Değerli okurlar, aşağıda okuyacağınız mektup rahmetli Ragıp Yeniay'ın babaannem Esma hanımefendinin ağabeyi bir zamanların Ankara valisi Avni Doğan Beyefendiye 20 Haziran 1948 de daktilo makinesi ile yazdığı mektuptur. Ragıp Yeniay, 1973 mahalli seçimlerinde Yozgat Belediye Başkanlığı seçimine bağımsız aday olarak katılmıştı. Rahmetli Cevdet Dündar'da CHP adayı olarak seçime katılmıştı. Zamanın partileri AP, MHP, CGP, DP ve MP Cevdet Dündar’ın seçilmesinin önüne geçilmek için Ragıp Yeniay’ı desteklemişti ama Cevdet Dündar seçimi kazanmış, başarılı bir başkan da olmuştu.
Mehmet Avni Doğan Bey'e gelince ; (d. 1892, Yozgat - ö. 14 Haziran 1965), Türk bürokrat ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusan 3. dönem mebusu Hayrullah Efendi'nin oğludur. Mülkiye mezunudur. Boğazlıyan, Konya Ereğli Kaymakamlığı, Sivas Divân-ı Harbî Örfî Askerî Kâtipliği, TBMM II. Dönem Bozok, III., IV. ve V. Dönem (İstifa: 1 Ekim 1936 tarihinde Konya Valiliğine atanması nedeniyle) Yozgat, VI. ve VII. (İstifa: 2 Ağustos 1943) Dönem Çankırı Milletvekilliği, II. Dönem Şark İstiklâl Mahkemesi Üyeliği, Kastamonu, Samsun, Ankara Valilikleri, II. ve IV. Dönem Divân-ı Riyâset İdâre Memurluğu, II., III. ve IV. Dönem Divân-ı Riyâset Kâtipliği, TBMM IX. Dönem Yozgat, XI. Dönem Ankara Milletvekilliği ile Kurucu Meclis Ankara İli Temsilciliği (6 Ocak 1961 – 15 Ekim 1961), 1. (XII) Dönem Kastamonu Milletvekilliği ile 26. Hükümet Devlet Bakanlığı yaptı. Ahmet Remzi Yüreğir ile birlikte Adana'da önce Adana daha sonra da YENİ ADANA ismiyle çıkardıkları gazete ile Hatay'ın sınırlarımıza ilhakında önemli rol oynamışlardı.
İşte o tarihi mektup:
Yozgadın yegâne evl'adı sayın bay Avni Doğan'a
AÇIK MEKTUP 20.6.948 Yozgat
Yazan: Ragıp Yeniay
Sayın Bay Avni Doğan!
Pek uzun düşünceler ve efkârı umumiye içinde çok ince esaslı tetkiklerden sonra bir Yozgatlı olarak bu mektubu zatıâline takdim ediyorum. Bendeniz Yozgat gençliğinden Bozok'un dertleri ile ağlayan bir katreyim. Tarih boyunca gurur ve vekârını muhafaza eden, namus yolunda Çanakkalede, Kerevizderede, Yemen çöllerinde ve Makedonya sırtlarında binlerce şehit veren GALİÇYA'da bir ALAY evladını asil gayeler uğruna feda ederek orada bugün hala ayakta duran tarihi (Y.T. ŞÜHEDA ABİDESİ) ni diken yiğit Yozgada sizde yabancı değilsiniz.
Gözlerinizi dünyaya sinesinde açtığınız ve gençlik hayatınızı bağrında geçirdiğiniz, canınız kadar sevdiğiniz ve sevdiğimiz o mübarek vatan parçası Yozgat bugün MADDİ ve MANEVİ manada çok perişan bir haldedir. Dün olduğu gibi bugünün ve yarının medeniyetine kavuşmak iştiyakı ile yanan ve DİK BAŞI ve AÇIK ALNI ile yirmi beş yıldan beri civar İL'ler deki terakki ve tekâmül hamlelerini mahzun mahzun temaşa eden öksüz Yozgat kendine layık olan kıymet ve ehemmiyetin verilmemesinden dolayı her yönden ölmeye mahkum olmuş ve can çekişmeye başlamıştır.
Evet, Sayın Doğan!
