Yozgat, okumuş insanı çok olarak bilinen şehirlerimizden biridir. Gerçekten de öyledir. Şöyle üstünkörü bir araştırma yapılsa bile bu şehir ahalisinden çıkmış Osmanlı vezir ve paşaları, valiler, Yüksek Yargı üyeleri, Elçiler, Büyükelçiler, Öğretim üyeleri, Profesörler vb. çok fazla ünlü isimle karşılaşılır. Bunda Osmanlı döneminin son yıllarının ve Cumhuriyet döneminin ilk liselerinden birisi olma şerefini taşıyan Yozgat Lisesinin (1895) de payı olduğu muhakkak. Zira şimdi sosyal ve ekonomik açıdan Yozgat’tan çok ileri durumda olan komşu illerin çoğunda lise bulunmadığından okumaya hevesli çocuklar da hep Yozgat Lisesinden yetişmişlerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Arap harflerinden Latin harflerine dönülmesi sırasında bazı işgüzar ve değer bilmez valiler, binaların üzerindeki Arap harfli, eski Türkçe mermer kitabeleri kazıyıp yok ettiklerinden Lisenin kitabesi de kazınıp kırılıp yok edilmiştir. Hâlbuki çeşmesinden camisine, okulundan köprüsüne kadar her eserin üzerindeki bu kitabeler o eserin nüfus cüzdanıdır. Her ne kadar Çapanoğulları tarafından yapıldı diye rivayet edilirse de ( Çapanoğlu Ahmet Şakir Paşa’nın II. Abdülhamit’in Başyaveri olduğu dönemde ) kimin tarafından yaptırıldığı hakkında eldeki kaynaklarda da maalesef kesin bilgi yoktur.
Ne acıdır ki bunca yüksek mevkilerdeki bu toprağın çocuklarının doğup büyüdükleri suyunu içip ekmeğini yedikleri ata toprağına pekde faydaları olmamıştır. Bir şairimizin ” o güzel insanlar güzel atlara binip boynu bükük gittiler ” sözü gibi bu şehir sanki öksüz kalmış gibidir.
Yaşadığı dönemde Yozgat’ın münevver bir şehir olmasında ve kalkınmasında Çapanoğlu Süleyman Bey, oğulları Abdülfettah Bey (Kazasker, Mekke Kadısı), Abbas Hilmi Paşa (Sürre Alayı Emini) ile Mehmet Celalettin Paşa’nın (Vezir) ve torunları Ağah Efendi (Gazeteci ve Büyük Elçi), Ahmet Şakir Paşa (Müşir=Maraşal) büyük rolü olmuştur. Mehmet Celalettin Paşa vezirdir ama zamanın padişahı, baba Süleyman Bey’e de hilat giydirip vezir muamelesi yapmıştır. Ünlü İngiliz Seyyah J.D.M.Kinneir’in tarifi ile “kar gibi beyaz sakallı, güzel bakışlı her öğünde mutfağında 300 kişilik yemek çıkan” Süleyman bey, çevre illerde yaşayan ticaret erbabı ve zanaat sahibi Ermeni ve Yahudi vatandaşları Yozgat’a davet ederek bilhassa gümüş işlemeciliğinde (savatçılık) Yozgat’ı en önemli merkez yapmıştır. Süleyman Bey, aynı zamanda çok yazan çok okuyan ilim ve irfan sahibi bir insandır. Misafiri M.Kinneir’den Fransa imparatoru Napolyon hakkında geniş bilgiler edinmişti. İleri görüşlü, yeniliklere açık, bilgili, kültürlü ve siyaseti iyi bilen bir insandır. Demirli medrese kütüphanesinde muhafaza ettirdiği ve zamanın Hukuk ve din ulemaları, şairleri vb. tarafından yazılmış hukuki ve dini konuları ihtiva eden el yazması 584 adet birbirinden değerli kitabın listesini bizzat kendi el yazısı ile kaydettiği defteri, ailemize kalan en değerli hatırasıdır. Bu defter su kâğıdı diye anılan gerektiğinde su ile silinip tekrar yazılabilen aharlı bir kâğıttan yapılmıştır. Sayfa ölçüsü 15X27 cm ebadında olup 48 sayfadır. Her kitabın adı, ünlü hattatların yazdıkları besmele istifi gibi çok düzgün ve estetik bir şekilde Arap harfleri yani eski Türkçe ile yan yana ve üst üste aynı sırada ve aynı hizada olmasına özen gösterilerek siyah çini mürekkeple yazılmıştır. Uzun süre, defteri her nasılsa görenler bunu Çapanoğlu sülalesinin aile secere’si (soyağacı) sanmışlar ve aile arasında da böyle yayılmıştı. 