Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

Dumlupınar’dan Bozok’a

Hafta sonunu (1-3 Mayıs 2009), Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin mezunları ve orada görev yapanların birlik-beraberliğini, sevgi ve kaynaşmalarını temin maksadıyla yaptıkları geleneksel toplantının davetine icabet ederek Kütahya’da geçirdim.


Bir babanın, evladının olgunluğa başladığını görmesi gibi,


Bir bahçıvanın yetiştirdiği fidelerden olgunlaşan meyveleri görmesi gibi,


Bir mühendisin çizdiği projenin istifade edilen bir külliye haline gelmesi gibi..


İnsanı; bence en mutlu eden şey, verdiği emeğin, alın teri ve göz nurunun boşa gitmediğini bu dünyada görüp bütün duygularıyla müşahede etmesidir.


Evet, 23 yeni üniversiteyle birlikte Kütahya’da Dumlupınar Üniversitesi 1992’de  kurulmuştu. Bu fakir de hasbel kader Personel Dairesi Başkanı olarak orada görev yapmanın mutluluğunu yaşamıştı.


Aslında bu konuyu bir değerlendirme yazısı olarak yazmak icap ediyordu ama, bir zaruretten dolayı bu sütuna sığıştırmak mecburiyeti hasıl oldu. Yine kısa da olsa, bu yazının “Arife işaret kabilinden” hem bir hatıra hem de bir mukayese tarzında bir projeksiyon olmasını umarım.


Biz üniversiteyi kurarken, Sn.Rektör Anadolu Üniversitesi’nden geldiği için atılan her adımda orayı taklit ediyordu. Yani; kurulan her fakülte, yüksek okul, bölüm, anabilim dalları ve programlar oraya benziyordu. Bu husus bir süre sonra rahatsızlık vermeye başladı. Yani bir çocuğun devamlı babasının vesayetini hissetmesi gibi bir şey oldu. Ama kısa süre sonra kendi kendine ayakta durmayı öğrendikten sonra üniversite hak ettiği yeri aldı.


İki sene sonra üniversite 5 bin öğrenciden 20 bin öğrenciye ulaştı. Bu gelişme kısa sürede hem Kütahya’da hem de çevrede şaşkınlık yarattı.


Kısa bir anekdot :


Yeni kurulan Üniversite Rektörlerini YÖK’te bir toplantıya çağırdılar. Toplantı esnasındaki bir arada Rektörümüz bizi aradı. “Kütahya’yı pilot bölge ilan etmek istiyorlar, her ilçeye bir Meslek Yüksekokulu açma teklifi var ne diyorsunuz?” dedi. Diğer Rektörler olaya çok sıcak bakmıyorlar,  deyince biz de “derhal kabul edin” dedik. Ve neticede Kütahya ve Bilecik’in 4 ilçesi dahil yirmiye yakın ilçede Meslek Yüksek okulu açıldı.


Yer konusunu ve öğretim elemanı bulma sıkıntısını hiç düşünmedik.


Madem bu ülkede eğitilmiş insana, hele hele ara elemana (Mesleki eğitim almış) ihtiyaç var, madem dünyada bu konuda bir yarış var, hem madem bu gözle dünyaya baktığımızda ülkesini bir laboratuar haline getiren ABD ve Japonya dünyaya hükmediyor, hem madem her şey bilim ve onun semeresi olan  teknolojiyle hallediliyor... Öyleyse bu sahada geri kalmak hatadır, deyip kolları sıvadık.


Tabi bu iş zor bir yoldu.  Bina bulmak, öğretim elemanı bulmak, bütçe çıkarmak, stratejik planlar yapmak.. Hele mazbut bir topluma bu yenilikleri kabul ettirmek çok zor bir işti. Ama ciddi bir gayretin neticesinde bu iş oldu.


Maden-İş Sendikası başkanından Gazeteciler Cemiyeti Başkanı’na (İhsan Tunçoğlu) kadar, Eskişehirli Nimet Abla’ya kadar(Bilecik Pazaryeri Meslek Yüksekokulu Tekstil Programında örgü dersleri verdi) pek çok insan bu üniversitede öğretim elemanı olarak görev yaptı.


Şimdi onların meyvelerini görmenin mutluluğunu bütün Kütahya ile birlikte ben de yaşadım.


Kütahya, 1992’den bu yana üniversitenin öncülüğünde pek çok sektörlerin harekete geçtiği bir yer olmuş, şehir birkaç kat büyümüş (nicelik ve  nitelik yönünden.)


Eskilerin, eskimeyen çok güzel temennilerinden birisi şudur: “Cenab-ı Hak emsali kesiresi ile cümlemizi müşerref eylesin.”


Evet, ben bir örnekten bahsettim. Hissiyatımı ifade ettim, bizim de bir üniversitemiz var. Neden olmasın? Bu duyguları burada neden yaşamayalım? Engeller nedir? El birliği ile kaldırabilir miyiz? Hiç şüphe duymuyorum.


Ancak; başta bu işlerin olacağına inanmak, dinamizm, heyecan, gayret ve bu toplumun her kesiminin iştirakini sağlamak…


 

OKUR YORUMLARI
Cafer
05.06.2009 22:09:00

sayın hocam nasılsınız ? muğladan sevgilerimi sunarım.

Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