Değerli okurlar, belki bir atasözü değil ama bir deyimimiz var. Derler ki her ailede bir doktor ve bir subay olmalı. Doktor olsa iyi olur tabi ama subay neden bulunmalı buna bir anlam veremedim. Anlamını bilen varsa ve beni aydınlatırsa çok memnun olurum.
Aile ve arkadaş çevremde bazıları profesör olmuş fizik tedaviden beyin cerrahına, ortopediden diş hekimine kadar çok uzman doktor var ve sevgili oğlumuz Ahmet de diş hekimi. Bunların içinde Almanya da 26 yıl Genel Cerrahlık yapmış arkadaşım Dr. Koray Deneçli'nin ve kardeşi Diş Hekimi Dr. Giray Deneçli'nin yerleri ayrı idi. Dr. Giray Deneçli'yi maalesef Corona belasına kurban verdik. Dr. Koray Almanya'dan yurda döndüğünde kendi muayenesini açana kadar bir sürede İstanbul'daki Amerikan hastanesinde çalıştı. Genel cerrah olduğu için organlarımız ve bunlarla ilgili olabilecek hastalıklar konusunda engin bilgisi vardı bu yüzden bir rahatsızlık hissettiğimizde önce onun bilgisine başvurur, onun önerisi ile ilgili doktor veya hastanelerin ilgili polikliniklerine müracaat ederdik.
İstanbul'dan Kuşadası'na taşındık. Bir rahatsızlığım ile ilgili olarak akrabamın önerisiyle yakınımızdaki Egemed Saydam Tıp Merkezindeki dâhiliye doktoruna müracaat ettim. Şikâyetlerimi sıraladığım uzun yazımı doktor bey'e takdim ettim. Doktor bey yazımı okudu ve "ilk defa böyle özel bir hasta ile karşılaşıyorum, şikâyetlerinizi çok güzel sıralamışsınız teşekkür ederim ama bu şikâyetleriniz benim konum değil, ikinci bir vizite ücreti ödemeyin, bendeki kaydınızı sildiriyorum ve sizi genel cerrahımız Dr. Cengizhan Bey'e yönlendiriyorum" dedi. Teşekkür edip eşimle birlikte Operatör Dr. Cengizhan Keser Hocamızın kapısını çaldık.
Cengizhan Hocam, güler yüzle ve sıcak bir yaklaşımla bizi karşıladı. Şikâyetlerimi yazdığım kâğıdı bu defa ona uzattım. O da ilgi ile okuduktan sonra haydi bir bakalım deyip gereken soruları sorarak muayenemi yaptı, sonra gereken tahlilleri ve benim isteğim üzerine de ek tahlilleri yazarak bizi selametledi. Tahlil ve çekim sonuçlarını beklerken eşim "ne kadar ilgili ve sıcak bir insan" diyerek duygularını açıkladı. Ben de aynı duygular içindeydim. Sonuçları alıp yine eşimle birlikte odasına girdik. Cengizhan Hocam yine aynı yakın ilgisi ile bizi uzun uzun bilgilendirince İstanbul'daki arkadaşım Op. Dr. Koray Deneçli'den bahsettim ve "bundan böyle siz artık bizim için ikinci bir Koray Deneçli" oldunuz bundan sonra size danışmadan bir şey yapmayacağız dedim.
Bu uzun girişi neden yaptım? Bundan önceki yazım "ötenazi hakkı" ile ilgili olarak Cengiz Hocam zaman ayırıp uzun bir yorum göndermiş. Hepimizi ilgilendiren bu sitemkâr yorumunu özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim.
"Peki Sn. Kadir Hocam, genç bir bayan veya erkek geldi, işsizim parasızım sevgilimden ayrıldım dedi ötenazi istedi..Buna yaş sınırı koyamazsınız.. Yapacak mıyız?
Veya tabii ki istemeyiz ama ailenizden biri olsun yoğun bakımda evladınız gibi düşünelim kaza geçirmiş felçli kalacak .. Ötenazisini yapalım mı? Yoksa felçlide olsa ben evladıma bakarım der misiniz?
Down sendromlulara da uygulayalım, ebeveynleri ölünce sokakta kalıp perişan oluyorlar ötenazi yapalım mı? Yani bu masum bir istek gibi görünmekle beraber ucu belli değil …
Bugün ölümüne sebep olursunuz bir hafta sonra yeni bir tedavi bulunur… Siz vicdan azabı duyarsınız.. Her canlının yaşam hakkı vardır .Ötenazi istiyorsa bunu zaten kendi yapan çok insan var..Bu konuda Tıptan destek istemek-zorlamak veya yasallaştırmak.. İnsanları yaşatmaya yemin etmiş bir tıp topluluğuna haksızlıktır..
Yazınızda, yoğun bakımda yatan makineye bağlı hastaların para için yaşatıldığı da çok doğru değil.. Hastadan kanun gereği beş kuruş alamazsınız.. SGK size günlük 800 lira ödeme yapar.. KDV si gelir vergisi üç vardiya hemşiresi doktoru ilacı beslenmesi ekipmanı.
Otelde kalamazsınız bu fiyata .. Yani çok da karlı değil...
