A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

TERZİ İSMAİL USTA (ÇAĞDAŞ) YA DA TYRONE POWER

Âlim değildi ama arifti, ilkokul dördüncü sınıftan terkti, yani ilim yapmamıştı ama irfan sahibiydi terzi İsmail Usta. İstanbul şehrinin bir zamanların güzide semti Laleli'nin pantoloncu İsmail ustaydı. Işıklı tabelasında ISMARLAMA PANTOLONCU ÇAĞDAŞ yazardı. Soyadı gibi çok çağdaş bir insandı. Sohbetimiz sırasında bazen öyle şeyler söylerdi ki hayıflanarak çekinmeden söylerdim "sen birde okusaymışsın nasıl bir adam olurmuşsun be usta?"

Rahmetli kardeşim, arkadaşlarımız, benim eşim hep İsmail ağabey dediler. Ben hep usta dedim. Çünkü o gerçekten işinin ustasıydı.

Birden fazla pantolon diktireceklerin önce birisini biçer diker, giydirip nasıl durduğunu kontrol eder kendi beğenmişse öbürlerini de aynı ölçüde biçerdi.

Kastamonu ilimizin Tosya ilçesinde ilkokul 4. sınıfa kadar okumuş. O yıl akrabaları köyden dört tekerli bir araba göndermişler binsin diye. "Yokuş aşağı iki kişi binebiliyorduk ama Hasan isminde bir arkadaşım vardı. Biz binerken itekliyor ya da tutuyor binmemize mani olmaya çalışıyordu. Yapma etme desem de dinlemiyordu.  E, bende çocuğum her şeye aklım yetmiyor ki. Birden elime geçirdiğim bir taşla başına vurdum. Başı yarıldı kanlar akmaya başladı. Ertesi günü okula başı sarılı geldi. Tevfik İleri isminde dünya tatlısı bir öğretmenimiz vardı. O gün öğretmenimiz hastalanmış dersimize başöğretmen girmişti ve Hasanın başındaki sargıyı gördü.  Kim yaptı diye sordu. Hasan korkusundan söylemedi ama başöğretmen ısrar etti hatta döverim seni diye korkuttu. Aynı sınıfta bir sütkardeşim vardı onunda ismi İsmail. O dayanamadı İsmail yaptı dedi.  Benim yaptığımı öğrenince ucu keskin kunduracı kerpeteniyle kulaklarımı sıkıştırarak kanattı. Ertesi gün ve sonraki günler bir hafta okula gitmedim. Annem dayıma söylemiş, dayım falakaya yatırdı.  O dövdükçe ben gitmeyeceğim diye bağırıyordum. Teyzem ağlıyor "gideceğim de kuzum" diye yalvarıyordu. Tabanlarım şişti dayımın hırsı indi.  

Yine de gitmedim, çünkü o lanet başöğretmen arkadaşlarımın yanında çocukluk gururumu paramparça etmişti. 

Dayım beni bir terzinin yanına çırak verdi.  Dokuz yaşımdaydım.

Karnemde sadece hal ve gidişim pekiyi değildi, bütün derslerim pekiyi idi.

Mahallemizde güzel giyinen bir murakıp amca vardı, murakıp (*) ne demekti bilmiyordum ama bende okuyup onun gibi murakıp olacaktım."  (*) denetçi.

Babasının genç yaşta ölümünden sonra bir süre dayısının himayesinde kalsalar da dayısının geçimsizliği yüzünden önce annesi sonra da kendisi İstanbul'a gelirler.

"İstanbul'dan Tosya'ya bir otobüs gelmişti, geri dönecekti ama piyasada benzin kıtlığı vardı. Karaborsa ve el altından gizlice satılıyordu. Ben nerede satıldığını biliyordum. Beni İstanbul'a götürürseniz yerini söylerim" dedim.

Otobüsün sahibine bu çocuğu adresine kadar götürüp teslim edeceksiniz diye tembih ettiler. Onlarda beni getirip anneme teslim ettiler. O zaman böyleydi insanlarımız, emanete özen gösterirlerdi,"

Annesi Çemberlitaş da Veteriner müdürünün evinde yardımcı olarak kalıyordu o da bir süre orada kaldı. Sonra Bakırköy Akıl Hastanesinin Başhekiminin tavassutuyla Bakırköy'de ünlü bir terzinin yanında çalışmaya ve dükkânda yatıp kalkmaya başlar. Onlarda İsmail ustayı çok severler. Hafta sonları çocuklarını sinemaya götürür. Daha sonra Beyoğlu'nda ünlü bir terzinin kalfası olur.  "Dükkânımız Beyoğlu'ndaydı ama ustamız Kadıköy semtinin sosyete terzisi Ali Ceylandı. Sekiz kalfa çalışıyorduk, ben dükkânın en gözde elemanıydım."Hanımların etek altına giydikleri kabarık giysileri (tarlatan)  işlemekten ve dikmekten sıkıldım ustama da aynısını söyleyip iznini alıp ayrıldım Cağaloğlu'nda kendi işyerimi açtım pantolon dikmeye başladım."