Bir zamanlar ticaret ve transit merkezi olarak (42) bin nüfus yaşayan, gülleri açan bülbülleri öten, Ortaanadolunun İLİM ve İRFAN muhiti olarak Osmanlı imparatorluğunun ilk Hariciye Nazırı Akif Paşaları sinesinden çıkartan- İÇ ANADOLUNUN PARİS'İ diye anılan çam kokulu o vatan parçası bugün harap ve bitap sefil ve perişandır. 42 bin nüfus (10) bine düşmüştür. Halen de mütemadiyen düşmektedir. Dün ESKİPAZAR mahallesinden 10 ar nüfuslu iki ocak daha söndü. Kırıkkale ve Yerköy'e hicret eden bu iki hane halkının ayrılacaklarını arkadaşlardan öğrenmem üzerine Yozgadın uğurlama mahalli olan SARI TOPRAKLIK'a kadar giderek o hazin sahneyi gözlerimle gördüm. GEÇİM ve İAŞE imkânsızlığından dolayı ayrılan o yirmi kişilik gurup feryadı figan içinde vatanlarını terk ettiler. Bu ayrılık cepheye, ateş hattına giden bir erin anasından ve ailesinden ayrılışına benziyordu.
Onlar gittiler Yozgat 20 sevenini daha kaybetti.
10 yıl önce Yozgatta % 68 nispetinde bir solucan hastalığı vardı. İçme sularımızın pis olmasından meydana gelen ve insanı diğer bütün hastalıklara daha müstait (yetenekli) kılan solucan hastalığı; suyollarımızın son 10 yıl zarfında da bakımsız kalmasından daha çok arttı. 936 yılında her 200 Yozgatlının 115 ini muzdarip ettiği vesikalarla sabit olan bu hastalık şimdi her 100 Yozgatlının % 90 nını felakete götürüyor.
939 yılında Peyik zelzelesinin vukuunda Milli Şefimiz felaket sahasına gitmek üzere Yozgata gelmişlerdi (9 Ağustos 1939). Bendeniz Safa - HOŞ GELDİNİZ, nutkunu söyledim. Huzurunda bulundum. Milli Şefin Halkevine gelişlerine ve hatta merdivenlerden çıkışlarına kadar bütün sahneyi radyo ile Yozgatlılara bildirdim. Milli Şef tanıdığınız Halkevinin üst salonuna girdiği anda karşısında bendenizi görmüş ve bulunduğum odaya girmişti. Bendeniz Milli Şefimizin masamın yanına yaklaşmakta olduğunu bildiriyordum. Masamın üzerinde Yozgatlıların Galiçyada diktikleri abidenin büyük bir resmini koymuştum. Radyoda konuştuğumu gören ve iltifatta bulunan Şefin elini öptüm ve istemeleri üzerine resim hakkında izahat verdim. Aşağıda Şefi istikbalden (karşılamadan) dönen jandarma ve piyade kıtaları, lise ilkokullar, spor kolları ve ticaret kurumları ve binlerce halk kitlesi Milli Şefe olan bağlılıklarını ifadeye çalışıyor, yaşa- varol sesleri ufuklarda akisler uyandırıyordu. Milli Şef bunlarla hiç alakadar olmadı. Kuş bakışı olaraktan çamlıktan aşağı Yozgatı bir süzdü ve gözlerinde iki damla yaş belirdi. Milli Şef bendenize de hissettirmek istemeyerek sol elinin baş ve işaret parmağı ile gözlerinde beliren iki damla yaşı sildi. Bu olaylar saniyeler içinde cereyan etti ve odamıza Şefin erkânı ve diğer zevat girmeye başladı.
Milli Şef niçin gözyaşı döktü?
Milli Şef Milli Mücadele yıllarında Yozgada gelmişler ve Yozgadı oldukça mamur ve müreffeh bulmuşlar… Şimdi tekrar geliyorlardı. Anadoluda baharın kısa sürmesi sebebile 9 Ağustosda Yozgat arazisi sap sarı kesilmişti. Milli Şef kuş bakışı süzüşlerinde: Her tarafı sapsarı sönük olan Yozgadın sinesinde yükselen bir fabrika bacası, bir hayat ve medeniyet alameti göremedi. Görünen tek bir şey vardı. Geçmiş Belediye Reislerini gelecek nesillere tanıtacak olan süprüntülerden meydana gelen bir tepe (TEPE GÜLKÜK) ve etrafında harap kara kulübeler, kerpiç duvarlar, yırtık yamalı sokaklar, feryadı figan eden baykuşlar… İşte İnönü bunun için gözyaşı döktü. Bendenizde o zamana kadar büyük bildiğim İnönü'den büyük, çok büyük bir vatansever olduğunu gözlerimle gördüm.
