Hayırdır inşallah diye başlayayım anlatmaya. Ucube sisteme göre beş buçuk yaşımızda okula başlamışız. Okul formalarımız kırmızı beyaz. Okulumuz benim 1952-1955 yılları arasına 3.sınıfa kadar okuduğum Ankara Anafartalar caddesindeki Atatürk 1. İlkokulu. 2. İlkokulda da kuzenim var o da birinci sınıfta. Aynı alan içinde iki bina. Son dersimizin öğretmeni yok. Arkadaşlarımıza nasıl olsa ders yapmayacağız ben çok acıktım hadi hepimiz evlerimize gidelim dedim. Gidemeyiz ki yerimizden kalksak kameralar bizi görür, ceza alırız dediler. Bir arkadaşım benim de çişim var ama tuvalete gitmek için yerimden kalksam kameralar görür müdürden azar işitirim dedi. Kameralardan korkuyoruz, korkumuzdan sıramızda kıpırdamadan ve ses çıkarmadan oturmaya çalışıyoruz. Kameralar konuştuklarımızı duyuyor mu acaba. Çok alçak sesle konuşuyoruz duymaz. Susadığımı hissediyorum, koridorda su sebilimiz var ama yerimden kalkarsam kamera görecek. Sınıfımızın kapısı ardına kadar açık bizim sıramız kapının arkasında. Koridorda ayak sesleri duyuyorum ama kapının arkasında olduğum için kim olduklarını bilemiyorum. Kaybolan montum aklıma geliyor. Çok sıkılıyorum ağlamak mı istiyorum bilemiyorum, biran önce okuldan kaçmak eve gitmek istiyorum. Eve erken gidince annem kızar mı acaba? Birden bir cesaret geliyor yüksek sesle arkadaşlarıma hadi hep birlikte bağıralım bizi bıraksınlar diyorum. Arkadaşlarım yine “bağıranları kameralar görür ceza alırız” diyorlar. Hep birlikte bağırırsak hepimize ceza veremezler diyorum. Sabırsızlanıyorum yerimde duramıyorum bir şeyler yapmak istiyorum. Ben pencereyi açayım bağırayım sizde benimle birlikte bağırın diyorum. Ne diye bağıracağız diyorlar. Aklıma okumak istemiyoruz demek geliyor. Böyle bağıralım diyorum. Üç penceremiz var hepsini açıyoruz hep birlikte bağırıyoruz. O-ku-mak is-te-mi-yo-ruz. Bağırdıkça hoşumuza gidiyor durmadan bağırıyoruz. Bizim sınıf okulun ikinci katında bizim kattaki sınıfların ve alt kattaki sınıfların çocukları da pencereleri açıp bağırıyorlar o-ku-mak is-te-mi-yo-ruz. Bütün Anafartalar Caddesi çın çın ötüyor. Birden kendimizi okulun bahçesinde görüyorum. Bütün okul bahçeye çıkmış, bahçemiz yoldan yüksek, oradan caddeye iniyoruz. Haydi, Ulusa doğru yürüyelim diyorum. Köşedeki Adliye binasına doğru bağırarak yürüyoruz. O-ku-mak-is-te-mi-yo-ruz. Her sabah Penceremizin önüne gelen sığırcıkların sesine uyanmışım. Gördüğüm rüyaya bende şaşırdım. Düşünürken buldum. Beş buçuk yaşında okula başlayan ikiz torunlarım sabah saat 08.30 da okul servisine binip gidiyor akşam 16.30 da servis aracında uyuklayarak yorgun bir vaziyette eve geliyorlardı. Gün içinde zaman zaman aklıma geliyor kendimi onların yerine koyuyordum içim sızlıyordu. Şuur altım bana bu rüya ile cevap verdi sanırım.

23.02.2013
OKUR YORUMLARI
Mehlika Filiz Ulusoy
02.03.2013 11:07:00

Abdülkadir Bey
Sizin okuduğunuz Anafartalar Caddesi'ne yüksekten bakan mekanı ile torunlarınız gibi ikiz olan o şirin okullardan birinde okuyamadım. Kuruluşunda onların isimleri Gazi İlkokulu ve Latife Hanım İlkokulu idi. Kızlar bir binada oğlanlar bir binada okurdu. Sonra karma hale getirildi. Daha pek çok değişimler geçirdi.
Biz okula kar kış demeden tıpış tıpış yürüyerek giderdik. Elimizde ağır bir tahta çantamız vardı. İlkokula başladığım ilk günde beni okula sevgili anneannem getirdi: "Dönerken evin yolunu bulursun değil mi?" dedi. Evde beşikteki kardeşim yalnızdı.
O zamanda sınıflarda: "Annemi isterim" diye, ağlayan çocuğa rastlanmazdı. Sınıflara anneler girip çocuğunun yanına oturmazdı. Anneler en fazla çocuklarını okula bırakır ve alırlardı. Yaşımızın büyük olması bunu etkilemiş olabilir ama en önemlisi biz okul öncesi dönemimizde de sokakta arkadaşlarıyla oynamasını bilen, karşılaştığımız sorunları çözmeye çalışan çocuklardık.
İlk gün okul dağıldığında bahçe kapısından çıktım. Etrafıma baktım. Üç yöne gidebilirdim. Geldiğim yolu tam olarak hatırlayamadım. Ağlamaya karar verdim ama bunu kendime yediremeyip hemen vazgeçtim. Ortadaki yolu gözüme kestirdim. Yürüyüp demir yolunun üstündeki tahta köprüyü aştım...
Üzülmeyiniz. Mutlu bir aile ortamında büyümek eğitim yaşamındaki zorlukları aşmayı kolaylaştırır. Böyle olmasa bile güçlükler insanı çocuk yaşından itibaren dirençli ve azimli yapar.
Saygılarımla

Celalettin Çapanoğlu
23.02.2013 22:04:00

Değerli Kuzenim,

Torun sevgisi işte böyle bir şey. Torun koruk yiyince dedenin dişi kamaşırmış derler. Seninki de o hesap.torunların elbette senin hissetiklerini hissedemez için rahat olsun ama onların sayesinde rüyanda da olsa okuduğun ilk okulda tekrar birinci sınıf öğrencisi olma şansını yaşamışsın.

Bu yıl uygulanan ucube sistem maalesef gerek çocuklarımız gerek veliler için hiç te iyi olmadı. Bizler 1950 li yıllarda okulumuza yürüyerek gider gelirdik..Sakarya ilkokulundan öğle yemeği için eve gelirken Camızlık pınarından içtiğim suyun tadı hala damağımda. Bu günkü imkanlar yoktu ama çok mutluyduk.

Yazdığın yazılarla beni ve bizlerei 1950lere götürdüğün için teşekkürler

Kalemine sağlık…

Kuşadasından selamlar..

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