Bir yazımda benden on iki yaş büyük dayım Yaşar Ceritin Yozgatta sekiz gün süren düğününü anlatmaya çalışmıştım. 1960 yılı Ağustos ayında gerçekleşen düğünde o zamanın ince saz dediğimiz çalgıcılarından bazılarını da isimlerini yazarak yâd etmiştim. Kemancı Mezeliğin İsmail ağa, Defçi Sabri ve annesi Dilkinin Emine, Ermeni Cümbüşçü Nubar, Udcu Rıza, Kemancı Hıdır, Defçi kör Emet ve oğlu Feyyaz.
Gündüz Kırıksokulu abdallar davul zurna çalarlar, hatırlı bir misafir gelirken köçek denilen 13-15 yaş civarında entari giymiş erkek çocukları da parmaklarında ziller ile oynayarak onları karşılardı.
Şehir o kadar sessizdi ki bir sabah uzaktan davul sesi duyduğunuzda bilirdiniz ki şehrin öbür ucunda düğün var. Hele düğün sahibi iki davulcu iki de zurna çalan tutmuşsa vuruşları daha bir ahenkle gelirdi kulağımıza. Onun için demişler davulun sesi uzaktan hoş gelir diye. Geceleri de ince saz ekibi çalardı.
Yozgatın beylerine bahçede kuş sütü eksik bir masa hazırlanır, beyler koyu bir sohbetle demlenirken hanımlar içerde bazen halay bazen çiftetellilerle kendilerini eğlendirirlerdi. Güzel oynayan genç kızların yakınları hadi kalkın hele iki fırlanın da gönlümüz açılsın diye oyuna zorlanırlar. Onlarda biraz naz yapınca anaları hadi öbcelenme kalk gari diye ikaz ederlerdi. Önce nazlanan kızlar sonra oturmak bilmezler bu arada oğluna kız bakan hanımlar da onları çaktırmadan süzerlerdi.
Yozgata yaptığımız ziyaretlerde gördüm ki bu değerli ince saz ustalarının bazılarının isimleri bile hatırlanmıyor. Halbuki o zamanlar çalgıcı diye bahsettiğimiz bu kişilerin her biri birer sanatçı idiler. Hatta çaldıkları enstrümanların belki de virtüözü idiler biz bilincinde değildik.
Anadolu insanı düğününü hasattan sonra yani eline para geçtikten sonra yaptığından düğün yapılacak süre de güz ayları ile sınırlı oluyordu. Bu aylara birde Ramazan ve Kurban bayramları tesadüf ediyorsa iki bayram arası düğün yapılmaz inancıyla düğün işleri tam bir çıkmaza giriyordu. Düğün tarihi kararlaştırılmış ise geriye iki ince saz takımı ayarlamak kalıyordu. Takımlardan birisi kız evinde diğeri oğlan evinde çalacak. İşte asıl problem burada çıkıyordu. Sizin düğünün tarihi, iki ince saz takımının müsait oluğu tarihlere bağlı idi. Eğer kıştan tedbirli olmayıp biraz ihmalkâr davranmışsanız düğününüzün bir ay ileri atılması işten bile değildi. Annemle babamın evlenmesi babamın yedek subaylığı nedeni ile 1943 Yozgatının diz boyu karla kaplı Ekim ayına kalmış. İnce saz problemi olmamış ama annem, misafirlerimiz faytonla bile zor gelmişlerdi diye anlatırdı. Bu kısa girişten sonra bulduğum kadarıyla işte buyurun Yozgatın ince saz çalgıcıları(sanatçıları);
ZODİK HANIM : Asıl adı Fatmadır. Def çalar, hareketli ve esprili olduğundan zodik takma adını almış. 1940 yılında vefat etmiş. Bu gün Sürmelinin en bilinen tavrı Zodik ağzı onun adıyla anılmaktadır. Başka bir söyleniş tarzı da Pezik ağzıdır.
KEMANCI FEYYAZ : Çok güzel keman çalarmış.
DEFÇİ HASAN AĞA : 1970lerde vefat etti.
SAMURGAŞIN İSAK : Çok güzel keman çalarmış. 1930 lu yıllarda vefat etmiş.
