Değerli okurlar, Yozgat Gazetemizin yazarlarından kıymetli dostum Hattat Yasin Ali Er, son kitabı" Bir Tutam Bulut'u adıma imzalayarak lütfedip bana da gönderdi.
On parmağında on marifeti olan değerli dostum, hat, desen, resim, gazeteci,  karikatür sanatçısı ve şair yazar olup, devlet memuriyetinden sonra hayatının bazı dönemlerinde trafik usta öğreticiliği, güreş hocalığı ve yerel TV programcılığı, Yozgat gazetesi,  Yerel bakış dergisi, Yozgat Hakikat gazetesi, Sorgun Gerçek Haber gazetesi ve Sorgun Artı Haber gazetelerinde de köşe yazarlığı habercilik ya da yöneticilik yapmıştı. 
Bu son kitabında kendi yaşamından kesitleri hikâye tadında yazıya dökmüş. Kitapta sekiz uzun hikâye var. Alır almaz okumaya başladım ve sabaha doğru da bitirdim. Çünkü bir anda kendimi çocukluğumun Yozgat'ında buldum. Çok uzun yıllar ailecek memleketimizden ayrı kaldığımız için unuttuğumuz Yozgat ağzı sözcüklerimizi yeniden hatırladım. İçime ılık bir şeyler aktı. Hızlı okuyan bir insanım. Bu hızlı okuma ile kitap hakkında bilgi sahibi olurum. Gerekli bulursam gözümün önünde tutar, bu defa acele etmeden daha dikkatli okurum ve ilgimi çeken paragrafların yanına yıldız işareti koyarken akıl defterime de konuyu ve sayfa numarasını not alırım. "Bir Tutam Bulut" da böyle oldu. Hikâyelerden birisini okurken aklıma geçmişte yaşadığımız benzer bir olay gelince haydi ikisini de kıymetli okuyucularımla paylaşayım dedim  
Önce, Yasin Hocamın "Umut Öldü" hikâyesini özetleyerek aktarıyorum:
 Çoktandır içinde tarif edilemez bir sıkıntı vardı ve o nedenle derslerine yoğunlaşmakta zorlanıyordu. Harçlığının azalması bir yana evinden köyünden akrabalarından hiç haber alamamanın verdiği huzursuzluk yüreğini daraltıyordu.  Bu ruh haliyle çalıştığı ders kitaplarının satır aralarında sevdiklerinin yüzlerini görmekten hiçbir konuyu anlayamaz hale gelmişti.  Bu gidişle bırakın ilk yarıyıl sonundaki kırık notlarını düzeltmeyi sene kaybetmekle karşı karşıya kalacaktı. 
 Nihayet o gün öğleye doğru okulun "posta memurunun" yokuşu tırmandığını gördü. 
O teneffüs sırasında okul idaresi tarafından bir ders süresince ne kadar mektup okunabilirdiyse ( öğrenci mektupları da asker mektubu gibi idare tarafından açılıp okunurdu)  o kadarı sahiplerine dağıtılmıştı.  Mektubu gelenler okumak için sevinç içinde hoplaya zıpla ya uygun buldukları yerlere doğru kaçıştılar.  Sonraki teneffüste de aynı şeyler yaşandı ve mektup dağıtımını bitiren nöbetçi öğrenci," arkadaşlar bugün gelen postada başka mektup yokmuş sonraki posta için iki gün daha beklenecekmiş" deyince muhtemelen dudakları titredi gözleri bulandı ve başını öne eğerek sınıfa doğru isteksizce yürüdü.  
Yerlerine oturdukları sırada öğretmenler zili de çalmıştı.  O dersin öğretmeni aynı zamanda sınıf öğretmenleriydi o sebeple sınıf iyiden iyiye sessizleşti.  Matematikçi ders saatleri konusunda çok titiz olmasına rağmen ortalıkta yoktu. 5 dakika 10 dakika 15 dakika derken okulda olduğu da bilinen aşırı disiplinli ve kuralcı öğretmen her nedense sınıfa hala gelmemişti.  Sessizlik önce küçük mırıltı ve fısıltılarla derinde ve daha sonra da klasik öğrenci kaynatmacasına dönüştü.  Belki 15 belki 20 dakika gibi epey bir süre geçmişti ki kapı sert bir hareketle açıldı öğretmenleri suratı oldukça asık olarak sınıfa girdi.  Gerginliği ve canının çok sıkkın olduğu her halinden belli oluyordu. Öğretmen önce sıralarında suspus olmuş halde oturan öğrencilerini anlamını kimsenin çözemediği bakışlarla süzdü. Onu görünce "sen gel kızım" dedi "sen gel evladım, sizde sessizce oturun ders çalışın" talimatını verdi.  O önde öğrencisi de peşinden yürüdü aynı zamanda hemşerisi olan en yakın sınıf arkadaşı onun durumunu kavrayıp koluna girmesi gerektiğini düşünerek hemen fırladı öğretmen de başıyla onayladı. Üçü birden müdür odasının kapısının önüne gelince onları bekleyen bayan öğretmenlerden biri hemen öğrencisinin koluna girdi. Müdür bey başını öne eğmiş ve onun yüzüne bakmadan belki de bakamadan "bak kızım" diyerek konuşmaya başlamıştı.  Sınıf öğretmeninin "kızım biz bir karar aldık" dediğini duyar gibi oldu.  Zorlanarak "ne kararı hocam" diyebildi.   Öğretmen daha fazla beklemeden ve artık sırtındaki yükü bir an önce atmak istercesine hızlıca konuşmaya başladı "kızım müdür bey birkaç günlüğüne memleketine gitmen için izin verdi Nermin hanım da sana refakat edecek." 
