Tam doksan yıldır dillere pelesenk olmuş bir söz Yozgat cezalı. Bu söz nereden çıkmış, kim çıkarmış kimse bilmez. Sanırım en doğru cevabı eski Yozgat Valimiz Sayın Amir Çiçek Beyefendi vermişti. Bu güne kadar Yozgata hiçbir faydası olmayan milletvekillerinin uydurması. Zira bu sözün arkasında Çapanoğulları Hadisesinden dolayı Yozgatın kurucusu olan Çapanoğullarının karalanması ve bunun Yozgat Halkına mal edilmesi yatıyordu. Hâlbuki Avni Doğan Bey, anılarını yazdığı Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası kitabında (1964) şöyle anlatıyor; Çapanoğulları çok kısa sürede büyük bir kuvvet toplamışlardı, Ankara da esaslı bir kuvvetin olmadığını da bildikleri halde Ankara üzerine yürümediler. Olay Yozgat ve civarı ile sınırlı kaldı Çerkez Ethemin Yozgatı basması üzerine kaçan beyler Uzunyayla da (Kayseri Pınarbaşı) Aziziye Çerkezlerine sığındılar. Avni Doğan Bey bundan sonraki durumu da şöyle özetliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Aziziye Halkını tazyik ederek Çapanoğullarını Ankaraya getirtti. Yozgat ayaklanması hakkında geniş bilgi alan Mustafa Kemal, beylere ceza tatbik ettirmedi, kendilerini ayrı ayrı bölgelerde ikamete memur ettiler.
Bundan sonrasını Abdülkadir Beyin anılarından okuyalım; Jandarma Kumandanı Vasfi Bey, Abdülkadir Beye şöyle söyler Yanınıza atlı almaya (yardımcı kişiler) hacet yoktur. Siz ata binin, yalnız gidin. Şayet orada ise (Edip Bey) benimde hürmet ve selamımı söylersiniz. Müsterih olsunlar, kendisi ve oğlunun hayatları korunacaktır. Aman dilemeye gelsinler. Arada şu fenalık kalksın. Hükümetin meşgul olacak zamanı değildir. Binaenaleyh, mademki bir yanlışlık olmuş, önemli değildir. Bizi kendisine anlatınız. Teslim olmak herhalde haklarında hayırlı olacaktır der. Abdülkadir Bey bu mesajı iletince Edip Bey, Kadri bey, siz süratle gidin, Vasfi Beye haber verin. Başındaki atlıyı(Jandarma bölüğünü) Yozgata göndersin. Kendisi itimat ettiği iki atlı ile kalsın. Ben gelip teslim olacağımder. Bu konuşmalar bile Atatürkün Çapanoğlu kardeşleri muhakeme bile ettirmeden affetmesine en güzel delildir. Vasfi Bey, Abdülkadir Bey ve Yozgatlı Ahmet, Karatepe çiftliğine doğru giderler. Halit Beyin yanan çiftlik binası yakınına geldiklerinde Edip Bey ve oğlu Şekip Beyde oraya gelirler. Çiftlik binasından az ileride buluşurlar. Vasfi Bey atından iner, Edip Beyde iner. Kucaklaşırlar. Vasfi Bey, Edip Beyin elini öper. Kendilerine teminat verir. Bu sahne Edip Beyin gözlerini yaşartır. Bağların içine gelirler oraya otururlar. Biraz görüştükten sonra hep birlikte Yozgata gelirler. Edip Bey ve diğerleri sabah akşam polis merkezine müracaat ederek görünmeleri tembih edilerek serbest bırakılırlar. Daha sonra Edip Bey, Salih Bey, Şekip Bey aynı yaylıya bindirilip diğer akrabalar ile birlikte Ankaraya götürülürler. Yozgat Hükümet konağından çıkarılırken de büyük izdiham olur. Halktan bazı kimseler ağlayarak büyük bir kalabalık halinde onları uğurlarlar. Ankaraya girişleri de çok heyecanlı olur. Kayaş bahçeleri çok kalabalıktı. Ankara da birçok kimseler Çapanoğulları teslim olmuş geliyorlar diye Kayaşa kadar seyre gelmişlerdi. Bizi herkes birbirine gösteriyordu. Yol ilerledi Ankaraya yaklaştık, kalabalık daha da çoğalmaya başladı. Tam Ankaraya gireceğimiz zaman izdiham öyle bir hale gelmişti ki şose üzerinde halk adeta birbirini tepeliyordu. Yaylıya yaklaşıp bize bakmak istiyorlardı diye anlatırlar. Ankarada ki sıkıntılı yaşamları 5 ay kadar sürer. Atatürk, mecliste yaptığı konuşma da bu aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişler, bu günde devletimize hizmette kusur etmemektedirler diyerek bir yıla kalmadan beyleri affeder. Ancak Edip Bey Kayseri de, Celal bey İstanbulda Salih Beyde Sivasta ikamete mecbur edilirler.
