YOZGAT SARACILI (SARIHACILI) KÖPRÜSÜ
Değerli okurlar 03-05 Mayıs 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen III. ULUSLARARASI BOZOK SEMPOZYUMU bildiri kitabını incelerken Yozgattaki bazı taş köprüler ile ilgili yazı dikkatimi çekti. Yozgata 5 km. mesafede Yozgat Ankara karayolu kenarında Sarıhacılı mevkiindeki taş köprü hakkında bir bilgiye rastlamadım.
Eğitimci yazar ve Yozgatın canlı tarihi değerli araştırmacı Cennetmekân Yılmaz Göksoy Hocamın Şimdi yarısı yıkıldı, içimizde bir yaradır sözüyle tarihi değerini anlatmaya çalıştığı köprünün aşağıdaki fotoğraflarını, 2008 yılı Ağustos ayında Yozgatta geçekleştirdiğimiz Birinci Çapanoğulları Buluşması günlerinde eşim Nedret Çapanoğlu çekmişti. İyi ki çekmiş, şimdi yarısı yok.
Mermer Kitabesi çalınan köprü hakkında ne yazık ki fazla bir bilgimiz yok. Hâlbuki bu kitabeler duvarına asılı oldukları eserlerin nüfus kâğıtlarıdır. Kim yaptırmış, kim yapmış, ne zaman yapılmış bütün bu bilgiler bu kitabelerde yazar.
Rahmetli Bahri Bacanalı Beyefendinin büyük oğlu rahmetli Yalçın Bacanlı ağabeyimden ve Yozgatın canlı tarihi Rahmetli Yılmaz Göksoy Hocamdan edindiğim bilgilere göre Köprü inşaatının yüklenicileri dedem Muhlis Çapanoğlu ile yine akrabamız olan Bahri Bacanlı imişler. 1944 yılında inşa edilmiş. Derler ki o zamanın imkânları ile yapılan köprünün testi de o zamanın imkânları ile yapılmış.
Köprünün üzerinden iş makinesi bir yol silindiri geçirmişler, Bahri Bey ve kontrol mühendis Hasan Çıngı Bey altına girip bakmışlar ki bir fevkaladelik var mı? 64 yıl sonra üç kuzen üstünde yürüyerek mizahi anlamda bizde test etmiştik. Fotoğrafta da görüldüğü gibi aşağı yukarı 75 yaşındaki köprü ve taşları hâlâ sapasağlam ayaktaydı. Taşlarında ve harcında en ufak bir aşınma dökülme yoktu. Sanat Tarihçi rahmetli Sayın Prof. Hakkı Acun tarafından tarihi eser olarak tescil ettirilmişti. Bu fotoğraf çekildikten birkaç yıl sonra köprünün yarısı karayolları tarafından yeni yapılan duble asfalta k urban edilmiş. Yazık olmuş.
Değerli eğitimci ve araştırmacı rahmetli Yılmaz Göksoy ağabeyimle yaptığımız bir sohbette de Muhlis Beyden şöyle söz etmişti. Yozgat Yerköy yolu, eskiden Eskipazar mahallesinden aşar, Sarıhacılı köyünün güneyinden, tepeden dik bir rampa ile inerdi. Akdağdan çıkan arabacılar, Kağnıcılar, yolcular, iki şeyden çekinirlerdi. Bir Muslubeleni aşsak birde Sarıhacılının yokuşunu aşsak derlerdi. Muhlis Bey amca ile Bahri Bacanlı ortaktılar. İkinci dünya savaşının yok yıllarında Sarıhacılı mevkiindeki taş köprüyü yaptılar. Şimdi yarısı yıkıldı, ciğerimizde bir yaradır. Rahmetli babam da yanlarında sürveyan olarak çalışıyordu. Bende o sıralar 12 yaşlarında bir çocuğum, yanlarına gitmiştim. O zamanda hiç unutmam, kolları düğmeli uzun pardösüsü ile çok mütenasip giyinmişti. Oturması kalkması ile bir beyefendi idi. Bende yanlarına oturdum. Beni görünce, bu terbiyeli efendi kim diye sordu. Bizim sürveyanın oğlu diye takdim ettiler. Sonra da hep birlikte bir at arabası ile sohbet ederek Yozgata dönmüştük. Köprünün ve yolun mühendisleri, Muhlis Beyin akrabası mühendis mektebinden yeni mezunlar Muammer Tuğrul ve Osman Beylerdi. 1933 yılında yapılan Sivas- Erzurum tren yolunun mühendisliğini de yapan Hasan Çıngı da kontrol mühendisiydi. O da Yozgatlıydı. Sivastan Kars hududuna kadar olan demir yolunda büyük emeği olan bir hemşerimizdi. Soyadları Çıngıydı ama Bilecenlere akrabaydı, amca çocukları olurlar. Adnan Başer Nazım Kafaoğullarına, Celal Sungurlara da akraba olurlar.
1949 yılıydı, bir gün şimdiki adı Atatürk yolu olan Kayseri şosesi üzerinde 20 kilometre uzaktaki köyden(Gökçekışla) kimimiz yaya kimimiz eşeklerle Yozgat Pazarına gidiyoruz. Onuncu kilometrede Şahan pınarı var. Karnımızı doyurmak için orada mola verdik. Bu sırada arkamızdan bir atlı yetişti. Yanımızdaki büyüklere sordu. Çapanoğlu Muhlis Bey ölmüş duydunuz mu? Herkes hayıflandı. Yozgatın yarısı yıkıldı desene dediler. Yani o kadar etkilendiler. Yozgatın yarısı yıkıldı hayıflanması beni de çok etkilemişti, çocuk aklımla anlamaya çalıştım Muhlis Bey nasıl bir insandı ki ölünce Yozgatın yarısı yıkılmıştı. Çapanoğlu olayları sırasında Babası Mahmut Bey ve dayıları Edip, Celal ve Halit beylerle birlikte uzun süre dağlarda kalmak zorunda kalır. Daha sonra onlarla birlikte Uzunyayla Çerkezlerine sığınırlar.
