Değerli okurlar, 22 Haziran 2019 tarihli Yozgat İleri Gazetesinde şöyle bir haber vardı; CUMHURİYET MEKTEBİ NE OLACAK? YOZGAT İL MERKEZİNDE BULUNAN VE BİR DÖNEM BOZOK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ OLARAK KULLANILAN TARİHİ BİNA ATIL KALDI.
Bu güzel tarihi bina, Yozgat il merkezinde, Medrese Mahallesi Ankara - Sivas yolu güzergâhının sağındadır. Genişçe bir alana malik arsa üzerine inşa edilmiş, yaklaşık olarak 20 x 7 metre ebadında dikdörtgen planlı hemen hemen bütün Yozgatlı büyüklerimizin okuduğu taş binadır. Atatürk dönemi mimar Kemal üslubu olarak nitelendirilen bir üslup mahsulü olduğu söylenmektedir.1927 yılında Vali Ali Rıza Bey tarafından yaptırıldığı, müteahhit Şükrü Adavallı ile Nihat Çapanın emeklerinin geçtiği bilinir. (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yozgat Kültür ve Turizm Müdürlüğü).
Çapanzade Nihat Bey, 1934 yılında soyadı yasası çıktığında Cuhruk (temiz, asil) soyadını alır. En büyük oğlu Nazif Cuhruk, Büyükelçi (Pariste vefat etti). Onun küçüğü Mahmut Cuhruk, Anayasa Mahkemesi Başkanı (geçen yıl Ankarada vefat etti)), Onun küçüğü Vasıf Cuhruk, Etibankta personel daire başkanı (merhum). En küçük evlat Çetin Cuhruk da K.B.B. Profesörü oldular (bu gün 83 yaşında).
Prof. Çetin Cuhruk ağabeyim, 24.06.2109 günü yaptığım telefon konuşmamda yukardaki kaydı doğrulayarak evet cennetmekân pederim Nihat Bey, dayım Muhlis Çapanoğlu (benim dedem) ile işçi ve malzeme(*) yardımında bulunduklarını söylerdi dedikten sonra Mahmut ağabeyim hariç. Nazif ve Vasıf ağabeylerim ile ben de bu okuldan mezun olduk dedi.
29.10.1930 tarihinde öğretime açılan okul, Gayri Menkul Eski Eserler Yüksek Kuruluğu Başkanlığı tarafından 1977 yılında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Yapımından sonra 2006 yılına kadar ilkokul olarak ta kullanılan, 2007 yılından itibaren ise Bozok Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılmaya başlanan bu güzel okul, bodrum hariç iki katlıdır. Nihat Beyin torunu Haluk Özbek ağabeyimde 1959 yaz tatillinde orta 2. Sınıfta ikmale kaldığım İngilizce dersinden bu okulun bir sınıfında buluşarak bana yardımcı olmuştu.
Hayattaki en yaşlı Çapanoğullarından Adana da ikamet eden Mahmut Çapanoğlu (D. 1923) ağabeyimde bir sohbetimizde şöyle anlatmıştı: Yozgat deyince önce şöyle uzuuun bir ah çekmek isterim. Ne güzel evlerimiz vardı. Büyük bahçelerimiz vardı. Bahçelerimizde suyu buz gibi kuyularımız vardı. Envaı çeşit meyve ağaçlarımız vardı. En önemlisi sevgi vardı saygı vardı büyüklerimize hörmet vardı. Çocukluğumuzun en güzel yıllarıydı o yıllar. Bütün Çapanoğlullarının hamisi Muhlis Bey amcamız vardı. Onun oğlu Muammer Çapanoğlu abim vardı. Ben onun çömeziydim. Onunla elimizde sapanlar kuş avlardık, avladığımız kuşları da rahmetli annem bize pişirirdi. Hiç unutmam bir gün Muammer abim Cumhuriyet mektebinin müdüründen izin almış elimizde bir çuvalla mektebin çatısına çıktık güya çatıda kuş tutacağız. Çatının içinde sen de yüz, ben deyim üç yüz güvercin var ama biz çatıya çıkınca hepsi uçtu gitti. O kadar güvercinin içinde iki tane ancak yakaladık. İşte Yozgat deyince ben hep bunları hatırlarım içim cız eder.
(*) Muhlis Çapanoğlu o yıllarda mütaahitlikle iştigal ediyordu.
25.06.2019
25.06.2019
OKUR YORUMLARI
Mehmet Sütçü
11.07.2019 19:30:00
Sayın Abdulkadir Çapanoğlu,
Cumhuriyet Mektebi ile ilgili yazını ilgi ile okudum ve atıl bırakılmasına da üzüldüm. Hemen bütün büyüklerimiz bu mektepte okumuşlardır, anılarını hep anlatırlar. Rahmetli babam Mustafa Sütçü de bu okuldan mezundu. O da anılarında dedeniz Muhlis Bey amcanın bu okulun inşaatında yardımları olduğunu söylerdi. Yazınızı okuyunca ben de bunu hatırladım. Mekanları cennet olsun.