1970 yılında çok sevdiği bir öğrencisi vasıtası ile kendisine ulaştığım Rahmetli Prof. Ahmet Caferoğlu defter içindeki kitapların isimlerini eski Türkçe yazıdan günümüz Türkçesine çevirme lütfûnda bulundu. Süleyman Bey hattatlığı ile de tanınan bir insandı. Yozgat’ta pazartesi günleri Pazar kurulmasına müsaade edilmesine ilişkin, Kapı Kethudası’na kendi el yazısı ile gönderdiği Ka’ime (dar ve uzun kâğıda yazılan yazı) ancak hattatların yazabileceği bir zarafettedir. “Çapanoğlu’nun abdest suyu gibi” darb-ı meseli de buradan çıkmıştır. Divit ile çok yazı yazan Süleyman Bey, abdest alırken leğendeki su, parmaklarındaki mürekkepler yüzünden hep bulanık olurmuş. Defterin içi gibi dışına da çok özen gösterilmiş, kapağının iç kısmı ve Miklep (sayfa ayıracı) altın varakla tezhip edilmiş kahverengi deri ile, kapağın dış kısmı ve Miklep’in dış yüzü de siyaha yakın yeşil renkli bir deri ile kaplanmış ve yine altın varakla tezhip edilmiştir. Defterin içinde bir de teslim tutanağı yer almaktadır. Osmanlıca tanzim edilen tutanakta mealen şöyle yazar. “ Saray Kapucubaşılarından Bozok Sancağı Mutasarrıfı olan Yüce, kerem sahibi, Çapanoğlu saadetlü Süleyman Bey Hazretlerinin ekteki defter müfredatını, vakfın maksadına uygun olarak ve vakıf mütevelilerinin buyruklarına uygun şekilde, Padişahın Huzura Kabul Kapısının Kapucubaşılarından soylu Abdülfettah Bey Hazretlerine tesliminden sonra, huzurlarında karşılıklı görüşerek hükm olunan vakıf kitaplarının Hafızı Kitap olan faziletli Kara Musa Efendiye, kütüphaneden dışarı çıkarılmamak şartıyla teslim olunan müfredat defterleridir ki aşağıdaki gibi zikr olundu”.
Ne yazıktır ki Çerkez Ethem ve tayfasının çok kanlı bir şekilde bastırdığı Çapanoğlu olayları başkaldırısı sırasında, baştanbaşa yakılıp yıkılan ve talan edilen Çapanoğullarının ve onlara akraba olanların konakları ile birlikte Demirli Medresede yanmış, içindekiler külliyen yok olup gitmiştir. Sözün kısası:, o güzel ve zarif insanlar güzel atlara binip boynu bükük gittiler vesselam….
09.11.2011
OKUR YORUMLARI
Mehmet
15.06.2014 23:26:00
Yozgatın kültürel anlamda parlak geçmişiyle ilgili güzel yazı. Aynı zamanda Çerkez Etem kıyım ve tahrifatınada ışıktutuyor. Kaleminize sağlık sayın Abdülkadir ÇAPANOĞLU.
Yılmaz BİRYILDIRIR
13.11.2011 22:37:00
Yazınızı ilgi ile okudum. İnternette Yozgat ile ilgili sayfalara bakarken sizin Çapanoğlu hadisesi bir isyanmıdır yazınız dikkatimi çekmişti. Çok güzel hazırlanmış bir tarih yazısı idi.Gerçek şu ki hem Çapanoğlu ailesi hem de Yozgat halkı bu olaylar yüzünden çok acılar yaşamış. Yazınız ile ilgili aldığım notlarda Sayın Osman Karacanın bir sözü çok hoşuma gitmişti. Sayın Karaca Çapanoğulları için şöyle diyormuş devlete sadakat vatana ihanet sayıldı. Sanırım yaşanan bunca olayı en güzel tarif eden cümle bu olmuş. Yazılarınızın devamını diler saygılar sunarım. YILMAZ
Ahmet Danıska
13.11.2011 20:08:00
Abdulkadir bey,yazınızı okuyunca okumayı seven bir Yozgatlı olarak çok büyük üzüntü duydum.Elbette yanan konaklar vs. hepsi acı olaylar ateş düştüğü yeri yakıyor ama her ne kadar mal canın yongası derlerse de netice itibariyle insan sonunda başını sokacak bir yer mutlaka bulacaktır, yeter ki sonunda ölüm olmasın.Yitirilen malın yerine başkası alınır konur ama yanan el yazması kitapların yerine yenisi nasıl konacak. Çok yazık olmuş. Maalesef cehalet her devirde hıncını kitaplardan alıyor.Çapanoğlu Süleyman bey hakkında daha tafsilatlı bilgi verirseniz memnun oluruz.İyi çalışmalar dilerim. AHMET
Nihal
12.11.2011 09:45:00
lise tahsilini müteakip Yozgattan ayrılmak zorunda kalan bir hemşehriniz olarak yazınızı dikkatle okudum.Bu vesile ile çapanoğlu süleyman beyi tanıma ve sizi de okuma fırsatı buldum.size teşekkür ediyor,merhumada allahtan ranhmet diliyorum.Bu neviden yazılarınızı bekliyorum.hürmetlerimle..
sinan
11.11.2011 10:47:00
abdulkadir bey ,yazınızı gerçekten çok beğendim.Bütün yozgatlılara tarihi manada feyz verdiğinizi bilmenizi isterim.geçmiş bayramınız kutlu olsun.