ERMENİ NİKOS : Çok güzel keman çalarmış. 1930lu yıllarda vefat etmiş.
UDCU SAMİ : Çok güzel çalar ve söylermiş. 1925 yılında vefat etmiş.
BAĞLAMACI IRIZA : Çok güzel çalar ve söylermiş 1939 yılında vefat etmiş.
İFTARİYE HANIM : Güzel def çalan,güzel sesli,uzun boylu bir hanım imiş
MEZELİK HANIM : İftariye hanımın kızı, def çalan ve güzel sürmeli okuyan bir hanım imiş. 1930lu yıllarda vefat etmiş
MEZELİĞİN İSMAİL AĞA : Çok güzel Keman çalardı. Yozgat düğünlerin vazgeçilmez ince sazcısıydı. Yıllardır peşine düşüp aradığım Ceritzade Hüsnü Efendi ağıtı da İsmail ağanın ses kaydında ortaya çıktı. Bu ağıtı 1978 yılında Sayın Ahmet Demirel Beyefendi bizzat Kemancı Mezeliğin İsmail Ağanın sesinden banda kaydetmiş ve Habib Coşkunsoy kardeşime vermiş. Bu kayıt yapılmasa idi bir ağıtı daha, çalıp söyleyenlerle birlikte kaybetmiş olacaktık. Habip Coşkunsoy kardeşim sonraki günlerde ses kayıtlarını bir CD. ye kaydederek bana göndermek zahmetinde ve lütfunda da bulundu. Allahın rahmeti üzerine olsun İsmail Ağa, binlerce teşekkür Sayın Ahmet Demirel ve binlerce teşekkür yoğun çalışması sırasında günlerce bıkmadan arşivini tarayan değerli Habib Coşkunsoy kardeşim.
EFÜLLÜYE HANIM : Def çalan güzel sesli bir hanım imiş. Asıl ismi Ülviye imiş. Efevari tavırları yüzünden halk Efe Ülviye ismini takmış. Sıra söğüt de ikamet edermiş. Yozgatın hanımlarından birisi, hizmetçisine git de Ülviye hanımdan şunu iste diyerek gönderir. Cahil kız da Efüllüye teyze, hanımım şunu istiyor diye lakabıyla hitap edince çok kızar,hele köpoğlu köpeğe hele, bunu sana kim öğretti biliyom der.
KÖR EMET HANIM : Def çalan ve söyleyen bir hanım. Kemancı Feyyazın annesidir. 1940lı yıllarda vefat etmiş.
DİLKİNİN KIZI EMİNE HANIM: Çok güzel def çalardı. Tefçi Sabri ağanın annesidir.
DEFÇİ SABRİ A⁄A : Dilkinin Emine hanımın oğludur. Çok güzel def çalardı. Başparmağını ıslatarak defin derisine sürer, titreterek çok güzel sesler çıkarırdı.
KEMANCI KAMBUR HIDIR : Sakin bir insanmış, gecenin son şarkısını bitirirken kemanına biiit .tiiii dedirtirmiş.
KEMANCI NAZAR : Çok güzel keman çalarmış. 1940 yılında vefat etmiş.
DEMİRCİ KARAO⁄LAN: Kemancı Nazarın kardeşi. Çok güzel ud çalarmış.
MEHMET UZKOL : Asıl enstrümanı Keman olmakla beraber, ud, cümbüş, kabak kamene,ve bağlamayı da güzel çalarmış.
O günleri yaşayanlar zamanımızın Yozgatına bir türlü alışamıyor. O güzel insanlar sazlarıyla, tavırlarıyla, kibarlıklarıyla çekip gidince meydan teknolojiyi dahi kullanmayı bilmeyen genç kuşaklara kalmış. Yozgatı öylece bırakarak bir lokma ekmek için gurbete çıkıp da bir daha gelemeyenlere ben kısaca anlatayım.