Muhlis bey, 1930 lu, 40 lı yıllar da tüm Çapanoğullarının hamisidir. Çok temiz giyinir. Çok zarif, kibar, tüm Yozgat halkı tarafından sayılan, sevilen hürmet edilen bir insandır. Bundan yıllar önce Yozgatta basılan günlük bir duvar takviminin 14 Mayıs 1995 tarihli sayfasında eşi ile birlikte çekilen fotoğrafının altına şöyle yazmışlar Zamanın zarafeti Muhlis bey ve eşi.
O yıllarda (1949-1950) İzmirde doktorluk yapan ve memleketi Yozgatı ziyarete gelen Em. Askeri Dr. İbrahim Zeren Beyin de Muhlis Beyin ölümü üzerine Muhlis bey öldü ise Yozgatın yarısı gitti diye hayıflandığı anlatılır.
Yozgatta olduğumuz günlerde Bahri Beyin oğlu rahmetli Sayın Yalçın Bacanlıyı da bürosunda ziyaret etmiş eski günleri yâd eden güzel bir sohbet yapmıştık. Onun şu sözü de beni çok duygulandırmıştı. Babam Bahri Bey, Muhlis Bey ile 22 sene ortaklık ettik, bir gün incinmedik derdi.
Rahmetli Bekir Çapanoğlunun kızı kuzenim Durukan Çapanoğlu Önol (Yozgatlı Dr. Nedim Önol eşi) ablam da şöyle anlatıştı; o yıllarda rahmetli İhsan ağabeyim 17, Nejat ağabeyimde 18 yaşındaydılar. Köprü inşa edilirken onlarda giderlerdi ama orada ne iş yaparlardı bilmiyorum. Sarıhacılıdan hemen her dönüşlerinde de kocaman kaya parçaları büyüklüğünde mor renkte Ametist ve sarı renkte Topaz getirirlerdi. Bir süre evimizin bir köşesinde durdular ama sonra attık sanırım.
Değerli okurlar, ben bu güne kadar burada Ametist çıkarıldığı hakkında bir çalışma duymadım. Sarıhacılıya yatırım yapan önceki belediye başkanımız Sayın D. Kazım Arslandan da bu konuda bir haber okumadım. İnternette de araştırma yaptım bir bilgiye rastlamadım. Bu gün sadece Aydıncık ilçesinde Ametist taşı çıkarılıyor ve işlenip pazarlanıyor.
Sayın Kazım Arslan derken, kaderin bir cilvesi, Sayın Dr. Kazım Arslan Beyefendinin dedesi Kazım ustanın da köprünün inşaatında ustabaşı olduğunu rahmetli Yılmaz Göksoy ağabeyimden dinlemiştim. İnsan düşünmeden edemiyor, torunu Dr. Kazım Arslan Beyefendinin Yozgata kazandırdığı eserlerden rahmetli Kazım ustanın da haberi oluyor mudur acaba?...
02.12.2019
02.12.2019
OKUR YORUMLARI
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
04.12.2019 08:50:00
Köşe komşum Sayın Mustafa Topaloğlu, Araştırmacı yazar Sayın Osman Karaca ve Araştırmacı Sayın Hüsnü Aydoğdu. Güzel yorumlarınız için teşekkürlermi sunuyorum. Sağolun varolun.
Hüsnü Aydoğdu
02.12.2019 16:33:00
Sayın Çapanoğlu,
Tarihi eserler, Anadolu'nun küçük bir köyündeki çeşmeden koca bir kentteki kervansaraya kadar tarihi ve kültürel niteliklerinin yanında toplumsal bir hafıza da barındırıyor.
Sizin de Sarıhacılı Köprüsü'nden yola çıkarak burada anlattığınız gibi birçok öykünüz vardır. Diğer birçok insanın da küçüklü büyüklü bu şekilde anlatacak bir öyküsü olabilir ve bu insanları ortak bir noktada birleştirir.
Her tarihi eser bilinçli/bilinçsiz ya da zorunlu/zorunsuz olarak yok edilirken bu toplumsal hafızanın da tarihsel ve kültürel anlamının yanında yok olabileceği göz önünden kaçmamalıdır.
ABDULKADİR ÇAPANOĞLU
04.12.2019 08:50:00Köşe komşum Sayın Mustafa Topaloğlu, Araştırmacı yazar Sayın Osman Karaca ve Araştırmacı Sayın Hüsnü Aydoğdu. Güzel yorumlarınız için teşekkürlermi sunuyorum. Sağolun varolun.
Hüsnü Aydoğdu
02.12.2019 16:33:00Sayın Çapanoğlu,
Tarihi eserler, Anadolu'nun küçük bir köyündeki çeşmeden koca bir kentteki kervansaraya kadar tarihi ve kültürel niteliklerinin yanında toplumsal bir hafıza da barındırıyor.
Sizin de Sarıhacılı Köprüsü'nden yola çıkarak burada anlattığınız gibi birçok öykünüz vardır. Diğer birçok insanın da küçüklü büyüklü bu şekilde anlatacak bir öyküsü olabilir ve bu insanları ortak bir noktada birleştirir.
Her tarihi eser bilinçli/bilinçsiz ya da zorunlu/zorunsuz olarak yok edilirken bu toplumsal hafızanın da tarihsel ve kültürel anlamının yanında yok olabileceği göz önünden kaçmamalıdır.