A.Kadir ÇAPANOĞLU

A'DAN Z'YE

YOZGAT MEBUSU HAYRULLAH EFENDİ

Cennetmekân babaannem Esma Hanım’ın babası ve Yozgat eski evkaf müdürü olan Hayrullah Efendi, Yozgat mutasarrıfı olan büyük dayım Çapanoğlu Edip Bey ile birlikte 24 Temmuz 1908 Meşrutiyet Meclisine, İttihat ve Terakki Partisi adayları olarak Yozgat Sancağından Ankara Vilayeti Mebusu olarak aday gösterilmişlerdi. O zaman ki yasaya göre iki dereceli seçim vardı. Müntehib-i Sani denilen seçmenlerden (İki dereceli seçimler¬de, ikinci seçici, ikinci seçmen) Edip Bey 95 ve Hayrullah Efendi ise 73 oy alarak milletvekili seçilmişlerdi. 1908 de Yozgat, Çorum, Kırşehir, Kayseri, sancakları Ankara vilayetine bağlıydı.

Duygusal bir insan olan ve isteği dışında milletvekili seçilen Hayrullah Efendi, Sarıtopraklık mevkiinden Ankara’ya müteveccihen kurbanlarla uğurlanırken yaşlı gözlerle “ben oralara layık mıyım ki, gönderiyorsunuz” demişti.

Eşi Zehra Hanım da, anne tarafından Çapanoğlu olan Hayrullah Efendi, kaderin bir tecellisi olarak kızı Esma Hanımın da dedem Muhlis Bey ile evlenmesi neticesi ikinci kere akraba olacaktı. Muhlis Bey’in annesi Fitnat Hanım da Edip Bey’in ablasıydı. Böylece birkaç koldan akraba olan Hayrullah Efendi ve Edip Bey, mebuslukları süresince devlet merkezi olan İstanbul’un Beyoğlu semtinde, Galatasaray Lisesinin yanındaki bugünkü Çapanoğlu Sokağı’nda aynı apartmanın iki dairesinde üç yıl komşu olarak oturmuşlardı. Bu sokağın ismi buradan gelmektedir. Galatasaray Lisesi (Çapanoğlu Sokak.) 41.032532 enlem ve 28,980070 boylamda yer almaktadır. Semt/Mahalle olarak Kuloğlu Mah. ve Beyoğlu ilçesine bağlıdır. (Hayrullah Bey’in cebbar kızı babaannem Esma Hanım için bkz. “BİR ZAMANLARIN YOZGAT’I 3” )

1908-1912 Meclis-i Mebusan’ına 281 milletvekili sayısı belirlenmiştir.

Ankara vilayeti sancaklarından seçilen mebuslar şunlardı;

Ankara vilayeti mebusları; Hac ı Mustafa Efendi, Kasım Nuri Efendi, Mahir Sait Bey, Talat Bey.

Yozgat sancağı mebusları; Çapanoğlu Edip Bey, Hayrullah Efendi.
Çorum sancağı mebusları; Ali Osman Bey, Mehmet Münir Bey.
Kayseri sancağı mebusları; Hacı Kasım Efendi, Ömer mümtaz Bey.
Kırşehir sancağı mebusları; Ali Rıza Bey, Mahmut Mahir Efendi.

Edip Bey, İttihat ve Terakki Partisini ve liderlerinin son zamanlardaki hukuksuzluklarını ve ahlaki davranışlarını şiddetle tenkit edip parti mensupları ile anlaşamadığı için milletvekilliğinden ihraç edilmiş, Hayrullah Efendi’de ikinci kez seçilememiştir. Çapanoğlu Edip Bey ve Hayrullah Efendi’den boşalan yerlere ise Köprülüzade Kazım Efendi ve Emekli Emniyet Gen. Müd. Şakir Bey seçilmişlerdir.