"Neden hocam ne oldu lütfen söyleyin artık ."
"Çünkü kızım çünkü".
" Hocam Allah aşkına neler oluyor?" 
Din kültürü öğretmeni Ahmet Bey söze karıştı, munis bir ses tonuyla "evladım sen inancında samimi olan bir ailenin çocuğusun, senin de öyle olduğunu biliyoruz, kadere de tabii olarak inanırsın değil mi evladım" dediğinde genç kızın dünyası başına yıkıldı.  Okul müdürü" ölenle ölünmüyor evladım" dedi ve işte o zaman korktuğunu başına geldiğini iyice inandı. Öğretmenlerde mırıltı halinde "Allah sana ve ailene sabır versin, takdiri ilahi başınız sağ olsun" kabilinden taziye cümleleri sıraladılar. Müdür Bey "maalesef sizin umut ölmüş kızım başınız sağ olsun.  Seni memleketine Nermin hanımla birlikte o nedenle gönderme kararı aldık.  Allah rahmet eylesin"
" Hocam umut,  umut var ya umut" 
"Devam et kızım, evet umut neyin oluyor,  kim bu umut?" 
"Umut bizim kedimiz hocam" deyiverdi. Ne diyordu niye saçmalıyordu bu kız.  Verdikleri ölüm haberi üzerine kızcağız çıldırmış olabilir miydi.  Onun kekeleyerek da olsa söyleyebildiği son cümlesini birbirlerine tekrarlıyorlardı.  Ölen canlının bir kedi olduğuna iyice emin olarak nihayet rahatladılar.
 Meğer Muteberin ailesindeki eli kalem tutan herkesin yazıp gönderdiği mektupların hepsi birden o gün ulaşmış ve müdürün masasındaki diğer mektuplarda da Umut’un ölüm haberi yazılıymış.  Ne var ki hiçbiri umut ve kedi kelimelerini aynı cümlede kullanmamış.
Bu hikâye beni Amasya Lisesi yıllarıma götürdü. Sene 1961, Cennetmekân babamın memuriyeti nedeniyle Amasya'dayız. Tüm gelinlerinin hayranlıkla sevdikleri Cennetmekan anneannem Yozgat'tan bizi ziyarete gelmişti. O tarihlerde Amasya Yozgat arasında direkt otobüs seferi olmadığı için dayım aktarmalı olarak getirmiş birkaç gün kaldıktan sonra Yozgat'a dönmüştü. Onun birkaç günlük misafirliğinden aklımda kalan tek olay sabah uyandığımızda onun kelle tabir ettiğimiz halının altında uyurken bulmamızdı. Evlerimiz sobalı olduğu için odalarımız hole kurduğumuz soba ile ısınıyordu. Gece üşüyen dayım kelle tabir edilen i bir çift Isparta halısından birisini yorganın üzerine örtmüştü. 1300 metre yükseklikte sadece bir ay yazı olan Yozgat'ta yaşayan dayımı Amasya da üşütmüştük. 
Kardeşimle evde otururken posta müvezzi bir telgraf kâğıdı getirdi. Telgraf Yozgat'taki büyük teyzemden geliyordu. Cumhuriyet savcısı olan eşi genç yaşta vefat edince o da Yozgat'a dönmüş, anneannemlerin bahçesinde amcası Ceritzade Hüsnü Efendinin Çerkez Ethem tarafından yağma edilen ve bir kısmı yakılıp yıkılan konağının kalan kısmına yerleşmişti, Yozgat'ın köylerinden birisinden de küçük bir kız çocuğunu evlat edinmişti. Merakla Telgrafı açıp okudum. "Bir kızımız oldu stop" yazıyordu." İki kardeş şaşırdık. Teyzemiz ne zaman ve bizim haberimiz olmadan başka birisi ile evlenmişti ve şimdi de bir kızı olmuştu. Annemler beş köyün sahibi Alevi dedesi Piroğlu Halil Beyin kızı Hikmet Hanım teyzelere misafirliğe gitmişlerdi, çaresiz onların eve dönüşünü bekleyecektik. Akşamüzeri geldiler. Ben hemen heyecanla telgrafı onlara da okudum. Annem de şaşırdı. Anneannemin mutlu bir şekilde "çok şükür" demesine daha da çok şaşırdık. Bizim şaşkınlıkla baktığımızı görünce açıklama yaptı."Ben buraya gelirken camızlardan birisi hamileydi ve bu günlerde doğuracaktı. Yozgat'tan çıkarken tembih ettiydim bana da bildirin diye. Bu onun haberi, şansımız varmış dişi doğurmuş."
OKUR YORUMLARI
Yasin Ali Er
08.06.2024 11:02:30

Çok teşekkür ederim üstadım! Kitabı sunarken özellikle; hepimizin hayatından kesitler bulacağımıza işaret etmiştim. Diğer hikâyelerdeki olaylardan bazıları da benzer yaşanmışlıkları çağrıştırabilir. Bir Tutam Bulut'a verdiğiniz değer ve eni konu incelemeniz benim için çok değerlidir. Hakkımda yazdıklarınıza layık olmaya çalışacağım. Selam ve saygılar sunuyor, ellerinizden öpüyorum üstadım.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