Bu makalemi yazalı neredeyse bir yıl olacak, ama okuyucu nasıl bir tepki verir acaba korkusu ile gazeteye gönderip göndermeme hususunda bir karar veremedim. Sonra gazetemizin sahibi değerli dost Osman Hakan Kiracının yılların kazandırdığı tecrübesine ve bilgisine sığınarak onun onayını aldıktan sonra köşeme koyduk… Haddimi aşmış isem en başından affınıza sığınıyorum. Sorgun Yavuz Selim İlköğretim Okulu İzci Takımı, Sorgun Kaymakamlığı tarafından başlatılan "Küfre Hayır" kampanyası çerçevesinde esnafları dolaşıp broşür dağıtmışlar..2 Kasım 2011 tarihli Yozgat Gazetesinde bu haberi görünce çok da iyi yapmışlar dedim.Sonra düşündüm biz ne zaman küfür ediyoruz. Ya da hangisi küfür sayılıyor diye. Cennetmekân pederimin memuriyeti dolayısı ile ömrümüz hep gurbette geçti. Ne zaman yakınımda orta Anadolu, yani Yozgat, Çorum, Kırıkkale, Kayseri aksanı ile konuşan bir ses duysam içim de sıcacık bir şeyler akardı. O sesin sahibi birde Yozgatlı çıkarsa hemen sahip çıkardım. Sanki çok yakın bir akrabam olurdu o anda. Sarılıp hasret gidermek vatan toprağımın kokusunu duymak isterdim. İşte gurbette oradan oraya savrulurken içimizde biriken vatan özlemidir bu. Onlar konuşurken farkında olmadan bazen küfür de ederlerse, ben o zaman daha da keyiflenirim ama çevrede bulunanlardan da biraz utanırdım. Bilmezler ki Orta Anadolu’nun kavruk yüzlü bu insanları o anda bunları küfür olarak söylemez, sarf ettiği sözün icabında küfür olduğu aklına bile gelmez. Onun dedesi, emesi erkek torunundan bir bardak su isterken bile rahatlıkla, “Daş……. yediğim hadi bana bi bardak su ver de şu hapımı yutuyum” der. Sözün burasında değerli Yılmaz Göksoy ağabeyimin ve Prof. Oğuz Öcal hocamın affına sığınıyorum. Çünkü onlar varken benim Yozgat folkloru hakkında söz söylemek haddim olamaz. Bilmeyenlerin küfür saydığı birçok kelimeyi İç Anadolu insanının cümlenin başına veya sonuna koyması, cümleyi pekiştirmek içindir. Yani o, bu kelimeleri cümlesine eklemezse cümle eksik gibi gelir ona. Yozgatlım bilir ki o sözün gerçekten küfür sayılabilmesi için kalben olduğu gibi söz ve davranışla da desteklenmesi gerekir. F.Collins, derlediği ilkelerden birisinde “İçinden geliyorsa dua et. Eğer seni rahatlatacaksa arada bir küfürde edebilirsin” diyor. Stresle başa çıkmanın yollarını anlatan bir yazısında değerli hekimimiz ara sıra küfürde edebilirsiniz demesine rağmen bizim konumuz o değil. Ama hekimden de izin çıkınca, benim hemşerilerimin istem dışı ve alışkanlıkla ağzından kaçan bu sözler küfür sayılabilir mi? Yozgat’ta Dayızadem Halit Çapanoğlu ile birlikte bir dükkândan alışveriş yaparken beni çok etkileyen bir olay yaşadım. Koyun yoğurdu almak için girdiğimiz dükkânda sıramızı beklerken, 30–35 yaşlarında babayiğit bir delikanlı “Selamünaleyküm dayılar” diye içeri girdi.”CHP nin binasını arıyom dayılar” dedi. Dükkânda bulunan 70 li yaşlarda bir müşteri sanki ifade alırmış gibi sert bir ses tonuyla“norecen CHP nin binasını” diye sordu. Delikanlı “Filancaya bir paket getirdim de onu teslim edeceğim” dedi. Müşteri “aha şorda” diyerek bir el işareti yapınca, delikanlı hem biraz sertçe hem de kırılgan bir ifade ile “Dayı ben bunalımıyım ki aha şorda diyon, bende anlıyom sanki” deyince dayızadem Halit Çapanoğlu, “Nerelisin yeğenim” diye