Ha siz SGK' si olmayan hastaneye götürüyorsanız zaten siz o masrafı kabul etmişsiniz demektir.. Bu arada bizim sloganımız nedir? Primum non nocere "Tıpta ilk öğretilen kural budur. Anlamı “önce zarar verme”. Hekimler olarak ne yaparsak yapalım önceliğimiz her zaman hastayı olduğundan daha kötü bir duruma getirmemektir".
Sayın n hocam, ağaca özellikle siyasi iktidarlar Evren zamanından beri balta vuruyor..Doktorlar kaçıyor.. İsveç'ten aylık 32 bin Euro teklif aldım ama bizim kaçma sebebimiz sadece düşük maaş değil.. Toplumsal saygısızlık şiddet ve iş yükü.."Eskiden öğretmen veya doktor geçerken hocam buyurun denir saygı gösterilirdi, insanlar yıkanır tertemiz kıyafetlerle gelirlerdi.." Şimdi kavga etmeye geliyorlar..
Yazınızda yoğun bakımda para için yaşatıyorlar yazmanız ağaca bir baltada sizden gelmiş oldu..Alıp evimize götüreceğiz orada ölsün denildiğinde biz uygun dil ile anlatırız ama ısrar varsa yasal prosedür ile imzalarını sorumluluklarını belirterek alır çıkısını yaparız..Cinnet geçiren bu topluma bu tür şeyleri yazmaktansa.. Siz yatağınızda mışıl mışıl uyurken hemşiresi doktoru gece gündüz demeden ağzında nefes almasını engelleyen o maskelerle hastanıza bakar altını temizler yedirir bakımını yapar demek lazım..
Coronada yüzlerce gün yatıp dönen hastalar var..Bir tanesini bile geri döndürüyorsak ne mutlu bize..Ülkenin en iyi profesör cerrahı bir ay yoğun bakımda uyutuldu coronadan geri döndü hayata..Bunlar hep özveri ve bakım ile oluyor .. Anlatmak istediğim. Siz İsviçre de modern bir toplumda olsanız bu yazdıklarınız konuşulur fikir beyan edilir.. Ama eğitimsiz bir toplumda yanlış anlaşılmaya çok müsait olup zaten çukur gibi kurtlar vadisi gibi saçma dizilerin mafya yaptığı canilere eli kalem tutan insanları yedirmemek lazım diye düşünüyorum..
Sonuç olarak ya bilim öğreneceksin ya da bilim adamına saygıyı öğreneceksin topluma bunu vermemiz gerekir fikrini taşıyorum.
Benim yorumumu hayatını insanlara yardım etmek ve kurtarmak üzerine adamış, hayatı, yaşam hakkını kutsal kabul eden, ötenaziye karşı olan, tıp mensubu bir doktorun bu konudaki görüşünü de yazmak isterim diyerek yazınıza ilgi duyan tıp mensuplarının da görüşleriniz isteyebilirsiniz ama inanın bunu sadece siz kendinize yapmış olacaksınız. Toplumun büyük bir kısmının bunu anlayacak seviyesi yok. Yasam hakkı nedir anlayamıyorlar..
Benim bir cani kurtarmak için 10 saat aralıksız ameliyatta verdiğim mücadeleye karsı belinden silahı çıkartıp o canı bir kaç saniyede yok edip bunu delikanlılık olarak görenler veya 80 yasında dedesi hastanede öldü diye Dr. Ersin bey'i defalarca göğsünden bıçaklayıp öldürenler ..
Doktoru dövmek gerekli ya da bazı doktorlar dayak yemeyi hak ediyor diyen insanlara neyi anlatacaksınız?
Bakın bugün acil bir hastaya öncelik verdiğimiz için, işe girecek bir isçi sıradan bağırıyor "biz 15 dakikadır buradayız" İçimden dedim ki "arkadaş atomu parçalayacak acelesi var." Hâkimin kapısında 3 saat bekler, içeri girer soğuk bir surat, ne bir tebessüm ne bir hoş geldin. Anlat der ifadesiz ..Dinler, gereği düşünüldü der..kapıdan çıkınca gıkı çıkmaz ne bekledim der, ne soğuktu ne gülümsemedi ne de hakimleri dövmek gerekir.. hakimleri boşuna öldürmüyorlar.. Hiç birini duyamazsınız.
Her meslekte çürük meyvelerden var. Biz kim iyidir kim dürüsttür kim mesleğe aykırı çalışır çok iyi biliriz.. Ben Kuşadalı'yım hayatimi burada tamamlamayı düşünüyorum..Zaman gösterecek.. Mesleğimi zevk alarak hobi olarak yapıyorum para kazanmak önemli olmadığı için etik yasıyorum aksam yastığa kafamı huzurlu koyuyorum benim için önemli olan bu .. Kimseye bir kötülüğüm olmayacağından kimseden de bir yanlışlık beklemiyorum.. Su felsefesi yani..Su akarken önüne kaya çıktımı mücadele etmez etrafından dolaşır yoluna devam eder.. Mücadele ile zaman kaybetmemek için, huzurlu olmak için, yanlış işler yapıp yalanlarla para kazanmaya hiç gerek yok.. İnsanlar iyi olsun gözleri gülsün bir selam göndersinler benim için yeterli.
Sayın hocam, güzel bir sentez ile güzel bir yazı çıkartabilirsiniz ama anlarlar mı? En azından siz elinizden geleni yapmış olursunuz ..sonuçta Konfüçyüs'ün dediği gibi "karanlığa küfür edeceğine bir mumda sen yak"