Yozgat cezalı diyerek Çapanoğullarını ve Yozgatı töhmet altında bırakmak isteyenlere işte tarihin tokat gibi cevabı. Atatürk, Milli mücadele sırasında yaşanan bu talihsiz olaydan sonra Çapanoğlu ailesini muhakeme dahi ettirmeden affetmiştir. Atatürk Yozgatı teşriflerinde de şu ünlü sözünü söylemişti. Ünlü süvarileri harp meydanlarında kahramanca dövüşen Türk yiğitlerinin harman olduğu diyar. Bozok Yaylasının çocukları var olun. Yazarlar bu hitapta da bir gönül alma olduğunu yazarlar.
Yozgatın Atatürkün nezdinde ki önemine gelince; Tarihi belgeler ışığında Mustafa Kemal Paşa şöyle söylüyordu; "İstanbul bizim geleneksel başkentimizdir ve öyle kalmalıdır. Ama dünya savaşı bize bir ders verdi ve tecrübe kazandırdı. Saltanat ve halifelik İstanbul'da kalacaksa da gerçek hükümetin, milli hükümetin merkezi, Anadolu'da olacak; yani İstanbul'dan daha iyi korunan yurdun orta yerinde bulunacaktır. Meclis elbette zaman zaman İstanbulla gidebilir. Ama sürekli hükümet merkezi İstanbulda olmayacaktır. Henüz kesin karar verilmiş değildir, konu görüşülmektedir. Başkent olabilecek yerler arasında Kayseri, Sivas ve Yozgat aklımızdan geçiyor. Başkentimizi kurmak amacıyla bir komisyon bu merkezi bölgeyi inceleyecektir. Başkent olarak seçilecek yerin ormanı, akarsuyu, kısacası doğal güzelliği olacaktır." Mustafa Kemal Paşanın deyişiyle; YOZGAT, başkent olabilecek 3 il arasında geçiyordu. Peki, ne zaman? Tarih bir o kadar önemlidir, 1921 yılında. Yani Çapanoğulları Hadisesinden bir yıl sonra.
Buna mukabil Bozok Milletvekili Süleyman Sırrı İçöz, T.B.M.M.'de oldukça tartışmalı geçen başkentin Anadolu'ya taşınması mevzuunda verdiği önergede bakınız ne diyordu; "Siz buraya niçin toplandınız diye sorana verdiğimiz ve vermekte olduğumuz cevap, başkenti ve halifelik merkezini geri almak için sözüdür. Durum böyleyken geri almak için uğraştığımızı dünyaya ilan ettiğimiz yedi sekiz yüzyıllık (!) saltanat ve hilafet merkezini ihmal ederek yeni baştan bir hükümet merkezi yeri araştırmaya kalkışırsak, sözümüzü yaptıklarımızla yalanlamış oluruz. Dolayısıyla, fabrikaları istediği yerde kurması için hükümeti, serbest bırakarak, başkent konusundaki reddini teklif ederim." Yani şöyle demek istiyordu; Payitaht yine İstanbul olsun ama hükümet nereye fabrika kurmak istiyorsa oraya kursun. (Çapanoğullarına en büyük zararı veren kişilerden birisi. Bkz. Daha önceki yazılarımdan Süleyman Sırrı olayı ve Kocahanoğlunun düşündürdükleri) Şimdi bu önergeden yola çıkarsak Yozgata kim zarar vermiş oluyor. Zira Süleyman Sırrı İçözün meclis kürsüsünden Çapanoğullarını suçlayan bir sürü iftirada bulunmasından sonra Gazi Paşa kürsüye gelerek Efendiler, biraz önce kürsüde konuşan efendiye hiçbir surette katılmamız mümkün değildir. Bahsettiği aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişler, bu günde devletimize hizmette kusur etmemektedirler diyerek Süleyman Sırrıyı Beye gereken cevabı vermiştir..