sordu. “Boğazlıyan’dan geldim” demesi üzerine yaşlı müşteri gel “ Daş…….yediğim gel buraya” diyerek kolundan tutup dışarı çıkardı ve binanın yerini işaret ederek tarif etti. Ne adresi tarif eden yaşlı müşterinin nede Boğazlıyanlı yabancının yani bu koca koca adamların bu yer tarifinde küfür aklının ucundan geçmemiştir. Bu konuşmalarda hitaplar oldukça sert gibi görünse de çok samimi ve sıcaktı. Buram buram Anadolu kokuyordu veya bana öyle geldi, ama o anda dükkânda Ege veya Akdeniz den bir yabancı olsaydı bu insanlar biraz sonra kavga edecek sanabilirdi. Yukarda arz ettiğim gibi yine bir şey anlatırken cümlenin başına ve sonuna konan “dürzü” kelimesi de küfür değildir. Bu kelime cümle içinde o kadar değişik manalarda kullanılır ki insan dikkat ederse şaşar kalır. Bazen iltifat etmek için, bazen imrenme belirtisi, bazen bahsi geçen kişiyi yüceltmek için, bazen de yermek için değişik anlamlar ifade edebilir. Hani “şey” kelimesini tarif ederken deriz ya, tek başına bir anlam ifade etmemekle birlikte cümle içinde kullanıldığında çok anlamlar ifade eder diye, işte bunun gibi. Bilmeyenler bizim bu mahalli konuşmalarımızdan başka anlamlar çıkarabilirler tabi. Bu nedenle yabancı bir şehirde biraz daha dikkatli olmakta yarar var derim. Buna benzer olaylar bir zamanlar en çok Ankara’da yaşanmıştı.1952 yılında üye olduğumuz Nato personelinden Ankara’ya gelen ilk Amerikalılar da, çok duydukları, kulaklarına da hoş gelen bu sözleri anlamını bilmeden bizim şakacı Türklerin de kışkırtmaları ile kullanmışlar ama komik durumlara düşmüşlerdi. Durumun vahametini kavradıklarında da kendilerini kurtarmak için “Türkler cinsel açlık içindeler” diyerek karşıdan bakıp teşhis koyan doktor durumuna düşmüşlerdi. Büyük şair Can Yücel’in küfür’ü tanımlarken söylediği şu cümle çok hoşuma gider. “Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur... Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir”.İşin doğrusu hakaret maksadı taşımayan bazı kelimeler benim değerli hemşerilerimin ağzında çiçek gibi açar… Ama yine de izci yavrularımızın eylemi çok yerinde bir davranış. Anlamını bile bile küfür söz söylemek hem çok günah hem de çok ayıp. Hele de, Nazım Hikmetin tarifi ile “mübarek elleri, ince küçük çeneleri, kocaman gözleri ile anamız, avratımız, Yârimiz olan kadınlarımızın yanında…
Küfür rahatlatıyor
İngiltere'de yapılan araştırma, küfür etmenin rahatlama sağladığını bilimsel olarak açıkladı. İngiltere'de bulunan Keele Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı küfür etmenin rahatlama sağladığını bilimsel olarak da bunun kanıtlandığını açıkladı. Üstelik bu rahatlama ayağınıza bir çekiç düşürdüğünüzde bile acınızı azaltabiliyor.(Tam bizim yaptığımız gibi) Ancak bu durum tabir-i caizse "küfürbaz" olmayanlarda geçerli. Yapılan deneyde insanlar küfür edenler ve etmeyenler olarak iki gruba ayrılarak elleri buzlu suya sokuluyor. Normalde küfür etmeyen insanların, bu durumda küfür ettiğinde acılarının azaldığı görülürken, günde ortalama 60 kere küfür eden insanların acısında ise bir azalma olmadı. Bilim adamları bu durumu "suyu ısıtma etkisi" olarak açıkladı. Keele Üniversitesi'nden Psikolog Dr. Richard Stephens vücutta küfür etme esnasında rahatlatan bir salgının salgılanmaya başladığını belirtiyor.