Eyup
09.11.2011 20:29:00
Abdulkadir bey,ben şahsen çapanoğlu süleyman beyin bu kadar kabiliyetli ,marifetli ve maharetli birisi olduğunu bilmiyordum.sayesinde öğrendik.yozgatlı geçmişiyle ne kadar iftihar etse yeridir..selamlar
Rana
09.11.2011 19:09:00
Yazınızda verdiğiniz tarihi yozgat bilgilerinden faydalandım.hoşgelmişsiniz ama dopdolu gelmişsiniz, bayramınızı tebrik ederim. başarı dileklerimle..
Adnan
09.11.2011 18:57:00
Ha şöyle bize yozgatın yakın tarihini böyle sizin gibi bilinçli anlatacak biri gerekliydi.bize çok güzel bilgiler naklettiğiniz için teşekkür ederiz.bayramınız kutlu olsun
Mehmet
15.06.2014 23:26:00Yozgatın kültürel anlamda parlak geçmişiyle ilgili güzel yazı. Aynı zamanda Çerkez Etem kıyım ve tahrifatınada ışıktutuyor. Kaleminize sağlık sayın Abdülkadir ÇAPANOĞLU.
Yılmaz BİRYILDIRIR
13.11.2011 22:37:00Yazınızı ilgi ile okudum. İnternette Yozgat ile ilgili sayfalara bakarken sizin Çapanoğlu hadisesi bir isyanmıdır yazınız dikkatimi çekmişti. Çok güzel hazırlanmış bir tarih yazısı idi.Gerçek şu ki hem Çapanoğlu ailesi hem de Yozgat halkı bu olaylar yüzünden çok acılar yaşamış. Yazınız ile ilgili aldığım notlarda Sayın Osman Karacanın bir sözü çok hoşuma gitmişti. Sayın Karaca Çapanoğulları için şöyle diyormuş devlete sadakat vatana ihanet sayıldı. Sanırım yaşanan bunca olayı en güzel tarif eden cümle bu olmuş. Yazılarınızın devamını diler saygılar sunarım. YILMAZ
Ahmet Danıska
13.11.2011 20:08:00Abdulkadir bey,yazınızı okuyunca okumayı seven bir Yozgatlı olarak çok büyük üzüntü duydum.Elbette yanan konaklar vs. hepsi acı olaylar ateş düştüğü yeri yakıyor ama her ne kadar mal canın yongası derlerse de netice itibariyle insan sonunda başını sokacak bir yer mutlaka bulacaktır, yeter ki sonunda ölüm olmasın.Yitirilen malın yerine başkası alınır konur ama yanan el yazması kitapların yerine yenisi nasıl konacak. Çok yazık olmuş. Maalesef cehalet her devirde hıncını kitaplardan alıyor.Çapanoğlu Süleyman bey hakkında daha tafsilatlı bilgi verirseniz memnun oluruz.İyi çalışmalar dilerim. AHMET
Nihal
12.11.2011 09:45:00lise tahsilini müteakip Yozgattan ayrılmak zorunda kalan bir hemşehriniz olarak yazınızı dikkatle okudum.Bu vesile ile çapanoğlu süleyman beyi tanıma ve sizi de okuma fırsatı buldum.size teşekkür ediyor,merhumada allahtan ranhmet diliyorum.Bu neviden yazılarınızı bekliyorum.hürmetlerimle..
sinan
11.11.2011 10:47:00abdulkadir bey ,yazınızı gerçekten çok beğendim.Bütün yozgatlılara tarihi manada feyz verdiğinizi bilmenizi isterim.geçmiş bayramınız kutlu olsun.
Eyup
09.11.2011 20:29:00Abdulkadir bey,ben şahsen çapanoğlu süleyman beyin bu kadar kabiliyetli ,marifetli ve maharetli birisi olduğunu bilmiyordum.sayesinde öğrendik.yozgatlı geçmişiyle ne kadar iftihar etse yeridir..selamlar
Rana
09.11.2011 19:09:00Yazınızda verdiğiniz tarihi yozgat bilgilerinden faydalandım.hoşgelmişsiniz ama dopdolu gelmişsiniz, bayramınızı tebrik ederim. başarı dileklerimle..
Adnan
09.11.2011 18:57:00Ha şöyle bize yozgatın yakın tarihini böyle sizin gibi bilinçli anlatacak biri gerekliydi.bize çok güzel bilgiler naklettiğiniz için teşekkür ederiz.bayramınız kutlu olsun