Yasin Ali ER
27.06.2019 15:29:00
Cumhuriyet mektebi mezunlarındanım.
Daha sonra da arka avlusundaki kütüphanede, Merhum Yılmaz Göksoy ve merhum Mehmet Dalgıç öğretmenlerimin tavsiye ettikleri kitapları içerek ve avlusunda özgürce top oynayarak büyüdüm diyebilirim.
Binanın akıbetine dair endişelerimizi yazınızda belirtiğiniz koruma kararı bir nebze azaltmış olmakla birlikte, yıkılan eski asıl ilk hastane binasının akıbetini görünce koruma kararlarının, halkın ve belki yasal düzenlemelerin bile kaale alınmadığına dair endişelerimiz nedeniyle de ortadan tamamen kalkmıyor.
Bilvesile, Cumhuriyet Mektebi binamız hakkında verdiğiniz araştırma bilgileri için teşekkür ederim.
AHMET YAŞAR OCAK
25.06.2019 17:26:00
Sayın Çapanoğlu,
Cumhuriyet Mektebi hakkındaki yazınız beni eskilere, o mektepte okuduğum 1951-954 arasındaki yıllara götürdü. Daha önce de yazmıştım, evimiz (dedemin evi) büyük üç bahçesi, ahırı samanlığı, kuyusu üç bronz lüleli çeşmesi olan konaktı. Dedeniz Muhlis Bey'in konağının ( o zamanlar harap idi, sadece temelleri vardı, bahçesinde oynardık) batısındaki sokak ile Cumhuriyet Mektebi'nin doğusundaki sokak arasında yer alan konaktan bahsediyorum. Yakın zamanlara kadar konağın ve bahçesinin yerinde Ceylanlar Ap. ve bir iki ap. daha vardı. Şimdi ne haldedir bilmiyorum. Sokağa bakan bahçe kapımız mektebin bahçesinin doğusundaki kapıya bakıyordu. 1951 yılında evdeki yaramazlıklarımdan bıktıkları için 5 yaşını bitirir bitirmez babam beni Cumhuriyet Mektebi'ne kaydettirdi Aziz Caner adında kalın siyah çerçeveli gözlüklü çok muhterem bir öğretmenimiz vardı. Başöğretmenimiz Kaya Bey adında biriydi. Kasım Çıtak ve Sıtkı Bey adında öğretmenleri de hatırlıyorum. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Babam manifaturacı olduğu için her sene okul zamanı fakir çocuklara hediye olarak dağıtılmak üzere siyah önlüklük kumaş ve beyaz naylon yaka getirir, öğretmenler odasına bırakırdı.Orada 3 yıl okudum. Teneffüste hademe Mustafa Ağa'nın zilini kapıp çalmak için uğraşırdık. O adamcağız soğuk karlı kış günlerinde evinden getirdiği bazlamaları sobanın üstünde ısıtır, peynir ve çayla yerdi. Aziz Bey öğle paydosunda mektebin bahçesindeki kovanlardan aldığı balı evden getirdiği tereyağ ile fırından aldırdığı lavaş pidelere dürüm yapar fakir öğrencilere dağıtırdı. Mekânı cennet olsun. Sınıf arkadaşlarımdan biri merhum Vehbi Ulusoy Hoca'nın küçük oğlu (emekli prof. diş hekimi) Mutahher Ulusoy aynı zamanda sıra arkadaşım idi.
Ailem 1954 yılı baharında Köseoğlu mahallesine taşınmak durumunda kalınca o zamanki Gazi Paşa (eski İsmet Paşa) mektebinde devam ettim. Hüsnü Köktürk mahalle arkadaşım, babası öğr. Ali Rıza Bey ve hanımı Müjgan Hanım o mahalleden yakın dostlarımız oldular. Gazi Paşa'da değerli oyun ve kitap arkadaşımTaha Akyol ile beraber merhum Rıfkı Bey'in sınıfında iki sene beraber okuduk. Anlayacağınız Cumhuriyet Mektebi'nden mezun olmak kısmet değilmiş. Gazi Paşa'dan oldum 1956'da. Cumhuriyet mektebindeki hayatımı hasretle anarım. Yazınız bana bunları hatırlattı. Mektebin haline çok. ama çok üzüldüm. Biz tarihne taparcasına bağlı, ama ondan kalan izleri hoyratça ve zalimce silmeyi pek seven bir milletiz maalesef. Selam ve saygılar.