Hayrullah Efendi, 16 Ağustos 1909’da çıkartılan ve Türk tarihinin derneklerle ilgili ilk kanunu olan Cemiyetler Kanununun 18. Maddesi ile İstanbul’un bile satılabileceğine dikkat çeken ilk kişidir. Cemiyetler Kanunun ikinci bölümü, meclise sunulan layiha ve ilk görüşmelerde, 17.,18., 19., 20. ve 21. Maddelerin görüşülmesi sırasında da görüşlerini belirten Hayrullah Efendinin en ilginç yaklaşımı, 18.maddenin “İstanbul’u satmaya” yönelik bir adım olduğu şeklindeki değerlendirmesiydi. Yozgat Milletvekili Hayrullah Efendi, cemiyetlere bırakılan veya hibe edilen malların mutlaka hükümete bildirilmesini istiyordu. Çünkü haber verilmemesi halinde bırakılan para veya malların cemiyet tarafından elde edilememesi veya sahiplenememesi gibi bir durum ortaya çıkması ihtimali vardı. Vasiyet veya hibe edilen mal taşınmazsa veya cemiyetin görevini yerine getirmesinde işe yaramıyorsa, cemiyete bu malı satma hakkının verilmesinin doğru bulmadığını belirttikten sonra bu durumun sakıncalarına işaret eden Hayrullah Bey, cemiyet kendisine bırakılan taşınmazları hükümete haber vermeksizin, değerlendirmeye karar verip, bir de vakıfların mübadelesine izin verilirse yabancı bankalar tercih edilerek bu yapılar, rehin verilip karşılığında para alınacağını bu paraların ຦’si geri ödenemezse de eldeki bütün emlâkin kaybedilebileceğini ileri sürüyordu. Karahisar Milletvekili Ömer Feyzi Efendi, Hayrullah Efendi’nin bu konuşmasına hükümet içerisinde hükümet olur, sözleriyle destek vermiştir. Hayrullah efendinin bundan yüz küsur yıl önce yaptığı bu konuşmayı konunun önemine binaen aynen alıyorum;

HAYRULLAH EFENDİ (Yozgat)—Arkadaşlar, bu madde gayet mühimdir. Bu, âdeta İstanbul'u satmaya bir adımdır. Ben buna lüzumundan fazla bir ehemmiyet vermek istiyorum. İzah edeyim. Şimdi bu maddede nazarı ehemmiyete alınan nokta nedir? Emvali gayrimenkuledir. Bakın ne diyor. «Mal, gayrimenkule olduğu halde, ister Hükümetin... ilh, cemiyet kabul edemez» diyor. Vasiyet ve hibe edi¬len mal, gayrimenkul olduğu halde cemiyetin vazifesini İfa etmek hususunda lüzumu olmadığı halde yani bir fabrika falan yapmadığı halde bunu satar diyor. Bu mecburiyeti neden görüyor? Benden iyi bilirsiniz ki bir beldenin, bir kıt ‘anın sahibi hakikisi kimdir? Ben itikadımı, hissiyatımı söyleyeyim, bir kıt ‘anın sahibi hakikisi kimdir? Orada müsakkafat (üzeri damla örtülmüş yer) ve araziye malik olandır. Şimdi cemiyet, farz edelim birtakım emvali gayrimenkule tasarrufuna karar veriyor. Hükümete de haber vermiyor. Yakınlarda gelecek bir iş vardır. Şimdiden nazarı dikkatinizi celp ederim. Vakıfların itidali (aşırı olmama) meselesidir. Yarın bunun üzerine bir de vakfın istibdali (mübadele) meselesini zammediniz. Herkes yeddin deki icazetiyle vâkfın istibdaline müsaade verildi mi gelecek ecanib (yabancı) bankasına onu terhin edecek, rehin verip para alacak. Rehin verip para alan, yüzde ellisini ödeyemeyecek (Gürültü) Lütfediniz, eğer Hükü-metin haberi olmaksızın tasarruf ederse, bir gün elimizden bütün emlâk gider.

ÖMER FEYZİ EFENDİ (Karahisarı Şarki)— Hükümet içinde Hükümet olur.
HAYRULLAH EFENDİ (Devamla)—Yahut şu kadar sülüsânı(üçte ikisi) kimin? Sahibi bunlardır, siz ne söylüyorsunuz (Gürültü). Bendeniz daha izah edemiyorum. Çünkü pek o kadar izaha iktidarım yoktur, bu böyledir. Cemiyet bir mülk almıyor, emlak alıyor efendim. Bir cemiyetin eline İstanbul geçerse ne olur, bir şahsın eline geçerse ne olur? 16 madde bulunan birinci bölümün ilk maddesinde; “Cemiyet eşhas-ı müteaddide tarafından malûmat veya mesailerini sureti daimede bittevhit mukasemei rıbıhtan gayrı bir maksatla teşkil edilen heyetti r.” denilmektedir. Bu madde ile cemiyetin tanımı, çeşitli şahıslar tarafından, sorumluluğu paylaşılan ve kâr amacı gütmeyen, bu maksatla oluşturulan heyet olarak yapılmaktadır. Bu maddeye “suret-i daime” sözünün kişileri mahkûm etmek anlamına geleceği düşüncesiyle Serfice Milletvekili Yorgo Boşo Efendi itiraz ederek, ifadenin kanun metninden çıkartılmasını teklif etmiştir. Yozgat Milletvekili Hayrullah Efendi, Yorgo Efendi’nin itirazına, amacın önemli olduğunu, şahısların sadece araç olduğunu vurgulayarak cevap verdikten sonra birinci madde üzerinde oylamaya geçilmiş ve “suret-i daime” ifadesiyle birlikte bu madde kabul edilmiştir.