TV. Sunucularının programı kapatırken yaptığı gibi son cümlemizi söyleyip bitirelim. “KÜFÜRBAZ olmaktan ve KÜFÜRBAZ’lardan uzak duralım.”
22.09.2012
22.09.2012
OKUR YORUMLARI
gökan
04.11.2012 20:14:00
CAN YÜCEL
Yıllar önce ODTÜ'de yaptığı bir konuşma...
Üç bin kişilik mimarlık amfisi tıklık tıklım dolu, hatta onu dinlemek için ayakta kalan onlarca kişi var...
Can Yücel konuşmaya şöyle başlar:
- Biz hiç bi bok olamadık!
Salondakiler bir anda neye uğradıklarını şaşırırlar. derin bir sessizlik kaplar ortalığı...
Salona gelmeden önce 3 bira ve yarım votka içmesine rağmen muhteşem bir konuşma yapar. Hiç şüphesiz bol küfürlü bir konuşma...
Söyleşinin soru-cevap kısmında ön sıralarda oturan hanım hanımcık bir kız öğrenci parmak kaldırıp Can Yücel'e şöyle sorar:
- Can bey, bizler şiirlerinizi ve düşüncelerinizi çok beğeniyoruz,size büyük bir saygı duyuyoruz ama konuşmalarınızda çok fazla küfüre ve argoya yer veriyorsunuz, küfürlü konuşmasanız olmaz mı?
Can Yücel önce susar, sonra yavaşça doğrulur, o kocaman ellerini kürsünün üzerine koyup:
- Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur... Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!.. deyince salonda müthiş bir alkış kopar.
Sonra tamamen ayağa kalkıp şöyle bitirir konuşmasını:
- Arkadaşlar bugün de çok kafa s...!!!
cafer halıcı
01.10.2012 13:48:00
küfürü kaldırırsak konuşacak ne kalır geriye,ağız dolusu küfür etmeli hemşerilerim ki yozgatlı oldukları belli olsun.camide kendisine deyyus denirse ne yapsın hemşerim küfür etmesinde çiçek mi göndersin.
CEHİRLİKLALESİ
29.09.2012 18:03:00
Sayın Çapanoğlu.Buram buram Yozgat ve Yozgatlı kokan yazınız bir süreliğine beni memleketime götürdü.Bende Egede Yozgat özlemi çekiyorum, maalesef gurbet içimizde bir acı.Yozgat'ta akrabamız da kalmadı ama insan özlüyor işte.Saygı ve selamlarımı sunuyorum.Sağlıkla kalınız.
mahmuy erdem
29.09.2012 14:46:00
yine dayanamadım yazınızın ustaca yazılmasının verdiği rahatlıkla birsolukta okuyup dinlendim o dinlentidede,sonlandırma cümlenizin ne güzel bir ustalıkla sonlandırma olduğunuda,uzun ca bir düşünmek durumunda kaldımı ,siz dostlarla paylaşayım dedim. selamlar size ve diğer dostlara.
Ruhan Temel
24.09.2012 12:16:00
Ne güzeldir anadolu insanının kalbi.Büyük şehirlerde çoğu insanın kalbinde olmayan hoşgörü ve insanlık adına çok şeyler öğrenebiliriz.