Biz sözü uzatmadan yeni başkentin seçilmesine de kısaca değinip yazımızı bitirelim.
Birinci Meclis 31 Ocak 1921 tarihinde, Celalettin Arif Bey'in başkanlığında toplanmış ve "Hükümet Merkezi Oluşturma" komisyonuna seçilecek isimleri gündeme getirmiştir.
Bu komisyonda şu milletvekillerinin isimleri yer alıyordu:
Beyazıt mebusu Refik,
Çorum Mebusu İsmet,
Sivas Mebusu Rasim Bey.
Konu hakkındaki hükümet kararnamesi ise şu şekilde kaleme alınmıştı:
İnayeti hak ile (Allahın yardımı ile) İstanbul'un bilakaydüşarı (kayıtsız şartsız) istirdadına (geri alınmasına) muvaffakıyet dahi hasıl olsa onu bir merkezi merasim olarak muhafaza edip, milletin asıl merkezi istiklalini hakiki merkezi faliyet ve hükümetini, fabrika ve müessesatı resmiyesini Anadolu'nun sevkelceyş (stratejik) noktainazarından en emin ve mahvuz (korunmuş) bir mahalline nakli vazetmek (konma) lüzumu harbi ahir ile (harp sırasında) tamamen ve kamilen tezahür etmiş olduğundan 28 Teşrinisani 1336 (1920) günü içtima eden Heyeti Vekile:
Evvela; Hududu milliye ve Müdafaai milliye noktainazarından harita üzerinde tatkikat icrasıyla merkezi hükumet alabilecek mıntıkaların bir daire ile tahdit edilmesinin Erkanıharbiyei Umumiyye riyasetine tevdi.
İkinci olarak;
Erbabı fikir ve ihtisastan bir komisyonu mahsus teşkil ile işbu daire dahilinde seyahati tetkikiye icra ettirerek merkez olmak üzere kabul edilecek şehir mahallinin tesbiti;
Üçüncü olarak; İşbu payitaht komisyonunun:
1) Merkezi mutasavverin (tasarlanan yerin) sahile, kabili seyrisefer(gidiş geliş) bir şehir ile merbut (ilişkin) olması
2) Merkezi mutasavverin mülkün dört tarafına demiryoluyla merbutiyeti (ilişkin) imkan bulunmasına,
3) Elektrik istihsal edilebilecek tabii veya suni şelalelere karip (yakın) olmasına,
4) Mümkün olduğu kadar kömür madeni civarında olmasına,
5) Ormanlık bir sahaya yakın bulunmasına,
6) İhtiyacatı umumiyeye muktazi (gerekli) sulara malik bulunmasına veya suların o mahalle nakil kabil olmasına,
7) Mahallin ciyadeti (taze) abı havasına,
8) Büyük bir şehir tesisi kabil araziye malik bulunmasına,
9) Bina için malzemei inşaiye tedariki mümkün olmasına,
10) Medeni bir şehir için bunlardan başka lüzumlu göreceği hususların lüzum ve vücuduna dikkat etmesine ve işbu şeraitin cümlesi mevcut olmadığı halde cami mahallin intihap edilmesine.
Dördüncü olarak;
İşbu istihzarat (hazırlık) mahiyetinde baharda lazım gelen teşebbüsat ve inşaata derakap (hemen arkasından)başlanarak 1337 (1921) senesi kışında payitahtı mutasavvere (düşünülen)) nakli hükümet edilmesine ve devairi (daireler) muhtelifei hükümetin şimdiden esaslı olarak vazına (konulması) teşebbüs edecekleri müessesatı resmiyenin bu merkezde tesisine dikkat edilmesine karar vermiştir.