Onun diktiği pantolonları tarif etmek için "kitap gibi" derlerdi.  Ünlü müşterilerinden takım elbise siparişi alan ünlü terziler ceketi kendileri pantolonlarını İsmail usta dikerdi. Tabi tek pantolon diktirmek isteyenlerin pantolonlarını da dikerdi ama biraz bekleyebilirlerse.

 Her sabah duş alır saçlar briyantinle geriye doğru taranmış ve yaz kış mutlaka takım elbiseli ve sadece yeşil tonlarında. Ünlü Amerikalı aktör Tyrone Power'e benzetirlermiş. Hakkaten de benzerdi. Bir fırsat doğduğunda "Tayrone Power gibisin usta dedim." " O,eskidendi Kadircan, o zamanlar Beyoğlu'nda kadın terzisinin yanında çalışıyordum. Bu yakıştırmayı o sosyete hanımlar yapmışlar" dedi gülerek.

"Haftalığım dolgundu ama bu süslü hanımlarda yeterince bahşiş verirlerdi. Hepimiz delikanlıyız hem de paralıyız, dükkânı kapattık mı Beyoğlu bizim. Yaaa, ben o yıllarda çok âlemciydim. Sekiz dükkân açtım kapattım birini yaktım. Bir akşam arkadaşları bekletmeyim diye aceleyle çıktım. Ütüyü kapatmayı unutmuşum. Biz eğlenirken dükkân yanmış. Dükkân sahibi bir hacıydı, dükkânı 19 bin liraya almış bana kiralamıştı, ben de yaktım. Canımız sağ olsun demişti."

 Evden çıkıp dükkâna gelene kadar yol üstündeki bütün esnafa günaydın hayırlı işler derdi. Selam vermeyi bilmeyenler o terbiyeyi almayan görgüsüzlerde selam vermeye mecbur kalırlar sonra onlarda alışırlardı.

Her sabah duş aldığını şöyle öğrenmiştim. "Ben neden sık sık nezle olduğumu buldum Kadircan (bana böyle hitap ederdi). Sabah duş alıp saçlarım iyice kurumadan çıkıyorum ondan galiba."

Atölyesi hepimizin buluşma yeriydi. Çalıştığımız memuriyetlerden çıktıktan sonra evlerimize gitmeden onun dükkânında buluşur bir saat kadar takılır sonra evlerimize dağılırdık. Ramazan ayı geldiğinde geç vakitlere kadar çalışırlar bizde arkadaşlarımızla tekrar buluşur dükkân kapanana kadar sohbetimize kaldığımız yeden devam ederdik.

Çok dostu vardı ama benim yerim başkaydı bunu hissederdim. Yeni evlenmiştim. Yedeksubaylık görevime gidişimle evlenmem biraz karışıklığa sebep olmuş davetiyelerde unuttuklarımız olmuştu.  Usta da bunlardanmış meğer. Eşim İş Bankasından çıkıp evimize gelirken ustanın dükkânın önünden geçmek mecburiyetindeydi. Eşimin hanım hanımcık geçmesi dikkatini çekmiş.  Geçerken fark ettiğinde "Allahım keşke bana da böyle bir kız kardeş verseydin " dermiş. Yakın arkadaşlarımızdan birisinin dükkanda olduğu bir gün ona sormuş. "Şu hanım mahallemize yeni geldi tanıyor musun?" O da Kadir'in eşi deyince "bir sevindim bir sevindim anlatamam" demişti. Şimdi altmış küsur yıl sonra bile her telefon konuşmamızı "bacıma iyi bak" tembihiyle sonlandırır.

Cumartesi günleri meyhane pilavı yapardı. Öyle güzel yapardı ki yemeye doyamazdık. Yaptığı bulgur pilavını ekmekle kaşıklardık. Bizlerde elimiz boş gitmezdik tabi. Ekmekleri ve pilavın yanında içmek için kola, ayran ya da meyve gazozlarını da biz götürürdük. Pilavdan sonra tahtakaleden aldığı kaçak çayı da kendisi demlerdi. Kaşıkladığımız pilavın harareti başlayınca sabırsızlanır "çay olmadı mı usta" diye sorduğumda "ağanın, az biraz sabır, az kaldı demleniyor" derdi.