Ey Aziz Doğan!
Bu acı olayda açıkça gösteriyor ki Yozgat artık dünün gülen Yozgadı değildir. Dünün akşamında güneş batarken o bildiğiniz DELLAL kayasından ve TUZKAYA dan yükselen benliğimizi saran ve sarsan Mehmedin neş'e taşan gür ve güzel sesi, bu gügün
Suyun hazin hazin çağlıyor Yozgat
Yasın yürekleri dağlıyor yozgat
Nakaratla biten:
Ağla gözüm ağla hicran yaraşır
Sahipsiz Yozgada zindan yaraşır
Gamlı nameleri ile biz Yozgatlılara göz yaşı döktürmektedir. İşte Yozgatın bu günkü yürekler acısı, biçare ve bikes hali. Yozgadı bu durumdan kurtaracak, ona her sahada bereket ve hız verecek tecrübeleri ve tetkikleri olan, şahsi menfaatini umumun menfaati içinde aramasını bilen bir HALASKAR'a ihtiyacımız var. O halaskar ki yalnız bilgisi ve ilgisi ile ahlakı karakteri ve bilhassa yapıcılık kudreti ile de bizlere örnek olacak. İşte bu kurtarıcılığa, bu ÖNDRERLİĞE biz Yozgatlı zatıalinizi intihap ettik. Siz yıllardan beri muhtelif ve muazzam görevlerle vatanımıza olan gerekli ve şerefli vazifelerinizi başarı ile ifa ettiniz. Buna tarih, buna TANRI, buna MİLLET şahittir. Şimdi ise bu umumi ve milli vazifeleriniz arasında hususi vatanınız olan ÖKSÜZ YOZGTA EL UZATMANIZ zamanı geldi. Seçimlerden sonra Büyük Millet Meclisinde sizi Yozgat Milletvekili olarak görmek istiyoruz.
Çünkü biz sizin şahsınızda zaferi, memleketi, imarı, imanı yaşatıcı ve yakıcı nizamı ve en nihayet en büyük varlığımızı, içimizde akan pınarı, Ebedi Şef Atatürk, Milli Şef İnönü'nü selamlıyoruz.
En derin sevgi ve hürmetlerimle aziz insan…
Bağımsız Yozgat Gençliğinden Ragıp Yeniay
Kaynak: Şeyhzade M. Nazif Aksoy kızı ve Avni Doğan yeğeni Zehra (Aksoy) Notçuoğlu
Hamiş: Önceki yazım "BİTİŞİK EĞİK EL YAZISI" makaleme değerli Mustafa Topaloğlu hocam güzel bir yorum göndermiş onu da sizinle paylaşmak istedim.
Ben Necati Eğitim Enstitüsü birinci sınıfta "Yazı" dersinden bütünlemeye kaldım Abdulkadir Bey. Fahrettin Gür bilir bunu. Bir yaz boyu bir elimde divit, hokka; diğerinde yazı defteri çalıştım. Hem bitişik eğik yazıya (el yazısı) hem de dekoratif yazıya (güzel yazı). Çalışa çalışa öğrendim. Cevdet Atmaca öğretmenimizden geçer not aldım. O günden sonra bitişik eğik yazıyı hiç bırakmadım. Meslek hayatımda öğrencilerimi el yazısına yönlendirdim. Yazılı sınavlarda el yazısıyla yazanlara artı not, defterini bitişik eğik yazıyla yazanlara ödev notunu tam not verdim. Haftada bir ders saatini yazıya ayırdım. Şiirler, özlü sözler, kısa nükteli öykücükler yazdırdım. Emin olun o kadar güzel yazan öğrencilerim oldu ki... . Babam 1338 tevellütlüydü. Yeni yazıyı millet mekteplerinde öğrenmişti. Bir el yazısı vardı, imrenirdim. O yıllarda bitişik yazı vardı maarrifte. . Bakanlığın bitişik eğik yazıyı kaldırması beni de çok üzdü. Güzel bir uygulamaydı ama uzmanların(!) tavsiyesi doğrultusunda bu uygulamadan vaz geçilmiş. Yazık. Selam ve sevgiler. Mustafa Topaloğlu 04.06.2022