Yöre insanının ağzından küfür bile kulağa hoş geliyor.Yazınızda belirttiğniz gibi samimi ve sıcaklığı hissediyorsunuz çünkü...
Sevgi ve Saygılarımla...
SAYHA
23.09.2012 21:40:00
Sayın Çapanoğlu; Küfre bilimsel olarak bir değer katmışsınız. Uslubunuz ve anltım güzellinizle de Anadolu insanınada işlenmiş bir pılanta gibi yakıştırmışsınız.
Bu yazıyı okuduktan sonra;hadi gelde uzak dur bu küfürden.
Latife bir yana ama, bende gurbette yaşayan biri olarak toprağımın insanını cümlesinin sonuna koyduğu noktadan tanıyorum. Hemde hiç yanılmıyorum. Ne varki bu durumdanda çok utanıyorum.
İzmirde görev yapan yönetici bir arkadaşın tayini yozgata çıkınca çok sevinmiş. Kendi memleketime gidiyorum gibi hissettim diyor. Hiç değilse tanıdığımız ve çok sevdiğimiz kardeşimizin memleketi,az çok tanıdıkları vardır, aracı olur tanışırız gariplik çekmeyiz diye düşünmüş. Düşündüğü gibi kendisine yardımcı olmak için bikaç kişiyle tanıştırdım ve çok değerli olduklarınıda belirttim. Bi kaç ay geçince arayıp sılamdaki gurbetçinin halini hatırnı ve yeni dostlarıyla münasebetini sordum. Aynen şöyle söyledi. "gayet saf, temiz,inançlı, misafirperver,samimi insanlar.Hatta samimiyetin ötesinde samimiler diyerek imalı imalı güldü. Ne demek istediğini anlamıştım. Utanarak " bakmayın onların son cümlelerine. Onlar ne söylediğinin farkında değil.Hiç değilse başka yörenin insanı gibi,kibarlık olsun diye insanın yüzüne gülüp arkasından sövmezler.Anadolu insanın içi dışındadır"
Elbetteki eksik ve kusurlarımızı kapatmak için uydurulan kılıflara bu kabahat sığmıyor. Yöremin güzel, tabi, hala saf ve temiz yürekliliğini koruyan yiğit insanımız küfrüde terketse, biz gurbetciler kibarcıkların yanında dahada göğsümüzü gere gere YOZGAT'LIYIZ diye öneceğiz.
gökan
04.11.2012 20:14:00CAN YÜCEL
Yıllar önce ODTÜ'de yaptığı bir konuşma...
Üç bin kişilik mimarlık amfisi tıklık tıklım dolu, hatta onu dinlemek için ayakta kalan onlarca kişi var...
Can Yücel konuşmaya şöyle başlar:
- Biz hiç bi bok olamadık!
Salondakiler bir anda neye uğradıklarını şaşırırlar. derin bir sessizlik kaplar ortalığı...
Salona gelmeden önce 3 bira ve yarım votka içmesine rağmen muhteşem bir konuşma yapar. Hiç şüphesiz bol küfürlü bir konuşma...
Söyleşinin soru-cevap kısmında ön sıralarda oturan hanım hanımcık bir kız öğrenci parmak kaldırıp Can Yücel'e şöyle sorar:
- Can bey, bizler şiirlerinizi ve düşüncelerinizi çok beğeniyoruz,size büyük bir saygı duyuyoruz ama konuşmalarınızda çok fazla küfüre ve argoya yer veriyorsunuz, küfürlü konuşmasanız olmaz mı?
Can Yücel önce susar, sonra yavaşça doğrulur, o kocaman ellerini kürsünün üzerine koyup:
- Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur... Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!.. deyince salonda müthiş bir alkış kopar.