Yozgatta, şimdi her yanı her biri bir çirkinlik abidesi apartmanlar sarmış. Bahçe içindeki evler kalmayınca da düğün evinin anlaştığı kişi, apartmanın önüne yani anayol, cadde, sokak fark etmiyor, birkaç plastik sandalye ile iki devasa hoparlör koyuyor. Ne kadar seviyesiz müzik cd. si var ise yüksek ses yoğunluğu ile sabahtan akşama ortalığı yıkıyor. Komşu binalarda hastamı var, çocuk mu uyuyor, cenazemi çıkmış umurunda değil. Bir görgüsüzlük almış başını gidiyor. Bu şehrin valisi, Emniyet müdürü, Belediye zabıtası yok mudur, bunu da okuyucunun yorumuna bırakıyorum.
Bayramınızı kutluyorum
27.07.2014
27.07.2014
OKUR YORUMLARI
SUZAN
30.07.2014 14:46:00
Sayın Çapanoğlu,Bir şehirde seçilmiş yada atanmış yöneticiler, bulundukları yere medeniyeti taşımadıkları sürece halk kendi imkanlarını kullanarak başkalarının huzur hakkına haksızlık etmeye mahkumdur diye düşünüyorum.Bu şehre park, bahçe, geniş dinlenme alanları yapılmış olsa kimse kimseyi rahatsız etmez. Özel gün kutlamaları buralara taşınır. Daha medenice eğlenilir.Sanıyorum havuzlu bir mekan var. Ancak bu alanlara gidebilmek için ulaşım başlı başına bir sorun. Kira bedeli de ayrı bir külfet.Belediye şehir dışına düğün salonu yapmalı.Taşıma ve kirayı ucuz tutmalı ki halk bu rezaletten kurtulsun.
Müzisyenler konusuna gelince,kör elmastan ne anlar. Onun için camda bir cevherde. Biz cevherlerimizi cam bildik. Çoğu zaman aşağıladık, horladık, dışladık. Kıyım kıyım kıydık kırdık ve de kovduk.Onlar öyle değerliydiler ki,kendi yürekleri kan ağladı fakat yinede halkını eğlendirmekten vazgeçmediler.Şimdi arkalarında bıraktıkları eserler için ince iğneyle kuyu kazılsa bulunamaz.Yozgat kültürü çok zengin, çokta medeniymiş. Sizin yazılarınızı okudukça daha iyi anlaya biliyorum. Ne çare ki gerçekten yozlaştırılmış.Abdalları horlayıp kovdular ama kendimiz o sanatı icra ettiğimizi zannederek, kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz.
Huzur dolu bir Yozgat hayalini kaybetmemek dileğiyle Selamlar.. Hürmetler
SUZAN
30.07.2014 14:46:00Sayın Çapanoğlu,Bir şehirde seçilmiş yada atanmış yöneticiler, bulundukları yere medeniyeti taşımadıkları sürece halk kendi imkanlarını kullanarak başkalarının huzur hakkına haksızlık etmeye mahkumdur diye düşünüyorum.Bu şehre park, bahçe, geniş dinlenme alanları yapılmış olsa kimse kimseyi rahatsız etmez. Özel gün kutlamaları buralara taşınır. Daha medenice eğlenilir.Sanıyorum havuzlu bir mekan var. Ancak bu alanlara gidebilmek için ulaşım başlı başına bir sorun. Kira bedeli de ayrı bir külfet.Belediye şehir dışına düğün salonu yapmalı.Taşıma ve kirayı ucuz tutmalı ki halk bu rezaletten kurtulsun.
Müzisyenler konusuna gelince,kör elmastan ne anlar. Onun için camda bir cevherde. Biz cevherlerimizi cam bildik. Çoğu zaman aşağıladık, horladık, dışladık. Kıyım kıyım kıydık kırdık ve de kovduk.Onlar öyle değerliydiler ki,kendi yürekleri kan ağladı fakat yinede halkını eğlendirmekten vazgeçmediler.Şimdi arkalarında bıraktıkları eserler için ince iğneyle kuyu kazılsa bulunamaz.Yozgat kültürü çok zengin, çokta medeniymiş. Sizin yazılarınızı okudukça daha iyi anlaya biliyorum. Ne çare ki gerçekten yozlaştırılmış.Abdalları horlayıp kovdular ama kendimiz o sanatı icra ettiğimizi zannederek, kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz.
Huzur dolu bir Yozgat hayalini kaybetmemek dileğiyle Selamlar.. Hürmetler