İşbu kararın icra ve sureti tatbikına Erkânıharbiye ve Müdafaai Milliye, Nafa, İktisat ve Sıhhiye Vekilleri memurdurlar. 28 Teşrinisani 1336. (1920)
İmzalar:
T:M:M Reisi - Mustafa Kemal, Mj V-Rıza Nur Fevzi, M.M V. Sıhhiye V.-Dr. Adnan Erkanı Harbiyei Umumiye Reisi- Fevzi, Da V. Na- Dr. Adnan, Şeriye V.- Fehmi, İk Vekaleti V.- Mahmut Celal, Ma. V.- Ferit, Ad. V. Na.- Ahmet Muhtar
Atatürk bu konuda ki görüşünü şöyle açıklamıştı: "Siyasi başkentimiz Anadolu'nun ortasında kalacaktır. Batının ve doğunun temsilcileri bizimle bu başkentte temas edeceklerdir. Bu başkentte her türlü diplomatik meseleler görüşülecektir. Bu başkentte memleketin iç ve dış politikası idare edilecektir. Bu başkentte milletin sinesinden doğan hükümet çalışacaktır." Demiştir
Hülasa, İsmet Paşa (İnönü), hükümet üyesi ve Malatya Milletvekili olarak Ankaranın başkent oluşunu öngören önergeyi 9 Ekim 1923'te on dört arkadaşı ile birlikte, TBMM'ne verdi. 13 Ekim 1923'te TBMM'de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara, yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verildiği gibi, Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmıştır.
Ramazan Bayramınız kutlu olsun. Hayırlı, uğurlu, bereketli olsun.
(*) kelime karşılıkları tarafımca konmuş olup kusurumuz olursa affola.
Kaynakça:
TBMM tutanakları,
Dr. Ali Şakir Ergin, Çapanoğulları hadisesi ve Abdulkadir Beyin anıları.
Prof. Mehlika Filiz Ulusoyun anıları
Avni Doğan, Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası (1964)
Bilal N. Şimşir, Bir Başkentin Doğuşu,
Clarence K. Streit , The Unknow Turk
Berthe George Gaulis,Angora Constantinople,Londres,Moustapha Kemal et la politique anglaise en Orient,Paris 1922
Bundan sonrasını Abdülkadir Beyin anılarından okuyalım; Jandarma Kumandanı Vasfi Bey, Abdülkadir Beye şöyle söyler Yanınıza atlı almaya (yardımcı kişiler) hacet yoktur. Siz ata binin, yalnız gidin. Şayet orada ise (Edip Bey) benimde hürmet ve selamımı söylersiniz. Müsterih olsunlar, kendisi ve oğlunun hayatları korunacaktır. Aman dilemeye gelsinler. Arada şu fenalık kalksın. Hükümetin meşgul olacak zamanı değildir. Binaenaleyh, mademki bir yanlışlık olmuş, önemli değildir. Bizi kendisine anlatınız. Teslim olmak herhalde haklarında hayırlı olacaktır der. Abdülkadir Bey bu mesajı iletince Edip Bey, Kadri bey, siz süratle gidin, Vasfi Beye haber verin. Başındaki atlıyı(Jandarma bölüğünü) Yozgata göndersin. Kendisi itimat ettiği iki atlı ile kalsın. Ben gelip teslim olacağımder. Bu konuşmalar bile Atatürkün Çapanoğlu kardeşleri muhakeme bile ettirmeden affetmesine en güzel delildir. Vasfi Bey, Abdülkadir Bey ve Yozgatlı Ahmet, Karatepe çiftliğine doğru giderler. Halit Beyin yanan çiftlik binası yakınına geldiklerinde Edip Bey ve oğlu Şekip Beyde oraya gelirler. Çiftlik binasından az ileride buluşurlar. Vasfi Bey atından iner, Edip Beyde iner. Kucaklaşırlar. Vasfi