Sonra tamamen ayağa kalkıp şöyle bitirir konuşmasını:
- Arkadaşlar bugün de çok kafa s...!!!
cafer halıcı
01.10.2012 13:48:00küfürü kaldırırsak konuşacak ne kalır geriye,ağız dolusu küfür etmeli hemşerilerim ki yozgatlı oldukları belli olsun.camide kendisine deyyus denirse ne yapsın hemşerim küfür etmesinde çiçek mi göndersin.
CEHİRLİKLALESİ
29.09.2012 18:03:00Sayın Çapanoğlu.Buram buram Yozgat ve Yozgatlı kokan yazınız bir süreliğine beni memleketime götürdü.Bende Egede Yozgat özlemi çekiyorum, maalesef gurbet içimizde bir acı.Yozgat'ta akrabamız da kalmadı ama insan özlüyor işte.Saygı ve selamlarımı sunuyorum.Sağlıkla kalınız.
mahmuy erdem
29.09.2012 14:46:00yine dayanamadım yazınızın ustaca yazılmasının verdiği rahatlıkla birsolukta okuyup dinlendim o dinlentidede,sonlandırma cümlenizin ne güzel bir ustalıkla sonlandırma olduğunuda,uzun ca bir düşünmek durumunda kaldımı ,siz dostlarla paylaşayım dedim. selamlar size ve diğer dostlara.
Ruhan Temel
24.09.2012 12:16:00Ne güzeldir anadolu insanının kalbi.Büyük şehirlerde çoğu insanın kalbinde olmayan hoşgörü ve insanlık adına çok şeyler öğrenebiliriz.
Yöre insanının ağzından küfür bile kulağa hoş geliyor.Yazınızda belirttiğniz gibi samimi ve sıcaklığı hissediyorsunuz çünkü...
Sevgi ve Saygılarımla...
SAYHA
23.09.2012 21:40:00Sayın Çapanoğlu; Küfre bilimsel olarak bir değer katmışsınız. Uslubunuz ve anltım güzellinizle de Anadolu insanınada işlenmiş bir pılanta gibi yakıştırmışsınız.
Bu yazıyı okuduktan sonra;hadi gelde uzak dur bu küfürden.
Latife bir yana ama, bende gurbette yaşayan biri olarak toprağımın insanını cümlesinin sonuna koyduğu noktadan tanıyorum. Hemde hiç yanılmıyorum. Ne varki bu durumdanda çok utanıyorum.
İzmirde görev yapan yönetici bir arkadaşın tayini yozgata çıkınca çok sevinmiş. Kendi memleketime gidiyorum gibi hissettim diyor. Hiç değilse tanıdığımız ve çok sevdiğimiz kardeşimizin memleketi,az çok tanıdıkları vardır, aracı olur tanışırız gariplik çekmeyiz diye düşünmüş. Düşündüğü gibi kendisine yardımcı olmak için bikaç kişiyle tanıştırdım ve çok değerli olduklarınıda belirttim. Bi kaç ay geçince arayıp sılamdaki gurbetçinin halini hatırnı ve yeni dostlarıyla münasebetini sordum. Aynen şöyle söyledi. "gayet saf, temiz,inançlı, misafirperver,samimi insanlar.Hatta samimiyetin ötesinde samimiler diyerek imalı imalı güldü. Ne demek istediğini anlamıştım. Utanarak " bakmayın onların son cümlelerine. Onlar ne söylediğinin farkında değil.Hiç değilse başka yörenin insanı gibi,kibarlık olsun diye insanın yüzüne gülüp arkasından sövmezler.Anadolu insanın içi dışındadır"
Elbetteki eksik ve kusurlarımızı kapatmak için uydurulan kılıflara bu kabahat sığmıyor. Yöremin güzel, tabi, hala saf ve temiz yürekliliğini koruyan yiğit insanımız küfrüde terketse, biz gurbetciler kibarcıkların yanında dahada göğsümüzü gere gere YOZGAT'LIYIZ diye öneceğiz.
Yazı harikaydı. Selam ve saygılar efendim.