18 Şubat 1324 tarihinde yine bir takrir verir. Bu takririnde Yozgat'a 8 saat bir me¬safeden Kengırı ve Kastamonu'ya doğru her yanda yeraltında tuz madenleri olduğu halde 60 paraya satıldığını. Yurt dışından ithal edilen ve zirai ve sınai faaliyet neticesi üretilen şekerin bile 60 paradan satıldığını, fukaranın yavan çorbasını tuzsuz bıraktığı gibi, senede bir kere olsun tuz verilmeyen hayvanat-ı ehliyenin ve bahusus ağnamın (koyunların) bu yüzden birçok hastalığa maruz kalmasıyla külli telefata sebebiyet verildiğinden bahseder. Görüşülmek üzere bütçe encümenine havale edilmesini ister.

REİS — Bunun nazarı dikkate alınıp alınmamasını arzu edenler elini kaldırsın. (Eller kalkar). Ekse¬riyet var. Bütçe Encümenine havale olundu.

Yine bir oturumda Meclis-i mebus ’anda bu kere memur fazlalığı konuşuluyor. Bir hatip şöyle söylüyor. Gerek İstanbul içinde, gerek vilâyâtta, zahmet buyurup da bir daireye gitseniz ne göreceksiniz orada? Her bir odada, odanın istiabından fazla olarak her bir masa önünde ikişer, üçer efendi göreceksiniz. O efendilerde birer yığın kâğıt içinde oturup kalıyorlar. Birisine müracaat ederseniz, falan efendi (burada yoktur diyor. Kendisi bugün gelmemişti, yarın geliniz. Yarın gidersiniz öteki masanın önüne. Her bir masa üzerine birer efendi güya tayin olunmuş, Haftada bir defa ya gelip, ya gitmez. İşte bu yolda devam ediyor umum işlerimiz. Herkes de aybaşında maaş istiyor. Biz o maaşları yetiştirmek için pek ağır faizli istikraz yapıyoruz. Kaldı ki, vilayâttaki ahalimiz açlıktan ölüyor bugün. Hayrullah Efendi de özetle şöyle cevap verir; Doğrudur söyledikleri. Lâkin bu doğru sözlerin zamanı mıdır, değil midir? Çünkü bendenizin fikrimce tensikattan (işten çıkarılma) bir şey çıkmaz. Bendenize kalırsa, maaş hususunu da tensik edelim, O da küçüklerin maaşına kendilerine dokun-mayalım, lâkin büyüklerin maaşlarını haddi layığına indirelim, bir zamana kadar. Ne zamana kadar? İkinci içtima ki Teşrinievveldir.

Hayrullah Efendi’nin değişik konularda 14 civarında takriri var ben sözü uzatmadan kendimce önemli gördüğüm birkaçını sizlerle paylaştım. Umarım bağışlarsınız.

Mebusluktan sonra Hicazdaki kutsal emanetlerin muhafazası için Cidde Vakıflar Müdürlüğüne tayin edilen Hayrullah Efendi, orada hırsızlık yapmak isteyen hain Araplar tarafından öldürülür. Hayrullah Efendinin 8 çocuğundan en büyüğü Boğazlıyan, Konya Ereğli Kaymakamlığı, Diyarbakır, Kastamonu, Samsun ve Ankara valiliği yapan Avni Doğan Bey’dir. (d. 1892, Yozgat ö. 14 Haziran 1965). Türk bürokrat ve siyasetçisidir. Mülkiye mezunu olup, Sivas Divân-ı Harbî Örfî Askerî Kâtipliği, TBMM II. Dönem Bozok, III., IV. ve V. Dönem Yozgat, VI.ve VII. Dönem Çankırı Milletvekilliği, II. Dönem Şark İstiklal Mahkemesi Üyeliği, II. ve IV. Dönem Divân-ı Riyâset İdâre Memurluğu, II., III. ve IV. Dönem Divân-ı Riyâset Kâtipliği, TBMM IX. Dönem Yozgat, XI. Dönem Ankara Milletvekilliği ile Kurucu Meclis Ankara İli Temsilciliği, XII Dönem Kastamonu Milletvekilliği ile 26. Hükümet Devlet Bakanlığı yapmıştır. Türkiye’de ilk sendika kurulmasında ve Hatay’ın Türkiye sınırları içine iltihak edilmesinde önemli çalışmaları olmuştur.