Bey, Edip Beyin elini öper. Kendilerine teminat verir. Bu sahne Edip Beyin gözlerini yaşartır. Bağların içine gelirler oraya otururlar. Biraz görüştükten sonra hep birlikte Yozgata gelirler. Edip Bey ve diğerleri sabah akşam polis merkezine müracaat ederek görünmeleri tembih edilerek serbest bırakılırlar. Daha sonra Edip Bey, Salih Bey, Şekip Bey aynı yaylıya bindirilip diğer akrabalar ile birlikte Ankaraya götürülürler. Yozgat Hükümet konağından çıkarılırken de büyük izdiham olur. Halktan bazı kimseler ağlayarak büyük bir kalabalık halinde onları uğurlarlar. Ankaraya girişleri de çok heyecanlı olur. Kayaş bahçeleri çok kalabalıktı. Ankara da birçok kimseler Çapanoğulları teslim olmuş geliyorlar diye Kayaşa kadar seyre gelmişlerdi. Bizi herkes birbirine gösteriyordu. Yol ilerledi Ankaraya yaklaştık, kalabalık daha da çoğalmaya başladı. Tam Ankaraya gireceğimiz zaman izdiham öyle bir hale gelmişti ki şose üzerinde halk adeta birbirini tepeliyordu. Yaylıya yaklaşıp bize bakmak istiyorlardı diye anlatırlar. Ankarada ki sıkıntılı yaşamları 5 ay kadar sürer. Atatürk, mecliste yaptığı konuşma da bu aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişler, bu günde devletimize hizmette kusur etmemektedirler diyerek bir yıla kalmadan beyleri affeder. Ancak Edip Bey Kayseri de, Celal bey İstanbulda Salih Beyde Sivasta ikamete mecbur edilirler.
Yozgat cezalı diyerek Çapanoğullarını ve Yozgatı töhmet altında bırakmak isteyenlere işte tarihin tokat gibi cevabı. Atatürk, Milli mücadele sırasında yaşanan bu talihsiz olaydan sonra Çapanoğlu ailesini muhakeme dahi ettirmeden affetmiştir. Atatürk Yozgatı teşriflerinde de şu ünlü sözünü söylemişti. Ünlü süvarileri harp meydanlarında kahramanca dövüşen Türk yiğitlerinin harman olduğu diyar. Bozok Yaylasının çocukları var olun. Yazarlar bu hitapta da bir gönül alma olduğunu yazarlar.
Yozgatın Atatürkün nezdinde ki önemine gelince; Tarihi belgeler ışığında Mustafa Kemal Paşa şöyle söylüyordu; "İstanbul bizim geleneksel başkentimizdir ve öyle kalmalıdır. Ama dünya savaşı bize bir ders verdi ve tecrübe kazandırdı. Saltanat ve halifelik İstanbul'da kalacaksa da gerçek hükümetin, milli hükümetin merkezi, Anadolu'da olacak; yani İstanbul'dan daha iyi korunan yurdun orta yerinde bulunacaktır. Meclis elbette zaman zaman İstanbulla gidebilir. Ama sürekli hükümet merkezi İstanbulda olmayacaktır. Henüz kesin karar verilmiş değildir, konu görüşülmektedir. Başkent olabilecek yerler arasında Kayseri, Sivas ve Yozgat aklımızdan geçiyor. Başkentimizi kurmak amacıyla bir komisyon bu merkezi bölgeyi inceleyecektir. Başkent olarak seçilecek yerin ormanı, akarsuyu, kısacası doğal güzelliği olacaktır." Mustafa Kemal Paşanın deyişiyle; YOZGAT, başkent olabilecek 3 il arasında geçiyordu. Peki, ne zaman? Tarih bir o kadar önemlidir, 1921 yılında. Yani Çapanoğulları Hadisesinden bir yıl sonra.
