Ali DEMİRDAĞ

TAHLİL

yozgatgazetesi@yahoo.com

EŞİTLİK-EŞİTSİZLİK

Eşitlik: Yaratılıştan bize bağışlanan haklardan eşit olarak faydalanmaya eşitlik diyoruz. Hepimiz insanız. Aynı şekilde doğar, aynı şartlar içerisinde yaşar ve ölüme doğru aynı emellerle gideriz. Hayat, standart-yeknesak ölçüler içinde cereyan etmez. Böyle olması da insanı faaliyete sürükler ve dinamizmi artırır. Yani yaratılıştan gelen eşitsizlikler vardır ki, bunların giderilmesi elimizde değildir. Kabiliyetlerin ayrı ayrı oluşu, insanın ihtiyaçlarının çokluğunu gösterir. Bu sebeple sosyal hayatta her türlü kabiliyete sahip insanlara ihtiyaç vardır.

Her nekadar bu durum adaletsiz gibi gözüküyorsa da; aslında adaletin tâ kendisidir. Çünkü: Yokluktan varlığa çıkan insan, taş-toprak olmamış, bitki ve hayvan kalmamış, insan olmuş ve hayat dâhil kendisine takılan bütün maddî ve manevî duygular insana karşılıksız verilmiştir. İnsan olarak bu nimetler karşılığında hiçbir şey yapmayan insanın Yaratıcıya itiraz etmeye hakkı yoktur.

Sosyal Hayattaki Eşitsizlik:

Temel yapısı ve ihtiyaçları bakımından farklı olmayan insanlar arasında toplum hayatında birçok eşitsizlikler vardır. Bu husus toplumda iş bölümünün bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak ideal bir toplumda, sosyal tabakalar arasındaki farkı asgariye indirmek mümkündür. Bu uçurumu İlahî Dinler, yardımlaşmayı emrederek kapatmaya çalışmışlardır. İnsanların ihtirasları yüzünden bu eşitlik tekrar bozulmuş ve insanlık tekrar zorba-esir düzenine dönmüştür.

Eşitlik Fikrinin Gelişimi:

Allah, insanları bir ana ve babadan yarattığına göre; insan olarak ve doğal haklar bakımından, hak ve hukukta, imkân ve fırsatta eşitliğin, göz önünde tutulması gereken önemli bir husus olduğu ortadadır. İlahî Dinler daima bu temayı işlemişlerdir.

Ama insanlık; vahşet dediğimiz, dinden uzak bir yaşayışa girince, Allah’a ve Dinin emirlerine uymayı esaret saymış, ama bunun neticesinde de maddeye esir olmuştur.

İlk çağın sitelerinde eşitlik yoktu. İnsanlar sosyal sınıflar halinde yaşıyorlardı. Hindistan’da bu rejime “Kast Sistemi” deniyordu. Burada halk dört sınıfa ayrılmıştır: a-) Brehmenler, b-) Kisatriyalar, c-) Vatisyalar, d-) Şudralar. Bu sınıfların her biri, Mabut Brahmanın vücudunun ayrı yerlerinden yaratıldığına inanıyorlardı. Bir de Paryalar vardı ki, bunlara insan gözüyle bile bakılmıyordu.

Orta Çağda, derebeylik rejiminde yine eşitsizlik görülüyor. Sınıf ayrılıkları mevcudiyetini koruyor. Halk derebeylerin esiri sayılıyor. Cinsiyet ayrılığı had safhaya çıkmış, bazı yerlerde kadına insan gözüyle bakılmıyordu. Yalnız bu çağda İslam Dini’nin getirdiği sosyal prensiplerle İslam Âlemi huzur ve refah içerisindeydi. Bu kültür çeşitli yollarla Avrupa’ya geçiyor ve Orada eşitlik fikrinin temelleri atılıyordu. O zaman ki koyu Hıristiyan taassubu Fransız İhtilalini hazırlıyordu. (Devam edecek)

27.03.2018
OKUR YORUMLARI
Yozgat'ta Günün Haberleri
YOZGAT'TA 5 GÜNLÜK HAVA DURUMU
hava durumu
YOZGAT İÇİN GÜNÜN NAMAZ VAKİTLERİ