A.Y. Ocak
Mehmet Sütçü
11.07.2019 19:30:00Sayın Abdulkadir Çapanoğlu,
Cumhuriyet Mektebi ile ilgili yazını ilgi ile okudum ve atıl bırakılmasına da üzüldüm. Hemen bütün büyüklerimiz bu mektepte okumuşlardır, anılarını hep anlatırlar. Rahmetli babam Mustafa Sütçü de bu okuldan mezundu. O da anılarında dedeniz Muhlis Bey amcanın bu okulun inşaatında yardımları olduğunu söylerdi. Yazınızı okuyunca ben de bunu hatırladım. Mekanları cennet olsun.
Yasin Ali ER
27.06.2019 15:29:00Cumhuriyet mektebi mezunlarındanım.
Daha sonra da arka avlusundaki kütüphanede, Merhum Yılmaz Göksoy ve merhum Mehmet Dalgıç öğretmenlerimin tavsiye ettikleri kitapları içerek ve avlusunda özgürce top oynayarak büyüdüm diyebilirim.
Binanın akıbetine dair endişelerimizi yazınızda belirtiğiniz koruma kararı bir nebze azaltmış olmakla birlikte, yıkılan eski asıl ilk hastane binasının akıbetini görünce koruma kararlarının, halkın ve belki yasal düzenlemelerin bile kaale alınmadığına dair endişelerimiz nedeniyle de ortadan tamamen kalkmıyor.
Bilvesile, Cumhuriyet Mektebi binamız hakkında verdiğiniz araştırma bilgileri için teşekkür ederim.
AHMET YAŞAR OCAK
25.06.2019 17:26:00Sayın Çapanoğlu,
Cumhuriyet Mektebi hakkındaki yazınız beni eskilere, o mektepte okuduğum 1951-954 arasındaki yıllara götürdü. Daha önce de yazmıştım, evimiz (dedemin evi) büyük üç bahçesi, ahırı samanlığı, kuyusu üç bronz lüleli çeşmesi olan konaktı. Dedeniz Muhlis Bey'in konağının ( o zamanlar harap idi, sadece temelleri vardı, bahçesinde oynardık) batısındaki sokak ile Cumhuriyet Mektebi'nin doğusundaki sokak arasında yer alan konaktan bahsediyorum. Yakın zamanlara kadar konağın ve bahçesinin yerinde Ceylanlar Ap. ve bir iki ap. daha vardı. Şimdi ne haldedir bilmiyorum. Sokağa bakan bahçe kapımız mektebin bahçesinin doğusundaki kapıya bakıyordu. 1951 yılında evdeki yaramazlıklarımdan bıktıkları için 5 yaşını bitirir bitirmez babam beni Cumhuriyet Mektebi'ne kaydettirdi Aziz Caner adında kalın siyah çerçeveli gözlüklü çok muhterem bir öğretmenimiz vardı. Başöğretmenimiz Kaya Bey adında biriydi. Kasım Çıtak ve Sıtkı Bey adında öğretmenleri de hatırlıyorum. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Babam manifaturacı olduğu için her sene okul zamanı fakir çocuklara hediye olarak dağıtılmak üzere siyah önlüklük kumaş ve beyaz naylon yaka getirir, öğretmenler odasına bırakırdı.Orada 3 yıl okudum. Teneffüste hademe Mustafa Ağa'nın zilini kapıp çalmak için uğraşırdık. O adamcağız soğuk karlı kış günlerinde evinden getirdiği bazlamaları sobanın üstünde ısıtır, peynir ve çayla yerdi. Aziz Bey öğle paydosunda mektebin bahçesindeki kovanlardan aldığı balı evden getirdiği tereyağ ile fırından aldırdığı lavaş pidelere dürüm yapar fakir öğrencilere dağıtırdı. Mekânı cennet olsun. Sınıf arkadaşlarımdan biri merhum Vehbi Ulusoy Hoca'nın küçük oğlu (emekli prof. diş hekimi) Mutahher Ulusoy aynı zamanda sıra arkadaşım idi.
Ailem 1954 yılı baharında Köseoğlu mahallesine taşınmak durumunda kalınca o zamanki Gazi Paşa (eski İsmet Paşa) mektebinde devam ettim. Hüsnü Köktürk mahalle arkadaşım, babası öğr. Ali Rıza Bey ve hanımı Müjgan Hanım o mahalleden yakın dostlarımız oldular. Gazi Paşa'da değerli oyun ve kitap arkadaşımTaha Akyol ile beraber merhum Rıfkı Bey'in sınıfında iki sene beraber okuduk. Anlayacağınız Cumhuriyet Mektebi'nden mezun olmak kısmet değilmiş. Gazi Paşa'dan oldum 1956'da. Cumhuriyet mektebindeki hayatımı hasretle anarım. Yazınız bana bunları hatırlattı. Mektebin haline çok. ama çok üzüldüm. Biz tarihne taparcasına bağlı, ama ondan kalan izleri hoyratça ve zalimce silmeyi pek seven bir milletiz maalesef. Selam ve saygılar.
A.Y. Ocak