Buna mukabil Bozok Milletvekili Süleyman Sırrı İçöz, T.B.M.M.'de oldukça tartışmalı geçen başkentin Anadolu'ya taşınması mevzuunda verdiği önergede bakınız ne diyordu; "Siz buraya niçin toplandınız diye sorana verdiğimiz ve vermekte olduğumuz cevap, başkenti ve halifelik merkezini geri almak için sözüdür. Durum böyleyken geri almak için uğraştığımızı dünyaya ilan ettiğimiz yedi sekiz yüzyıllık (!) saltanat ve hilafet merkezini ihmal ederek yeni baştan bir hükümet merkezi yeri araştırmaya kalkışırsak, sözümüzü yaptıklarımızla yalanlamış oluruz. Dolayısıyla, fabrikaları istediği yerde kurması için hükümeti, serbest bırakarak, başkent konusundaki reddini teklif ederim." Yani şöyle demek istiyordu; Payitaht yine İstanbul olsun ama hükümet nereye fabrika kurmak istiyorsa oraya kursun. (Çapanoğullarına en büyük zararı veren kişilerden birisi. Bkz. Daha önceki yazılarımdan Süleyman Sırrı olayı ve Kocahanoğlunun düşündürdükleri) Şimdi bu önergeden yola çıkarsak Yozgata kim zarar vermiş oluyor. Zira Süleyman Sırrı İçözün meclis kürsüsünden Çapanoğullarını suçlayan bir sürü iftirada bulunmasından sonra Gazi Paşa kürsüye gelerek Efendiler, biraz önce kürsüde konuşan efendiye hiçbir surette katılmamız mümkün değildir. Bahsettiği aile, memleketimize geçmişte büyük hizmetlerde bulunmuşlar, hataları varsa da hatalarından vazgeçmişler, bu günde devletimize hizmette kusur etmemektedirler diyerek Süleyman Sırrıyı Beye gereken cevabı vermiştir..
Biz sözü uzatmadan yeni başkentin seçilmesine de kısaca değinip yazımızı bitirelim.
Birinci Meclis 31 Ocak 1921 tarihinde, Celalettin Arif Bey'in başkanlığında toplanmış ve "Hükümet Merkezi Oluşturma" komisyonuna seçilecek isimleri gündeme getirmiştir.
Bu komisyonda şu milletvekillerinin isimleri yer alıyordu:
Beyazıt mebusu Refik,
Çorum Mebusu İsmet,
Sivas Mebusu Rasim Bey.
Konu hakkındaki hükümet kararnamesi ise şu şekilde kaleme alınmıştı:
İnayeti hak ile (Allahın yardımı ile) İstanbul'un bilakaydüşarı (kayıtsız şartsız) istirdadına (geri alınmasına) muvaffakıyet dahi hasıl olsa onu bir merkezi merasim olarak muhafaza edip, milletin asıl merkezi istiklalini hakiki merkezi faliyet ve hükümetini, fabrika ve müessesatı resmiyesini Anadolu'nun sevkelceyş (stratejik) noktainazarından en emin ve mahvuz (korunmuş) bir mahalline nakli vazetmek (konma) lüzumu harbi ahir ile (harp sırasında) tamamen ve kamilen tezahür etmiş olduğundan 28 Teşrinisani 1336 (1920) günü içtima eden Heyeti Vekile:
Evvela; Hududu milliye ve Müdafaai milliye noktainazarından harita üzerinde tatkikat icrasıyla merkezi hükumet alabilecek mıntıkaların bir daire ile tahdit edilmesinin Erkanıharbiyei Umumiyye riyasetine tevdi.
İkinci olarak;
Erbabı fikir ve ihtisastan bir komisyonu mahsus teşkil ile işbu daire dahilinde seyahati tetkikiye icra ettirerek merkez olmak üzere kabul edilecek şehir mahallinin tesbiti;
Üçüncü olarak; İşbu payitaht komisyonunun:
1) Merkezi mutasavverin (tasarlanan yerin) sahile, kabili seyrisefer(gidiş geliş) bir şehir ile merbut (ilişkin) olması
2) Merkezi mutasavverin mülkün dört tarafına demiryoluyla merbutiyeti (ilişkin) imkan bulunmasına,
3) Elektrik istihsal edilebilecek tabii veya suni şelalelere karip (yakın) olmasına,
4) Mümkün olduğu kadar kömür madeni civarında olmasına,
5) Ormanlık bir sahaya yakın bulunmasına,
6) İhtiyacatı umumiyeye muktazi (gerekli) sulara malik bulunmasına veya suların o mahalle nakil kabil olmasına,
7) Mahallin ciyadeti (taze) abı havasına,
8) Büyük bir şehir tesisi kabil araziye malik bulunmasına,
9) Bina için malzemei inşaiye tedariki mümkün olmasına,
10) Medeni bir şehir için bunlardan başka lüzumlu göreceği hususların lüzum ve vücuduna dikkat etmesine ve işbu şeraitin cümlesi mevcut olmadığı halde cami mahallin intihap edilmesine.
