkında bir bilgileri yoktu.

Hangi okulun öğrencisisiniz diye sordum, söylediler( okulun ismi bende saklı) . Sizi öğretmenleriniz mi getirdi dedim, evet dediler ama öğretmenlerini göremedim. Geldikleri gibi gülüşerek, eğlenerek, şakalaşarak gittiler.

Onlar geldikleri gibi gittiler ama o günleri yaşayan ve bir nebze de o baskı rejiminden bir aylık bir gözaltı süresi ile nasibini almış biri olarak tasası bana kaldı.

Şimdi o öğretmenlere sormak isterim:

1- O lise öğrencilerini Ulucanlar cezaevine ne maksatla götürdünüz? Ben o yaştaki öğrencilerin oraya götürülmelerini uygun görmedim.

2- Hadi götürdünüz, o gençlere bu cezaevi hakkında ne ve nasıl bilgiler verdiniz? En azından sessiz sakin ve hatta vakurlu olmalarını tembih etmediniz mi? Aksi davranışların bu vatan için canlarını ortaya koyan bu vatan evlatlarının hem hatıralarına hakaret, hem de rahmetli olanların ruhlarını muazzep etmek olacağını tembihlemediniz mi?

3- Yukarda isimlerini yazdığım ünlülerin koğuşlarda yattıkları karyolaların ayakuçlarında fotoğrafları ve haklarında ki bilgileri okumak, aynı karyolada yatmayı düşünmek bile saatler alırken koğuş kapısından öylesine bir göz atıp kapı önünde izdiham yaratmalarından haberiniz oldu mu?

4- Allah aşkına,  sizin bu çocuklarla ne işiniz vardı orada. Milli eğitimin bu geziden haberi var mıydı? O günleri yaşamış bir vatandaş olarak merak içindeyim.   

OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