Kaynakça: T.B.MM TUTANAK DERGİSİ-MECLİS-İ MEBUSAN TUTANAKLARI
AZMİ ÇAPANOĞLU-TARİHSEL, HUKUKSAL, SİYASİ YÖNDEN MİLLİ MÜCADELE
AZMİ ÇAPANOĞLU- ORTA ANADOLU AYAKLANMALARI-YOZGAT İSYANI

18.04.2016
OKUR YORUMLARI
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
15.06.2016 11:35:00


Sayın İsmail Aslan Bey, ilginize çok teşekkür ederim. Okuyucuyu sıkmamak için yazılarımıızı mümkün olduğunca kısa ve öz yazmaya çalışıyoruz. Bu yüzden bazı bilgiler eksik kalabiliyor. Hatırlatmanız üzerine en azından burada bir kere daha hatırlatmayı uygun gördüm. Selam ve saygılarımla.

Yozgat mebusu Hayrullah Efendi Sorgun Eymir köyü asıllı Emir bin Süleyman oğlu Arif Efendinin oğludur. Hicri 1281, miladi 1855 yılında dünyaya gelmiş 1908 Meclis-i Mebusanı’nda mebusluk görevinde bulunmuş, Edirne ve İstanbul’da evkaf müdürlükleri, kavaninilik (her türlü kusur ve eksiklikten uzak ve temiz olan) yani mali danışmanlık yapmıştır. Mebusluktan sonra Hicazdaki kutsal emanetlerin muhafazası için Cidde Vakıflar Müdürlüğüne tayin edilen Hayrullah Efendi, orada hırsızlık yapmak isteyen hain Araplar tarafından öldürülür. Cennetmekân rahmetli kuzenim yeğeni Zehra Gülcem Artam, yazılı ve sözlü görüşmelerimizde Mekke-i Muazzama da görev yaparken İngilizlerin eline esir düştüğünü ve Seyidi Beşir usera kampında 1916 yılında vefat ettiğini söyler. Hayrullah Efendi, şair, matematikçi ve âlimdir. Yozgat’ın 1/2500 ölçekli haritasını çizmiştir. Hayrullah Efendinin 6 çocuğundan en büyüğü Boğazlıyan, Konya Ereğli Kaymakamlığı, Diyarbakır, Kastamonu, Samsun ve Ankara valiliği yapan Avni Doğan Bey’dir. (d. 1892, Yozgat ö. 14 Haziran 1965). Türk bürokrat ve siyasetçisidir. Mülkiye mezunu olup, Sivas Divân-ı Harbî Örfî Askerî Kâtipliği, TBMM II. Dönem Bozok, III., IV. ve V. Dönem Yozgat, VI.ve VII. Dönem Çankırı Milletvekilliği, II. Dönem Şark İstiklal Mahkemesi Üyeliği, II. ve IV. Dönem Divân-ı Riyâset İdâre Memurluğu, II., III. ve IV. Dönem Divân-ı Riyâset Kâtipliği, TBMM IX. Dönem Yozgat, XI. Dönem Ankara Milletvekilliği ile Kurucu Meclis Ankara İli Temsilciliği, XII Dönem Kastamonu Milletvekilliği ile 26. Hükümet Devlet Bakanlığı yapmıştır. Türkiye’de ilk sendika kurulmasında ve İstiklal savaşımız sırasında Adana’da Fransız işgaline karşı yiğitçe göğüs germiş, gazete çıkarmış Hatay’ın Türkiye sınırları içine iltihak edilmesinde önemli çalışmaları olmuştur. Kimya mühendisi ve ressam olan kuzenim Zehra Gülcem Artam’ı yakalandığı menhus hastalık yüzünden çok genç yaşta kaybettik. Biraz dinlenmesi için İstanbul’a davet etmiştim, çok rahatsız olduğunu gelemeyeceğini söylemişti. Ben Ankara’ya gitmeye karar verdim ama ölüm haberi geldi. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun.

İsmail arslan
07.06.2016 23:45:00

Sayın Abdülkadir bey;
Hayrullah Efendinin babası Emir Süleyman ağa nın Eymirli olduğuna dair elinizde bir belge ve bilgi varmı selamlar

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