Dördüncü olarak;
İşbu istihzarat (hazırlık) mahiyetinde baharda lazım gelen teşebbüsat ve inşaata derakap (hemen arkasından)başlanarak 1337 (1921) senesi kışında payitahtı mutasavvere (düşünülen)) nakli hükümet edilmesine ve devairi (daireler) muhtelifei hükümetin şimdiden esaslı olarak vazına (konulması) teşebbüs edecekleri müessesatı resmiyenin bu merkezde tesisine dikkat edilmesine karar vermiştir.
İşbu kararın icra ve sureti tatbikına Erkânıharbiye ve Müdafaai Milliye, Nafa, İktisat ve Sıhhiye Vekilleri memurdurlar. 28 Teşrinisani 1336. (1920)
İmzalar:
T:M:M Reisi - Mustafa Kemal, Mj V-Rıza Nur Fevzi, M.M V. Sıhhiye V.-Dr. Adnan Erkanı Harbiyei Umumiye Reisi- Fevzi, Da V. Na- Dr. Adnan, Şeriye V.- Fehmi, İk Vekaleti V.- Mahmut Celal, Ma. V.- Ferit, Ad. V. Na.- Ahmet Muhtar
Atatürk bu konuda ki görüşünü şöyle açıklamıştı: "Siyasi başkentimiz Anadolu'nun ortasında kalacaktır. Batının ve doğunun temsilcileri bizimle bu başkentte temas edeceklerdir. Bu başkentte her türlü diplomatik meseleler görüşülecektir. Bu başkentte memleketin iç ve dış politikası idare edilecektir. Bu başkentte milletin sinesinden doğan hükümet çalışacaktır." Demiştir
Hülasa, İsmet Paşa (İnönü), hükümet üyesi ve Malatya Milletvekili olarak Ankaranın başkent oluşunu öngören önergeyi 9 Ekim 1923'te on dört arkadaşı ile birlikte, TBMM'ne verdi. 13 Ekim 1923'te TBMM'de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara, yeni devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki çekişmelere son verildiği gibi, Cumhuriyetin ilanı için de bir adım atılmıştır.
Ramazan Bayramınız kutlu olsun. Hayırlı, uğurlu, bereketli olsun.
(*) kelime karşılıkları tarafımca konmuş olup kusurumuz olursa affola.
Kaynakça:
TBMM tutanakları,
Dr. Ali Şakir Ergin, Çapanoğulları hadisesi ve Abdulkadir Beyin anıları.
Prof. Mehlika Filiz Ulusoyun anıları
Avni Doğan, Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası (1964)
Bilal N. Şimşir, Bir Başkentin Doğuşu,
Clarence K. Streit , The Unknow Turk
Berthe George Gaulis,Angora Constantinople,Londres,Moustapha Kemal et la politique anglaise en Orient,Paris 1922
24.06.2017
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
29.06.2017 15:50:00BİR MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI DURSUN KAPTAN, YA DA KILIÇ REİS
Sayın Mahiye Morgül,
Yazıma konu olan Dursun Kaptanın ölüm tarihi 1950 yılıdır. Dört evladı varmış ve maalesef hepsi de vefat etmişler. Bana bu bilgileri veren Yavuz Bey, Kaptanın torunlarından Alzheimer hastası Bahar hanımefendinin eşi oluyor. Benim mail adresim capanoglukadir@yahoo.com.tr. Adresinden ya da Yozgat Gazetesinin 0354 212 46 46 numarasından benim telefonumu alarak bana ulaşırsanız size bir telefon numarası verebilirim. Saygı ve selamlar.