Ben hayatımda onun kadar mükemmel baharat kullanan bir aşçı görmedim. Eşim işkembe çorbası içmezdi bende üstelemezdim. Onlarda olduğumuz bir gün içinden geldi size bir işkembe çorbası yapayım deyip mutfağa geçti. Bir süre sonra buyurun işkembe çorbasına dedi. Eşim size afiyet olsun diyerek yerinden kalkmak istemedi ama ısrar edince İsmail abisini kırmak istemedi. Bir kaşık aldı, bir daha bir daha "ben hayatımda böyle çorba içmedim bu gerçekten işkembe çorbası mı" diye sormuştu. Böyle alıştı işkembe çorbasına ve kellepaçaya.

Sonra bir gün bir delikanlı daha oldu dükkânda. Kazandığı kimya fakültesinde okumak için Mardin'den gelmiş. Okula yakın olsun diye Lalelide iş ararken İsmail Usta'nın dükkânını görmüş. Selamünaleyküm, ben memlekette terzi kalfasıydım kimya fakültesini kazandım bana göre bir iş var mı usta diye sormuş. Yumuşak yüzlü İsmail usta, yok ama gel seni bir deneyelim demiş. Dikişini el becerisini beğenince de hadi geç bakalım bu makine senin demiş. Bu kardeşimiz İsmail ustanın yanında pantolon dikerek yüksek tahsilini tamamladı Sonra bir boya fabrikasının müdürü oldu. Şimdi kendi işinin başında başarılı bir iş insanı.

Sonra biz Ataköy'e taşındık. Eşim İş Bankası Laleli şubesindeki, ben Bakırköy'deki işyerimde çalışmaya devam ediyorduk. İş çıkışı buluşma yerimiz İsmail Ustanın terzi dükkânıydı. Ben Bakırköy'den Aksaray'a geliyor eşimi alıp Ataköy'e dönüyordum. Ve Ramazan ayı geldi.  İftar zamanı İsmail Usta ve kalfalar evlerine gidip oruçlarını açıyorlar sonra tekrar dükkâna dönüyorlardı. Eşim beni beklesin diye ona da bir anahtar yaptırıldı. Onlar evlerine gittikten sonra mesaisi biten eşim dükkâna gelip kapıyı açıyor içerde sıcacık oturup beni bekliyordu. Bizde çıkarken tekrar kilitliyor evimizin yolunu tutuyorduk.

Annesinden büyük bir özlemle ve takdirle bahsederdi. "O yokluk günlerimizde beni kuş gibi besledi anacığım, hiçbir şeyin yokluğunu hissettirmedi derdi.  Her Ramazan ayında bir gün çevresindeki konu komşu arkadaş ve dostlarına annesinin ruhu için pide yaptırır kendi güzel kalbi güzel İsmail Usta. Allah sağlıklı ömür versin.

Hep düşünmüşümdür. Bir şehrin halkının içinden valiler, kaymakamlar, hâkimler savcılar, emniyet müdürleri, tapu ve nüfus müdürleri, öğretmenler gibi makam sahibi olmuş zevat çıkmıştır ve ünlü olmuşlar isim bırakmışlardır.  Doktor, avukat, mühendis, gibi serbest meslek sahiplerinden de başarılı ünlü olmuş isim bırakmışlar vardır ama doğup büyüdüğümüz ya da uzun yıllar yaşayarak yerlisi gibi olduğumuz bu şehirlere yukardan kuşbakışı baktığımızda neden önce o şehrin isim bırakmış terzisi, berberi, kebapçısı, kahvecisi, şoförü, otobüsçüsü, kamyoncusu, hamalı ve hatta delisi aklımıza gelir? Hiç düşündünüz mü? 

OKUR YORUMLARI
Yilmaz Biryildirir
06.09.2023 13:17:15

Sayenizde İsmail Ustayı tanıma fısatımız oldu. Diktiği pantolonları halen keyifle giyiyorum. Yaptığı iş te kendisi gibi mükemmel. Ustaya ve size sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Kalemine sağlık Ağabeyim.

Mustafa Topaloğlu
04.09.2023 10:52:12

İşini ibadet bilen bir mahir bir terziymiş İsmail Usta. Böylesi ustalar, işinin erbabı ârif kişilerin sayısı o kadar azaldı ki. Kendisini saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Bir insan hikâyesini ne güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık Abdulkadir Bey.

Ethem Kutsoylu
04.09.2023 09:28:15

Yüreğim ısındı, kendimi iyi hissettim, pozitif düşüncelere yöneltti beni. Kaleminize, gönlünüze sağlık.

Memet GÖRÜCÜ
04.09.2023 09:08:53

ALLAH rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah İsmail usta. Çok değerli bir esnaf ve beyefendi abimiz di. Çok güzel anlatmışsın eline emeğine sağlık. Nedret yengeme vesize selamlar saygılar abim.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