EVET Mİ HAYIR MI?

İçtimaî hayatta bir çığır açmak isteyen insan, kâinattaki mevcut nizam ve intizamın gereği olan kanunlara muvafık hareket etmezse muvaffak olamaz. Bu tiplerin; bütün sa’y ve gayreti şer ve tahrip hesabına geçer, bütün sermayesini tüketir, müflis bir varlık olarak çırıl çıplak ortada kalır. Artık yapacağı bir şey kalmaz, her gün bir yalan uydurur, kendi inanmasa da çevresindeki yalakalara kendini alkışlatır ve onunla bir müddet daha varlığını devam ettirmeğe çalışır, ama sonunda tarihin çöplüğünde yerini alır.
Buna karşı; tarih boyunca insanlığın geçirmiş olduğu merhaleleri takip eden, insan fıtratının gereğine kulak veren ve çağdaş yönetim tekniklerini inceleyip ve kendi toplumundaki dinamizmi harekete geçiren ve bütün bir toplumu kucaklayıcı mesajlarıyla, tarihinden aldığı; güç, kültür ve tecrübeyle ortaya çıkan bir lider, ancak bu toplumun ortak iradesine yön verebilir.
Akan seli durdurabilir misiniz? Rüzgara karşı tükürmeyi bırakın. Bu toplum; hakettiği bir yönetim biçiminin, Başkanlıkta olduğuna ve kendi iradesinin bu ülkedeki bütün kurumlara hakim olması gerektiğine inanıyor. Artık yediden yetmişe herkes her şeyi biliyor. 1990’lı yıllarda Bulgaristan’a ticaret için giden bir arkadaşımın (Şevki Doğan) intibalarını dinlemiştim. Şevki Bey, bir Bulgar entelektüeli ile görüştüğünde O’na sorar: “Bulgaristan’da kominizim nasıl yıkıldı?” Bulgar şu cevabı verir: “Bizi yıkan faks cihazıdır.” Yani, insan hak ve hürriyetleriyle ilgili bilgileri Amerika’dan-Avrupa’dan gönderiyorlar evin içindeki faks cihazı bize anında veriyor…
21. Asırda iletişimin zirve yaptığı çağda, sen hala çağdışı yöntemlerle bu ülkeyi yönetmeye kalkarsan; zaman da, mekan da, tarih te seni çağın dışına atar.
Bu sebeplerle,16 Nisanda yapılacak yeni anayasa referandumunda, bu ülkenin önünü açacak ve istibdat zincirlerinin kırılmasına vesile olacak bu tarihi oylamada elbette EVET demek bir milli görevdir diye düşünüyorum.
HAYDİ TRUMP!
Ey Trump! Açık konuşayım ve fikrimi açıkça belirtmeliyim ki, Amerikan seçimlerinden ve hele senin Başkan olacağından pek ümidim yoktu. Ama “çıkmadık canda bir ümit vardır” derler. Cenabı Hak isterse; “Hz. Musa’yı Firavun’un sarayında büyütür. Bir sivrisinekle Nemrut’u gebertir, karıncayla Firavun’un sarayını yıktırır…”
İşte şu mübarek “üç aylar” hürmetine merhamet-i İlahiyeden temennimiz odur ki: Trump vasıtasıyla şu katil Esed’in cezasını versin ve İdlip’teki o masum ve şehit çocukların intikamı alınsın, Suriye’deki kan ve gözyaşları dinsin.
Ve dahi, Trump vasıtasıyla FETÖ de Türkiye’ye teslim edilerek 248 Şehidin, iki bin Gazi’nin kanı yerde kalmasın. Ne dersiniz! Haydi; kalben, ciddi bir dua ve niyaz ile “Merhamet-i İlahiyeden ümitle bekleyelim!”
11.04.2017